Sadece silahların susması barışı garanti etmez: Şiddet sarmalında bir Kolombiya okuması

Sadece silahların susması barışı garanti etmez: Şiddet sarmalında bir Kolombiya okuması
6 Mart'ta Astrid Conde başkent Bogota’nın bir işçi mahallesinde gün ortasında öldürüldü. 40 yaşındaki eski kadın gerilla sivil yaşama yeniden katılma sürecinin hararetli savunucularındandı.

Josef Hasek KILÇIKSIZ


Kolombiya’da iç savaş kolektif hafızanın karanlık yüzüne yontulmuş kanlı bir sayfadır. Aşırı sağcı paramiliter güçler, gerillalar, ordu ve uyuşturucu kaçakçıları arasında yarım yüzyılı aşkın bir süredir yaşanan çatışmalar sekiz milyondan fazla insanın canına kastetti. 

Afganistan'dan sonra bu beladan en fazla etkilenen ikinci ülke olan Kolombiya'da 11.500 anti-personel mayın kurbanının olduğu düşünülüyor.

24 Kasım 2016'da barış anlaşmasının imzalanmasına takiben 7000 gerilla silahsızlandırıldı. Gerillalar barış süreciyle birlikte silahlarını bırakıp siyasi bir parti haline geldi.

Gerillaların silah bırakmasıyla birlikte arkalarında bıraktıkları iktidar vakumunun aşırı sağ milisler tarafından doldurulduğu yadsınamayan sosyolojik bir gerçektir. Örneğin "Kızıl Belde" olarak anılan San Miguel’e gerillalar silah bıraktıktan sonra aşırı sağcı milisler intikam baskınları yapıp birçok belde sakinini düzenli ordunun gözleri önünde öldürdü. Zira buna benzer beldeler hükümetin teninde iltihaplı bir kıymıktır. Aşırı sağcı milisler bu gibi beldelerin gerilla yanlısı olduğunu ileri sürüp buralara zaman zaman intikam eylemleri düzenliyorlar. 

Farc gerillalarının beşiğinde umudun ölümü

Başkent Bogota geçen aylarda, toplumsal liderlerin, insan hakları savunucularının ve eski gerillaların hükümetin gözleri önünde sistematik suikastlara kurban gitmesine karşı yoğun protestolara tanık oldu.

Gazi mertebesine ulaşmış birçok Marksist gerillanın yanı sıra, köylüler, seçilmiş yerel yetkililer, yoksul köylülerin haklarını savunan aktivistler de bu kanlı kampanyanın kurbanlarıdır. Planlı ve sistematik imha aslında 2016 yılında başladı ve 734 aktivist ile birlikte birçok eski gerillanın hayatına mal oldu. Başkan İvan Duque hükümeti, şimdiye kadar çeşitli uluslararası forumlarda kınanmış olan bu trajediyi sona erdirmek için tam bir siyasi irade eksikliği gösterdi.

Kayıtsız veya suç ortağı bir hükümetin gözü önünde bir imha kampanyası düzenleniyor. Zira hükümet baştan beri, FARC'ın (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) silah bırakmış eski gerilla liderlerini alenen tehdit eden paramiliter unsurların varlığının farkındadır. Birleşmiş Milletler (BM), kırılgan sosyal barışı muhafaza etmek adına eski gerilla liderlerinin hayatlarını korumak için hükümeti daha etkili önlemler almaya ve ülkedeki kan banyosunu durdurmaya çağırdı. Ancak sağcı İvan Duque hükümeti bu çağrıya kulaklarını tıkamış görünüyor. 

Misael kod adlı eski bir gerilla lideri barış anlaşmasının imzalanmasının ardından hapishaneden salıverilmişti. Misael daha geçen pazartesi akşamı suikasta kurban gitti. Sadece 2020'nin başından beri 14 eski savaşçının daha öldürüldüğü belirtiliyor.

6 Mart'ta Astrid Conde başkent Bogota’nın bir işçi mahallesinde gün ortasında öldürüldü. 40 yaşındaki eski kadın gerilla sivil yaşama yeniden katılma sürecinin hararetli savunucularındandı. Conde’nin ölümü ile birlikte, silahsızlanmadan bu yana öldürülen eski gerilla sayısı 188'e ulaştı. 

Çok katmanlı yaşam serüveni ve kırılgan sosyal barışa ayna tutması bakımından Astrid Conde çarpıcı bir örnek oluşturuyor. Conde gerilla saflarında on yedi yıl geçirdi. Meşhur FARC komutanlarından biri olan "Gentil Duarte" kod adlı Miguel Botache'nin yakın silah arkadaşıydı. Conde bir polis karakoluna silahlı saldırı düzenlemek yüzünden 2012 yılında tutuklandı ve ömür boyu hapse mahkûm edildi. Ardından barış anlaşması kapsamında 2017 yılında serbest bırakıldı.

Conde gibi birçok Farc gerillası anlaşmanın ardından silahsızlandırılmayı kabul ederek kendilerini barış ve sosyal adalete adadılar. Ancak süreç çok yavaş işliyordu. Artan can güvenliği tehlikesiyle birlikte zamanın giderek aleyhlerine işlediğini fark eden bazı gerilla liderlerinin Venezuela’ya sığınarak yeni bir silahlı oluşum kurmak düşüncesinde oldukları belirtiliyor.

Barış anlaşmasından sonra AK-47 tüfeğini bir dikiş makinesiyle takas eden Gonzalo da bu derin hayal kırıklığının somut ifadesi olarak, hükümetin Venezuela’ya sığınan muhalif gerilla komutanlarının kafalarına fiyat biçmesini sert bir şekilde eleştiriyor. İvan Duque hükümeti Venezuela’ya sığınan muhalif gerilla liderlerinin her biri için 3 milyar peso ödül koydu. Gonzalo bu paranın gerillaların yeniden sivil hayata entegrasyonu ve sosyal kalkınma politikaları için kullanılmasının daha anlamlı olacağını düşünüyor.

