'Biz hep barış, demokrasi, özgürlük dedik'
Sürgün edilen öğretmenler: Bizi Batı’ya göndererek mücadeleyi kırabileceklerini düşünenler yanılırlar.
Bahar KILIÇGEDİK
29 Aralık 2015’de iş bırakma eylemi sonrasında başlatılan soruşturmalar kapsamında OHAL sürecinde yayınlanan Kanun Hükmü’nde Kararnamelerle Eylül 2016’da, 11 bin öğretmen açığa alınmıştı. 10 bine yakını Aralık ayında görevlerine iade edilmiş, 200’e yakını ise KHK’larla meslekten ihraç edilmişti. Okulların açılmasına sayılı günler kala bölge illerindeki öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ‘zorunlu yer değişikliği’ adı altında İç Anadolu ve Karadeniz bölgesindeki illerine tayin edildi. Daha önce OHAL kapsamında yayınlanan KHK’larla açığa alınıp, ardından göreve geri dönen öğretmenlerin yer değişikliğine tabi tutulmasını Eğitim Sen ‘sürgün’ olarak nitelendirdi. Şuana kadar Şanlıurfa’da 367 öğretmen, Diyarbakır’da 264 öğretmen, Tunceli’de 62 öğretmen, Gaziantep’de 51 öğretmen il dışına sürgün cezası aldı. Eğitim Sen Diyarbakır 1 Nolu Şube Eş Başkanı Abbas Şahin, bölge illerinde bine yakın öğretmenin aynı gerekçelerle sürgün uygulamasına tabi tutulduğunu açıkladı. Bu sayının önümüzdeki günlerde artması bekleniyor.
Eğitim Sen 1 Nolu Şube’de yapılan basın açıklamasına eğitim emekçileri de katılarak destek verdi. Eğitimciler, yarın oturma eylemi yaparak sürgünleri protesto edecek. Açıklamaya katılan eğitimcilerden bir kısmı şimdilik sürgün edilip edilmediğini bilmese de böyle bir karar da beklemiyor değil… Sürgün edilenler ise hangi illere gönderildikleri konusunda yetkililerden net bir bilgi almış değil.
BU İLK SÜRGÜN DEĞİL
Öğretmenler, açığa alınma süreçlerini ve sürgün edilme nedenlerini Artı Gerçek’e anlattı.
Eğitim Sen üyesi Yılmaz Güneş, 23 yıllık öğretmen. Sürgünlerle ilk defa karşılaşmadığını 90’lı yıllarda da sürgüne tabi tutulduğunu anlatıyor Güneş. Sürgün edildiği ilin neresi olduğu onun için önemli değil, "Halklarla toplumlarla hiçbir zaman sorunumuz olmadı" diyen Güneş, ‘Bizim sorunumuz rejimle, mevcut iktidar"la diyor. Hükümetin politikalarını eleştiren Güneş, "Bu süreçlerle yeni karşılaşmıyoruz. Ben bir eğitim emekçisi olarak ikinci kez sürgün ediliyorum. Dolayısıyla bu topraklardan gitmek; duygusal olarak, çocuk ve ailelerimizden kopmanın maneviyatı ağırdır. 20 yıl önce arkadaşlarımız faili meçhullere gidiyordu, bugün de faili meçhul yapılmıyor ama bir soykırım rejimi ile karşı karşıyayız. Bu topraklarda kendi halkı, kendi çocukları, kendi doğası için kalbi onunla bütünleşen eğitim emekçileri, demokrasiden yana emekten yana bu mücadeleyi yürütenleri sözüm ona faşizm uygulayarak, soykırıma tabi tutarak, Türkiye’nin batısına göndererek bu mücadeleyi kırabileceğini düşünenler yanılırlar" diye ekliyor.
İNSANLAR UMUTSUZLUK İÇİNDE…
Saliha Zorlu Edebiyat Öğretmeni… Açığa alındıktan sonra göreve geri dönen Zorlu, bu kez de başka bir ile sürgün edildi. Bölgede yaşanan çatışmalı ortamdan dolayı eğitim açısından da ciddi sıkıntılar yaşadıklarını ve buna dur demek için mücadele ettiklerini anlatan Zorlu, eğitim emekçileri olarak neden açığa alındıklarını ya da ihraç edildiklerini şu sözlerle anlatıyor, "Yaptığımız grev ve eylemler, aynı zamanda eğitimin de iyileştirilmesine dair eylemlerdi. Savaş politikalarının durdurulması, hukuk zeminine geri dönülmesiyle ilgili barış, demokrasi ve özgürlük taleplerimiz halk adına yaptığımız taleplerdi. Halkın bağrından çıkmış taleplerdi. Bugün uğradığımız sürgün politikası daha öncesinde ihraç, açığa alma, tutuklama politikaları ile devam etti. Sayısız arkadaşımız barış ve demokrasi talebinden dolayı ihraç edildi. AKP’nin şöyle bir tavrı var, ‘Benim memurum, benim gibi düşünün, benim halkım’.. Kürt’ü, emekçiyi, demokrasi talep eden çevreleri yok sayma… Bu yok sayma politikalarıyla ülke yönetmeye çalışmak gerçekten çok sıkıntılı. Hele hele size emek üreten, milyonların taleplerini görmeden bir devlet yönetilemez. Krizlerle devlet yönetilemez. İnsanlar umutsuzluk içinde… Biz umudun devam etmesi için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Mücadele etmeye çalışıyoruz. "
Sürgün olan öğretmenlerin göreve başlamaları halinde her hangi bir kaygı yaşayıp yaşamadıkları sorusuna ise Zorlu, linç kampanyalarına değinerek, "Her arkadaşımızın can güvenliği önemli. Bir arkadaşımız burnu kanarsa emekçiler bunun sorumlu olarak AKP’yi görecektir. Bireysel kişiye yönelik görmeyeceğiz politik olarak göreceğiz" cevabını veriyor.
SÜRGÜN EDİLDİĞİMİZ İLLERDE BİZİ NELER BEKLİYOR BİLMİYORUZ
Barış Karaş, sınıf öğretmeni, henüz sürgün edilip edilmediğini bilmiyor. Kendi açığa alınma hikayesi ve sürgünü şu sözlerle değerlendiriyor; "Burada var olan mevcut savaş durumuna hayır dememiz, çocukların hatta hiç kimsenin ölümünü kabul etmediğimizi belirterek, 29 Aralık’ta eylem yapmıştık. 9 Eylül’de açığa alındık. 3 ay sonra göreve geri gönderildik. 3 aydan sonra bu kez sürgüne gönderilme durumuyla karşı karşıyayız. Diyarbakır’da sürgün edilen 264, Urfa’da 300’ün üzerinde toplamda 700’ü geçiyor. Sürgün edilen arkadaşlarımız var. Ben, sürgüne gönderilip gönderilmediğimi bilmiyorum. Bu hukuksuzluk, haksızlıktır. Herhangi bir suç yok ortada. Tamamen sendikal faaliyetten dolayı böyle bir karar alınmış. Mevcut demokrasi mücadelesi yürüten kurumlara, STK’lara baskı kurmanın bir aracı diyebilirim. Daha önce sürgün mevzusu açılmıştı o zaman sosyal medyada bir linç kampanyası olmuştu. Şimdi sürgün edildiğimiz illere gittiğimizde bizleri neler bekliyor bilemiyoruz."