Kobani'de IŞİD'in yenilgisinin 3'üncü yılı
Mücahit AVRAS
Suriye'de 2011'de patlak veren iç savaş, yüzbinlerce insanın ölümüne, milyonlarcasının göç etmesine ve mültecileşmesine sebep oldu.
Ortadoğu'da uzun yıllardır süregelen iç karışıklıklar, bir yandan bölge devletlerinde istikrarsızlığa neden olurken, dış müdahaleleri, işgalleri beraberinde getirdi. Öte yandan bölgedeki istikrarsızlık birçok cihadist güç odağının oluşmasına da sebep oldu.
Bu cihadist örgütler arasında dünya demografisini bozacak kadar etki alanına sahip olanı ise Irak Şam İslam Devleti-IŞİD oldu...
IŞİD, El Kaide'ye bağlı Irak orijinli yerel bir örgütken, Irak'taki istikrarsızlık ve Suriye'de süren iç savaşın etkisiyle, büyüdü. 2014 yılına gelindiğinde ise Irak ve Suriye’nin önemli bölümüne hükmeden bir örgüte dönüştü.
IŞİD, uyguladığı vahşi yöntemler nedeniyle birçok kent, kasaba ve köyün işgalinde hiçbir direnişle karşılaşmadı. Ordular hiçbir direniş göstermeden milyonluk kentleri IŞİD’e teslim etti. Diğer cihadist örgütler tek bir kurşun sıkmadan IŞİD’e teslim olmaya ve lideri Ebubekir el-Bağdadi'ye biat etmeye başladı.
Bu gelişmeler IŞİD’in büyük bir insan ve silah gücüne erişmesini sağladı.
Suriye’de başka bir realite daha vardı. Suriye rejimi 2012 yılından başlayarak ülkenin diğer bölgelerine nazaran daha istikrarlı olan Rojava kentlerinden askerlerini çekip farklı bölgelerdeki cephelere gönderdi. Bu durum, Kürtlerin yoğun yaşadığı alanları saldırılara açık duruma getirdi. Buna karşı Kürtler, kendi öz savunma birliklerini oluşturmak için adım attılar. 2012’nin başlarından itibaren Halk Savunma Güçleri adını verdikleri YPG’yi kurdular.
Kentlerin, kasabaların, köylerin savunmasını Halk Savunma Birlikleri (YPG) üstlendi. Kısa süre sonra Kadın savunma Birlikleri (YPJ) de kuruluşunu gerçekleştirerek savunma gücüne katıldı. Rojava adı verilen, çoğunluğu Kürt olan bölge, korunaklı ve giderek daha fazla güvenli bir alana dönüşmüştü.
Rojava’da sadece savunma güçleri oluşturulmamıştı. Halk meclisleri örgütlenmiş, yönetimler sivil halkın inisiyatifine bırakılmış, yerel yönetimlerden sağlık ve eğitime kadar birçok alanda görevi halkın kendisi üstlenmişti.
Bu, yönetimsel olarak yeni bir örgütlenmeyi, kantonların ilanını da beraberinde getirdi.
Sonraki süreçte 3 kanton halinde örgütlenmeye giden Kürtler ağır silah ve teçhizat eksiklerine rağmen kendilerine yönelen tehditleri bertaraf etmeyi başardı.
2013 yılında Nusra ile birleştiğini ilan ederek Suriye’ye geçen IŞİD, gözünü Kürtlerin yaşadığı topraklara da dikti.
Bunun somut adımını ise 10 Haziran 2014 tarihinde Musul'u işgal ettikten sonra attı.
Musul’u hiçbir çatışma yaşanmadan işgal eden IŞİD, yüklü miktarda silah, cephane, askeri araç ve para ele geçirdi.
IŞİD, buradan ele geçirdiği silah ve cephanenin önemli kısmını Suriye’ye taşıdı.
IŞİD’in Suriye’de hiçbir direnişle karşılaşmadan ele geçirdiği toprakların merkezinde, işgal edemediği tek yer Kobani'ydi.
