Alper Taş: 24 Haziran'dan sonra Haziran Hareketi’nde bir dönem bitti
Rıfat DOĞAN
ARTI GERÇEK- 31 Mart yerel seçimlerine parti olarak girecek Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) Eşbaşkanlar Kurulu üyesi Alper Taş, kendilerinin de dahil olduğu yerel seçim platformlarının ön seçimle belirleyeceği ortak adayları destekleyeceklerini belirterek, "Bu kez Türkiye çapında kendimizi tartmak, kendimize bir bakmak ve dediğim gibi ölçmek istiyoruz" dedi.
24 Haziran seçimlerine ilişkin değerlendirmesini de sorduğumuz Taş, solun ortak aday çıkarma konusundaki başarısızlığının altını çizerek özeleştirisini de yaptı. Bir süredir kendi içinde tartışma yaşayan Haziran Hareketi’ne ilişkin Taş "Sonuç itibariyle Haziran Hareketi bir dönemini tamamladı. 24 Haziran seçimleri sonrasındaki Türkiye tablosunda Haziran Hareketi’nin bir dönemi bitmiş oldu" değerlendirmesinde bulundu.
Alper Taş, yerel seçim, ortak aday, 24 Haziran seçimleri ve Haziran Hareketi’ne ilişkin Artı Gerçek’in sorularını yanıtladı. İşte Taş’ın yanıtları:
YEREL SEÇİME İLİŞKİN HATTIMIZI ÇİZDİK
- ÖDP seçimlerde nasıl bir yol izleyecek?
Yerel seçim siyasetine ilişkin yerel seçim grubumuz var, onlar üzerinden yerel seçim hazırlıklarımıza dair çalışmalarımız devam ediyor. Çalışmalarımızı Parti Meclisi’nin aldığı kararlar doğrultusunda yürütüyoruz. Geçtiğimiz ay içerisinde PM’nin yaptığı toplantıda yerel yönetim çalışmalarına ilişkin politik bir hat çizildi. Bu hattı özetlemem gerekirse şöyle; biliyorsunuz biz uzun süredir seçimlere dahil olmadık. Dönemin özelliğinden kaynaklı seçimlere girme konusunda özel bir çabamız olmadı. 24 Haziran’da girecektik ancak o seçimler de baskın seçim olduğu için yeterli hazırlıklarımızı yapamadık ve seçimlere giremedik. Bu önümüzdeki yerel seçimlere girmek için gerekli hazırlıklarımızı yaptık.
EKSİKLERİMİZİ TAMAMLADIK, BAŞVURULARIMIZI YAPTIK
- Bu konuda hazırlıklarınız tamam yani.
Eksikliklerimizi tamamlayarak gerekli yerlere başvurularımızı yaptık. Bu konuda herhangi bir eksiklik veya sıkıntı yok. Sonuç olarak biz bu kez yerel seçimlere katılacağız. Ama biliyorsunuz bu yerel seçimlerin değişik formları ve biçimleri var. Belediye başkanlığı, meclis üyeliği, büyükşehir olmayan yerlerde il genel meclis üyeliği gibi farklı kategorileri var. Biz ÖDP olarak bu noktada şöyle bir karar aldık: Büyükşehirlere bağlı yerlerde meclis üyeliği, büyükşehir olmayan yerlerde il genel meclis üyeliği noktasında seçimlere katılacağız. Kendimizi bu zemin üzerinden anlatmaya, seçim çalışmasını da bir örgütlenme çalışması olarak değerlendireceğiz.
KENDİMİZİ BU SEÇİMLERDE ÖLÇMÜŞ DE OLACAĞIZ
Bu iki kategoride kendi adaylarımızla gireceğiz. Çünkü bu iki oyun toplamı Türkiye ölçeğinde kendimizi de görme olanağı veriyor. Uzun zamandır kendimizi ölçen, değerlendiren seçim pratiği içinde olmadık. Bu kez bu kategoride Türkiye çapında kendimizi tartmak, kendimize bir bakmak ve dediğim gibi ölçmek istiyoruz. Ama bunun ötesinde bizim için anlamlı olan yerel seçimlerde mücadelenin hattı ne? Esas önemli olan nokta burası.
