Nasipse Adayız ya da siyaset asansöründe Doktor Kemal’e yer yok
Can YILMAZ
Nasipse Adayız filmi Netflix’te gösterime girdi. Film, belediye başkanlığına aday adaylığını koyan Doktor Kemal’in öyküsüne odaklanıyor. Burası önemli, zira karşımızda henüz tam anlamıyla bir siyasetçi figürü yok aslında, ancak o yolda ilerleyen, siyasete atılmak isteyen, doktorlukla siyaset arasındaki yolunu bulmaya, kampanya örgütlemeye çalışan bir figür var. Nasipse aday bir figür olarak Doktor Kemal var yani.
Seçim kampanyası her ne kadar Fransız siyasetçi E. Macron’un kampanyasını birebir taklit etmeye çalışsa da, Doktor Kemal’in kampanyasını örgütleyen ekip her ne kadar beceriksiz, her işte birbirlerini suçlayan başarısız çalışanlardan oluşsa da Doktor Kemal’in siyasete önem atfettiği, onu ciddiye aldığı söylenebilir. Belki de doktorluğun da getirdiği akademik geçmişiyle siyasete yeni bir soluk getirmeye çalışan bir yönü de vardır Doktor Kemal’in. Filmde sürekli anılan ve partinin ileri gelen bir figürü olduğunu anladığımız ve lakabıyla bir numara olarak adlandırılan kişiyle ilk karşılaşmasında da bunu görüyoruz. Otel lobisinde "Partili güruhtan" yer kalmadığı için koltuk koluna oturarak kendisini tanıtmaya çalışan Doktor Kemal her seferinde bir numara tarafından mimar diye nitelenmekte, Doktor Kemal "Doktorum efendim" diyerek bunu düzeltmeye çalışmaktadır. Burada Doktor Kemal’i bir numaraya fokus grup çalışmalarıyla seçmen tercihlerinde etkili olan faktörleri anlatmaya çalışırken buluyoruz. Bu görüşme tahmin edileceği üzere kısa sürüyor ve partili güruh bir anda asansöre hücum ediyor. Koltuk koluna oturan Doktor Kemal bu sefer de asansör yükü fazla geldiği için asansörden inmek zorunda kalan tek kişi oluyor. Siyaset bir asansörse, yani sizi yükseklere taşıyacak bir şeyse, bu asansörde Doktor Kemal’e yer yoktur. Bunu net bir şekilde görüyoruz.
Doktor Kemal pratisyen hekim düzeyinde kalmış, arkadaşları gibi akademik olarak yükselememiş, ancak işini ticarette bulmuş, arkadaşının tabiriyle "tam bir çakal olmuş olan" ve özel bir hastane işleten boşanmış bir doktordur. Aslında bir kaybedendir o ve yolunu siyasette bulmaya çalışmaktadır. Diğer yandan doktorluğu ile siyasetçiliği arasında da sürekli bir gerilim halindedir. Çünkü adaylığı için yürüttüğü destek alma çalışmalarında kime gitse, ona adaylığı, neler vaat ettiği değil, doktorluğuyla ilgili şeyler sorulmaktadır. Kulağı bir yıldır çınlayan cemaat lideri, takma dişlerinden memnun olmayan mobilya dükkanı sahibi, Doktor Kemal’den kendisine destekleri karşısında "yardımcı olmasını" istemektedir. Sürekli bir pazarlık hali vardır siyasetin. 5000 oya sahip olduğunu söyleyen mobilya dükkanı sahibi, dişlerinin yapılmasının yanında encümen üyeliği de talep etmektedir Doktor Kemal’den.
Doktor Kemal’in belediye başkanlığı aday adaylığı süreci ticaretle olan ilişkisi üzerinden de okunabilir. Aynı zamanda bir özel hastane de işletmektedir Doktor Kemal. Ayrıca siyaset; ticaret, cemaat ve hemşehriler arasında dönen bir pazarlıktan fazlası da değildir. Filmde ticaretten, cemaatlerden ve hemşehri derneklerinden karakterler Doktor Kemal’in öyküsüne dahil olmaktadır. Siyasi görüşüne ters de olsa, Doktor Kemal, sırf siyasetin bir gereği olarak cemaat liderinin elini öpmeye de gidecektir. Adaylık etkinliğinde eski karısına sarkıntılık yapan bir il başkan yardımcısı olsa da, eski karısını abartıyor olmakla suçlayacaktır.
Doktor Kemal’in sırf daha fazla para kazanmak için hamile bir kadını normal yolla değil ancak sezeryanla doğurtmakla suçlandığı da filme yansıyor. Filmin yine ortalarındaki bir sahne daha Doktor Kemal’in aynı zamanda ne kadar korkak, sinik bir karakter olduğunu da gösteriyor. Bu sahnede "bir numara"nın yani partinin yüksek kademesindeki bir siyasetçinin Doktor Kemal’in düzenlediği aday tanıtım etkinliğine katılması beklenirken katılmayacağı öğreniliyor. Aracına sinirli bir şekilde atlayan Doktor Kemal telefonla bir yerleri arıyor ve cevap alamıyor. Telefonuyla oynamaya devam ederken aracıyla bir kaza yapıyor. İnip baktığında bir motor kuryeye çarptığını anlıyor. Ve ortamdan gizlene gizlene korkakça kaçıyor. Hatta aracın anahtarını kaza yaptığı alanın yakınındaki parktaki bir fil heykelinin oyuk ayağına saklıyor ve yardımcısını arıyor. Tahmin edileceği üzere kazayı üstlenmesini istiyor.
Filmde girilen ilişkilerin düzeyi de, yerel siyasetin sınırları ve çıkmazları da çok iyi gözler önüne serilmiş. Ta ki son sahneye kadar… Burada artık yüksek siyasetle de temas eden Doktor Kemal adaylığını garanti altına alma yolunda aralarında kaçak olduğunu tahmin edeceğimiz göçmen işçilerin de olduğu ve ustabaşı tarafından "düzgün katlayın şunları" diye sürekli azarlandığı bir tekstil atölyesinde, eski bir Bakanla tesadüfen tanışına kadar... Hikâye bize yerel siyasetten yüksek siyasete uzanan ve varın gerisini siz düşünün, der gibi yarım bırakılmış ve gerisinin izleyici tarafından tahayyül edilmesine imkân tanınmış gibi gözüküyor. Bu son sahnede Doktor Kemal ve eski bakan tekstil atölyesinde kurulan alelade bir mangal başında yemeklerini yiyerek sohbet etmeye başlıyorlar. Eski bakan bir akrabasından bahsediyor ve adaylığı konusunda yardımcı olacağı beklentisi içindeki Doktor Kemal’e kartvizitini uzatarak mekândan ayrılıyor. Doktor Kemal eski bakanın burada ne işi olduğunu atölye sahibine soruyor. Atölye sahibinin kendinden emin bir ses tonuyla "Siyaset burada dönüyor abi" dediği görülüyor. Evet, siyasetin aynı zamanda tekstil atölyelerinde, iş yerlerinde böyle merdiven altı mekânlarda dönen bir şey olduğunu da filmden anlıyoruz. Ancak film, Doktor Kemal’in işinin hiç de kolay olmadığını ve kesenin ağzını açması, bu işe para dökmesi gerektiğini, parasız siyaset yapılamayacağını da çok açık bir biçimde gösteriyor.