Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi için müze çağrısı: İnsanların işkenceyle öldürüldüğü bir mezarlık nasıl kültür merkezi olur
Remzi BUDANCİR
DİYARBAKIR -12 Eylül 1980’de yapılan askeri darbenin ardından aralarında siyasetçi, gazeteciler, aydın ve yazarların da olduğu yüz binlerce kişi gözaltına alınarak ağır işkencelerden geçirildi, çok sayıda kişi işkence tezgahlarında can verdi. Ülke genelinde yaşanan işkencelerin en ağırı Diyarbakır’da bulunan 5 Nolu Askerî Cezaevi’nde yaşandı.
The Times gazetesinin "Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi" arasında sıraladığı Diyarbakır 5 Nolu Cezaevinde darbenin ardından 1981-1984 yılları arasında 34 kişi öldü. Ağır işkencelerden dolayı çok sayıda insan akli dengesini yitirirken, onlarca kişi sakat kaldı. Elektrikle işkence, falaka, kaba dayak, lağım çukuruna atma, dışkı yedirme, copla tecavüz uygulanan işkenceler arasındaydı.
ERDOĞAN ‘KÜLTÜR MERKEZİ’ OLACAK DEMİŞTİ
1980 döneminden sonra uzun yıllar 5 No'lu Cezaevi'nde ağır işkence gören mağdurlar, öldürülenlerin yakınları, hak örgütleri, sivil toplum kuruluşları o dönemle yüzleşilmesi açısından cezaevinin müze olmasını istiyor.
Bu taleplere karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2021 Temmuz ayında Diyarbakır’da yaptığı konuşmada Diyarbakır Cezaevi'nin boşaltılacağını, ardından kültür merkezi olarak hizmete sunacaklarını açıkladı. Bu açıklamalara tepkiler gecikmedi.
ERDOĞAN’IN GELİŞİ ÖNCESİ CEZAEVİ BOŞALTILDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Ekim’de Diyarbakır'a gelmesinden iki gün önce 1980 darbesinde 5 No'lu Askeri Cezaevi olarak kullanılan Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi boşaltıldı. Cezaevinde bulunan 270 tutuklu ve 170 personel, kentteki diğer cezaevlerine sevk edildi.
Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti öncesi aniden cezaevinin boşaltılması tepkilere de neden oldu. Cezaevinin aniden boşaltılması müzeye dönüştürülsün taleplerinin aksine, ‘Kültür Merkezinde’ dönüştürme girişiminin bir parçası olarak görülüyor. Cezaevinin müzeye dönüştürülmesi için mücadele eden 78'liler Girişimi Eş Sözcüleri Halise Batki, Hüseyin Barış, 1980 sonrası cezaevinde ağır işkencelere maruz kalan kadınlardan bir olan Rahime Kesici Karakaş ve HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer Artı Gerçek’e konuştu.
BATKİ: CEZAEVİNİN DİLİ YOK AMA BİZ İŞKENCE GÖRENLERİN VAR
78'liler Girişimi Eş Sözcüsü Halise Batki, 1980 darbesinin ardından Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nde ağır işkence gören kadınlardan. Cezaevinde işkence görenler olarak uzun zamandır oranın müze olması için mücadele ettiklerini ifade eden Batki, bunun için imzalar toplandığını, meclis ile görüşmeler yaptıkların hatırlattı. Bu yönlü mücadeleleri devam ederken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aniden çıkarak ‘Ben burayı kültür merkezi yapacağım’ demesinin kabul edilir bir tarafı olmadığını ifade eden Batki, şöyle konuştu:
"Biz yıllardır söylüyoruz. Bunu cezaevinde yatan, ağır işkenceler gören insanlara sormaları gerekiyordu. Ben yaptım, ben bitirdim, ben yapacağım demekle olmuyor. Bu yanlıştır. Kendisi Tayyip Erdoğan Diyarbakır’a geldiğinde ‘Cezaevinin dili olsa da, yaşanan acıları anlatabilse’ demişti. Biz de diyoruz ki cezaevinin dili yok ama biz o cezaevinde işkence görenlerin dili var, anlatıyoruz. Burası müze olsun diyoruz. Bizim yaşadıklarımız unutulmasın. Gördüğümüz işkenceler, uygulamalar, katliamlar unutulmasın. O yaşananlar hafızalardan silinmesin. Orada yatan, işkence gören arkadaşlar oranın müze olmasını istiyor."