HALK MECLİSLERİNİN BELİRLEYECEĞİ ORTAK ADAYLARLA SEÇİME GİRECEĞİZ
- Belediye başkanlığı konusunda nasıl bir yöntem izleyeceksiniz?
Yerel seçim platformu, yapısı gereği sol ve sosyalistler için yerel demokrasi zemini oluşturma imkanları doğuruyor. O yüzden yerel seçim platformunu kendimizle sınırlamadan belediye başkanlığı adaylıklarında geniş bir yerel halk meclisi yaratmak ve bu meclisler üzerinden ortak bir program oluşturarak özellikle ön seçime dayalı, bu noktada sadece parti üyesi adayların değil, AKP rejiminden rahatsız olan bütün yurttaşların ve kesimlerin katıldığı ve dediğim gibi ön seçimle belirlenmiş ortak adaylarla seçime girmeyi planlıyoruz.
- Platformun içinde CHP de var HDP de var değil mi?
Evet. Ama bu süreç, tek başına siyasi bir parti üzerine odaklanmıyor ve sadece o partiler düzlemini tarif etmiyoruz. Bir halk düzleminden bahsediyoruz. Yer alabilecek bütün toplumsal kesimler yer almalı diyoruz. Bunun örneği geçen cumartesi günü Hopa’da gerçekleşti. Siyasi partiler de vardı, yerel halkın da yoğun katılım gösterdiği bir toplantı yapıldı. Halkın sahiplendiği bir meclis yaratıp bu meclislerin ortak programı etrafında ortak adaylara, belediye başkanlıklarına yönelmek esas noktamızı oluşturacak. O yüzden bu yerel seçim platformunu yerel demokrasi platformları olarak örgütlemeyi önemsiyoruz.
BİRİNCİ ÖNCELİĞİMİZ KENTLERİ SERMAYE TAHAKKÜMDEN KURTARMAK
- Çalışma olarak neyi koyacaksınız önünüze? Temel hedefler, çalışma başlıkları neler olacak?
Birincisi yerellerde sermayenin tahakkümü var. Kentleri bir meta olarak birikim süreci olarak ele alıyor. Kentler yaşanmaz hale gelmiş, betonlaştırılmış, çirkinleştirilmiş, yaşanılır olmaktan çıkmış. Doğal olarak kentleri sermayeden geri almak ve kazanmak lazım. O yüzden kentleri sermaye tahakkümünden kurtarmak lazım. Birinci önceliğimiz bu olacak. Kenti kazanarak emek eksenli toplumsal çıkar eksenli ve kamu eksenli ayrıca kenti gerçekten kentlilerin rahatça yaşayacağı, temiz hava alabileceği, ulaşım imkanlarına sahip olabileceği mekanlara dönüştüreceğiz. Kamunun kendisini ifade edebileceği, kentsel hizmetlerin özelleştirilmediği, kamucu nitelikleriyle yurttaşlara ücretsiz hizmet sunabileceği yaklaşımı geliştirmek istiyoruz.
YERELDE SARAYIN MEMURLARI İSTENİYOR
İkincisi yerel yönetimler sarayın tahakkümü altında. Yerelde bir tür sarayın memurları isteniyor. Saraydaki prototipe uygun, ona benzeyen belediye başkanları belirlenmek ve birebir ondan emir alan o belediye başkanın hiçbir inisiyatifinin olmadığı bir kent tasarımı hayal ediliyor. Alamadığı yerleri ise kayyımla almayı önüne koymuş olan bütünüyle despotik, totaliter ve faşist bir kişinin iradesine daraltılmış, teslim edilmiş kentler saray tahakkümüne sokulmak isteniyor. Bu açıdan yerel meclisleri yerel demokrasi güçleri olarak geliştirip güçlendirmek, tüm yurttaşların söz, yetki ve karar sahibi olduğu,saraya hapsolmayan halkın kendi demokrasisini güçlendirdiği, kendi organlarını güçlendirdiği yerel demokrasi pratiği olarak görüyoruz. Bu bahsettiğim iki tahakküme karşı ortak mücadeleden söz ediyorum.
