Panik seçimler ve gelecek
Av. Memet KILIÇ*
Türkiye’de 24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak seçimler için seçme işlemi, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları için 7 Haziran’da başladı.
Bu seçimlerin 'erken' değil panik seçimler olduğu ve nedeninin ise önlenemez bir şekilde çöken Türkiye ekonomisi olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.
Ekonomideki panik hali gizlenemez duruma gelince, suç dış güçlere atıldı. Erdoğan ‘faiz lobisine’ küfür ederek ‘yüreklere su serpti’(!). Ekonomi bakanı dolardaki yükseliş gibi algılanan Türk Lirası’nın korkunç değer kaybını ‘kabul etmeyerek’ hayatının en ‘etkin’(!) önlemini almış oldu.
Ben yıllardır İspanya örneğini vererek, Türkiye’deki ekonominin kötü gidişatı konusunda uyarmaya çalıştım.
İNŞAAT SEKTÖRÜNE BAĞLI EKONOMİNİN ÇÖKÜŞÜ
2000 yılında Alman Birinci Kamu Televizyonu (ARD) Program Kurulu üyesi olarak İspanya’nın başkenti Madrid’te bulundum. O tarihte Madrid’i vinçlerden görmek mümkün olmadı. Her yer inşaat, her yer yol yapımı. Bizim delegasyondaki iki ekonomist ‘inşaat sektörüne dayalı kalıcı kalkınma sağlamış bir ekonominin dünyada bulunmadığını, bu ekonominin çökmeye mahkum olduğunu’ söylediler. Ben o zaman bunun bir kıskançlık olabileceğini düşünmüştüm. Çünkü İspanya’nın yıllık ekonomik büyüme oranı Almanya’nın üç katıydı. İspanya bu yola 1998’den itibaren girmiş, zamanın başbakanı José María Aznar ‘işsizliği bitirmiş ve ekonomiyi düzeltmiş’ görünüyordu. Bu müteahhitlik ekonomisi İspanya’da ancak 10 yıl sürebildi. İspanya battı, tüm Avrupa’da bir ekonomik krize neden oldu ve 2012 yılında AB’nin büyük ekonomik yardımları ile bankaları kurtarma operasyonuna dönüştü.
AKP inşaat sektörünü sadece kısa vadeli ve görece ekonomik kalkınma ve işsizliği azaltma amaçlı seçmedi. Aynı zamanda doğayı talan edip yandaşın cebini en çabuk doldurma yöntemi olarak gördü. Ancak zengin ettiği müteahhitler yaklaşık iki yıldır paralarını yurt dışına çıkarıyorlar.
FAİZ LOBİSİ TÜRKİYE’NİN İÇİNDE
Halk borçlandı. ‘Faiz lobisi’ AKP Hükümeti tüm kurumlara hakim olduğu için dövize verdirdiği yüksek faizler ile sıcak parayı Türkiye’ye çekmişti. Ayrıca Varlık Barışı gibi güzel bir ismin arkasına saklanarak, Türkiye’yi kara para yıkama makinesi haline getirme İslamistlere nasip oldu. Televizyonlar önünde Erdoğan bizzat bu düzenleme için reklam yaparken. Yurtdışından para ve altın gibi menkul değerlerini Türkiye’ye getirenlerden, bu değerlerin kaynağının sorulmayacağını dünyaya duyurdu. Yani parayı ister uyuşturucu, ister insan ticaretinden kazan, kaynağını sormuyoruz anlamında… (Varlık Barışı düzenlemesi ile ilgili kanunun 7’nci maddesi; yurt dışından Türkiye’ye varlıklarını getirenler hakkında bu nedenle hiç bir şekilde vergi incelemesi, vergi tarhiyatı veya herhangi bir araştırma, inceleme, soruşturma veya kovuşturma yapılamayacağını, vergi cezası ve idari para cezası kesilemeyeceğini söylüyor). Para ve altını Türkiye’ye getirenden sadece % 2 oranında vergi alındı. Bu sayede İran ambargosunun delindiği ortaya çıkıp, Reza Zarrab ve Halk Bank yöneticisi Amerika’da yargılanmaya başlayınca kanun metnine 2016 yılında ‘başkaca bir gerekçe olmaksızın’ ibaresi ekleyerek, sanki kara para aklamaya karşı mücadele edeceklermiş gibi izlenim yaratmaya çalıştılar. Sürekli sadece altı ay için çıkarıyormuş gibi yeni yasalar ile bu sistemi devam ettirdiler (Son olarak 11 Mayıs 2018 tarihinde TBMM’de kabul edilen 7143 sayılı Kanun ile aynı şey tekrar yürürlüğe konmuştur. Daha önce örneğin 5811 sayılı ‘Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun’ 13 Kasım 2008 tarihinde kabul edilmişti. Varlık Barışı’na ilişkin hükmün de içinde yer aldığı 6486 sayılı Kanun 21 Mayıs 2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştı.)
