Faruk Bildirici: Bahçeli’nin, Öcalan'a 'PKK’nın kurucu önderi' demesi yanlış değil

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Devlet Bahçeli'nin, PKK lideri Abdullah Öcalan için kullandığı 'PKK'nin kurucu önderi' tanımlamasının doğru olduğunu ve bir gerçeği ifade ettiğini söyledi.

Faruk Bildirici: Bahçeli’nin, Öcalan'a 'PKK’nın kurucu önderi' demesi yanlış değil

Artı Gerçek - Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Munzur Press'n medyanın dili üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. "Çatışmalı süreçlerde medyanın dili nasıl olmalı? Barış gazeteciliği mümkün mü?" sorularına cevap veren Bildirici, medyanın büyük bölümünün egemen ideolojilerden farklı tavır alamadığını söyledi. Gazetecilerin sıfat kullanmaması gerektiğini söyleyen Bildirici, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, PKK lideri Abdullah Öcalan için kullandığı 'PKK'nin kurucu önderi' tanımlamasının doğru olduğunu ve bir gerçeği ifade ettiğini söyledi.

- İçerisinden geçtiğimiz bu süreci kimileri “Barış Süreci” olarak, kimileri ise “Terörsüz Türkiye” olarak tanımlıyor. Kimileri “Terör örgütü elebaşı” diyor, kimileri ise “Kurucu Önder” diye ifade ediyor. Burada medyanın dili ne olmalıdır? Medyanın dili süreçleri nasıl etkiler?

"Bir defa her şeyden önce gerçekten de medyanın kullandığı dil her zaman olduğu gibi barışla ilgili ya da çatışmaların sona erdirilmesiyle ilgili süreçlerde, görüşmelerde, temaslarda da çok önemli. Neden? Çünkü dil bizim aracımız. Dil, düşündüğümüzü ve aktardığımız yazılarımızı, haberlerimizi insanlara sunmamızı sağlayan, onların algılanmasını sağlayan bir araç. Fakat Türkiye’de son dönemde yaşanan sürece, ben süreç demekle yetineyim."

"Baştan bir problem var. Biz bunun daha adını koyamadık. Yani bakın siz mesela “Barış Süreci” diyorsunuz, iktidar “Terörsüz Türkiye” diyor ve süreç sözcüğünü bile kullanmıyor."

'SÜRECİ DOĞDU ADLANDIRMAMIZ GEREKİR”'

"Bazıları “İmralı Süreci” diyor. Bazıları işte PKK’nın silah bırakma süreci vesaire. Herkes kendine göre bir şey söylüyor. Ama şu çok önemli. Bizim gerçekten çatışmalı süreçleri sona erdirmemiz için daha doğrusu barış gazeteciliği yapmamız açısından bakıldığında öncelikle o süreci doğru adlandırmamız gerekir. Ne olduğu konusunda bir anlaşma sağlamamız gerekir. "

"Ama bunun için de elbette öncelikle bu çatışmanın, bu konunun taraflarının da isimlendirme ve süreci ne olduğu konusunda bir ortak bir dil oluşturması önemli. Şu anda gördüğüm kadarıyla iki tarafta maalesef böyle bir dil birliği yok. "

- Uluslararası alanda da bir kafa karışıklığı var. Örneğin YPG ve El Şara ile ilgili. Eskiden farklı tanımlamalar getiriliyordu, şimdi farklı tanımlamalar getiriliyor. Avrupa Birliği, Amerika, Türkiye hepsi bir kafa karşılığı yaşıyorlar ve dil değiştiriyorlar. Bunun nedenlerine ilişkin ne söyleyebilirsiniz?

"Gazeteciliğin evrensel ilkelerini, evrensel yöntemleri kullandığımız zaman zaten bunlar problem olmaktan çıkar."