'MÜZE OLMASINDA ISRARCIYIZ'
78'liler Girişimi Eşbaşkanı Hüseyin Barış, 5 Nolu Askeri Cezaevinde ağır işkence görenlerden biri. Barış aynı zamanda darbeyi gerçekleştiren dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’nın yargıladığı davaya da müdahil olmuştu.
Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevinde ağır işkenceler, insanlık suçu işlendiğini ifade eden Barış, bu cezaevinin müze olması için yıllardır mücadele verdiklerini söyledi. Erdoğan’ın daha önce cezaevinin kültür merkezine çevrileceğine ilişkin açıklaması olduğunu hatırlatan Barış, “Kuşkusuz biz o ağır işkencelerin yapıldığı yerin yıkılmasını, yâda başka bir şeye çevirmesini istemiyoruz. Oranın müzeye çevrilmesi konusunda ısrarcıyız” dedi.
'ORASI İNSANLARIN İŞKENCE İLE ÖLDÜRÜLDÜĞÜ BİR YER'
1981’de Diyarbakır Cezaevi'nde kalan kadın tutuklulardan olan Rahime Kesici Karakaş, o dönemlerde yaşadıkları ağır işkencelerin izlerini hala taşıdıklarını söyledi.
Diyarbakır 5 Nolu Cezaevinde insanların ağır işkencelere maruz kaldığını hatırlatan Karakaş, “İnsanların kendilerini yaktıkları, çığlıkların yükseldiği, etimizden et koptuğu, tırnaklarımızın kalaslarla kırıldığı, yazın susuzluk, kışın soğuktan donduğumuz bir yer. Hala bir çay kaşığı, bir demir yere düştüğü zaman ürküntü hissediyorum. Onları yaşadığım bir yer orası. İnsanların öldü yer orası. Orası bir mezarlık, işkence ile insanların öldürüldüğü yer orası. Akla gelmeyen işkencelerle insanların öldürüldüğü yer” diye konuştu.
'O DÖNEM YAŞANANLAR GÖSTERİLSİN Kİ BİR DAHA ÖYLE BİR ACI YAŞANMASIN'
“Gerçekten merak ediyorum. Kültür merkezi yaparak ne sergileyecekler orada” diye soran Karakaş, şunları söyledi: “Akla ziyan bir düşünce bu. Soruyorum. İnsanların işkence ile öldürüldüğü bir mezarlık kültür merkezi olabilir mi? Kültür nesilden nesile aktarılan şeydir, orada yapılanlar ise işkenceydi. Acı veren bir yer. Böyle bir şey olamaz diyorum ama maalesef Türkiye olamaz dediğimiz şeylerin olduğu bir yer. Bir oranın müze olmasını istiyoruz. Vefat edenlerin, öldürülenlerin, işkence ile sakat kalanların, akli dengesini bozulanların ne yaşadığı anlatılsın. Tarih bunu yazsın. Orada ne tür işkence aletleri kullanıldığı, nasıl bir yöntem kullanıldığı anlatılsın. Orada o dönem yaşananlar gösterilsin ki bir daha öyle bir acı yaşanmasın.”
'KÜLTÜR MERKEZİ YAPMAK 12 EYLÜL’Ü AKLAMAKTIR'
HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, 5 No’lu Cezaevi olarak adlandırılan cezaevinin 12 Eylül 1980’in başlarında faaliyete girdiğini söyledi. O cezaevinde Kürtlerin sayısız işkence gördüğünü ifade eden Taşçıer, cezaevinin her odası, her koğuşu, her hücresinde işkence izlerinin olduğunu hatırlattı.
Geçmişin unutulmaması, yaşanılanların bir daha yaşanmaması için o cezaevinin bir şekliyle müze olması gerektiğinin tartışıldığını belirten Taşçıer, cezaevinin Kültür merkezine dönüştürülmesinin 1980 darbesi ile Kenan Evren ve arkadaşlarının ödüllendirilmesi anlamına geldiğini söyledi. Kürtler açısından Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi olarak bilinen cezaevinin her birimi, her koğuşu, he metrekaresinin bir anısı olduğunu hatırlatan Taşçıer, "Çok çok ünlü Esat Oktay Yıldıran’ları vardır. İnsanların ağır işkencelere maruz kaldığı bir cezaevi Erdoğan’ın gelişi ile birlikte boşaltılarak bir kültür merkezi yapılıyorsa o 12 Eylül faşist cuntasını aklıyordur demektir. Yani orada yaşananları unutturmaya çalışıyordur" dedi.
