Cumartesi Anneleri Abdullah Canan'ın akıbetini sordu
Cumartesi Anneleri/İnsanları, 1034’üncü haftadaki açıklamalarında 1996’da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen iş insanı Abdullah Canan için adalet istedi.
İSTANBUL- Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin açığa çıkarılıp yargılanması talebiyle her hafta düzenledikleri eylemlerinin 1034’üncüsünü gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde 1996 yılında Hakkari-Yüksekova’da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen iş insanı Abdullah Canan için adalet istendi, “Tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” denildi.
NEZİR TEKÇİ DAVASINDA BERAAT KARARI: ‘BARIŞIN KOŞULLARINDAN SÖZ EDİLEBİLİR Mİ?’
Polis bariyerleri ile kapatılan Galatasaray Meydanı’nda İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri tarafından yapılan açıklamada, Eskişehir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Nezir Tekçi davasında, sanıklar hakkında yeniden beraat kararı verildiğine vurgu yapıldı. Türkiye’nin bu davaya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından mahkum edildiğini, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) de ihlal kararı verdiğini hatırlatan Yoleri, “Gözaltında kaybetme davalarının beraatle sonuçlanması, hesap verebilirlik ve toplumsal iyileşmeyi imkansızlaştırmaktadır. Oysa asker tanıklar, Tekçi’nin nasıl infaz edildiğini mahkemede anlattılar. 14 tanık, suçun işlendiğine dair beyanlarda bulundu. İşte tam da bu nedenle soruyoruz: Hakikat ve adalet talep edenlere bu taleplerinin asla karşılanmayacağı duygusu yaşatılırken, barışın koşullarından söz edilebilir mi? İnkârın, hukuksuzluğun ve adaletsizliğin gölgesinde demokratik açılımdan bahsedilebilir mi?” dedi.
'ABDULLAH CANAN HAK İHLALLERİNİ ŞİKAYET ETTİKTEN SONRA KAYBELDİLDİ'
Abdullah Canan’ın (43) bölgede yaşanan ve ailesini de hedef alan ağır hak ihlalleri nedeniyle savcılığa başvurup, Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul hakkında suç duyurusunda bulunduktan birkaç gün sonra kaybedildiğini hatırlatan Yoleri, şöyle dedi:
"Şikayet üzerine Yurdakul, Canan ve şikâyetçilerden 2 kişiyi taburdaki makamına çağırarak, kendisi hakkındaki şikâyetlerinden vazgeçmelerini istedi. Abdullah Canan, şikayetinden vazgeçmeyeceğini söylediğinde, Binbaşı Yurdakul tarafından tanıklar önünde tehdit edildi. Bu olaydan birkaç gün sonra, Abdullah Canan, 17 Ocak 1996 sabahı tanık beyanlarına göre, Yüksekova-Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı ve askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburuna götürüldü.”
SANIKLAR HAKKINDA DAVA AÇILDI, BERAAT KARARI VERİLDİ
Aailesinin yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak bulunmasını istediği Canan’ın gözaltına alındığının inkâr edildiğini belirten Yoleri, 21 Şubat 1996’da Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş, elleri, ayakları ve ağzı bağlı şekilde 7 kurşunda öldürülmüş cansız bedeninin köylüler tarafından bir menfezde bulunduğunu anlattı. Abdullah Canan’ın ailesinin bu ölümden sorumlu olduğu gerekçesiyle Binbaşı Yurdakul aleyhinde suç duyurusunda bulunduğunu ifade eden Yoleri, ardından yaşananları ise şöyle anlattı:
"Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç, savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan'ın taburda işkenceyle sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un talimatıyla Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak, gözaltına alındığı inkâr edilen Abdullah Canan’ı şubat ayında tabur karargâhındaki revirde, başı sarılı vaziyette gördüğünü söyledi. Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında Diyarbakır DGM Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Bu kişiler, Abdullah Canan’ı tasarlayarak öldürmekle suçlandı. Ancak 12 Kasım 1999 tarihinde, Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada sanıklar hakkında beraat kararı verildi. 2 Nisan 2001 tarihinde de Yargıtay 1. Ceza Dairesi beraat kararını onadı."
'FAİLLER ÜZERİNDEKİ KORUMA KALKANI KALDIRILANA KADAR BU DAVA KAPANMAYACAK'
Canan Ailesi’nin 1997 yılında başvurduğu AİHM’in 26 Haziran 2007'de açıkladığı kararında yaşam hakkının esas ve usul yönünden ihlal edildiği hükmü verdiğini hatırlatan Yoleri, "Gözaltında kaybedilişinin 29 yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda, Yargıtay Başsavcısı’nın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na yaptığı itiraz yazısında, AİHM kararında Abdullah Canan’ı gözaltına alanların, işkenceyle katledip bedenini kaybedenlerin isimleri yazılıdır. Abdullah Canan’ın faillerinin üzerindeki koruma kalkanı kaldırılana ve yeniden yargılanıp cezalandırılana kadar bu dava bizim için kapanmayacak. Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz!” dedi.