Şiddetin bir başka aracı kitap yakma

Şiddetin bir başka aracı kitap yakma
Çünkü kitap bütün işkencelerden, zindanlardan, her türlü silahtan daha güçlüdür.

Erdal BOYOĞLU


10 Mayıs 1933 kara bir gündür. Alman tarihine geçen karanlık, utandırıcı günlerden biridir. Hitler seçimlerde salt çoğunluğu elde edemedi ama iktidara oturdu. Çünkü Sosyal demokrat ve Komünist partileri arasında işbirliği sağlanamamıştı. Alman tekelci sermaye gruplarından Krupp, Simens, Theysen gibi endüstri kralları Hitler’i başbakanlık koltuğuna oturttu.

İktidar koltuğuna oturan Hitler’in ilk işlerinden biri; Özgürlükçü, Sol, Sosyalist düşünürlere, Aydınlara, Bilim insanlarına karşı saldırıya girişmek oldu. Muhalif yüzbinlerce emekçinin yanı sıra sanatçılar bilim insanları, aydınlar, komünistler ve sosyal demokratlar tutuklandı. Birçok bilim insanı ve aydın sürgün yollarına düştü. (Aydınların zorunlu sürgün yolu Türkiye‘ye düştü. 400 Aydın savaş bitene kadar yaşamını zorunlu sürgün olarak Türkiye’de geçirdiler. 1953‘de Berlin’de sürgün müzesi kurdular)

Provakatör Hindenburg ve von Papen’in  kurnaz politikaları sonucu Reichtag yangınını tezgâhlayarak iktidarı Hitler’e teslim etmeyi başardılar.

10 Mayıs akşamı başlayan ‘kitap yakma’ eylemi tüm Almanya’ya yayıldı. Mayıs ayı sonuna kadar milyonlara varan kitap yok edildi. Berlin Opera alanından Münih Kral alanına dek… Kitapların yakıldığı kentlerde üniversiteler vardı. Kitapların yakılışı üniversiteli gençlere seyrettiriliyordu. Kitaplar yanarken sadece Naziler nutuklar atmıyordu, profesörler da heyecanla kin ve nefretlerini gösteriyorlardı. "Giderek artan Marxist girişimler, yıkım getiren Yahudiler Almanya’yı tehdit etmekte" diye binlerce insana sesleniyordu.

Bertol Brecht, Sigmund Freud, Karl Marx, Engels, Heinrich Heine, Zuckmayer, Mann ve Stefan Zweig’ın  vb eserleri alevlerde yok olurken askeri orkestralar marşlar çalıyor, faşistler hayvanlar gibi uluyordu. Naziler, "Alman düşün dünyasının (felsefenin) çöpü" dedikleri bu yazarların sadece Berlin’de 20 bin kitabını ateşe verdi. Faşizmin düşünceye baskısı, kitapların yakılması ile doruk noktasına ulaşmıştı. Nazi gençlik örgütlerinin ‘kitap yakma’ uygulamasının halka anlatılan gerekçesi, Alman kültürünü yabancı kirlenmelerinden arındırmaktı. Kahverengi Gömlekliler tüm Almanya’da kütüphaneleri, yayınevlerini bastılar, kitapları kamyonlara doldurarak alanlara götürüp ateşe verdiler. Alman dilini, edebiyatını geliştiren,  onurlandıran düşünür ve sanatçıların eserleriydi.  "Bugün kitapların yakıldığı yerde, ileride insanlar da yakılır,"  diyen evrensel ve insancıl şair Heine ne yazık ki haklı çıktı. Sınır ötesine kaçamayanlar faşist kampların dikenli telleri arkasında yaşama gücünü yitirdiler.  Gaz odaları, ölüm merdivenleri ve fırınlar, sonları oldu. 1933’den 1945’e kadar, yakılan faşist ateş sönmedi. Bombalanan onlarca kentte yandı durdu.

Kitap yakma, Hitler ve onun peşinden gidenlerin, Alman düşün dünyasında planladığı kıyımın sadece bir parçasıydı. Üniversiteler, müzeler, kütüphaneler, tiyatrolar ve orkestralarda büyük işten atılmalar yaşandı. 1933’de memur yönetmenliğinde değişikliğe gidilmişti. Komünistler, sosyalistler, Yahudiler devlet hizmetinden çıkarıldı. Alman düşün dünyasına ‘zarar veren’ kişilerin listeleri hazırlanmıştı.  Alman aydını görünenlerin bir bölümünün olup bitene sesi soluğu çıkmadı.  İnsanlık tarihinde kara bir leke olarak yerlerini aldılar. Kültür cinayetine onay verdiler. Basın da bu vahşete karşı çıkmadı. "Kentlerimizde göğe yükselen alevler, Almanya’nın yeniden uyanışının bir simgesidir," diye yazan köşe yazarları oldu. Hitler yönetimi bir ‘yasaklar listesi’ yayımladı. Bu listede 524 yazara ait ‘zararlı’ dedikleri toplam 3600 eserin Almanya’da yayımlanması ve okunmasını yasaklandı.

Kitaplar ve bilim insanları, diktatörlerin korkulu düşüdür, primatlar için karabasanların en korkuncudur. Çünkü kitap bütün işkencelerden, zindanlardan, her türlü silahtan daha güçlüdür.  İnsanlık tarihinde kitaptan nefret eden, kitabı yasaklayan, yakan çarpık siyasi despotlar hep görülmüştür. Her türlü baskıya rağmen kitap, kalıcılığını ve etkinliğini korumuştur. İnsana ulaşmayı sürdürmüştür. Düşünce özgürlüğüne baskı, uygulandığı ülkenin sınırlarını kolayca aşar, başka toplumlara da sıçrar. Bireye baskı yapan, onu düşüncesinden dolayı cezaevine atan çıkar çevreleri, her zaman ve her ülkede vardır. Kötünün ne ırkı, ne dini ne de vatanı vardır. Kötü her yerde aynı düşüncenin kötülüğünden üretilir. Faşizmi  hiç bir zaman unutma, bir daha asla...

Öne Çıkanlar