Şiire ve şaire dair
Bayram BALCI
Türkiye’nin içinden geçtiği bu karanlık faşist rejim döneminde sanatın ve sanatçının işlevi elbette tartışılacaktır.
Toplumsal ve kamusal alanın sanattaki yansıması olarak şiir ve şair de bu tartışmadan elbette payına düşeni almalıdır ve alacaktır da.
Lakin şiir ve şaire dair günümüzde ve hatta hemen her dönemde yapılan tartışmalarda şiire ve şaire dair birbirlerini reddeden, iki karşıt bakış açısı gibi görünen, esasında son kertede aynılaşan görüşler ileri sürülmektedir.
Bir görüş, sol, materyalist ve Plehanovcu bir jargonla toplumcu sanat çerçevesinden bakarak şiiri ve şairi kutsar ve mevcut şiir ortamlarını ve şairi yerden yere vururken, diğeri ise son derece sağcı ve sığ bir yerden bakarak, şiiri savunmak adına, şiirin ve şairin kutsanmasına itiraz eder.
İlk bakışta birbirlerini reddeden görüşler gibi görünen bu iki anlayış esasında şiire yanlış bir yerde tesadüf etmiş ve bunun için de kısaca ve öz olarak söylemek gerekirse, şiirin hayat ve toplumlar için "kullanma talimatı" olduğunu yeterince bilince çıkaramamış ve kavrayamamışlardır.
Şimdi anlatalım.
Şiir, ne birilerinin sandığı gibi kutsal bir sözdür, ne de şair bu kutsal sözü hayata fısıldayan toplumlar üstü bir erdeme sahip kimsedir. Ne ki şiir zaten tüm kutsal kitaplardan ve hatta Platon’un "devlet"inden bile kovulmuştur.
Ya da birilerinin iddia ettiği gibi önemli olan şiirdir, şairin hayati kişiseldir, şairin düşünceleri ve yaşam biçimi önemli değildir.
Bu görüşü savunanlar da kişisel olanın politik olduğu gerçeğini kavrayamamışlardır.
Bu iki görüşte şiir kutsayan görüşlerdir, oysa ki şiir, bir kutsal metin değildir. Şiir, her okunduğunda çoğalan anlamlara sahip, hatta kendi içinde taşıdığı anlama da itiraz eden, değdiği her insanla birlikte yaşayan bir kullanma talimatıdır.
Şiiri kutsayarak şaire politik tavır içinde olmadığı için saldıranlarla da, şiiri salt, steril bir edebiyat yaratısına indirgeyenlerle de hesaplaşmalıyız.
Şiir akımların, geleneklerin içine hapsedilemeyeceği gibi, şairi de yazdığı şiirden bağımsız ele alamayız.
Şiir nasıl metafizik bir eylemse, aynı zamanda da somut bir pratiktir, şairin yazdığı şiire karşı sorumluluğu ise tartışılamaz. Kişisel yaşantısıyla şair, yazdığı şiire ait değilse, yazdığı şiir de samimiyetsizliğin şiiridir.
Şair, sözün eylem olduğunu unutmamalıdır, bir şeyin üzerindeki perdeyi yırtmanın değişim ihtiyacıyla mümkün olabileceğini bilmelidir. Bunun için Şair, toplumun ve insan durumuyla ilgili imajların taraf tutmadan anlatımının gerçekleşmesinin güç bir düş olduğunu her zaman akılda tutmalıdır.
Çünkü, insan soyu taraf tutmadan kendini var edebilme olanağını yitirmiştir.
Velhasıl; bu cağda sözcükler namlusuna mermi sürülmüş bir tabancadır. İnsan konuştukça, yazdıkça ateş etmektedir.
Şair de ateş etmeyi seçtiğine göre, bunu bir çocuk gibi gözlerini yumarak ve yalnızca patlama sesini dinlemek üzere yapamaz, yapmamalıdır. Şairin böyle davranması, garip bir teselli ikramiyesi olarak hayata bakiye bile bırakmadan belli bir zaman sonra unutulup, yok olması anlamına gelir.
Mesele şudur, madem ki şair, tabancayı doldurdu, o vakit salt patlama sesini duymak için değil, hedef gözeterek ateş etmelidir.
Sanatın herhangi bir biçimiyle alakadar olmak, tornacı, kalıpçı, mimar, mühendis gibi, o insanı toplum içinde bir işbölümüne götürebileceğinden hareketle, işbölümüne karşı olmamak, işbirliğini esas almamak, şair denilen zatın, kendisine 'şair' denmesinden duyabileceği hazza tapmasına ve kültür endüstrinin kucağına düşmesine neden olur.
Artık kültür endüstrisinin kucağında olan bir 'şair' içinse Donkişotluk yapmanın alemi yoktur.
Kendisine 'şair' denmesi için kavgalara girişme hırsının, çabasının, azim ve kararlığının ise şiir karşısında hiçbir hükmü yoktur.
Şiire evet, şair kimliğine, şairin kişiliğine hayır, şiir şairin kişiliğinden bağımsızdır demek ile şiiri ve şairi kutsamak ayni şeydir.
Erdem bir ahlak sorunudur, erdemli insan ahlak sahibidir, ancak her ahlak sahibi kimse vicdan sahibi değildir.
Ahlak içinde yaşanılan toplulukların dönemselliklerine göre şekillenen bir genel kurallar toplamıdır, ancak Vicdan ise içinde yaşanılan toplulukların dönüştüremeyeceği kadar kişiseldir, ve hayata karşı dürüstçe bir sorumluluktur.
Çünkü adına ne dersek diyelim, şiir insanın dünya karşısındaki vicdanıdır.