Üç tarafı IŞİD tarafından işgal edilen Kobani’nin kuzeyi ise Türkiye’ye bakıyordu.
IŞİD öncelikle temel gıdalar, ilaç ve diğer yaşamsal ihtiyaçların Kobani'ye ulaşmasını engelleyerek kenti takatten düşürmeye çalıştı. Kısa süre sonraysa işgal girişimi için güçlerini Kobani'nin üzerine sürmeye başladı.
Takvimler 15 Eylül'ü gösterdiğinde IŞİD, ağır silahlarla donattığı güçlerinin yönünü Kobani’ye verdi. Acımasız ve vahşi yöntemlerle bölgeye korku salmış IŞİD, adım adım Kobani kent merkrezine ilerledi.
Başlangıçta Kobani’deki YPG birlikleri kenti, ellerindeki ferdi silahlarla savunmaya başladı. Kısa sürede halkın önemli bir bölümü savunma güçlerine katıldı. Kent, IŞİD barbarlığına karşı toplekün bir savunmaya geçti.
IŞİD, ilk kez karşısında direnen bir kitle görüyordu.
YPG, Kobane'nin 350 civarındaki köyünde yaşayan sivilleri kontrollü bir şekilde tahliye edip IŞİD’i şehir merkezine doğru çekmeye başladı. Bu sayede IŞİD'in büyük katliamlar yaparak yeni bir korku dalgası yaratmasına müsaade edilmemesi esas alındı.
Bu, IŞİD’in savunmasız sivil halkı katletmesinin önüne geçmesini de sağladı. Ancak buna rağmen IŞİD vahşice başladığı saldırılarını yoğunlaştırıyordu.
Eylül ayının sonlarına gelindiğinde IŞİD, merkeze çok yakın mesafelerden kenti rastgele bombalamaya başladı.
Sivil insanların IŞİD tarafından acımasızca katledilmesi, dünyanın yaşanan katliamlar karşısında sessizliğini koruması, Türkiye’de yaşayan Kürtler başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde devrimci, ilerici, humaniter kesimler tarafından tepkiyle karşılandı.
Kürtlere kendilerini savunabilmeleri için gerekli silah, cephane ve temel ihtiyaçların ulaştırılması için güçlü bir kamuoyu desteği ortaya çıktı.
Dönemin AKP hükümetinin tutumu da eleştiriliyordu. IŞİD saldırılarına sessiz kalan AKP hükümeti, Kobani’nin nasıl tamamen IŞİD’in eline geçeceğinin hesabını da yapıyordu. Bu hesabın gereği olarak da çoğu zaman direnmekte olan kent halkına destek vermek isteyen uluslararası güçleri de engelliyordu.
Tüm çabalara rağmen Kobani’ye istenen desteğin gönderilmesinde ayak diriyordu.. IŞİD ise adım adım kent merkezini işgal etmeye başlamıştı.
AKP hükümeti ve TSK, Kobaneli sivil insanların geçişi için sınırları açmakta zorluk çıkardı. Onbinlerce insan su ve gıda desteği sağlanmadan, günlerce sınırda bekletildi. Türkiye’ye girişlerinde zorluklar çıkarıldı. AKP, tüm çağrılara rağmen, Kobani’ye silah ve teçhizat desteği sağlanması için gerekli kolaylığı sağlamadı. Uluslararası alanda giderek büyüyen tepkiler ABD’yi harekete geçirdi. ABD, 23 Eylül'de ilk kez Kobani'ye havadan küçük de olsa silah desteği sağladı.
Hemen akabinde ise ABD'nin başını çektiği Uluslararası Koalisyon, 28 Eylül 2014 günü Kobani'de IŞİD'e karşı hava harekatına başladığını duyurdu.
Koalisyon uçakları havadan IŞİD’i bombalarken YPG ve YPJ güçleri, kent merkezinde direnişi sürdürüyordu.
