Mustafa Suphi ve Kemalist virüs ittifakı
Kavimler kapısı Anadolu’da sosyalist örgütler ve partiler ne hikmetse örgüt ve partilerinin başına hep Türkiye ismi koydular. Milli Misaki sınırları çizen Kemalizm’den siyasal anlamda epistemolojik kopuş geliştiremeyen komünistler, enternasyonal kimliklerini göz ardı ettiler. Kemalist iktidar, Büyük Millet Meclisi’nden, TBMM’sine geçti. Koçgiri, Ağrı-Zilan, Dersim katliamlarında izlediği ırkçı vahşeti açıkça sergiledi. Diğer etnik halkları katliamdan geçirdi. İnkar ve asimilasyonla tek millet, tek dil ve tek din ile Türkçü iktidarını pekiştirdi.
24 Ağustos 1925. Mustafa Kemal "Bir Türk dünyaya bedeldir", "Tanrı Türkü Korusun", "Ne mutlu Türküm Diyene" dediğinde buna hiç bir eleştiri getirmedi, peki TKP parti içinde olan Ermenilere, Süryanilere ve Kürtlere koca bir haksızlık yapmadı mı?
Türkiye partisi adı altında olan bir komünist parti de halkların eşitliği nasıl olacaktı? Komünist kimliğe sahip çıkan bir parti Neden, Kürd, Ermeni, Çerkez, Laz Süryani isimlerine sahip çıkamamıştır? Ezilen, baskı altında olan halkların varlığı niçin unutturuldu. Komünistler, bu coğrafyanın mozaik yapısını neden dillendirmedi? Komünistler, Niçin örgütlerinin adını Türkiye patentli yapıyor?
Neden niçin Anadolu, Mezopotamya veya bir başka isimle bir komünist partisi olmadı? Örneğin Anadolu Komünist Partisi ya da Mezopotamya Komünist partisi ismiyle bir parti kurulmadı? Türkiye sol hareketinin tahlilinden ziyade, yazının seyri içinde, Türkiye solunun Kemalizm etkisine değinmekle birlikte, Türkiye’de hemen her kesimin bir Türkiye algısı, kabulü ve tasavvuru var. Ta Osmanlıdan beri sol hareketinin bir parçası olan fakat unutulan yada unutturulan bu coğrafyanın kadim halklarının sol-sosyalist hareketlerine, özellikle de Ermeni devrimci hareketinin esamesi okunmamıştır. Dolayısıyla bu coğrafyadaki Sosyalist hareketlerin TKP öncesine denk gelen tarihine değinerek unutulan sosyalistleri hatırlamaktır, hatırlatmaktır. TKP, Kürd halkına yapılan soykırımı ve vahşeti, inkârı ve asimilasyonu görmemezlikten geldi. Siyasal analizlerinde Kemalizm yedeğine düştü.
Acıdır ki komünist bir parti (TKP); Kemalist iktidarın katliamlarını destekleyen bildiriler yayımladı.
Türkiye Komünist Partisi 21 Eylül 1920’de Bakü’de kuruldu. Başkanlığa Mustafa Suphi getirildi. TKP’nin yaptığı ilk görev Mustafa Kemal’le ittifak yolları aradı. Nitekim Nazım Hikmet’in bir şiirinde dediği gibi Burjuva Kemal’e güvenerek Erzurum’a geldiler. TKP’nin önderleri Trabzonda katledildi. Koçgiri katliamın da Mustafa Kemal sağ kolu olan Topal Osman’ın yaveri Kaptan Yahya tarafından bindirildiği teknede 15’ler öldürüldü.
Mustafa Suphi; Mustafa Kemal’e güvenmesinin bedelini parti çalışmasını başlatamadan derdest edildi.
(11 Ocak 1921’de Suphi ve yoldaşı Ethem Nejat, Kazım Karabekir’i ziyaret ederler. Suphi, Karabekir’e bu ziyarette kendilerine Erzurum’da suikast düzenleneceği bilgisi aldıklarından bahseder. Ve bu konuda gerekli makamlardan güvenliklerinin sağlanacağı güvencesini ister. Vali Hamit Bey istenen cevabı verir. Kendisine Ankara’ya gideceklerinden bahseden konuklarına, "Ya hepiniz Erzurum üzerinden giderek halkın hissiyatını görürsünüz veyahut Ankara seyahatinden vazgeçerek Bakü’ye dönersiniz…" der…)
Mustafa Suphi ve yoldaşlarını öldüren Kâhya Yahya katliamdan bir zaman sonra ölü bulunur? Bunu meclise taşıyan Ali Şükrü Bey’de Topal Osman tarafından öldürülür? Kemalist iktidar tarafından çeşitli mevkilerle ödüllendirilen Topal Osman’da Atatürk tarafından öldürülür? Osmanlı da oyun çoktur geleneğini Mustafa Kemal’de uyguladı ve oyun içinde oyun mirası kendi içinde ölümlerle ve sürgünlerle devam etti.
