Mevsimlik tarım işçileri açlıkla ölüm arasında: Hem salgın hem de kötü koşulların kıskacındalar

Mevsimlik tarım işçileri açlıkla ölüm arasında: Hem salgın hem de kötü koşulların kıskacındalar
Aç kalmamak için küçük yaştaki çocuklarıyla çıktıkları yollarda canından olan mevsimlik tarım işçileri, hem salgın hem de kötü çalışma koşullarıyla mücadele ediyor.

Kimi ekmek parası, kimi de ise okul harçlığı için yollara koyuluyor. Her yıl, bin bir türlü zorluk yaşadıkları tarlalara sezon sonunda ‘bir daha gitmeyeceklerini’ söyleseler de mevsim gelip çatınca umutları yine o tarlalar oluyor.

Aç kalmamak için küçük yaştaki çocuklarıyla çıktıkları yollarda canından olan mevsimlik tarım işçileri bu yıl hem pandemi hem de kötü çalışma koşullarıyla mücadele ediyor. Günde en az 12 saat çalışarak 45 ile 75 TL arasında bir yevmiye alan mevsimlik tarım işçilerin yolculukları bazen tarlalara varmadan da bitiyor. Tıpkı Konya’daki kazada 3’ü çocuk 7 mevsimlik işçinin yaşamını yitirmesi gibi.

13 YAŞINDA TARLADA ÇALIŞMAYA BAŞLADI

Cumhuriyet'ten Mehmet Kızmaz'ın haberine göre uzun yıllardır tarım işçisi olarak çalışan Elfeddin Güzel, 48 yaşında... Ekonomik zorluklardan dolayı okulu 5’inci sınıfta bırakmak zorunda kaldı. Henüz 13 yaşındayken tarlada çalışmaya başladı. Önce işçiydi, sonra çavuş oldu, 15 yıldır ise dayıbaşılık (aracılık) yapıyor. Bu yıl 20 işçi grubuna, toplamda 450’ye yakın işçiye dayıbaşılık yapan Güzel, şu an kayısı tarlalarında çalışıyor. Beş yıl önce tarlada çalışacak işçi bulamadıklarını belirten Güzel, şu an ise işin az, işsizin çok olduğunu aktarıyor. Güzel, "Bir umutla, 10 gün çalışıp dönen var. Aldığı parayı da yol parasına, yanında getirdiği yemeğe veriyor. Şu an yüzlerce işçi, sahtekar mıyım değil miyim bilmeden, beni arayarak iş talep ediyor.  Çünkü insanlar aç aç. Küçük bir iş umudu olunca da yollara çıkıyorlar. İnsanların aç, işsiz olması bu kazalarda etkili. Bizim halimiz basında görüldüğü gibi değil. Bizim halimizi görmüyorlar" diyor.

‘NASIL KORUNABİLİRİZ? PERİŞAN DURUMDAYIZ’

Sendikalaşmanın ve sosyal güvencenin olmadığını vurgulayan Elfeddin Güzel, "Kayısı işi 25 Haziran, fındık 1 Ağustos ve fasulye ile patates işi de 5 Eylül’de başlıyor. Bütün işler 15 Ekim’de bitiyor. Bir işçi grubu aynı işte en fazla 25-30 gün çalışabiliyor. İşçi alın teriyle gece gündüz çalışıyor ama kimi zaman aracı, kimi zaman de çiftçi parayı alıp kaçıyor. Birçok işçinin bu şekilde ortada bırakıldığına şahit oldum. Her şeyden önemlisi, çiftçiler, 5-10 günlük işler için, işçinin de sigortasını ödemiyorlar. Devletin bizler için bir güvence sağlaması lazım. Pandemiye karşı da hiçbir tedbir yok. Sosyal mesafeye uymanın imkanı yok. Mecburen aynı sofrada, kapta yemek yiyor ve aynı çadırda yan yana yatıyoruz. Çadırlar 35-40 metre 15-20 kişi kalıyor. Şu an Coronavirus var. Nasıl korunabiliriz? Çok kötü koşullarda kalıyoruz. Perişan oluyoruz" diye konuşuyor.

‘KOLTUKLARDAN DEĞİL, İŞÇİLERLE YAN YANA GELEREK GÖRÜŞMELİ’

Yaşadıkları sorunların çözülmeyecek derecede zor olmadığını söyleyen Güzel, "Devlet tarla sahibine azda olsa teşvik verip tarla sahibi de üstüne biraz ekleyerek, işçiler için beton olmasa da tuğladan, briketten kulübeler yapılmalı. Çok mağduriyet var. Geçen sene de aynıydı bu sene de aynı, gelecek sene de aynı olur. Bunun çözülmesi için, yetkililer koltuklardan değil, işçiler ve gerçek muhataplarla yan yana gelerek görüşmeler yapmalı. Misal, Tarım Bakanı biz çalışanları ve çiftçileri gerçek anlamda dinlemesi lazım. Sorunlarımızın üzerinde durulmalı" açıklamasında bulundu.

KISIR DÖNGÜNÜN İÇİNDELER

Mevsimlik tarım işçileriyle ilgili çalışmalar yapan Kalkınma Atölyesi’nden Ayşe Özsoy ise Konya’da yaşanan 7 kişinin öldüğü kazaya değinerek, "Bu kaza mevsimlik tarım işçilerin çalışma şartlarını çok yakından ilgilendiren bir kaza. Çalışma ve konaklama şartları onlar hep kötüydü ancak pandemi süreci bu kötü şartları derinleştirdi ve kısmen görünür kıldı. Bu süreçte imkanlar daraldı, ulaşım zorlukları daha da arttı. Birçoğunun içme suyuna ulaşımı zor, elektriği yok. Ancak içinde bulundukları şartlardan dolayı işçiler, ‘Gitmesek açlıktan, gidersek virüsten öleceğiz. Açlıktan ölmektense gitmeyi tercih ediyoruz’ diyor. Mevsimlik tarım işçileri bu kısır döngünün içerisinde. Geride çocuklarını bırakacakları kimseleri olmadığında ya da çok az bir yevmiye aldıkları için ne kadar risk olursa olsun, tarım işçilerin hemen hepsi, çocuklarıyla gitmek zorunda kalıyorlar" dedi.

‘BİRÇOK ŞEY BAŞTAN YAZILMALI, KANUN ÇIKMALI’

Tarım İş Sendikası’ndan Hüseyin Anapali de, 2017’de yayınlanan mevsimlik tarım işçilerin yollarda denetlenmesi, barınma koşulları gibi sorunları ele alan genelgeyi hatırlatarak şu ifadelerde bulundu: "Teoride evet güzel şeyler çizilmiş ama bunun ne kadarını uygulayabiliyoruz? Genelgede belirtilen denetimler demek ki yeterli yapılmıyor ki bu tarz kazlar hala yaşanıyor. Genelge net şekilde uygulanırsa, denetimler artırılırsa yüzde 99 oranında kazaları engeller. Sendikalaşmanın önü kapalı. Çalışanın sigortası bile yok. Temelden, düzensiz gelen bir şey. Bir çok şey silinip baştan yazılması, kanun çıkması lazım."

Öne Çıkanlar