Depremin ikinci yılında Hatay: 'Asbest geniş alanlara yayıldı, kanser hastalıkları artacak'

Depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Hatay'da sorunlar çözülemedi. Önlem alınmadan yapılan yıkımlar, inşaatlar için yerleşim kurulan taş ocakları ve beton santralleri de halk sağlığını tehdit ediyor. Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Nilgün Karasu, son durumu Artı Gerçek'e anlattı.

Depremin ikinci yılında Hatay: 'Asbest geniş alanlara yayıldı, kanser hastalıkları artacak'

Sinan ŞAHİN


ANTEP- Maraş merkezli 6 Şubat 2023 depremlerinin üzerinden yaklaşık iki yıl geçti. Depremde en az 22 bin kişinin hayatını kaybettiği, yaklaşık 13 bin 880 binanın yıkıldığı Hatay'da, molozların temizlenmesi, inşaat çalışmaları, tarım alanlarının imara açılması ve maden arama çalışmaları halk sağlığı üzerinde büyük bir tehdit oluşturuyor.

'YIKIMLAR YÖNETMELİĞE UYGUN YAPILMADI, ASBEST GENİŞ ALANLARA YAYILDI'

Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Nilgün Karasu, kentteki son durumu Artı Gerçek'e anlattı. Karasu, "Yıkılan binaların molozları hiç bir önlem alınmadan, kamyonların üzeri örtülmeden kaldırıldı ve rastgele alanlara döküldü. Her alan moloz yığını oldu. Cadde kenarları, okulların çevresi, Asi Nehri'nin kenarı, nüfus yoğun yoğunluğunun olduğu her yere molozlar yığıldı. Yıkımlar, yönetmeliğe uygun yapılmadı. Normalde asbest sökümü yapılarak bu yıkımların yapılması gerekiyordu. Bu yapılmadığı için yıkım esnasında küçük parçalara ayrılan asbestin boyutları çok daha geniş alanlara yayıldı. Sulama sistemi yapılmadı. Yıkımı yapılan binaların etrafı kapatılmadı. Yıkımlar yapılırken yönetmeliğe uyulmadı" dedi.

Depremin ikinci yılında Hatay: 'Asbest geniş alanlara yayıldı, kanser hastalıkları artacak' - Resim : 1
Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Nilgün Karasu

'İNŞAATLAR İÇİN BİNLECE ZEYTİN AĞACI KESİLDİ'

Yıkımın ardından başlayan inşaat çalışmalarını çevreye verdiği zararlara dikkat çeken Karasu, "Bütün şehir arazi halindeyken zeytinliklerden başladılar. Binlerce, milyonlarca zeytin ağacı kesildi. Hatay'da tarım alanları yılda üç kere mahsul veren verimli alanlardır. Daha verimsiz araziler varken 50 yaşından 350 yaşına kadar olan zeytinlikler kesildi. Birçok insanın geçim kaynağı elinden alındı. ÇED gerekliliğinin kaldırılması ile taş ocakları ve beton santralleri ile mücadele etmek zorunda kaldık" diye konuştu.

'KÖYLERİN DİBİNDE, MERALARIN İÇİNDE TAŞ OCAKLARI AÇILDI'

Depremin hemen ardından ÇED kararları kaldırılarak maden arama çalışmalarının önünün açıldığını dile getiren Karasu, "Köylerde hayat durma noktasına geldi. Evlerin dibinde, meraların içinde taş ocakları açıldı. Hayvancılık, tarım, çiftçilik öldü. Dünyaca ünlü Samandağ biberi şu an can çekişiyor. Çünkü Samandağ biberinin yetiştirildiği seraların hemen dibinde beton santralleri var" dedi.

'TÜRKİYE'NİN EN KİRLİ HAVASI ANTAKYA'DA'

Taş ocakları ve beton santrallerinin insan sağlığına zararlarına değinen Karasu, "Beton santrallerinin yaydığı çimento tozu hepsinden daha tehlikeli. Çünkü direkt astım hastalığı, akciğer kanseri, mesane ve prostat kanserine neden oluyor. Beton santrallerinin büyük bir kısmı izinsiz ve ruhsatsız. TOKİ Genel Müdürlüğü, 'inşaat ihalelerini alan şirketler kendi betonunu üretebilir' diye bir karar çıkardı. Bunun nedeni de maliyeti azaltmak. Dolayısıyla inşaat alanlarının dibinde beton santralleri kuruluyor. Okulların dibinde beton santralleri var. Burada ön plana alınmayan halk sağlığı büyük bir risk altında. Şu an Türkiye’nin en kirli havası Antakya’da. Bizim yeşile ve ağaca ihtiyacımız var. Buna rağmen ilk günden bu yana sağlıksız yapılan çalışmalarla inanılmaz bir çevre tahribatı yaşanıyor" diye konuştu.

'KANSER HASTALIKLARI CİDDİ ŞEKİLDE ARTACAK'

Asbestin yeraltı sularına da karıştığını söyleyen Karasu, "Uzun süre asbestin yeraltı sularına yetişmediği iddia edildi. Asbest sularının yeraltına yetiştiğine dair ciddi laboratuvar sonuçları çıktı ortaya. Hatay'dan gelen rüzgâr içinde getirdiği asbesti Antep gibi illere kadar taşıyabilir. Şu an Hatay tek başına çok büyük bir risk taşıyor. Önümüzdeki en az 10-15 yılda bu bölgede halk sağlığı çok büyük bir tehdit altında. Kanser hastalıkları ciddi şekilde artacak" dedi.

'ASİ NEHRİ'NDE ASBEST VE KİMYASALLAR SUYA KARIŞTI, CANLI YAŞAMI TEHDİT ALTINDA'

Nehirlerdeki kirliğe dikkat çeken *Karasu, "Asi Nehri'nin kenarına yığılan molozlar nehri üç metre daralttı. Oradaki molozları temizletmeyi başardık ama o molozların içindeki asbest ve diğer kimyasal maddeler suya karıştı, canlı yaşamını tehdit altına aldı. Asi Nehri direkt denize döküldüğü için suyun ekosistemini alt üst etti. Asi Nehri'nin Büyükkaraçay Nehri ile birleştiği yerde kum çıkarılıyor. Kum çıkarıldığı için oradaki suyun derinliği arttı. Orası aynı zamanda balıkların yumurtalarını bıraktığı alan. Şu an orada yaşam kalmadı. Ayrıca Büyükkaraçay Nehri'nden taş çıkarıldığı için nehrin yatağı tamamen kaydı ve iş makinelerinden dolayı nehirde yaklaşık dört metre kadar bir daralma söz konusu. Oradaki ekosistem de alt üst olmuş durumda. Burada depremin ardından çok büyük bir tahribat yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor" diye konuştu.

deprem hatay HALK SAĞLIĞI asbest kanser