Nazım Hikmet’in Mustafa Suphi ve yoldaşları için yazdığı şiir:
28 KANUNİSANİ
ta ata aa ta ta ha ta tta ta
tarih
sınıfların
mücadelesidir
1921
kanunisani 28
karadeniz
burjuvazi
biz
on beş kasap çengelinde sallanan
on beş kesik baş
yoldaş
bunların sen
isimlerini aklında tutma
fakat
28 kanunisaniyi unutma!
"siyah gece
"beyaz kar
"rüzgar
"rüzgar".
trabzondan bir motor açılıyor
sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
motoru taşlıyorlar
son perdeye başlıyorlar!
Burjuva, kemal’in omzuna binmiş
kemal, kumandanın kordonuna
kumandan, kahyanın cebine inmiş
kahya, adamlarının donuna
uluyorlar
hav… hav… hak… tü
yoldaş unutma bunu burjuvazi
ne zaman aldatsa bizi
böyle haykırır:
- hav…hav…hak…tü
- gördün mü ikinci motörü?
- içinde kim var?
- arkalarından gidiyorlar.
- ikinci motör birinciye yetişti
- bordoları bitişti
- motörler sarsılıyor
- dalgalar sallıyor sallıyor dalgalar.
- hayır
iki motörde iki sınıf çarpışıyor
- biz onlar!
- biz silahsız onlar kamalı
- tırnaklarımız
- kavga son nefese kadar
- kavga
- dişlerimiz ellerini kemiriyor
kamanın ucu giriyor
- girdi…
- yoldaşlar, ey!
artık lüzum yok fazla söze:
bakın göz göze
- karadeniz
on beş kere açtı göğsünü,
on beş kere örtüldü.
onbeşlerin hepsi
bir komünist gibi öldü
1923 Moskova / Nazım Hikmet
Nazım Hikmet;1925'ten 1938'e kadar tam 11 mahkeme tarafından 28 yıl 4 ay ağır hapis cezasıyla ayrı ayrı yargılandı, hayatı boyunca kamu hizmetinden mahrum edildi. Zorunlu olarak sürgünde yaşadı ve Moskova’da öldü.
Türkiye sol’unun Mustafa Suphi sonrası da Kemalist virüse güvenmesi devam etti. İkiyüzlü niteliğini sergilemekten geri kalmayan Kemalist burjuvazinin yaptığı katliamlar devam etti. (İstediği zaman TKP’yi yanında istemediği zaman ise komünistleri tutukladı. Nazım Hikmet, Sebahattin Ali, Şefik Hüsnü vb. İstemediği muhalifleri ve sosyalistleri de sürgüne gönderdi. Sol-Sosyalist dergileri, gazeteleri kapattı.
İstediği için de kendisine bağlı komünist fıkrasını bile kurdurttu.
Türkiye solu 1900’lu yıların başında Ermeni komünistlerinin mücadelesini bir türlü göremedi. TKP’ nin yanlışına sarılarak, Kemalizmin etkisinde varlıklarını sürdürmeye çalıştılar.
Türkiye solunun (TKP) Mustafa Suphi’nin hem tarihi yanlışlıklarıyla hem de Kemalist virusla yüzleşmeyi bir türlü başaramadı. 1933’de, Dr. Hikmet Kıvılcımlı, TKP’nin yanlışları üzerine yazılar yazdı. Kemalist iktidarı eleştirdi, Kürdistan sorununu irdeledi karşılığında partiden atıldı. 1951’de kurduğu Vatan Partisi Kemalist virüsle buluştu.
Kavimler kapısı Anadolu-Mezopotamya kadim halklarının bilimsel sosyalizmle buluşmaları.
Sadrazam Ali Paşanın siyasi muarızlarından Namık Kemal’in imzasıyla Paris Komününün savunulduğu ibret gazetesinde, Enternasyonal’in de savunulmasına şahit olunmaktadır. Ancak bu Savunma Namık Kemal’in Komünü anladığı, komünden etkilendiği anlamına gelmez.