'GAZETECİLER SIFAT KULLANMAZ'

"Eğer biz değil Colani’ye Suriye’de terörist diyorsak ya da YPG’ye terörist diyorsak, öyle tanımlıyorsa bunun temelini ve nedenlerini açıklamamız gerekir. Biz gazeteciler zaten sıfat kullanmamalıyız. Sıfat kullanmak bize göre değildir. Sıfatı devletleri yönetenler kullanabilir. Politik gruplar kullanabilir. Ama sıfat kullanmak bize göre değildir. Biz onların yaptıkları işleri anlatırız. Ünvanlarını koyarız. Ondan sonrasını zaten eğer doğru ve yeterli bilgi veriyorsak insanlar karar verir."

"Önceden Öcalan’a “terörist başı” deniyordu, “terör örgütü lideri” deniyordu ya da “sözde lider” falan gibi şeyler söyleniyordu. Oysa bu gerçekten bizim işimiz değil. “Terörist” başı demenin ben o zaman da doğru olmadığını düşünüyordum. Şunu söylemem gerekir. Evet, PKK terör yöntemlerini kullanan, terörü silah olarak kullanan, sivil insanları hedef alan terör eylemleri yapan bir örgüt. Ama onu tanımlamak bize düşmez. Bizim işimiz onun ne olduğunu, ne yaptığını anlatmak zaten. “Sözde” sözcüğü zaten yanlış bir sözcük. Sözde dediğinde hani öyle olmadı da öyleymiş gibi davrandığı gibi ifade ortaya çıkıyor. Oysa işte örgütün yöneticilerinden söz ediyoruz."

'DEVLET BAHÇELİ BİR GERÇEĞİ İFADE EDİYOR'

'Şimdi buradan bakınca Devlet Bahçeli’nin bence gerçekten de PKK’nın kurucu önderi demesi yanlış değil. Yani bir gerçeği ifade ediyor. Ama insan şunu sormada edemiyor tabii. Niye daha önce bunu böyle söylemiyordu? Yani orada bir çelişki var. Ben gazeteci olarak bütün siyasilerden şeffaflık beklerim.

'Bugün böyle bir tanım kullandıysan bunu topluma açıklamak durumundasın. Daha önce böyle kullanmıyorduk. Şimdi bunu kullanıyoruz. Çünkü şu anda şunu önemsiyoruz. Yani barışın sağlanması önemsiyoruz diyebilir.'

'GAZETECİLER HABERLERİNDE ‘SAYIN’ DEMEZ'

"Sayın Öcalan gibi bir ifade kullanmak bizim için doğru değil zaten. Yani biz sadece Öcalan’a değil hiç kimse sayın gibi bir şey söylemeyiz. Sayın demeyiz, komutanım demeyiz, sayın bakanım demeyiz. Yani bizim insanlara böyle hitap etmemiz doğru değildir. Haberlerimizde de yazılarımızda da dememeliyiz. Biz kişi kimse ismini, cismini yazarız, unvanını yazarız, haberlerimizi öyle oluştururuz.

- Medyanın ve gazetecilerin barıştan yana tavır alması ne demek? Barış gazeteciliği nedir?

"Her şeyden önce bir çatışma var ise çatışmanın iki tarafını da anlayan, onlarla empati kuran, onun nedenleri üzerinde kafa yoran, nedenlerini izleyicilere ve okurlara aktaran bir çabadır barış gazeteciliği."

"Yoksa sadece bir tarafın görüşlerini aktarmak, onların isteklerini, taleplerini yansıtmak barış gazeteciliği değildir. Dikkat ederseniz daha önce de Türkiye’de bir süreç yaşandı. Kürt medyası da, iktidar medyası da kendi siyasi pozisyonlarına göre sürece yaklaştılar. Ve daha da üzücü olan şey şu, o süreç bittiği zaman gazetecilerin barışla ilgili çabaları da sona erdi."

