Yaşam ne istiyor, sistem ne veriyor?

Yaşam ne istiyor, sistem ne veriyor?
Yaşamla sistem arasında uzlaşmaz çelişkinin toplumsal izdüşümü çatışma, yaşamla sistem arasında uzlaşır çelişkinin  toplumsal izdüşümü ise üretim ve bölüşüm arasındaki hakça bir denge.

Cemal ÇAĞLI*


Yaşam derken; sosyal ve kültürel hayat, sistem derken de devlet, iktidar ve neoliberal kapitalizm gelmeli aklımıza.

Yaşamla sistem arasında ya uzlaşmaz ya da uzlaşır çelişki vardır. Yaşama uygun bir sistem ya da sisteme uygun bir yaşam, yaşamla sistem arasındaki çelişkinin niteliğini belirler.

Yaşamla sistem arasında uzlaşmaz çelişkinin toplumsal izdüşümü çatışma, yaşamla sistem arasında uzlaşır çelişkinin toplumsal izdüşümü ise üretim ve bölüşüm arasındaki hakça bir denge. 

Tüm sınıflı toplumlarda yaşamla sistem örtüşemez ama aynı zamanda yaşamla sistem ayrık iki küme de değildir; kesişimi olan iki kümedir. 

Bütün mesele kesişim kümesinin büyüklüğü ya da küçüklüğüdür. 
Kesişim kümesi küçüldükçe çatışma, büyüdükçe ise uzlaşma artıyor.
Peki, yaşam öncelikle ne ister?
Mutlu olmak ister.
Peki, nasıl mutlu olunur?

İnsanın öncelikle iki temel fizyolojik gereksinimi olan ‘Beslenme ve barınma’ hakkının karşılanması gerekir. 
Sistemi temsil eden devlet ve devleti temsil eden siyasi iktidarın asli görevi olmalı, ‘Beslenme ve barınma’ hakkının karşılanması. Çünkü bu hak "yaşam" hakkıdır 

Oysa sistem, yani kapitalist düzen, bırakalım bu talepleri karşılamayı, izlediği ekonomi politika ile insanlığın ortak malı olan havayı, suyu, toprağı metalaştırıp, sistemi temsil eden sınıfın hizmetine vermekte, toplumun çoğunluğunu açlık ve yoklukla terbiye etmektedir.

Peki, yaşam sonra ne ister?

Sağlık ve eğitim hakkının ücretsiz ve eşit olmasını ister.

Oysaki, özellikle bu günkü neoliberal sistem, bir insanlık hakkı olan sağlık ve eğitimi ticarileştirip özel sektöre devretmektedir. Doksanlardan sonra hız kazanan neoliberal politikalar yüzünden sağlık ve eğitim hakkı büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Özel hastaneler ve özel okullar mantar gibi biterken, devlet hastaneleri ‘yap-işlet-devret" politikalarıyla ‘Şehir Hastaneleri‘ adı altında iktidarı besleyen kesimlere peşkeş çekilmektedir.

Sistemin en temel halkası olan eğitim sistemi en sorunlu halkadır. Bilimden ve bilimsellikten uzak, din eksenli, ırkçı, gerici zihniyetin kontrolünde geleceksizliği temsil ediyor. Sınav odaklı, ezberci, eleyen, ayrıştıran, öğüten, yaratıcılığı yok eden bu eğitim sistemi, çocuklarımızın ve gençlerimizin en değerli zamanlarını çalıp, LGS, YKS, KPSS gibi sınavlarla psikolojilerini bozmaktadır. 

Sınavlar amaç, yöntem, içerik ve bilişsel süreçlere uygunluk açısından çağdışıdır; sosyal dengeleri bozan, ayrıştıran, siyasi iktidarın politikalarına hizmet eder niteliktedir. Sınavların ne güvenirliği ne de bilimselliği kalmıştır. Sınavları hazırlayan, yöneten ÖSYM, partiler üstü bir kurum olmaktan çıkıp, siyasi iktidarın tam kontrolünde bir kuruma dönüşmüştür.

Yaşam, güvenli bir gelecek, nitelikli bir eğitim ve geçerli bir meslek istiyor ve bunun için çocukluğunu, gençliğini feda ederek giriyor sınavlara ama, sistem, sınavları yaparken de, sonuçları açıklarken de, okullara yerleştirirken de gençlerin ve ailelerin hayatını kâbusa dönüştürüyor.

20 Haziran’da yapılan LGS sonuçları dün açıklandı ve sınav sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte kaos başladı; kamuya ait nitelikli okulların içinin boşaltıldığı, özel okulların ve İmam Hatip Liselerinin kapılarının sonuna kadar açıldığı bir süreçte.

Sistem, sınavı Korona salgınına ve toplumun tüm tepkilerine rağmen yaparak gençlerimizin sağlığını riske attı. Şimdi de LGS taban puanları ile liselerin kontenjanlarını açıklayarak yaklaşık 10 gün sürecek olan tercih dönemini başlatarak daha kapsamlı bir kaosu, stresi, haksızlığı, adaletsizliği topluma dayatıyor.

Sonuç

Sistem, yaşama dair insanca olan ne varsa hepsiyle çatışma içinde, uzlaşmaya giden bütün yolları kapatmak için sosyal ve kültürel hayata her koldan saldırıyor. 

Geleceksizlik, güvencesizlik, adaletsizlik üzerine kurulu neoliberal kapitalist düzen, toplumu nefessiz bırakmak için baskı ve şiddetini artırıyor; er ya da geç yaşamın kazanacağını, sistemin kaybedeceğini bile bile.

Yaşam ile sistemin diyalektik bir bütünlük içinde olacağı, hukuk tanımaz ve her gün biraz daha açık diktatörlüğe doğru giden bir sistem yerine demokratik, laik hukuk devletinin inşa edilip, gençlerimizin düşlerinin, umutların kırılmadığı, yaşama sevinçlerinin yok edilmediği günleri birlikte yaşamak umuduyla kalın sağlıcakla.

* Eğitimci

Öne Çıkanlar