Müzisyenler topluma sesleniyor: Bu toprakların sanata ihtiyacı var
Yağmur KAYA
ARTI GERÇEK - Coronavirus salgını nedeniyle sanat ve eğlence sektörüne getirilen yasaklar özellikle eğlence mekanlarını ekonomik anlamda olumsuz etkiledi.
Mekan sahipleri ve müzisyenler "Alışveriş merkezleri, restoranlar, kafeler açık olduğu halde tüm konserlerin iptal edilmesini ve saat kısıtlamalarının mantığını çözmek gerçekten çok zor" diyor.
Müzisyen Ali Kerrar Akıncı, "Eğer bir kısıtlama getirilecek ise sadece müzik alanına değil, her alanda olmalıdır. Bu yasak yaşam tarzına müdahaledir" diye belirtiyor.
Coronavirus’ten dolayı her gün doktor ya da sağlık emekçilerinin yaşamını yitirmesi, ne kadar zor koşullarda çalıştıklarını sosyal medyadan duyurmaya çalışmaları ülkedeki salgının ne denli şiddetli ve yaygın olduğunu gözler önüne seren en iyi örneklerden biri. Zira hemen hemen her gün bir şehirde doktor ya da sağlık çalışanlarının yaşamını yitirdiğine şahit oluyoruz. Hal böyleyken, Bilim Kurulu’nun yasakları geniş çapta ivedilikle yerine getirilmesi çağrısına kulak tıkayan iktidar, salgınla başa çıkmanın en temel yolu olduğunu düşündüğü bar, kafe, restoranlara gece 12’den sonra müzik yasağı getirmesi ya da açık hava konserlerini iptal ederek cevap veriyor. Coronavirus gerekçesiyle birçok etkinlik iptal edilirken, AKP daha dün İstanbul’da yeni parti üyelerinin katıldığı büyük çapta bir etkinlik düzenlemiş "100 bin üye" etkinliğine yoğun katılım sağlanmıştı.
GÜRSEL YANILMAZ: SORUNA DAİR ÇÖZÜM DEĞİL
Beyoğlu’nda 2012’den bu yana Muaf adında restoran işleten Gürsel Yanılmaz, yasağın ilk olarak sanat ve eğlence mekanlarına getirilmesiyle sorunların arttığını belirterek, müzik ve eğlence sektörünün durma noktasına geldiğini ve getirilen bu yasakla azımsanmayacak kadar insanın etkilendiğini belirtiyor. Bu durumu "Sucusundan müzisyenine kadar etkilendik" diyerek özetliyor Yanılmaz. "Müziğin kapalı olması demek, ‘hayat bitti’ demektir" diyen Yanılmaz, salgında önce de zaten geçinemediklerini ifade ediyor. Yanılmaz, "Müziğin sesini kapatmaktansa işletmeyi kapatın! Soruna dair çözüm değil" diye belirtiyor.
TARIK FUAT AKOVA: DEVLET İŞLETMECİLERE HERHANGİ BİR DESTEKTE BULUNMUYOR
Tarık Fuat Akova, Beyoğlu’nda 2 yıldır Adonis Restoran’ı işletiyor. Mart’ta kapattığı restoranını Haziran da açtığını dile getiren Akova, çalışamadığı bu süre zarfında eşinin emekli maaşıyla geçinebildiklerini ifade ediyor. 12 bin lira kira ödediğini söyleyen Akova, devletin işletmecilere herhangi bir destekle bulunmadığından dolayı kredi başvurusunda bulunduğunu ancak bankaya olan borcunu ödemekte bir kez gecikme yaptığından kredi başvurusunun reddedildiğini aktarıyor. Akova’da Corona salgınına karşı alınan bu tedbirin işveren ve çalışanları etkilediğini dile getiriyor. Bir aylık DJ programı hazırladığını ancak getirilen bu yasaktan kaynaklı programı iptal ettiğini vurgulayan Akova, "Gördüğünüz gibi sadece işletmeci değil müzisyeni, garsonu, temizlikçisi herkes etkileniyor" diye konuşuyor.
ABDÜLKADİR ELÇİOĞLU: BİR ARAYA GELİN
Müzisyen Abdülkadir Elçioğlu, müzisyenlerin eğlence ve müzik sektöründe çalışan insanların sorunlarına dikkat çekmek için sosyal medya hesaplarını kırmızı profil fotoğrafı koymalarını yeterli bulmadığını, müzisyenlere sorunlarını halledebilmeleri için bir araya gelmesi gerektiğini çağrısında bulunuyor. "Hem boya ya da boyama bu duyarsızlıkta kimse umursamaz. Müzisyenleri takip eden müzikseverler de duyarlı olmalı" diye öneride bulunan Elçioğlu, "Şu Corona günleri başladı başlayalı, neredeyse bir yılı tamamlayacağız, kimse yazıp çizen, ‘beyniyle üreten insanlar ne yapıyor’ diye düşünmedi bile. Bir blogum var (bluesperisan.blogspot.com, buradan yazayım da belki birilerine ulaşırız.) Her gün yazı, haber, çizgi yayınlamama rağmen oraya da bir aydır bir şey yayınlamadım" diyor.
