Eren Keskin: TSK’nin işlediği suçlar devletin raporlarında da var

Eren Keskin: TSK’nin işlediği suçlar devletin raporlarında da var
TSK’nin işlediği birçok suçu raporlaştırdıklarını söyleyen İHD Genel Başkanı Keskin, işlenen suçların devletin kendi hazırladığı raporlarda yer aldığını söyledi. Keskin, “Tanrıkulu’nun bahsettiği dosya AİHM’de tasdik edilmiş” dedi.

Artı Gerçek - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır Milletveki Sezgin Tanrıkulu’nun bir televizyon programında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ilişkin söylediklerinin doğru olduğunu belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı, Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu kurucularından Eren Keskin, Türkiye tarihinde buna benzer birçok olayın yaşandığını belirtti.

Tanrıkulu’nun iddialarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da tasdik edildiğini ifade ede Keskin, “Tanrıkulu başta kendi partisi olmak üzere devletin en yüksek makamından tehdit edildi. Oysaki Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmeler bir insanın bu konuda özgürce konuşma hakkını veriyor. Kaldı ki Tanrıkulu’nun bahsettiği dosya AİHM’de tasdik edilmiş ve Türkiye’nin mahkûm edildiği bir dosya” dedi.

RAPOR: CEMİL KIRBAYIR GÖZALTINA ALINMIŞ VE GÖZALTINDA DEVLET GÜÇLERİ TARAFINDAN İŞKENCE EDİLEREK ÖLDÜRÜLMÜŞ

Devlet tarafından işlenen suçların bizzat devletin kendi hazırladığı raporlarda da yer aldığına işaret eden Keskin şöyle konuştu:

“Bugün Tanrıkulu’nun açıkladığı gerçekler nedeniyle onu linç edenlerin devletin kendi raporlarına dönüp bakması gerekiyor. Örneğin Susurluk raporu. Bu devlet Susurluk raporunu kendi içinden bir müfettişe hazırlattı ve bu raporda kendi aleyhine ve bizim bugün söylediğimizde linç edileceğimiz gerçekler açıklandı. Yine AKP döneminde Berfo Kırbayır’a o dönem başbakanlık yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan söz verdi ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Cemil Kırbayır’ın kaybedilmesi ile ilgili büyük bir soruşturma başlattı. Ve sonunda devlet şöyle bir rapor açıkladı; ‘Cemil Kırbayır gözaltına alınmış ve gözaltında devlet güçleri tarafından işkence edilerek öldürülmüş ve cenazesinin de saklandığı kanısına varılmıştır.’”

‘JİTEM ZİHNİYETİ BİR DÖNEM AKP’Yİ KAPATMAK İSTEDİ’

Devletin yer yer bu konularda dikkate değer yaklaşımlar ortaya koyduğunu ancak bugün gelinen noktada inkarcı bir yaklaşım sergilediğini ifade eden Keskin, “Devlet aklı bir dönem geliyor ve mesela daha yumuşak bir yöntem izleyeyim, bu suçları araştırayım diyor, ki AKP’nin tarihinde bunlar var. AKP iktidara gelirken ‘Beyaz Toroslar dönemi bitti, artık kayıplar olmayacak’ diyerek geldi. Bugün dönüştüğü yer ise kendisini kapatmak istediği zihniyet. Çünkü bugün sonuna kadar savundukları JİTEM zihniyeti bir dönem AKP’yi kapatmak istedi. Ona kapatma davası açtı” ifadelerini kullandı.

‘CHP, KIRMIZI ÇİZGİLERİNE SONUNA KADAR SAHİP ÇIKAN BİR DEVLET PARTİSİDİR’

Devletin “kırmızı çizgisinin” başında Kürt sorunu olduğunu ve bu konuda muhalefetin de iktidardan farklı olmadığına dikkat çeken Keskin, şunları kaydetti:

“Bugün gelinen noktada iktidar ve muhalefetin aynı noktada birleştiğini, militarizmi nasıl savunduklarını görüyoruz. Ben CHP’nin Kürt sorununa çözüm politikası bulacağına hiçbir zaman inanmadım hala da inanmıyorum. Çünkü CHP kurucu ideolojinin oluşturduğu ve resmi ideolojinin kırmızı çizgilerine sonuna kadar sahip çıkan bir devlet partisidir. Bakın seçimlerden önce Kemal Kılıçdaroğlu Kürtlerden de oy almak için ‘helalleşme’ dedi. Roboski ile ve tüm devlet suçları ile helalleşeceğini söyledi. Ama kendi partisinin milletvekiline AİHM’de Türkiye’nin tazminata mahkum edildiği bir olay nedeniyle dahi sahip çıkmadı. Bu çok korkunç bir şey.”