"Öcalan’a övgüler düzülüyordu. Sonra birdenbire her şey tersine döndü. Şimdi bu doğru değil işte. Bugünlerde yine aynı şey, YPG ile ilgili farklı ifadeler kullanan, farklı yazılar yazan, özellikle iktidar yanlısı medyaya bakıyoruz. Şimdi bambaşka şeyler yazıyorlar. Bir anda değiştiler. İşte bunun olmaması gerekiyor. Gazetecilik tutarlılık işidir."

"Medya maalesef Türkiye’de egemen ideolojilerden farklı tavır alamıyor. Devletin dili neyse o dili kullanıyor ve onunla devam ediyor. Oysa devletin dili her zaman bize gerçekleri, doğruları vermiyor. Yani düşünün ki bugünkü yaşadığımız süreçte ne deniyor? Terörsüz Türkiye. Terörsüz Türkiye’yi hepimiz istiyoruz. İstemeyen var mı? Yani bu ülkenin gençleri ölmesin tabii ki. Hiç kimse ölmesin, terör olmasın. Ama bunu sağlamanın yolu sadece PKK’nın ortadan kalkması değil. PKK’nın ortadan kalkması için onu ortaya çıkaran bataklığın da kurutulması lazım."

"Nedir bu? Kürt sorunuyla ilgili bir takım çözüm modellerinin geliştirmesi gerekir. Ama bugün siyasi iktidar benim de gazeteci olarak bu ülkede barışın sağlanması konusunda en büyük engellerden bir gördüğüm nokta bu."

"Medyanın dili medyanın barış gazeteciliği yapması sürece elbette çok katkıda bulunur. Çünkü biz insanların zihinlerini şekillendiriyoruz. İnsanların karar verme süreçlerini şekillendiriyoruz. O konuda katkıda bulunuyoruz. O nedenle ben bizim kullanacağımız dilin ve bizim yapacağımız barış gazeteciliğinin etkili olacağına inanıyorum".

"Ben mesela bugün geriye döndüğümde Suriye’de yaşananlarla ilgili kendimi de ülkemin gazeteciliğini de hatalı görüyorum. Neden? Çünkü Türkiye Suriye’deki çatışma sürecine, iç savaş sürecine bir şekilde müdahil oldu. Sonuçta ne oldu? Suriye’deki iç savaş süreci çok uzadı. Ve bundan Suriye de Türkiye de büyük zararlar gördü. Oysa bizim o dönemde de Suriye de barışın sağlanması için gerçekten barış gazeteciliğini tedavüle koymamız gerekirdi."

'KEŞKE GOOGLE’UN ALGORİTMALARINA MAHKUM OLMASAK'

- Medyanın politize olmasının altında ekonomik özgürlüklerle ilgili kısım da var. Yani nedenler de var. Yani bir türlü kendimizi yani herhangi bir siyasi parti ya da yerel kuruma, devlete dayanmadan ayakta tutmamız gerekiyor. Medya kuruluşları çeşitli siyasi organların ya da odakların etkisi altına giriyor. Dil de değişiyor böylelikle.

"Sizin de dediğiniz gibi şu çok önemli. Bizim finansmanı doğru yerlerden sağlamamız gerekiyor. İşte bugünlerde Google ambargosunu tartışıyoruz, konuşuyoruz. İşte Gazete Duvar kapandı ve bazı siteler de zor durumdalar, bağımsız eleştiren haber siteleri."

"Keşke Google’un algoritmalarına mahkum olmasak, keşke basın ilan kurulundan gelecek paraya mahkum olmasak."

"Peki, bunun yolu nedir? Ben geçenlerde de yazdım. Okur farkındalığını artırmak. Eğer biz gerçekten okurlarımızdan gelir ve finansman sağlayabilecek noktada olursak en sağlıklısı budur. Ve bizi gerçekten sadece ve sadece okurumuza, sadece ve sadece topluma bağımlı hale getirir. Bütün bağımlılıklarımızdan kurtuluruz. O da bugünlerde zor görüyor ama ama bunun için çaba harcamak çok değerli."

(KAYNAK)