Kültürel ırkçılık ve Bernard Malamud’un Çırak’ı üstüne
Sedat SEZGİN
Bilmek ve anlamak muhtemelen ırkçılık için panzehirdir (burada biyolojik ırkçılıktan bahsetmiyorum özellikle, zira günümüzde ırkçılık daha çok kültürel anlamında yapıyor), ama yeterli değildir, onlar ya da başkası dediğimiz uzağı veya düşmanı tanımak, aralarına sızmak, duygularının ve zihinlerinin kuytu bölgelerinde saklı kalmış benlikleriyle ilgili kırıntıları da görmek gerekebilir. Ve hatta bu da bir gün yetmeyebilir.
Bernard Malamud’un Çırak adlı yapıtı ilk başlarda yoksul göçmenlerle ilgili ve Yahudi (onlar/öteki/başkası denilen karşı taraf) bir kıza âşık Hristiyan bir gencin sıradan basit bir hikâyesi olduğu sanılabilir, fakat yapıtı biraz daha kazdığımızda konunun bundan çok daha fazlası olduğu görülür.
"Frank kendisini çok kötü hissetti. Helen’i istiyordu ama gerçekler korkunç bir yapı teşkil ediyordu. Onlar Yahudiydi, Frank ise değildi. Helen’la çıkmaya başladığı takdirde kızın annesi hop oturup hop kalkardı, Morris (kızın babası) de öyle. Ayrıca Helen, en yalnız göründüğü zamanlarda bile duruşuyla tavrıyla hayatında F. Alpine gibi birine yer olmadığını, daha büyük bir şeylere dair planları olduğunu hissettiriyordu Frank’e. Frank’ın hiçbir şeyi yoktu, geçmişi zorluklarla doluydu, ayrıca Helen’nın babasına karşı da suç işlemişti; hassas vicdanına karşın ondan para da çalıyordu. İmkânsız daha ne kadar karmaşıklaşabilirdi."
Alıntıda ilk başlarda mesafenin kızın aile tarafından yapıldığı düşünülebilir, ancak gerçek şu ki iki taraf da yapıt boyunca birbirlerine şüpheyle yaklaştığı gibi kültürel ırkçılık dediğimiz kavramın içinde de yer alırlar.
Frank öteki dediği diğerleri gibi göçmen olduğu kadar aynı zaman da hırsızdır da. Bir arkadaşıyla birlikte soyacakları bakkalda aradıkları tek kriterinin Yahudilere ait olmasıdır, zaten kızın ailesiyle olan ilk teması da bu amaçla gerçekleşir. Ancak Frank’ta vicdan dediğimiz duygunun kırıntıları hâlâ kalmıştır, bu nedenle dayanamayıp soyduğu bakkalın içinde oldukları durumu öğrenmeye çalışır (suçlunun olay yerini merak etmesi hikâyesi).
Zamanla dışarıda aç ve perişan kalmış hırsız Frank ile kafasından darbe almış artık çalışamayacak durumda olan yaşlı ve yoksul bakkal Morris’in zorunlu birliktelikleri başlar. Tabii kısa süre sonra araya Morris’in kızı Helen de katılır.
Zorunlu birliktelikleri sorunlu evlilikler gibi gelgitlidir. Yapıt boyunca sergilenen tüm iyi niyetler eninde sonunda bir şekilde kültürel farklılıklar dediğimiz engele takılıp kalır. Göçmenlik, yoksulluk, benzer eğitim seviyesi bile onları bir arada tutmaya yetmez, birinin Yahudi olması ve diğerinin Hristiyan olması sorundur.
"Frank nisan ayında bir gün hastaneye gidip sünnet oldu. Birkaç gün boyunca etrafta bacaklarının arasında bir acıyla dolaştı. Acı hem çileden çıkmasına yol açıyor, hem de ona ilham veriyordu. Hamursuz Bayramı’nın ardından Yahudi oldu."
Malamud "Çırak" adlı bu yapıtında okura ırkçılığı bertaraf etmek için birbirlerini anlama, tanıma ve bilmenin bile yeterli olmayacağını söylüyor, en azından yapıtın yazıldığı dönem için bu kanıya varılabilir. Zira sorunun halledilmesinin yolunun diğerinin de ötekine dönüşmesinde görüyor. Bu da ırkçılığın bitmesi için henüz yeterli bilgi ve beceriye sahip olmadığımızı, insanlığın bu konuda daha çırak olduğunu, biyolojik yapımızdan kaynaklı ırkçılık için değilse bile kültürel farklardan kaynaklı ırkçılık için daha ustalaşmadığımızı bize yani insanlığa bir kez daha hatırlatıyor. Demek istediğim, ırkçılık konusunda insanlığın daha çok yol almasının ve bunun için tabiri caizse daha birçok tandır ekmeğini midesine indirmesi gerektiğini, şöyle bir etrafımıza bakınca bunu acıyla fark ederiz, yapıttan çıkardığım sonuç biraz da budur.
Bernard Malamud, Çırak, Çev: Seda Çıngay Mellor, Kafka Kitap