SEÇİMİ SİYASAL İSLAMCI İKTİDARLA HESAPLAŞMA ZEMİNİ OLARAK GÖRÜYORUZ
Elbette bu siyasal islamcı yönetimin ve onun bu faşist iktidar anlayışıyla hesaplaşma zemini olarak da bu meclisler üzerinden aşağıdan yukarıya güçlendirmeyi hedefleyen bir pratikle seçim sürecini ele alacağız.
SADECE KENDİLERİNİN KAZANABİLECEKLERİ BİR SEÇİM DÜZLEMİ YARATTILAR
- Kriz koşullarında yerel seçimlere girilecek, bu da gündemlerinizden biri olacak mı?
Şöyle söyleyelim. Bu yerel seçimlere büyük misyonlar biçmek de doğru değil. İslamcı faşist iktidarla hesaplaşmanın bir parçası olabilir ama bunu bir esas haline dönüştürmemek lazım. Şundan dolayı dönüştürmemek lazım: Bunlar seçim düzleminde öyle düzenlemeler yaptılar ki 2-3 seçimdir yaşıyoruz, burada bayağı profesyonelleştiler. Kendilerinin kazanabilecekleri bir seçim düzlemi yarattılar ve bütün devlet olanaklarını ve kasasındaki parayı rüşvet olarak dağıttılar, kendilerine tepkili olan kesimleri bile kazanma konusunda becerikliler. Doğal olarak AKP, seçimleri kazanmak konusunda bütün gayri meşru ve gayri hukuki zeminleri güçlendirmek konusunda elinden gelen her şeyi yapacak. Bakın işte tehdit ediyor, "benim istediğim adaylar seçilmezse bunları alacağım" diyor. Dolaysıyla bu seçimcilik havasına da kendimizi çok kaptırmayalım.
KRİZ YOKMUŞ GİBİ DAVRANARAK SEÇİMLERE GİREMEYİZ
Elbette seçimleri yerel seçim platformları olarak görelim. Bunları seçim platformları olarak değerlendirirken krize karşı mücadeleyi öteleyerek veya erteleyerek pas geçerek asla bir seçimcilik, yerel seçim çalışması düzlemine kendimizi hapsetmemeliyiz. Türkiye büyük bir krizin içinde bu tam manasıyla ve tüm çıplaklığıyla yaşanmış değil, AKP bunu değişik önlemlerle ötelemeye çalışıyor dolaysıyla bizim memlekette kriz yokmuş gibi "hadi seçimlere gireceğiz ve seçimlerde AKP’nin Siyasal İslamcı iktidarını alaşağı edeceğiz" gibi yanılgılarla sürece bakmamamız lazım.
HOPA’DA ORTAK ADAY OLACAK
- Hopa’da CHP, HDP, Halkevleri ve ÖDP’nin ortak hareket edeceği haberlere yansıdı. Ortak hareketten kasıt ortak aday mı? CHP buna yanaşacak mı?
Evet ortak aday. Biz doğru olan yöntemin mümkün olan her yerde ön seçimle belirlemek olduğu düşüncesindeyiz. Bu neden mümkün olmasın. İnsanlar kendisini yönetecek yerel yönetim adaylarını kendileri neden belirlemesin. Bu mümkün. AKP’den rahatsız olan bütün toplumsal kesimlerin bir araya gelip ortak aday çıkarmaları doğal ve sağlıklı bir yoldur. Bu solun demokrasi kültürüne de uygundur. Yukarıdan belirlenmiş ve atanmış adaylar değil sonuç itibariyle aşağıdan halkın belirlediği en iyi kamuoyu araştırması ön seçim halkın seçimidir. Ön seçimden kastım bir partinin ön seçimi değil bu arada. Sonuç olarak biz böyle örneklerin çoğalmasını istiyoruz. Şu an buna kapalı bir siyaset düzlemi var. Örneğin CHP böyle bir düzleme gelmiyor. Adaylarını eğilim yoklaması adı altında ve son tahlilde parti genel merkezinden belirliyor. Bu da yerel demokrasi pratiklerine ters. Bu seçimlerde halkı AKP’ye karşı özne kılmak istiyorsanız o zaman halkın kendi adayını belirleme hakkını sunması gerekiyor. Bu sayede halk örgütlülüğü oluşur ve bu örgütlülük bir güç olarak o belediye başkanı hata yaptığında bunun hesabını sorar. Bu doğrudan demokrasidir.