Bu sıcak para kontrol edilmedi, hızlı giriş çıkışlar olunca kırılganlığı ve Türkiye piyasasına uluslararası güveni yok etti.
SICAK PARANIN KAÇIŞI
Türkiye’ye çok döviz girince üretim cazip olmaktan çıktı, bol döviz ile ithal etmeye gidildi.
Tarım alanında kendine yeten yedi ülkeden biri olarak övünen Türkiye, AKP ile hem samanı, hem sığırı ithal eden nadir ülkeler arasına girdi.
Üretimden yoksun ekonomi ana hat olarak ithalatı seçti. Bu nedenle de cari açık 460 milyar dolara yükseldi.
Bütçedeki yatırım payı % 11 ki bu dahi sadece amortisman içindir, tamirat, ayakta tutma. Yani yatırım dediklerini sadece halkı borçlandırarak yaptılar. Sıcak parayı ise kendileri kullandılar. Türkiye’nin üretimi dahi en basit alanlarda milli olmaktan çıktı. Üretimde ithalat girdisi % 50’nin üzerinde. Kumaş ithal, iplik ithal, dikiş makinesi ithal, ama üretilen kot pantolon ‘milli’?
Şimdi faizini yeterince alanlar, inşaat sektörü balonunun patladığını görüyorlar ve sıcak paralarını Türkiye’den çekiyorlar.
2007 yılında reel kur endeksi 1.28’di. Enflasyon %8.9’du.
Doğrudan yabancı yatırım 2017’den 2018’e yarı yarıya düşmüş.
TÜRKİYE BORÇLARINI ÖDEYEMEZ DURUMDA MI?
Panik seçimin ana nedeni Türkiye’nin miras yedi hükümet ile dış borcunu ödemekten aciz hale düşmüş olmasıdır. AKP’nin kendi beceriksizliğini ‘dış güçler’ söylemiyle gizlemek çabası tamamen yalandır. Tam tersine dış güçler Türkiye batmasın diye dua eder hale gelmiştirler. Özellikle Avrupa ülkeleri Türkiye’deki bankaların batmasının kendi bankalarını büyük bir sıkıntıya sokması korkusunu yaşıyorlar. Çünkü dünya bankalarının Türkiye'ye verdiği borç miktarı 224 milyar Dolar.
Alacaklı bankalar:
İspanya: 82,8 milyar Dolar
Fransa: 34,4 milyar Dolar
ABD: 17,4 milyar Dolar
İngiltere: 16,8 milyar Dolar
Almanya: 12,7 milyar Dolar
Japonya: 11 milyar Dolar
İsviçre: 5,8 milyar Dolar
Kore: 1,5 milyar Dolar
Türkiye’nin bu kısa süre içerisinde 180 milyar Dolar borç ödemek zorunda olması ve ayrıca 50 milyar Dolar’dan fazla bütçe açığı olması, borçlarını ödeyemeyeceğini gösteriyor. AKP hükümetinin açıkladığı altın rezervi miktarı abartılı, rakam Türk bankalarındaki para rezervleriyle yüksek gösteriliyor. Borç ödenemez duruma gelmiştir. Bu nedenle panik seçime gittiler.
Eğitim sektörü çöktü
Ekonomi çöktü
Bilim çöktü
Tarım çöktü
Güçler ayrılığı çöktü
Adalet sistemi çöktü
Adalete güven ve siyasi iktidara güven olursa yabancı yatırımcı gelir, üretim artar ve o döviz kalıcı olur. Mecut iktidarın Türkiye’yi düze çıkarması imkansızdır.
* Almanya Federal Parlamentosu 17’inci dönem milletvekili