Z kuşağının dislike mücadelesi
Kemal BOZKURT
Eşim Aytül’le konuşurken "biz X kuşağıyız, 2. Dünya savaşı sonrası kuşak ile Z kuşağının arasında kalmış kuşağız" dedi. Bizden sonra ara kuşak olarak 1980’ler doğumlu Y kuşağı da var elbette. Savaş sonrasında kaybettiği yaşamların, ölümlerin çok ağır olduğu bir süreçte yaşama tutunma biçimi olarak ‘bebek, doğum patlamasını’ ifade etmek için Boomer denmiş. Buna karşılık dijitalin içine doğan 1990 ve sonrası çocuklara da Zoomer denmiş.
Oysa savaşlar büyük çaplı olmasa da dünyanın her yerinde devam ediyor hâlâ. Savaşlar ‘küçük’ olunca göze çarpmıyor, günlük yaşamı büyük savaş gibi etkilemiyor bu tarife göre. Büyük savaş sonrası ilk travmayı üzerinden atana insanlar bir daha savaş olmasın diye 68 lerle birlikte politikaya sadece fikirsel olarak değil bedeniyle de bir kez daha katıldı. Ağır bedeller ödeyen bir kuşak bugün kimilerince alay edilerek anılsa da hâlâ aşılamayan bir kuşak da aynı zamanda. Deniz Gezmiş’i de Che yi de, Z kuşağı olan oğlum ben söylemeden biliyor mesela…
Şimdilerde ditital duvarlara like - dislike vererek tavır belirleme, 68 ve 78 kuşağı için sokak duvarlarına yazarak olabiliyordu. Duvarlara dislike’larını yazarken yakalanan ve ve hâlâ hapis yatan insanların olduğunu söylememe gerek var mı? Nihayetinde Youtube da kendi kafasından uydurmuş olamaz like ve dislike’ı. Ve hatta emojilerle birlikte iyice detaylanıyorşarda yine tıpkı gerçek duvar yazılarının detaylandığı gibi. Bir duvar yazısının uzun uzun yazılamayacağı gerçeğinden yola çıkılmış olunmalı, ki 120 karakter ile başladı dijital duvarlara yazma. Bu kısaca yazma hâli insanı ister istemez dili ve harfleri daha gelişkin kullanmaya itiyor. Kolay mı yazarının da ‘şimdi oldu’ diyebileceği bir özet tvit atmak? Gerçek duvar yazısı gibi dijital duvarda da dönüp düzeltemediğimiz tivitler atmak kolay mı? Belki eğer platformların aksine gerçekle bağı tam da bu yüzden zayıfladığı için Facebook, daha az etkili olmaya başlamıştır. Gerçekte olanın karşılığı değil çünkü hataları bu kadar kolayca düzeltmek. (Facebook’ta yanlış yazılmış bir paylaşım düzelt butonuyla düzeltilebiliyor olmasından bahsediyorum)
Z kuşağının dijital duvarlara yazdığı ve daha eski kuşaklardan kimilerinin (bence çoğunluğun) kendinden sonra gelenleri hep eleştirdiği, burun kıvırdığı bir zamanda Cumhurbaşkanlığı’nın ‘’Gençlerle Buluşma’’ videosunun duvarına ‘beğenmiyorum’ diye yazıverdiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aynı yayında bir soruya 'Gerçeklere gözümü kapatamam'' cevabı verirken 'Oymoy yok' diyen yorumlar kapatıldı. ‘’Sınavları neden öne aldığınızı biliyoruz’’ diyen bu genç kuşak bir anda turizm firmalarının mobil uygulamalarının da derecesini de 4,4’ten 1’e düşürüverdiler. Sokakta duvarlara yazılanlar boyanarak kapatılsa da, dijitaldekiler özel şirket silmediği sürece yıllarca kalacak. Sildiği takdirdeyse, Z Kuşağı özel şirketlerle de mücadele, protesto yöntemi geliştiremezler mi? İşte bu kuşağa dislike verdiği için, bu saf gerçeği örtmek için anaakım denilen iktidar medyası ‘Gençlerle buluşma’’ adıyla yapılan yayına dislike patlamasının aslında gerçek olmadığını, bot hesaplarla yapıldığını söyleyiverdi. Dislike veren gerçek yüzbinlerce genç bu haberleri de mutlak görmüştür. Kendilerine bot hesap denmesine ne diyecekler seçimlerde göreceğiz.
Ancak İktidarın aynı gençlere ulaşmak (Aslında ikna etmek, kendine oy verdirmek) için Acun Ilıcalı ile görüştüklerinin haberinin gelmesi bu durumu iyice berbat hale getirmiş de olabilir.
Ki kendisi TRT’yi ve halkı kandırarak nasıl işler yaptığını gayet eğlenerek anlatmış birisidir. ( Spor muhabiri olarak Brezilya’ya Dünya Kupası’nı izlemeye gönderilip, gitmediği halde evindeki partiden oradaymış gibi yayın yaptığını anlatması) O dönem diğer kuşakların çoğu buna pek ses çıkartmasa da X kuşağı buna ne der? Bir Youtuber’in, Gamer’ın takipçilerine ‘Sizi nasıl da kandırdım’ videosu çektiğinde nasıl tepki verirler?