ORDU'NUN ÇAMAŞ İLÇESİNDE ADAY ÖDP’Lİ, CHP ÇATISI ALTINDA SEÇİMLERE GİRECEK
- Hopa dışında örnekleri olacak mı?
İki yerde bunu yapmaya çalışıyoruz. Bir diğer yer Şavşat. Ülkenin başka bir yerinde de olabilir. Hem bizim toplumsallığımız açısından hem halkın demokrasi birikimi açısından hem de buna uygun siyasal atmosferin olmasından kaynaklı Hopa ve Şavşat’ta ön seçimle adaylarımızı belirleyebiliriz. Bu ön seçimle belirlenmiş adayların CHP’li olması veya CHP çatısı altında seçime girmesi bizim için bir sorun teşkil etmez. O aday hepimizin adayı mı değil mi? Esas mesele budur ve biz bunu tercih ediyoruz. Onun dışında şöyle pratikler de oluyor: Ordu’nun Çamaş ilçesinde mesela, oradaki halk CHP’li ve sosyal demokrat. Toplanıp oturuyorlar, 150 kişilik bir meclis, ÖDP’li bir arkadaşa belediye başkanlığı teklifinde bulunuyorlar. Biz buna da kapalı değiliz.
HER YERDE BELEDİYE BAŞKAN ADAYI ÇIKARMAK GİBİ BİR DÜŞÜNCEMİZ YOK
Ön seçim olmasa bile bu halk meclisinin seçeceği bir aday olmalı yaklaşımıyla hareket ediyoruz. Bu tür süreçler gelişmiyorsa adaylara bakarız, destekleyeceğimiz adaylar olabilir ya da aday çıkardığımız yerler de olabilir. Bunun dışında ÖDP olarak her yerde belediye başkan adayları çıkarmak gibi bir düşüncemiz yok.
SAMANDAĞ’DA ORTAK ADAY DENEYİMİ BAŞARISIZLIKLA SONUÇLANDI
-Samandağ gibi yerler de vardı ÖDP’nin belediye başkanlığını kazandığı. Buralardaki iddialarınızdan vaz mı geçtiniz? Benzeri bir işbirliğiyle geri almayı hedefliyor musunuz?
Bir önceki seçimde, yani 2009 yılında yapılan seçimlerde oldu. Samandağ’da yerel seçim platformu vardı. Bu platformda yer alan siyasi partiler ve bunun dışında yurttaşlar seçimlere ÖDP adı altında girilmesini benimsedi. Bize bu teklifle geldiler, biz de kabul ettik. Yoksa aday ÖDP’li değildi. Sonuç olarak biz o platformun bir partisi olarak seçimlere girdik. O seçimler kazanıldı, ardından 2014 seçimlerinde CHP’den girmeyi tercih ettiler. Onun nedeni de Hatay büyükşehir oldu ve Samandağ’ın sınırları genişledi. "Bu seçimlere ÖDP ile girersek kazanamayız" düşüncesiyle CHP’den girme tercihinde bulundular. Biz de halkın bu tercihine saygı duyduk.
AVANOS’TA ADAY SEÇİLDİ ANCAK SONRASINI GETİREMEDİK
- Bu seçimlerde orada tekrar böyle bir seçenek denenecek mi?
Hayır, yok. O klasik bir zemin olan yerel yönetim anlayışına doğru geriledi. Maalesef Samandağ pratiğini ileri taşıyamadık, bir yerel demokrasi platformuna dönüştüremedik. Bir örnek daha vereyim, kamuoyu bilsin. Nevşehir Avanos’ta, 2014 yılında seçimlere kadar çok özgün bir deneyim yaşandı. Orada sol yine ayrı ayrı girdiği için her seçimde AKP alıyordu. Biz ise ortak adayı savunuyorduk. O seçimlerde biz şöyle bir şey yaptık: Orada CHP ve biz dahil örgütlü olmayan sosyalist ve sosyal demokratların da olduğu bir meclis kuruldu, bir program oluşturuldu. CHP iki aday adayını bire indirdi, bir de ÖDP adayı adayı çıktı. 2 bin 500 insanın geldiği ön seçimde iki aday adayı yarıştı ve ÖDP’li aday adayı kazandı ve CHP çatısından seçimlere girerek belediye başkanlığını kazandı.