Komün döneminde Paris’te bulunan Jön Türkler, olaylardan bir şey anlamamışlardır. Özellikle Namık Kemal tarafından siyasi muarızlarına karşı bir araç olarak kullanılmıştır.
İbret’in Komüne ilişkin yazılarından Kerim Sadi söz eder: ‘’Yüzyılın başlarında, ömürlerinin on-beş yılından fazlasını Londra, Paris ve Cenevre’de Abdülhamid’e muhalefetle geçiren Jön Türkler’in hiç biri, ister yayınlarında, isterse bilinen mektuplaşmalarında olsun, bir kere bile Marx’a atıfta bulunmayışları, Türk siyasî düşünce tarihinin çarpıcı bir özelliğidir. Osmanlı olsun devamı Kemalist aydınların temel kaygısı statükonun devamına ilişkindir. "Marksizmin Türklere böylesine tatsız gelmesinin sebeplerine dair bir ipucu, Türkiye’de komünizmin aforoz edildiği dönemlerde, Kemalist yönetimin ileri sürdüğü gerekçelerde bulunabilir. Saldırının dayandığı ana fikir, Marksizmin sınıf çatışması teorisine dayanan zararlı bir doktrin olduğuydu."
Osmanlı da diğer etnik unsurların sol gruplarına baktığımızda, Müslüman – Türk unsurlarda olduğunu gördüğümüz statükonun iz düşümü etnik unsurlarda yoktur. Bir burjuvazi ve çağdaş terimlerle düşünebilen entelektüellerin yaratmış olduğu söyleyebileceğimiz topluluklar, Rumlar, Bulgarlar, Ermeniler ve Selanikli Yahudileriydi. Milliyet ve sosyalizm gibi felsefi fikirler Anadolu’ya Avrupa’dan ulaşıyordu. Hristiyan toplulukların Avrupa’yla daha yakın ilişkileri Osmanlı İmparatorluğuna sosyalizmin sokulmasında yaşamsal rol oynadıkları kesin bir biçimde göstermektedir.
Müslüman –Türk toplumu felsefeden ve siyaset sosyolojisinden uzak dururken etnik unsurlarda toplumsal duyarlılık Müslüman ve Türk’ten daha belirgindi. Fiedrich Engels’in, Komünist Manifesto’nun 20 Ocak 1887 tarihinde Ermenice’ye çevrilmesinde. Ermeniler çok erken sayılabilecek bir dönemde Marxizm’e ilgi duymuşlardır.
BAZI HATIRLATMALAR
- 22 Ocak 1921’de TBMM zabıtlarından alınmış, Mustafa Kemal’e ait şu sözler; ‘Türkiye Komünist Fırkası diye bir fırka teşkil etmişlerdir ve bu fırkayı teşkil edenlerin başında da Mustafa Suphi ve emsali bulunmaktadır. (...) kendilerine para veren, kendilerini himaye eden ve bunlara ehemmiyet atfeden Moskova’daki prensip sahiplerine yaranmak için birtakım teşebbüsatı serseriyanede bulunmuşlardır...’
- TKP’nin yayın organlarında Kürdlere yapılan katliamlara sessiz kaldığı gibi T.C devletinin yayın borazancılığını yapmıştır.
- Ermeni sosyalistlerinin idamı, Türkiyeli sol dergilerde malesef yazılmadı. Partiler ve örgütlerin akıllarına bile gelmedi. 1915 de Beyazıt meydanında idam edilen Paramaz ve yoldaşları’’Yaşasın Sosyalizm’ diye son nefeslerini verdi.
- Seyit Rıza ve yoldaşları her 15 kasım’da, Deniz Gezmiş ve yoldaşları 6 mayıs’da anılıyor. Ama 1915’de idam edilen Paramaz ve yoldaşları ikibinli yıllara kadar anılmadı.12 eylül 1980 askeri faşist darbesi sonucu idam edilen devrimciler arasında Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan anılmıyor.
- Mustafa Suphi’nin eşi-yoldaşı Maria ile ilgili bilgilendirme yapılmadı. Maria (Meryem) cani olan Yahya’nın evinde günlerce tecavüze uğradı. Aylarca canilerin saldırılarına maruz kaldı ve sokakta ölü bulundu…
- TKP’nin kurucusu Mustafa Suphi ve yoldaşları 29 Ocak 1921 de Kemalist rejim tarafından katledildiler.