Korona Günlerinde Eşitlik

Korona Günlerinde Eşitlik
Teknolojik gelişimin sonuçlarından biri olan dijitalleşme ile birlikte, toplumsal bilinç yaratmak zorunda olan siyasi partilerin işi epeyce kolaylaşmış durumda.

Oktay Cansın EMİRAL


Bu zamanlarda Türkiye, siyasal katılım yönünden en yoğun ve etkili dönemini geçiriyor. Corona faciası ile birlikte evlerine kapanmak zorunda kalan milyonlarca insan günlerinin çoğunu siyasal partilerin ekranlarda söylediklerini, yazarların gazetelerde yazdıklarını takip etmekle geçiriyor. İnternetin yaygınlaşması, yeni dijital iletişim ortamlarının oluşması, televizyon kanallarının çoğalması gibi sonuçlar doğuran ‘’dijital devrim’’ sayesinde siyasete yönelik toplumsal ilgi şaşılacak düzeye yükseldi ve daha da artıyor. Söz konusu devrimin ortaya çıkardığı bu dijital ortamlar işlevleriyle tarihsel ilerleyiş içerisinde demokratik gelişmeye ve ilerlemeye katkı sunarak en kısa sürede anti-demokratik olarak kodlanan her şeyin yok olmasını, demokratik olanın ise varlık kazanmasını sağlıyor. Dijital devrimin Türkiye siyasetine bu yöndeki etkileri daha taptaze. Bu etki kendisini geçen yerel seçimlerde en açık şekilde gösterdi. Siyasal iktidarın yerel yönetimler seçimlerinde uğradığı yenilgi, hem başarılı bir karşı siyasetin sonucu hem de siyasal iktidarın yeni gelişen şartlara ayak uyduramamasından kaynaklanan kendi başarısızlığının ürünü. Muhalefet partilerinin son yerel seçimlerde, çok geniş kitlelerin bir araya gelebilmesinin mümkün olduğunu ifade eden seçim ittifakını gerçekleştirmesi sivil toplum tarafından çok büyük bir demokratik başarı olarak kabul edildi ve bu sandığa yansıdı. Türkiye’de siyasi iktidar olan AKP yerel seçimlerde başarısız olarak gördüğü muhalefeti tek rakip olarak dikkate alarak sivil toplumu göz ardı etti; fakat sonuç göstermiştir ki dijital ortamlarda siyasete katılan çok güçlü bir sivil toplum olgusu dikkat edilmesi gereken en önemli öğe haline ulaşmış bulunmaktadır.

 

İçinde bulunduğumuz ‘’Korona Krizi’’ günlerinde muhalefetin, bu değişimler ve yeni oluşan şartlardan etkilenerek gelecekte demokratik nitelikte bir vizyon ortaya koyup koyamayacağı konusundaki bazı endişeler yazarlar tarafından sıkça gündeme getirilmektedir. Sivil toplumun gücünü önemsemeyerek, ne de olsa bu ceberut iktidarın zulmünden kurtulmak için bize muhtaçlar mantığı ile sürdürülen muhalif siyasetin başarılı olamayacağını ifade eden yazarlar çok haklıdırlar. Demokratik gelişim açısından değerlendirildiğinde, çok az sayıda olsalar da siyasal iktidarı gerektiği gibi eleştiren entelektüel yazarların günümüzde siyasi parti sözcülerinden ve liderlerinden daha etkili olduğu söylenebilir.

 

Teknolojik gelişimin sonuçlarından biri olan dijitalleşme ile birlikte, toplumsal bilinç yaratmak zorunda olan siyasi partilerin işi epeyce kolaylaşmış durumda. Ekonominin iyi işlemediğine, işsizlik oranının sürekli arttığına, tarımda verimin düştüğüne, döviz kurlarının sürekli arttığına dair söylemler toplumu sarıp sarmalayan dijital mekanizmalar aracılığı ile insanlara iletilmekte ve geleceğe dair kaygılar her daim tazelenmekte. Söz konusu gelecek kaygısı aynı zamanda toplumsal bilinç anlamına gelmektedir.

 

Dijitalizasyonun enstrümanları olan internet ve sosyal medyanın yardımı ile siyasi partilerin çok kolay, hızlı ve en etkili şekillerde toplumsal bilinç yaratabilme kabiliyetlerinin gelişmiş olması siyasetin en fazla gerek duyulan fonksiyonlarının tembelleşmesini de beraberinde getirdi. Dijitalizasyon, siyasetin fonksiyonlarını tembelleştirerek toplumsal kazanımları imkansızlaştırdı. Siyasal partiler bir yandan teknolojik gelişmelerin konforunu yaşarken diğer yandan siyasi ideallerini yitirme noktasına geldiler. Bu durum sivil toplumun dikkatinden kaçmadı; çünkü demokratik siyasi ideallerin en önemlisi sayılan ‘‘eşitlik’’ hakkında kamuoyunu tatmin edecek politika önerilerinin yerinde yeller eser oldu. Eşitlik ideali konusunda siyasi partilerin ele aldığı meseleler çeşitlendi. Dijital teknolojilerin kullanımının yarattığı konforlu siyasal arenada ikincil düzeyde önem taşıyan eşitlik meseleleri daha fazla gündemde yer bulurken, etnik ve cinsiyet temelli birincil düzeydeki eşitlik meselelerine siyasal partilerin ilgisi yok denecek kadar azaldı. Halbuki insanlık tarihi içerisinde yaşanmış demokratik siyasal tecrübe açık bir şekilde göstermektedir ki ekonomik eşitlik meseleleri gibi ikincil düzeyde yer alan problemlerin çözümü sadece birincil düzeyde yer alan etnik ve cinsiyet temelli eşitlik problemlerinin çözümü sayesinde mümkün olabilmektedir. Elbette ki bu gerçeklik ekonomik eşitliğin tamamen bir kenara bırakılmasını gerektirmiyor. Siyasal partilerin mevcut ekonomik sorunları titiz bir şeffaflık ile gündeme getirirken aynı zamanda demokratik gelişmeyi sağlayacak etnik ve cinsiyet temelli hakların topluma kazandırılması için mücadele etmeleri gerekiyor. Örneğin, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yaşayan farklı etnik kökenden yurttaşların ana dillerini eğitim, sanat, bilim, spor, siyaset gibi toplumsal kurumlarda özgürce kullanabilmesinin önünü açacak siyasal faaliyetlerden kaçınmak sivil toplumu her şartta rahatsız eder. Kadınların çalışma hayatı içerisinde erkekler ile eşit şartlarda olmasını sağlayacak siyasal faaliyetlerden kaçınmak da aynı derecece sivil topluma rahatsızlık vermektedir. Günümüzde bu konuda atılmış somut adımlar gündeme gelmemektedir. Bu durum açık bir şekilde göstermektedir ki siyasal partiler dijital konformizm içerisinde temel siyasal ideallerden hızla ulaşmaktadır. Etnik ve cinsiyet temelli eşitlik problemlerinin göz ardı edilmesi ise ilginç bir şekilde farklı metotlar kullanılarak gerçekleştirilmekte. Kimi partiler ya hiç bu meseleleri ifade etmiyor, kimileri ise teorik düzeyde ifade ederek pratik düzeye taşımıyor, kimileri ise duruma uygun olanını pratik düzeyde propaganda malzemesi haline getirerek ele alıyor. Siyasi partilerin neredeyse tamamına yakını bütünlüklü, tam ve doğru bir şekilde bu konuları ele almayı tercih etmiyorlar.

Öne Çıkanlar