Bu güzel bir pratikti ancak ondan sonrası iyi olmadı. O da duyulsun. Seçimlere kadar biz, yani kolektivizm olgusu vardı, seçimlerden sonra "ben bilirim", "ben yaparım" olgusu ortaya çıkmaya başladı. O da ÖDP sürecinden geliyordu. O belediye halk örgütlülüğüyle kazanıldı ancak o örgütlülük belediyeye taşınmadı. Devrimci bir belediyecilik gelişmedi.
24 HAZİRAN’DAN SONRA HAZİRAN HAREKETİNDE BİR DÖNEM BİTTİ
- ÖDP, Haziran Hareketi içinde yer alıyor. Haziran içerisinde bir süredir bir tartışma devam ediyor. Son olarak Devrimci Hareket ayrıldı. Seçimler de yaklaşırken BHH’ye ilişkin neler söylemek istersiniz?
Sonuç itibariyle Haziran Hareketi bir dönemini tamamladı. 24 Haziran seçimleri sonrasındaki Türkiye tablosunda Haziran Hareketi’nin bir dönemi bitmiş oldu. Ama Haziran fikri geçerli bizce. Doğal olarak Haziran Meclisleri yeniden kendini örgütsel inşa etme süreci içerisinde. Elbette Haziran Meclisleri, bu konuda takdirini, değerlendirmesini yerel seçim siyasetini, yerele özgün değişik biçimlerde, değişik boyutlarda ele alabilir. Bu konularda biz Haziran’ın yapabileceği değerlendirmeleri her zaman dikkate alırız ama Haziran bir parti değil sonuçta. Haziran bir hareket. Doğal olarak Haziran’ın açmazlarından biri de Haziran’ı bir seçim platformu haline iteklememiz.
HAZİRAN’I BİR SEÇİM PLATFORMU OLARAK TARTIŞMAMIZ HAZİRAN’I TÜKETTİ
Haziran bir seçim platformu değil. Haziran bir toplumsal mücadele alanı. Birleşik toplumsal mücadele zemini olarak gelişti. Onu basit bir seçim platformu kılıp seçim zemini olarak tartışmak Haziran’ı tüketen sürecin önünü açtı. O yüzden halkın kendi demokrasisini kendi direnişini, kendi dayanışmasını aşağıdan yukarıya geliştirebilecek birleşik bir mücadele zemini olarak bir siyaset fikri olarak kendini koruyor.
HAZİRAN HAREKETİ MUHTARLIKLARI ZORLAYACAK
- Haziran Hareketi’nin somut bir seçim çalışması olacak mı?
Haziran Meclisleri kendini belediye seçimleri değil de daha çok muhtarlık zemininde anlamlandırabilecekleri bir pratik sürecin içine girmiş durumdalar. Burada bunun en güzel örneği Üsküdar Acıbadem’de yaşanan pratik. Az önce bahsettiğim ortak aday ve ortak meclis aslında Haziran siyasetinin bir parçasıdır. Burada ÖDP’nin önerdiği bu siyasetin Haziran siyasetine ters olduğu düşüncesinde değilim. Haziran da meclisleşme üzerinden hareket eder ve bu meclisler üzerinden karar alır. Değişik kesimlerle birlikte Haziran’ın da içinde yer aldığı bir meclisin yerel halk inisiyatifinin oluşması ortak program etrafında ortak adayların belirlenmesi zaten Haziran siyasetinin doğası gereğidir. Bunu değerlendirecek olan Haziran Meclisleridir.
ŞU AN HAZİRAN’IN BİR MERKEZİ YOK
Şu an Haziran’ın tepede bir merkezi yok. Haziran bir dönem merkezsiz çalışacaktır. Kendisini bir süre içinde inşa edecektir. Haziran şimdi yapabilirse, kendisini aşarak yeni bir sürecin önünü açacak ve aşağıdan yukarıya doğru kendisini meclislerle kurarak, onların iradelerinin bileşkesiyle merkez oluşturacaktır. Bizim de yapmamız gereken böyle bir sürecin önünü açmaktır. Yoksa onun tepesini tutup ona biçim ve şekil vermek değildir. Haziran ruhuna uygun yeni bir yolun açılmasını sağlamaktır. Geçmiş bir Haziran Hazırlık Kurulu üyesi olarak konuşmam gerekirse bizim Haziran Kurulu olarak yapamadığımızı aşağıdan meclislerin yapmasını sağlayacak bir iradeye yol vermektir.
