Cumartesi Anneleri'nin mahkemesi ertelendi: Bir mezar istemek bu ülkede nasıl suç olabilir?

Cumartesi Anneleri'nin mahkemesi ertelendi: Bir mezar istemek bu ülkede nasıl suç olabilir?
Cumartesi Anneleri duruşması 12 Temmuz'a ertelendi: Bu davanın adını doğru koymak gerek. Bu bir ceza davası değil, insan hakları davası

Yağmur KAYA


ARTI GERÇEK- Cumartesi Anneleri'nin 700'üncü hafta eylemine yönelik polis müdahalesinde darp gören ve aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişinin "Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçlamasıyla yargılandıkları davanın ilk duruşması 33'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. 

21'inci Asliye Ceza Mahkeme salonunu dar olduğu için duruşma 33 Ağır Cezaya Mahkemesi'nde yapıldı. 46 kişinin yargılandığı davada çok sayıda avukat hazır bulundu. Duruşmaya HDP milletvekili ve CHP milletvekillleri de katıldı. Duruşma kimlik tespitiyle başladı. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, sanık savunmalarına dahi geçmeden sanıklara beraat kararı verilmesini istedi. 

Hakim, Türkdoğan'ın CMK 223/9 sayılı kanun kapsamında derhal beraat talebini reddetti. 

'699 HAFTA BOYUNCA O EYLEMİ YAPTIK'

İddianamenin okunması sonrası gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak savunma yaptı. Maside Ocak, "Boynumda gördüğünüz fotoğraf 26 yıl önce tam da bu tarihlerde gözaltında kaybedilen abim Hasan Ocak’a ait. 699 hafta boyunca Galatasaray Meydanı’ndaydık. Darbe teşebbüsünün hemen ardından da oradaydık. İŞID saldırılarının ardından da oradaydık. Kendi güvenliğimizi kendimiz aldık, alana giren herkesi kendimiz aradık ama sorunsuz şekilde 699 hafta boyunca o eylemi yaptık." ifadelerini kullandı. 

Hasan Ocak'ın kardeşi Ali Ocak yaptığı savunmada, "699 haftadır adalet talebiyle orada buluşuyorduk. Birçok kayıp ve faili meçhul cinayette AHİM devleti eksik soruşturmadan dolayı eksik bulmuştur. Asıl yaralanan, şiddet gören, saatlerce otobüste bekletilen biziz. Beraatimizi talep ediyoruz" dedi.

Hasan Ocak ardından yeniden söz alan Avukat Türkdoğan, Cumartesi Anneleri'nin 701'inci haftanın itibaren aynı içerikli eylem İHD İstanbul Şube Binası önünde devam ettiğini, pandemi sürecinde ise online eylemlerini yapmaya devam ettiklerini söyledi. Formatta hiçbir şey olmadı sadece mekanımız değişti. Adalet arayışlarını sürdürüyorlar. 

'TAM 40 YILDIR AĞABEYİM GÖZALTINDA'

Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi Faruk Eren savunma yaptı.  Eren, "Kayıp yakını nedir, onu anlatmak isterim. Abim Hayrettin Eren, gözaltına alındığına dair görgü tanıkları olmasına rağmen devlet tarafından hiç kabul edilmedi. Tam 40 yıldır abim gözaltında! 'Gözaltı süresi bitsin de hapishaneleri gezelim, bir hapishaneden çıkacaktır mutlaka' dedik. Hiç bir hapishaneden çıkmadı. Abim 40 yıldır kayıp! 40 yıldır kayıp olan abim için her seçim döneminde seçmen kağıdı geldi, yıllarca babam karakola çağrılıp 'Hayri nerde, asker celbi geldi' dendi." şeklinde konuştu.  

Eren, "40 yıl önce alıp, işkence yapıp kaybettikleri abimle birlikte anneme ve babama da işkence yaptılar" dedi. 

'BEN O MEYDANDA BÜYÜDÜM'

Faruk Eren'in ardından savunma yapan sanık Ali Ocak, "Ben o meydanda büyüdüm. Ben Hasan Ocak’ın yeğeni ve bu ülkenin bir vatandaşı olarak her gözaltında kaybın açığa çıkmasını isterim, istiyorum" dedi. 

Duyma engelli olan Ali Ocak, polisin dağılın uyarısını da duymadığını belirtti. Maside Ocak da "O gün yaşlı annelerimizi bile alandan çıkarmamıza izin vermeden yerde sürüklediler" diye ekledi.

'BİZE DİPÇİKLE VURAN POLİSLERİN YARGILANMASI GEREKİYOR'

Cüneyt Yılmaz yaptığı savunmada, yıllardır hak savunuluğu yaptığını ifade etti ve, "26 yıldır alanda olan kayıp yakınlarının mücadelesine destek veren biriyim. Bunun suç olduğunu düşünmüyorum. Polisler kalkanları ile geldi. Bizim burada olmamızı anlamlı bulmuyorum. Ters kelepçe ile küfür edilerek gözaltinda alındım. Bize dipçikle vuran polislerin yargılanmasını istiyorum. Hak aramanın, kayıpları aramanın devam edeceğini düşünüyorum. Bizi engelleyenler, kayıpların sorumlularıdır" dedi. 