‘BİRÇOK SUÇUN TANIĞIYIM’

Bir insan hakları savunucusu olarak TSK’nin işlediği suçlara tanıklık ettiğini ve bu suçları raporlaştırdıklarını söyleyen Keskin, tanıklıklarını şu sözlerle anlattı:

“Ben gözlerimin önünde bir kadın gerillanın yerlerde çırılçıplak sürüklendiğini ve yine kadın gerilla Ekin van’ın vücudunun çırılçıplak sergilendiğini gördüm. Biz insan hakları savunucuları olarak Vedat Aydın’ın öldürülmesinin sonrasında devletin bu suçu nasıl gizlemeye çalıştığının en yakın tanığıyız.

Biz Musa Anter’in nasıl ölüme götürüldüğünü, o sürecin nasıl örüldüğünü çok yakından biliyoruz. Bütün bu suçları kim işledi? Örneğin Dargeçit kayıpları. Aileleri yıllarca onları aradı ve bu insanların gözaltında katledildikten sonra asit kuyularında yakıldıkları ortaya çıktı. O dönemin komutanı Mehmet Tire’nin yardımcısı olan Bilal Batırır adlı uzman çavuş bütün bunları anlatmaya başladı.

‘DEVLET BUGÜN BİZDEN JİTEM’İN İŞLEDİĞİ SUÇLARI AKLAMAMIZI BEKLİYOR’

Biz sonrasında ailelerin gösterdiği yerde yıllarca uğraştıktan sonra toplu mezarları açtırdık ve o toplu mezarlarda gerçekten Dargeçit kayıplarının kemikleri çıktı. Peki ne oldu? Onları asit kuyularında yaktığı söylenen Mehmet Tire gidip Bodrum Gümüşlük'te belediye başkanlığı yaptı. Devlet bugün bizden JİTEM’in işlediği suçları aklamamızı bekliyor.”

‘MUSA ÇİTİL MARDİN’DE GÖREV YAPARKEN ÇOK SAYIDA GÖZALTINDA CİNSEL TACİZ BAŞVURUSU OLDU’

Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu’nda çalıştığı süreçlerde de devlet tarafından birçok suçun işlendiğini ifade eden Keskin, ancak cezalandırılanların suçu işleyenlerin aksine suçu açığa çıkaranlar olduğuna dikkat çekti. Musa Çitil davasının buna örnek olduğuna işaret eden Keskin, “Musa Çitil Mardin’de görev yaparken çok sayıda gözaltında cinsel taciz başvurusu oldu bize. Ardından Musa Çitil ve emrindeki 450 askere dava açıldı. Hatta o dönem bunu haber yapan birçok gazeteciye dava açılmıştı. Sonrasında bu dava Mardin’den taşınıp Kırıkkale Adliyesi’nde görüldü ve hepsi beraat etti. Musa Çitil sonrasında Sur’da yaşanan olaylarda yine komutan olarak karşımıza çıktı ama biz Musa Çitil ve o gün emrindeki askerlerin çok sayıda işkence dosyasından suçlu olduklarını biliyorduk” diye belirtti.

‘BEN KAPIDAN ÇIKTIĞIMDA BAŞIMA NE GELECEK BİLMİYORUM?’

1990’lar devlet aklının bugün hala iktidarda olduğunu ve bu nedenle toplumda bir korku iklimi yaratılmaya çalışıldığını kaydeden Keskin, "Mesela Mehmet Ağar, Tansu Çiller kimin yanında? Buna bakmak gerekiyor. Buna isterseniz derin devlet, ister başka bir şey deyin ama siz o devletle uzlaşmazsanız iktidar olamazsınız. Bir korku politikası ile yönetiliyoruz ve ben de her gün tehdit alan bir insanım. Yani ben kapıdan çıktığımda başıma ne gelecek bilmiyorum? Biz uluslararası sözleşmelerin, iç hukukun bize verdiği hukuk korumasını yaşayamıyoruz. Siz şimdi devletin en üst kademesi tarafından tehdit edilirseniz bugün kimin güvenliğinden söz edebiliriz. İşte Tahir Elçi'ye yapılan da buna örnekti” dedi.(MA)

Öne Çıkanlar