Ses iletkeni olarak yapılan evlerimizin ince duvarları arasında, şehirlerin iyice kalabalıklaştığı, evden çıkmadığımız bir zaman diliminde Acun Ilıcalı’nın Surviverlarını kimlerin seyrettiğini de böylece bilebiliyoruz. Sizinkini bilemiyorum ama benim komşularımdan 60 yaş üstü olan iki ayrı komşum seyrediyor ve gerçekten de sanki kendileri yarışıyormuş gibi tepkiler veriyor, bağırıyor, çağırıyorlar televizyondakilere.
İktidar Acun ılıcalı ile gençlere değil ama bu kuşağa ulaşabileceğini bilmiyor olabilir mi? Yoksa mesela, Standoff 2’nin Version AK’ını mı yaptıracaklar bilemiyorum?
Z kuşağı olan çocuğum, kendi oyun dünyasından, oyun yazılımcılarının, grafikerlerinin hayatından, nasıl başarıp, hangi zorlukları yaşadıklarından, klanlar arası geçişin nasıl olduğundan falan bahsetmek istiyor hep. Adını dahi bilmediğimiz kişilerin hayatlarını biliyorlar. Bu açıdan başka bir evrensellikleri de var. Bir çok ülkeden insanlarla bir araya gelip oyun oynayan çocukların, gerçek hayatta ırkçılık yapmayacaklarına da dair olumlu bir inanca da sahip oluyorum bu yüzden. Irkçılık yapsalar bile diğer uluslardan çocukların da neler hissettiğini en azından biliyor olacaklar. Ki diğerlerinin ne yaşadığını hissettirmemek en önemli ırkçılık manipülasyon aracıdır. O kişinin bir hissi bir hayatı olduğunu yok saymak… Ben oğlumu nasıl dinliyorsam o da ancak benim onsuz seyrettiğim, okuduğum, konuştuğum şeyleri merak ediyor. Grip bir şeklde. Bahsetmek istemesem de bugün ne yazdığımı, hangi yazıları edit ettiğimi merak ediyor. Şu anda vakti değil diye siyasi tartışmalardan uzak tutsam da gayet iyi biliyor tartışmalarımızı, 11 yaşına girmek üzerine olmasına rağmen. İstemeden kulak misafir olduğu için değil, tercihen dinliyor bizi. Nasıl oluyorsa; oyun oynarken veya Discord’ta yazışırken dahi Aytül’le kendi aramızdaki konuşmalarımızı duyup, tepki verebiliyor. Benim çocuğumun yaşadığını tüm çocukların farklı düzeylerde de olsa yaşadığını düşünmemem için bir neden yok. Ki onlar da öyle tepki verdiler sınavların sırf turizm için öne çekilmesine. Şimdi ne turizm ne de sınav var doğru yapılan. Çocuğum da zaten bu yaz bir yere gitmek istemiyor, bir tepki olarak evde geçirmek istiyor.
Z kuşağı kendilerine Youtuber, Gamer denillip geçip gidilirken, nasıl da geçilip gidilemediğini duvarlarına yazıyor. Ve onlardan da zaman zaman tıpkı bizim gibi; şöhret olur olmaz, güçlenir güçlenmez dili, tarzı değişen Youtuberlardan, Gamerlardan pek haz etmiyorlar. Susamam klibinden desteğini çekenlerden, yabancı grupların şarkılarını kendisinmiş gibi intihal ederek yayınlayanlara, ‘bonboş’ sinema filmi çekenlere kadar hala boykot uyguluyor oğlum. Ki bir oyunu yazmanın, story oluşturmanın, grafiklerinin günlerce konsantre olmadan yapılamadığını artık tüm çocuklar biliyor. Çocuğum, kimi oyunlar için de şöyle diyor; ‘’tamam para kazansınlar ama bu oyun sadece para kazanmak için yapılmış ve çıkışı itibariyle aslında böyle değillerken şimdi kendilerini pek bozmuşlar.’’ Diğer kuşakların da kimilerine karşı ‘kendini bozdu’ dediği ne çok kurum, kişi var değil mi? Sokakta kağıt toplamak, çalışmak zorunda kalan çocukları her gördüğünde onlara selam vermeyi kendi kendine borç bilmiş durumda. Çok daha yaşlı olanların onları hakir gördüğü bir dünyada oluyor bunlar…
Şimdi Z kuşağı seçimlere iyice yetişmeden erken seçim yaparlar mı?
Hep hayal ettiğimiz şey bir yandan da oluyor aslında, uluslararası dayanışmadan bahsediyorum. George Floyd eylemlerinden, Trump'ın mitingine katılımı düşürmek için yapılan uluslararası dayanışmaya, ırkçılığı temsil eden heykellerin çoğu batı ülkesinde yıkılmasına kadar dünyanın her yerinden gelen protestolardan bahsediyorum…
Uluslararası oyun klanları kurulurken, farklı ülkelerden farklı Youtuberlar, Gamerlar takip edilirken bu kuşağa ’Dış güçler’ dediğinizde size sadece güleceklerdir sanırım. Kim iç kim dış insanlığın ortak değerleri karşısında?
İktidarın elinde tuttuğu bir işe yaramayan devasa bütçeli medyalara rağmen Youtube'dan yayın yapması; paranın, bir tavır, duruş karşısındaki durumunu da anlatıyor.
Kuşaklar değişse de insanlığın ortak tavrı değişmiyor değil mi?