Başkan İvan Duque hükümeti sırtını muhafazakâr orta sınıfa dayıyor. Kolombiya’da muhafazakâr orta sınıf, Farc’ın sosyal entegrasyonu ve liderlerinin bağışlanması arasında bölünmüş durumdadır. Zira 52 yıllık kanlı savaşın bileşenlerinin GBT’si oldukça kabarık. Bu kanlı savaşın protagonistleri olan ordu, polis ve özellikle aşırı sağcı milislerin geçmişleri insanlığa karşı suç kategorisine giren eylemlerle doludur. İç savaş boyunca özellikle faşist paramiliter güçler tarafından vahşice cinayetler işlendi. Bu şiddet eylemlerinin Kolombiya bataklığında çok derin kökleri bulunuyor.

Cinayetler neredeyse her hafta, ülke kırılgan bir barış sürecinin tam ortasından geçerken işleniyor. Bu durum, yarım yüzyıldan fazladır süren bir savaşın gazi haline getirdiği göreceli toplumsal huzuru daha da kötürüm hale getirdi.

Toplumsal liderlerin, kanaat önderlerinin, insan hakları savunucularının ve eski FARC gerillalarının infazlarıyla birlikte bu gidişle barış anlaşmaları da ölecek.

Kolombiya’da barış isteyenler neden öldürülüyor? Devlet imzaladığı anlaşmaya neden sadık kalmıyor? Bu soruların tek şıklı yanıtları yoktur.

Kolombiya siyasi gerçekliği birçok yönüyle Türkiye toplumsal gerçekliğiyle paralellikler gösteriyor. Kolombiya’da Türkiye’de olduğu gibi, aşırı politize olmuş bir güvenlik aygıtı mevcuttur. Ordunun ve vekil (proxy) paramiliter güçlerinin, tüm bu yıllar süren çatışmalar boyunca işledikleri suç ve istismarlardan yargılanacaklarına dair korkuları, barış anlaşmasının sahada uygulanmasını zorlaştıran başlıca etkenlerdendir.

Kolombiya’daki ikinci gerilla örgütü Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) neredeyse Farc kadar eski ama Farc'tan beş kat daha az güçlü bir yapılanmadır.

1964'te kurulan ve Küba sosyalizminden ilham alan ELN'nin yaklaşık 2.300 silahlı savaşçısının olduğu ve Kolombiya taşrasının yaklaşık yüzde 10'unda faaliyet gösterdiği belirtiliyor. ELN, Havana Barış Anlaşmaları kapsamında verilen taahhütlere şüpheyle yaklaşmış ve bu yüzden silahsızlanmayı kabul etmemişti.

Dünya siyasetinde devrimci silahlı mücadele, yaklaşık 50 yıldan beri önemli bir yer işgal ediyor. II. Dünya Savaşından bu yana elliden fazla ülkenin halkı, kendilerinden esirgenen demokratik özgürlükleri elde etmek veya ulusal kurtuluşa kavuşmak için ya geniş ya da sınırlı ölçüde gerilla savaşına ya da başka türden silahlı mücadelelere başvurdu. 

Gerilla savaşının Marksist teori içindeki yerini belirlemek ayrı bir kuramsal çalışmanın konusudur, ancak Engels’in "Güç Teorisi" adlı çalışmasında, "hasımlarınızı güçleri dağınıkken bastırınız" dediği sır değildir.

Silahlı mücadelenin devrimci güçler için bazen bir tuzak anlamına gelebileceğini belirten Marx, "Egemen sınıfların, niçin ısrarla bizi tüfeklerin konuştuğu ve kılıçların parladığı yere sürüklemek istediğini şimdi anlıyor musunuz?" diye sorar. 

Devrimci politikanın bugüne kadar bilinen en büyük üstadı Danton’un can alıcı sorusu devrimci sınıf mücadelesinin karşı karşıya olduğu ikilemi vurgulaması bakımından çarpıcıdır: "Atılganlık, atılganlık ve yine atılganlık mı yoksa aşamalı devrim stratejisi uyarınca silahsız burjuva demokratik devrimi mi?"

Kılcal damarlarına kadar şiddet geleneğinin hâkim olduğu toplumlarda silahların susması tek başına barışı korumaya yetmiyor. Kırılgan barışın sürüdürülebilirliği, uygun bir sosyal atmosferin yaratılmasına bağlıdır. Bu ceberut devlet geleneğinde bir paradigma değişikliğini gerektirdiği kadar toplumda da bir anlayış devrimini de gerekli kılıyor. Süreç odaklı bir sorun olan anlayış devriminin önündeki en büyük engel gerici metafiziktir. Kindar tarihsellik, üstün ırk saplantısı, hayali iç ve dış düşman, kutsalların istismarı ve oligarşik devlet düzeneklerinden oluşan bu gerici metafizik kırılmadan ne bir anlayış devriminin gerçekleştirilmesi ne de sosyal barışın temin edilmesi mümkün değildir.

Kaynakça:

Marx, Karl, Les Luttes de classes en France (The Class Struggles in France 1848–1850), 1999

Engels, Friedrich, Tarihte Zorun Rolü Bismarck'ın Kan ve Zulüm Politi, 2001

Thomson, George, Eski Yunan toplumu üzerine incelemeler, 1983

Gott, Erman Richard, Latin-Amerika'da Gerilla Hareketleri, 2018

 

Öne Çıkanlar