SEÇİMLERDEKİ EN BÜYÜK SUÇUMUZ HALKI SEÇENEKSİZ BIRAKMAK
-24 Haziran’da şu yanlıştı dediğiniz ve şimdi bunu denemek doğru olur dediğiniz bir şey var mı?
24 Haziran’da bizim en büyük suçumuz, en büyük kabahatimiz ne dersek diyelim halkı seçeneksiz bırakmak. Hem kendimizi hem de halkımızı seçeneksiz bıraktık.
ORTAK BİR ADAYIMIZ OLMALIYDI
- Bunu ortak aday çıkarmamak konusunda mı söylüyorsunuz?
E, tabi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığı karşısında oluşmuş olan bloklar dışında da solcuların, sosyalistlerin ve devrimcilerin başka bir Türkiye’yi anlatacağı bir birleşik siyaset oluşturmaktı. Bu birleşik siyasetin kolektif bir adayı olacaktı, bir isim önerecektik. Bu isim etrafına dizilmiş kolektif bir önderlikle cumhurbaşkanlığı seçimlerine CHP ve HDP’nin dışında kendi adayıyla seçimlere girememesi, bunu sağlayamaması ve bunu başaramaması, bizim en büyük yanlışımız ve suçumuz.
24 HAZİRAN’DAN SONRA BİR ODAK OLABİLİRDİK
Başaramadık. Burada kimseyi suçlayamam. Ortak bir aday çıkaramama ve seçimlere girememe, Türkiye sol hareketinin başarısızlığıdır. Girseydik en azından insanların yaşadığı o umutsuzluk dalgası karşısında bir odak ve bir seçenek olduğumuzu ortaya koyabilirdik. Şimdi 24 Haziran’dan geriye ne kaldı? Bir şey kalmadı. Bunu yapamamak büyük bir eksiklikti. Çok büyük hata. Hepimiz bu konuda eksiğiz. Bu konuda bir özeleştiri borcumuz var. Ben şahsen bu tablodan çok rahatsızım. Bu başarılabilinseydi Türkiye solu başka bir düzlemde olurdu. Alacağımız oyun ötesinde başka bir seçeneği filizlendirebilirdik.
İKTİDAR BİZİ KRİMİNALİZE ETMEYE ÇALIŞIYOR, İZİN VERMEYECEĞİZ
- Yasal bir parti olan ÖDP’nin üyelerine ajanlık teklif edildi ve partinize dönük son günlerde artan operasyonlar var. Bunlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Sonuç itibariyle Türkiye’de siyasal faşist bir iktidar var ve Türkiye bir ekonomik kriz içinde. Doğal olarak Türkiye patlamalara gebe. İster örgütlü, ister örgütsüz. Böyle devam etmesi mümkün değil. Dolayısıyla bu konuda ön alabilecek yapılara değişik yoklamalar çekiyorlar. Bir tür 'ne yaptığınızı ne konuştuğunuzu biliyoruz' mesajı veriyorlar ancak biz zaten ne yaptığı ne söylediği belli olan bir partiyiz. Gizli, illegal bir örgüt değiliz, ne yaptığımız açık. MİT’in bizim yaptığımız çalışmalardan bihaber olması mümkün değil. Biz kendimizi de MİT’ten gizlemek için özel bir çaba içinde değiliz, çünkü yasal ve meşru bir partiyiz. Erdoğan ve AKP’nin siyaset yapma hakkı ne kadar meşruysa bizim de o kadar yasal ve meşrudur. Bizi kriminalize etme bir tür gayri meşru ve gayri yasal bir zemin içerisine sokmalarına izin vermeyeceğiz. Bizi böyle illegaliteye itme o yasal alandan tecrit etme konularında özel bir çaba içine girebilirler, biz o çabaları boşa çıkarırız. Biz meşru, kitlesel ve kapsayıcı siyasetten yanayız. Bunu sonuna kadar kullanırız.