Gazeteci Robert Koptaş, "O insanların cezalandırılması değil, ödüllendirilmesi gereken bir mücadele verdiğini düşündüğüm için oradaydım. Düşmanca bir müdahaleye maruz kaldık. Galatasaray Meydanı o insanlar için anaların ak sütü gibi helaldir. Bir grup milletvekili ve hak savunucusuyla birlikte yerde otururken gözaltına alındım. Bazı arkadaşlar yerlerde sürüklendi, ters kelepçe yapıldı, kaba dayak, küfre maruz kaldık. Asıl bunları yapanların yargılanması gerekir. En barışçıl şekilde toplanmak suç değildir" ifadelerini kullandı. 

Deniz Koç ise beyanında, "O eylemde siyaset yoktu, tek dertleri var yakınlarının akıbetini soruyorlar. Ben de o gün oradaydım, neler olduğunu sordum ben de gözaltına alındım ve gayriinsani bir muameleye maruz kaldık. Beklediğim o polislerin yargılanmasıydı" diye konuştu. 

'KAYIP YAKINLARI: GALATASARAY MEYDANI BİR BÜTÜNDÜR'

Sanık beyanlarının ardından Avukat Ahmet Cihan söz aldı. Kayıp yakını da olan avukat Cihan, "Galatasaray Meydanı ve kayıp yakınları bir bütündür. Meydan, kayıp yakınlarının mezar yeri diye adlandırdığı bir mekandır. Gözaltına alınma anının CD'leri var, Besna'nın 'ne yapıyorsunuz babamı arıyorum ben', diye bağırdığı görülüyor. Bağırdığı polisler eylemin 699 hafta sükunetle gerçekleşmesini sağlayan polisler. Kaymakamlığın yasağın da makul bir sebep belirtiliyor. Oysa yasa gereği yasak gerekçesinin belirtilmesi gerekir. Ortada hukuka aykırı keyfi bir yasak kararı var. Galatasaray Meydanı ve kayıp yakınları özdeşleşmiştir. Bu eylem kayıp vakalarının azalmasını sağlamıştır. 2011 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan ile görüştüler. Orada 103 yaşındaki Berfo Ana vardı. Onun Meclis'te yaptığı konuşmanın görüntüleri medyada yayınlandı, sitemi duyuldu. Erdoğan 2018'de cumhurbaşkanı'ydı ve meydan Cumartesi Anneleri'ne kapatıldı.

'ADALET VE HAKİKAT İSTEDİKLERİ İÇİN YARGILANIYORLAR'

Barışçıl bir gösteri kural olarak cezaya tabi kılınamaz. Temel kriter, gösterinin barışçıl olmasıdır. Kolluk müdahalesi veya ceza davası, Kanuna aykırıdır. Barışçıl bir toplantının mekan yasağına konu olması hukuka aykırıdır. Bu salondaki kayıp yakınları, hakikat ve adalet istedikleri için yargılanıyorlar. Eğer o gün müdahale edilmeseydi yakınlarının akibetini soracaklardı" dedi. 

KEREM ALTIPARMAK: BURADA İNSANLIĞA KARŞI BİR SUÇ VAR

Avukat Kerem Altıparmak ise yaptığı beyanında,Cumartesi Anneleri ve İnsanlarının, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı'nın nasıl ihlal edildiğini aktardı. Altıparmak, "Bu davanın adını doğru koymak gerek. Bu bir ceza davası değil, insan hakları davası. Bu yargılama sonunda müvekkillerimizin toplanma hakkının var olup olmadığını anlayacağız. Burada insanlığa karşı bir suç var. Bunun karşısında durmak için ifade nasıl dile getirilebilir? Toplantı ve gösteri yürüyüşü ifadenin özel bir görünümüdür. Bu bir şeyin talebi için değil, bir seri eyleme tepki göstermek içindir.

'BURADA BİLDİRİMSİZ BİR TOPLANTI YOK'

699 kez olay öncesinde, 700. kez de olay günü bildirimde bulunmuştur bu eylemi yapanlar. Burada bildirimsiz bir toplantı yoktur. 700 kez bildirilmiş Türkiye'nin en bildirimli toplantısıdır. Bu davanın idare mahkemesinde süren bir ayağı da var. İdare, o davada kamu güvenliği nedeniyle bunu yasakladığını söylüyor, bildirim olmadığından bahsetmiyor. Celseler boyu insanları buraya getirip 'sen ne yaşadın' demenin anlamı olmadığını düşünüyorum. Savcının elinde eğer delil olsaydı 'bu davayı şu nedenle açtım' derdi. Onun yerine bildirim yapılmadı demiş" diyerek derhal beraat kararı verilmesini talep etti. 

Ara kararını açıklayan hakim, İfade vermeyen sanıkların dinlenmesine, iddianame tebliğ edilemeyen Ercan Süslü ve Hasan Akbaba'nın açık adreslerinin tespit edilmesi için kolluğa yazı yazılmasına karar verdi. İddianame tebliğ edilemeyen Kenan Yıldızerler ve Onur Yanardağ'ın avukatlarının müvekkillerinin adreslerini bildirmelerinin istenmesine hükmedildi. 

Bir sonraki duruşma 12 Temmuz Pazartesi tarihine ertelendi.

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar