Medya patronu Ali Karacan'ı kim koruyor? (3)
Sultan Eylem KELEŞ
ARTI GERÇEK- Medya patronu Ali Karacan’la ilgili geçtiğimiz hafta iki ayrı haber hazırlamış, hem sahte imzalarla ve aldatmacalarla çalışanlarının üzerine şirket yaptığını hem de böylelikle tüm borçlarından kurtulduğunu söylemiştik. Karacan’a ulaşıp haber dizimizde yer alan iddialarla ilgili cevap hakkını kullanmak isteyip istemediğini sorduk; iddiaları yalanladı fakat daha fazla konuşmak istemediğini belirtti.
Karacan’ın yanında çalışmış ve ayrıldıktan sonra haklarını alamamış işçilere ulaşmaya devam ediyoruz. Bu yazıda, Karacan’ın yanında bahçıvan olarak çalışmış Aydın Ünal ve güvenlik görevlisi olarak çalışmış Hasan Çıtak’ın hikayesini aktaracağız.
‘NİYE İŞÇİNİN HAKKINI YİYOR? NİYE HERKESİN ALACAĞI VAR, HERKESİN?’
Aydın Ünal 2011 yılından 2017 yılına kadar Karacan’ın ofisinde, çiftliğinde, yalısında bahçıvan olarak çalıştı. İşe başladığı ilk 6 ay sigortasının yatırılmaması, hep aklının bir köşesinde kaldı. Çalıştığı son 3 yılda da hiç zam alamadı. Zam istemek için birkaç kez Karacan’ın yanına gittiyse de çözüm bulamadı. Maaşları elden ve eksik verilmeye devam edince de işten ayrıldı. Ali Karacan, "Merak etme, ben senin paranı ödeyeceğim" dedi. Ünal da bekledi ha verdi verecek diye. Mahkemeye başvurmadı, 3 yıl oldu hala tazminatını alamadı. Alacağını istemek için birkaç kez şirketin kapısına gitti, içeri dahi alınmadı.
Ünal’a, Karacan’ın mahkemelerde şirketin patronu olmadığına dair ifadesini sorduk, Ünal, "Number One TV’nin, Radyo’nun tek patronu vardır: Ali Karacan’dır. Her şeye emir verip her şeyi yönlendirip ‘Ben patron değilim’ demesin. Patron değilse de şirketler bizim alacağımızı versin. Niye herkesin alacağı var, herkesin?" dedi.
Herkesin alacağının olduğu ama kimisinin dava açmadığını, alacağının peşinden gitmediğini söyleyen Ünal devamında şunları söyledi: "Benim bir alacağım var, hakkım var. Niye işçinin hakkını yiyor? Ben işçi değil miyim? Alınteri dökmedim mi ben ona? Patron budur işte. Paraları alıp yurtdışına götürmeyi biliyor, götürmesin de hakkımızı versin, hakkımı versin."
Hakkını alamayan bir diğer işçi de Number One TV’de güvenlik görevlisi olarak çalışan Hasan Çıtak. Çıtak, 1997 yılından 2019 yılına kadar çalıştı, maaşını alamadığından dolayı işten ayrıldı. Mahkemeye başvurdu, mahkeme süreci devam ediyor. Mahkemeyi kazansa da parayı tahsil edip edemeyeceğini sorduğumuzda, ‘’En azından denedim derim’’ dedi. Kendisinin hesabına göre, takribi olarak 300 bine yakın alacağı var. Tazminatı, eksik maaşları, fazla mesaisi, izin günleri hepsi içeride kaldı. Ali Karacan, Çıtak’ın 20 yılı aşkın bu emeğine karşılık, sadece tazminat ve maaşlarını ödeyeceğini söyleyerek önce 12 sonra 20 bin teklif etti. Çıtak, Karacan’ın nasıl bu kadar düşük meblağ teklif edebildiğine ilişkin şunları söyledi: "Güvenlik personeli olarak, İçişleri Bakanlığı’nın öngördüğü 6 ayda bir kıyafet mecburiyeti var. Onları dahi hesaptan düşmüş. Bayramda verdiği bir çikolatayı, yılbaşında yaptırdığı bir kupayı dahi hesaptan düşmüş. İki katı fiyatına yaptırıp faturalandırmış o fiyattan düşmüş, neredeyse beni borçlu çıkartacaktı."
PATRON OLMADIĞINI İDDİA ETTİ, İŞÇİYLE ALACAĞI HAKKINDA PAZARLIK YAPTI
Number One TV ve Radyo’nun sorumlusu olmadığını iddia eden Ali Karacan, Hasan Çıtak’ı bizzat kendisi arayıp Çıtak’ın alacağıyla ilgili pazarlık yapıyor. Çıtak’a bunun çelişki olup olmadığını sorduk; Çıtak, "Elbette çelişkili. Beni bizzat kendisi arayıp ilk teklifi verdi. Cümle alem biliyor Ali Karacan’ın patron olduğunu ama resmi olarak hiçbir yerde kaydı yok. Bugün seçim olsa, radyoda olsun televizyonda olsun siyasileri ağırlıyorlar, orada kendisi bizzat protokol olarak bulunuyor, odasında misafirleri ağırlıyor, Number One TV’nin sahibi olarak fotoğraf çektiriyor. Mahkeme sürecinde sıkıştığı zaman, ‘Ben danışman olarak çalışıyorum’ diyip sıyrılmaya çalışıyor" ifadelerini kullandı.
HACZE GELİNDİĞİNDE ALACAKLILARI OYALAYARAK MUHASEBE EVRAKLARI YOK EDİLDİ
Hasan Çıtak, çalıştığı süre boyunca içeride şahit olduklarını anlattı: "İçeride hazine kapısı gibi üç tane demir sürgülü kapı var, haciz geldiği zaman hemen kapılar kapanıyor, içeri kimse alınmıyor. ‘Burası sizin geldiğiniz şirket değil’ diyerek oyalıyorlar. Hacze geldikleri şirketlerin mecburen muhasebe evraklarını işlemek zorundalar, o arada onları kaybediyorlar. İçeri girdikleri zaman hacze geldikleri şirketle ilgili hiçbir şey bulunamıyor. Zaten içeri girmek de kolay değil, çok zor kullanırsa içeri girebilir. Nereden haber geliyor bilmiyorum ama avukat bir gün öncesinden arayıp ‘Bu hafta haciz gelebilir, tedbirinizi alın’ diyor mesela. Öyle bir sistem vardı içeride."
PARAVAN PATRON OLMAK İSTEMEYENLER İŞTEN ÇIKARTILDI
Çıtak çalıştığı 20 yılı aşkın süre boyunca, içeride insanların üzerine şirket yapıldığına da bizzat şahit oldu. Konuyla ilgili şunları söyledi: "Hepimize teklif edildi, 2000 yıllarında teklifi kabul etmeyenleri işten çıkardılar. 2 gün eve gönderdiler, kimse kabul etmediği için mecburen geri çağırdılar. Bana da teklif edildi ama kabul etmedim. Ne o parayı istiyorum dedim ne o sorumluluğa girerim dedim."
‘KİMSE YILMASIN, HERKES HAKKINI ALMAK İÇİN SONUNA KADAR DİRENSİN’
Hasan Çıtak, mağduriyet yaşayan diğer işçilere de seslendi; "Herkes bildiğini söylesin. Herkes emek verdi, alacağı var, alınteri var. Kimse yılmasın, herkes mahkeme sürecine başvursun ve sonuna kadar da hakkını almak için dirensin. Herkes tek yumruk olsa, alacağının peşinde dursa bir yerde yargı da bunun üzerine gider."