YPG ve YPJ’nin silahlarının yetersizliği, Koalisyon güçlerinin hava desteğinin yetersizliği ile birleşince birçok genç savaşçı bedenini silaha dönüştürerek IŞİD’lileri durdurmaya çalıştı.
Kobani’nin hemen yanındaki stratejik bir tepe olan Miştenur'da bedenini silah yaparak IŞİD tanklarını durdurmaya çalışan Arin Mirkan, tam da bu dönemde, 5 Ekim 2014 günü Kobani’nin sembol isimlerinden birine dönüştü.
Kobani’nin önemli dönüm noktalarından biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasıdır. Antep’te düzenlenen bir mitingte, 7 Ekim günü konuşan Erdoğan, ‘Kobani düştü düşüyor’ diyerek umutlarını dile getirdi. Bu, 6 Ekim’de sokaklara çıkarak Kobanê’ye ses olmaya çalışan kitlelerin öfkesini daha da artırdı. Nihayetinde 6 ve 8 Ekim günlerinde yapılan gösterilerde, 52 kişi hayatını kaybetti.
YPG-YPJ ve dünyanın birçok yerinden gelen devrimci savaşçıların olağanüstü direnişi karşısında IŞİD geriliyordu. Ancak bu güçlerin silah ve mühimmat yetersizliği sürüyordu. ABD’nin havadan verdiği silah desteğinde artış gözleniyor olsa da bu silah üstünlüğü sağlamaya yetmiyordu.
Bu dönemde Türkiye, Kobani'ye gönderilmek istenen ağır silahların YPG ve YPJ güçlerinin eline geçmesini önlemek için Irak kürdistanı Bölgesi’nden peşmerge güçlerinin ağır silahlarla Türkiye üzerinden Kobani 'ye geçmesine izin verdi. Peşmerge güçleri 1 Kasım 2014 günü Kobani’ye ulaştı.
Küçük imkânlarla başlayan direniş, güçlü bir irade ile devam etmiş, nihayetinde tüm dünyanın dikkatini çekmişti. Kobani ile dayanışmayı geliştirmek amacıyla kabul edilen 1 Kasım Dünya Kobani Günü, bu gelişmeler sonrasında ilan edildi.
Ekim ayının sonuna doğru şehir merkezinin büyük çoğunluğunu ele geçirmiş olan IŞİD, direniş karşısındaki başarısızlığı sonrasında giderek gerilemeye ve büyük bir güç kaybetmeye başladı. İnisiyatif artık Kürt savaşçıların eline geçmişti.
Salih Müslim, 24 Kasım'da yaptığı açıklamada 'Kobane kent merkezi özgürleşti, ancak çetelerin temizlenmesi zaman alacak' dedi.
Aralık ayına gelindiğinde IŞİD, birçok ağır silahını kaybetmiş, direniş karşısında yenilmiş, kaçışa başlamıştı. Hava koşullarının elverişsiz hale gelmesi de IŞİD için bir dezavantaja dönüşmüştü.
Geçen süre içinde yoğun çatışmalar sonucu şehir dışına süpürülen IŞİD büyük kayıplar vererek moral-motivasyonunu kaybetti.
26 Ocak 2015 tarihine gelindiğinde YPG, Kobanê kent merkezinin yanı sıra Kobanê’nin tüm kasaba ve köylerinin IŞİD'den temizlendiğini, IŞİD’in yenilgisinin başladığını ilan etti.
Kobani direnişinin dize getirdiği IŞİD, 2013’te işgal ettiği Suriye ve Rojava topraklarının neredeyse tümünden, Kobani direnişinin etkisiyle temizlendi. 2017’nin son aylarına gelindiğinde, IŞİD başkent olarak ilan ettiği Rakka’yı da kaybetti.
Kobanê’nin IŞİD’den tamamen temizlenmesinin 3. yıldönümünde, Rojava Kürtleri bu kez Afrin’de bir saldırı ile karşı karşıya.