Eğitimde artan şiddeti öğretmenler anlattı: ‘Doktor dövebiliyoruz’ zihniyeti eğitime de yansıdı’

Eğitimde artan şiddeti öğretmenler anlattı: ‘Doktor dövebiliyoruz’ zihniyeti eğitime de yansıdı’
İbrahim Oktugan'ı öğrencisinin öldürmesiyle eğitimde şiddetin boyutları gözler önüne serildi. Artan şiddeti mesleki itibarsızlaştırma ve ekonomik baskılarla ilişkilendiren öğretmenler ‘doktor dövebiliyoruz’ söylemi eğitime de yansıdı dedi, çözüm istedi.

Ezgi YILDIZ


İSTANBUL - Eğitimde yaşanan şiddet olaylarına her geçen gün bir yenisi ekleniyor. İbrahim Oktugan'ın öğrenci tarafından öldürülmesi, eğitim camiasında şiddetin vahametini bir kez daha gözler önüne sererken Türkiye’nin birçok yerinde okullarda, farklı gerekçelerle öğretmenlere yönelik saldırı haberleri de gelmeye devam ediyor.

Eğitimdeki şiddet olayları konuştuğumuz öğretmenler, yaşanılanları maruz bırakıldıkları mesleki itibarsızlaştırma ve ekonomik baskılarla yakından ilişkilendirdi. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) aracılığıyla yapılan şikayetlerin öğretmenler üzerindeki baskıyı artırdığına ve şiddeti körüklediğine dikkat çeken öğretmenler, yaşadıkları zorlukları ve çözüm önerilerini Artı Gerçek’e anlattı.

‘MESLEĞİN İTİBARSIZLAŞTIRMALARI BİZLERİ ÖĞRENCİLERLE KARŞI KARŞIYA GETİRİYOR’

Özel sektörde çalışan Öğretmen Diyar Demir ‘yaşamlarımız tehlike altında’ diyerek karşılaştıkları sorunları anlattı. Demir, şiddetin sadece fiziksel boyutta olmadığını patronların uyguladığı ekonomik şiddetin veli ve öğrencilere de yansımalarının olduğunu söyledi. Öğretmenlik mesleğin itibarsızlaştırıldığını ifade eden Diyar Demir, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Öğretmeni koruyan bir meslek kanunu yok. Bir bakanımız var fakat meslek kanunundan bihaber ve hatta ‘öğretmenlere dair yetkim yok’ diyebilecek durumda. Öğretmen, veli ve öğrenci şiddet ortamında yine ekonomik temelde karşı karşıya geliyor. Patron öğrenciye ‘senin paranla öğretmenlik yapabiliyor’ algısı oluşturuyor. Öğrenci de öğretmene ‘senin paranı ben veriyorum’ diyor. Burada öğrencileri suçlamıyorum fakat özel okullarda patron öğretmeni öğrencilerin gözü önünde azarlayınca bu ortam normalleşiyor. Öğretmen orada sadece patronun kârına kâr katmak, çarkını döndürmek için varmış gibi görünüyor. Mesleğin itibarını öyle bir yok ediyorlar ki öğretmenlerle öğrenciler farklı koşullarda karşı karşıya geliyor.”

Çözümün etkin meslek yasalarıyla sağlanacağını ifade eden Diyar Demir, bakanlığın da denetim yapması gerektiğini vurguladı ve Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın 26 Mayıs’ta özlük hakları için Ankara’da olacaklarını belirtti.

2.jpg
Öğretmen Diyar Demir (solda)

‘UCUZ İŞ GÜCÜ HALİNE GETİRİLMEMİZ BUNUN BİR PARÇASI’

Özel okulda görev yapan Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Mahmut Yıldırım eğitimde şiddete varan süreci anlattı. Yıldırım sorunları; taban maaş ve Öğretmen Koruma Yasası olmak üzere iki temel başlıkta özetledi.

Öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırıldığını belirterek değerlendirmesine başlayan Yıldırım şunları söyledi:

“Şiddet kamuda özel sektörde her yerde var fakat özel sektörde bizlerin ucuz iş gücü haline getirilmesi de bunun bir parçası. Toplumun bir kesiminde ‘eğitimi satın alırız algısı oluşuyor’ ve doğalında bizler de bu alım satım sürecinde bir aktör olarak gösteriliyoruz. Eğitimin özelleştirilerek kamudan uzaklaştırılması bugün bizi buralara getirdi. Mesleğin değersizleştirilmesiyle beraber özel okulların ve ücretlerinin artması bunun sonucunda tatmin olunmayan bir eğitimle karşılaşılması da -elbette bahane değil- fakat sonuç olarak şiddeti kaçınılmaz hale getiriyor. Başarısızlığın sorumlusu öğretmenlermiş gibi gösteriliyor.”

3.jpg
Öğretmen Mahmut Yıldırım

ÇÖZÜM: EŞİTLİK VE YASAL DÜZENLEME

Eğitimde şiddetin çözüm bularak sona ermesi gerektiğini vurgulayan Mahmut Yıldırım, çözümün de yasalarla ve denetimle sağlanacağını belirtti. Bakan Yusuf Tekin’in kamu ve özel sektör öğretmenlerine dönük ayrıştırıcı bir dil kullandığına da değinen Mahmut Yıldırım, “MEB’in eğitimde; öğrenci, veli ve öğretmen ayağı önemsemeden oluşturulan bu sistem şiddetin müsebbibidir” dedi ve şöyle devam etti:

“Statü eşitliğine gidilmeden sorunlar çözülmeyecek. Tüm eğitim emekçilerinin tek bir yasada bir araya getirilmesi ve takibinin sağlanması gerekiyor. Bakanlığın sendikalar, öğrenci temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarından bir denetim mekanizması oluşturulması gerekiyor. Öğretmen Meslek Kanunu’nun da acilen devreye sokulmalı.”

‘CİMER ÖĞRETMENLERİ BASKI ALTINA ALIYOR’

Eğitim Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Tosu eğitimde şiddetin birçok ayağı olduğunu ifade etti. Tosu, yanlış eğitim politikalarının şiddetin sebebi olduğunu belirtti ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) şikayetlerinin de bu sarmalda önemli bir yerinin olduğunu şu sözlerle ifade etti:
“CİMER aracılığıyla yapılan şikayetler sebebiyle öğretmenler kendilerini özgür ifade edemiyor, baskı altında hissediyor. Siyasal iktidarın hoşuna gitmeyecek bir davranış veya söylemde bulunduğunda CİMER’e şikayet ediyorlar ve öğretmenler cezaya tabi tutuluyor.”

tosu.jpg
Eğitim Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Tosu

‘ŞİDDET KÖRÜKLENDİ ÖĞRENCİ VE VELİLERE HAK GİBİ TANITILDI’

Geçen yıl bir sokak röportajında "25 sene önce doktorlar bizi azarlardı. Şu an biz doktor beğenmeyip doktor dövüyoruz" diyen bir kişinin sözlerini hatırlatan Hüseyin Tosu bunun eğitime de yansıdığını belirtti.
İbrahim Oktugan’ın öldürülmesinin ardından birçok ilde yapılan eylemler ve açığa çıkan tepkinin nedeninin, pek çok eğitimcinin buna maruz kaldığından kaynaklı bireysel olmadığı ifadeleriyle açıklayan Hüseyin Tosu, sözlerine şöyle devam etti:

“Birçok öğretmen liyakatsiz yöneticilerden ve CİMER şikayetleriyle bu baskıyı hissediyor. Bu öfke İbrahim hoca ile birlikte açığa çıktı. MEB’in politikaları, eğitimin piyasalaştırılması şirket mantığıyla yönetilen okullar bu şiddeti körüklemiş veli ve öğrencilere de bir hak gibi tanıtılmıştır.”

İki gün önce Elazığ’da sınav esnasında kopya çekerken yakalanan ortaokul öğrencisinin, yanında getirdiği bıçakla öğretmenini yaralamasını hatırlatan Hüseyin Tosu, “Şiddetin kaynağı öğretmen üzerinde baskı yaratan veli ve öğrenci profilini yaratan politikalardır. Dün İbrahim hocaydı bugün Elazığ’da bir hocamız buna maruz bırakıldı. MEB politikalarını değiştirmelidir. Bunu da tarikatlarla değil, biliminsanları ve eğitimcilerle yapmalıdır” dedi.

Öne Çıkanlar