SÜLEYMANİYE ÖRNEĞİ
Cezaevinin mutlaka ve mutlaka tarihe ışık tutacak şekilde müze olarak düzenlenmesi gerektiğini ifade eden Taşçıer, benzer bir durumun Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde yaşandığına dikkat çekti. Süleymaniye kentinde bir müze olduğunu ifade eden Taşçıer, şunları söyledi:
"Süleymaniye’de görmüştüm. Saddam zamanında işkence hane olarak kullanılan bir polis merkezi vardı. O karakol o gün olduğu şekilde dizayn edilmiş. O günkü şartlar neyse öyle yapılmış. Oraya giden, gören herkes o dönemde nasıl bir vahşet yaşandığını görüyor. O deneme lanet okuyor, bir daha yaşanmaması için o yaşananları hatırlıyor. 5 No'lu Cezaevi de öyle bir şey olması gerekiyor. Hele hele benim yaş grubundakiler 1980’li yılları yaşayanlar oranın ne kadar vahşi bir işkencehane olduğunu çok iyi biliyorlar. O tarihte dünya cezaevleri içinde işkencenin uygulandığı yer olarak ilk 10 arasında girmişti. 12 Eylül faşist cuntasını aklamaması gerekiyor. O cezaevi o günü yansıtacak şekilde müze olarak düzenlenmesi gerekiyor."
ÜLSEN: DİYARBAKIR CEZAEVİ UTANÇ MÜZESİ OLMALIDIR
Öte yandan muhalefet partilerinde de Diyarbakır cezaevinin Kültür merkezine dönüştürülme girişime tepkiler geldi. Sosyal medya hesabından açıklama yapan DEVA Partisi Diyarbakır İl Başkanı Cihan Ülsen, “İşkence ve onur dışı uygulamalar ile tarihin kara sayfalarında yerini alan Diyarbakır Cezaevi, kültür müzesi değil, utanç müzesi olmalıdır” dedi.
İşkence ve onur dışı uygulamalar ile tarihin kara sayfalarında yerini alan Diyarbakır Cezaevi, kültür müzesi değil, utanç müzesi olmalıdır. pic.twitter.com/vkpamANhn8
— Cihan Ülsen (@CihanUlsen) October 13, 2022
CHP’Lİ ATİK: ORASI İNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR MÜZESİ OLMALI
Yazılı açıklama yapan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır İl Başkanı Abdullah Atik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kente yapacağı ziyaret öncesinde, sicili bozuk Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nin aniden boşaltılmasını eleştirdi.
Atik, o cezaevini yıkıp yerine kültür merkezi yaparak acıların üstünün örtülemeyeceğini ifade ederek şöyle dedi:
"Cezaevleri ile iliği gerçekten garip düşünceleri var. O cezaevini yıkıp yerine Kültür Merkezi yapacağım diyor. O binada yıllarca insanlar büyük acılar çekti, işkenceler gördü. Orada hayatını yitirenler oldu. Gerçekten insanlık adına utanç verici uygulamalar gerçekleştirildi. Öyle ki halen bile orada yatmış olanlar, o günlerin travmasını derinden yaşıyor. Bugüne gelirsek, Erdoğan’ın açıklama yapmasının üzerinden bir yıl geçmiş, hiçbir faaliyet yokken, dün bir gün içerisinde cezaevini boşaltıyorlar. Bir yıldır aklınız neredeydi? O cezaevini yıkıp yerine kültür merkezi yapacağınızı söylüyorsunuz. O acıların üstünü böyle örtemezsiniz. Oraya yapacağın merkezde konserler verilecek, insanlar o acı anıların üzerinde eğlenecek. Bu hangi akla yatar, hangi vicdana uyar. O binanın yerine, bir daha benzer suçlar işlenmemesi için, insanın haklarıyla birlikte insan olduğunun dünyaya ilan edilmesi için İnsanlığa Karşı Suçlar Müzesi olarak düzenlenmesi gerekiyor."