Rojava dünya için çok şey yaptı, şimdi sıra dünyada
İsmail ÖZEN*
Hemen şunu not düşeyim: Türkiye gibi ülkelerde sporcuların, sanatçıların kendi alanları dışında yazmaları, görüş beyan etmeleri pek hoş karşılanmıyor. Devleti yönetenler "ileri gittiğinize" hükmederse, Metin Akpınar ve Müjdat Gezen örneğinde olduğu gibi başınıza türlü belalar gelebilir. Ben sporcu ve sanatçıların korkmadan toplumsal meselelerle daha fazla ilgilenmeleri, iktidarla aralarına mesafe koymaları gerektiğine inananlardanım. Elbette bu yapıldığı zaman otoritenin öfkesini üstünüze çekmeniz kaçınılmazdır. Uzak ve yakın tarih bunun trajik örnekleriyle doludur. Ancak çocukların vahşice öldürüldüğü, kadınların tecavüze uğradığı, insanların rengi, dili, ırkı, inancı ve siyasi tercihi nedeniyle ayrımcılığa uğradığı bir dünyada bir sporcu ve sanatçının konuştuğu için ödeyeceği bedelin lafı olmamalıdır.
Ben yazar değil, sporcuyum. Ama bugün yazmak istediğim konu bu değil.
ABD'nin Kuzey ve Doğu Suriye’den askerini geri çekme kararı üzerine ortaya çıkan gelişmeler bölgeyi yeni bir felaket olasılığıyla yüzyüze bıraktı. Milyonlarca insan yeni bir tehditle yüzyüzeyken, bunu önlemenin yolları olduğunu da görüyorum.
***
Suriye, Rojava ve Irak’ın son 8 yılı bize çok şey söylüyor. 2011 yılının Mart ayında Suriye’nin Dera kentinde çocuklar duvarlara "Halk düzenin yıkılmasını istiyor" diye yazdıklarında; bunun 500 binin üzerinde insanın hayatına, bir o kadarının sakat kalmasına, 5 milyon insanın yerini yurdunu kaybetmesine, 13 milyon insanın göçmesine, kadınların tecavüze uğramasına, dünya mirası Halep ve Palmira gibi kentlerin yerle bir olmasına neden olacağını kimse tahmin etmiyordu. Sadece o çocuklar değil, kimse bilmiyordu. Ne yazık ki fazlası oldu. Ülke 7-8 yıl içinde yerle bir oldu, onarılması zor acılar yaşandı.
***
Kanlı senaryo yazılmıştı. Uzun sakalları ve giyim-kuşamlarıyla çağımıza ait olmaması gereken yaratıklar, önlerine gelen her şeyi "Müslümanlık" adına yakıp-yıkıyorlardı. Moğol ruhu kurbanlarını seçmiş, iki nehir arasına geri dönmüştü. Kimbilir, belki de o karanlık ruh hiç gitmemiş, hep orada kalmıştı.
Dünyanın her yerinden radikal cihatçılar elini kolunu sallayarak -ve de çoğunlukla Türkiye üzerinden- savaş bölgesine ulaşıyor, insanları katlediyordu. "Modern dünya" ise olup biteni izlemekle yetiniyordu. Aynı ülkeler uluslararası sözleşmeleri hatırlatıyor ve insan haklarından söz ediyordu. Irak ve Suriye’de kan akıyordu. IŞİD ve El Nusra adını duyan herkes kaçıyordu. Devletler bile...
2014 Haziran'ında, Musul ve Şengal uzun sakallıların saldırısına uğradığında, vahşet artık saklanamaz boyuta ulaşmıştı. Kürtler, genç-yaşlı demeden IŞİD vahşetini durdurmak için savaşmayı seçti ve çok ağır bedeller ödedi. IŞİD'e karşı savaşan gençler ve kadınlar dünyanın vicdanı oldu. Kürtler sadece kendileri için değil, tüm insanlık için savaştılar. Eğer bu direniş olmasaydı belki de Paris, Brüksel, Londra, Berlin, Ankara ve İstanbul’da yüzlerce masumun canına mal olan bombalar patlamaya devam edecekti.
***
IŞİD'in Kobane’ye saldırısı sırasında ben de bir grup sanatçı, gazeteci ve aktivistle birlikte sınırdaydım ve yaşananları gözlerimle gördüm.
Aynı şekilde IŞİD, Musul ve Şengal’e saldırıp, buraları ele geçirdiğinde de Kerkük’teydim. Dünya Ezidi toplumunun çığlığına kulaklarını tıkamış, savunmasız insanlar bir canavarın insafıyla baş başa bırakılmıştı. Toplu katliamlar, kaçırılıp pazarlarda satılan kadınlar, canlarını kurtarmak için yollara düşen yüzbinlerce insanın dramını gördüm. Doğrusu bu ayıp dünyanındı. Suriye ve Irak kan gölüne dönerken "modern dünya" çeşitli başkentlerde toplantılar yapıyor ve yeni silah anlaşmaları imzalıyordu.
***
IŞİD, Kuzey Suriye ve Rojava’dan sökülüp atıldıktan sonra bölgede demokratik bir model oluşturuldu. Bin yıllardır aynı toprakları paylaşan insanlar, birlikte yaşama iradesi göstermişlerdi. Kürt, Ermeni, Hıristiyan, Süryani, Arap, Türkmen, Alevi... Ortak bir yönetim kurdular ve barış içinde yaşamaya başladılar. Rojava artık Suriye'nin en güvenli bölgelerinden biriydi. Buradaki onlarca mülteci kampı, IŞİD'den kaçan insanlara barınak olmuştu.
***
İşte bu Rojava uzun süredir Türkiye’nin tehdidi altında. Erdoğan yönetimi Kürtlerin kendi topraklarında statü sahibi olmasını istemiyor. Bu nedenle Rojava’yı tehdit olarak görüyor ve "terörist" olmakla suçluyor.
ABD yönetiminin askerlerini çekme kararından sonra bu tehdit daha da artmış görünüyor. Afrin’de olanları göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’nin IŞİD'i aratmayacak ÖSO gruplarıyla Rojava’ya saldırması an meselesi. Böyle bir saldırı büyük trajedilere neden olacaktır. Bunun önüne geçmenin yolları var. Rojava dünya için çok şey yaptı. Şimdi sıra dünyada.
Başta Fransa, İngiltere ve Almanya olmak üzere batı daha fazla sorumluluk üstlenmelidir. Kuzey ve Doğu Suriye’ye olası bir saldırı durumunda yüzbinlerce mülteci yeniden Avrupa kapılarına dayanacaktır. Bu da yeni bir insani, ekonomik ve politik kriz demektir. Rojava’ya saldırı Türkiye’nin de yararına değildir. Olması gereken diyalog yoluyla sorunları kalıcı olarak çözmek ve bölge barışını sağlamaktır.
*Sporcu