‘BÜTÜN SANATLAR BİR ÇİZGİNİN DIŞINA İTİLMİŞ DURUMDA’
Elçioğlu, ‘Karşı kültür’ diye tanımlanan, alternatif müzik yapmak neden zorlaştı ya da zor da mı?" soruma ise şu yanıtı veriyor:
"Karşı Kültür mü dediniz! Ben oldum olası gülerim bu tanıma. Sanki üst kültür var da. İlk önce şiir hayatımızdan çekilip gitti, resim ve heykel zaten önemsenmez. Sanki klasik müzik ciddiye alınıyor da alternatif müzik kusur kaldı. Yaşananın ismini tam olarak ortaya koysak iyi olur. İster "alternatif" isterse "karşı" sıfatını koyun bunun içine rock da girer caz da girer. Opera, bale, klasik müzik, plastik sanatlar, tiyatro her biri artık çizginin dışına itilmiş durumda. Bence bu durum yeni de değil, biz şimdi duvara toslayınca fark ettik. Bu pandemi döneminden çok ama çok önce neredeyse on yıl önce aklıma fena halde şu soru takılmıştı: 'Acaba bu diyarın artık sanata ihtiyacı yok mu?' diye. Hatta öyle bunalmıştım ki... Sorunun cevabının ' yok" olduğuna bile kanaat getirmiştim. Şimdi ise bal gibi biliyorum ki sorunun cevabı; 'var'.
Pandemi döneminin ilk günlerinde bol bol yazdım, çizdim ve ürettim. Bununla da kalmayarak bu üretimleri sosyal medyada paylaştım. Sosyal medyada yeni paylaşma biçimlerini keşfettik ve canlı yayınlar, Zoom bağlantıları yaptık. Geyik mesajları yerine müzisyenler ve sanatçılar sorunlarıyla yüzleşti ve çözüm aradı. Sonrasında her şey gene eskisine döndü ve hiç sorun yokmuş gibi yaptık."
‘DJ OLACAĞIM ETKİNLİKLER YERLA YEKSAN OLDU’
"Bu uzun süreçte canlı müzik ve sanat mekanları kapalı kaldı. Bundan ben de payımı aldım ve iki yıldır her ay iki sefer yaptığım "Görme Biçimleri'ni yapamaz olduk. Bu etkinlik, resim, heykel ve diğer görsel sanatlar üzerine yapıtı baz alarak yapılan bir nevi resim okuma çalışmalarıydı. Açıkçası tam oturtmuş ve keyifli bir hale getirmiştik ama pandemi dönemiyle ara verdik. Bunun yanı sıra uzun zamandır dergi gazetede çizemediğim için sergi açarak yola devam ediyordum. İlk olarak 2017'de edebiyatçı portrelerinden oluşan "Sait Faik'ten Kafka'ya" sergisini hem İstanbul hem de Ankara'da açmıştım. 2019'un sonunda da "Cem Karaca'dan Zappa'ya" isimli yeni sergiye başladım. Bunu geçtiğimiz bahar aylarında Ankara'da devam ettirecektim ama Corona gelince olamadı. Üstelik bu aylarda da kafamdaki yeni sergi projesini hayata geçirecektim. Her biri ileriki bir tarihe kaldı. Ha bu arada canlı müzik yapılan mekânlar açık olmayınca DJ olacağım etkinlikler de yerle yeksan oldu."
‘SANAT BU DİYAR İÇİN GEREKLİ, ANLAMAK, ANLATMAK LAZIM’
"Şimdilerde canlı müzik yapılan mekanlar açıldı ama bu sefer de gece saat 12'den sonra yasak geldi. Bu da hem mekan sahiplerini hem de müzisyenleri zor durumda bıraktı. Coronavirus ciddi bir tehlike ve bununla ilgili önlem alınmasından yanayım ama müzik ya da genel anlamıyla sanat bu virüsü yaymıyor ki. Hem zaten bu sadece pandemi dönemiyle alakalı değil, on yıl öncesinden beri canlı müzik yapılan mekanlara gitmek ateş pahası oldu. Eskisi gibi içecek firmalarından sponsorluk da alınamıyor. Böyle olduğu için yıllardır konserler ve benzeri etkinliklerde kolay yapılamıyor. Şimdi pandemi dönemiyle bir kez daha vur abalının üstüne oldu açıkçası. Sanat camiası değil bizatihi sanat çıkmazda. ‘Buradan nasıl çıkılır’ derseniz cevap gene sanatla olacak. Sanatı bu diyar için gerekli olduğunu anlamamız ve anlatmamız gerekir."
BORA BİÇER: MÜZİK SEKTÖRÜ KENDİ KADERİNE TERK EDİLİYOR
Müzisyen olarak pandemi öncesinde dahi müzik yapmak, sahne almak ve en önemlisi hayatta kalmak zorken şimdi tamamen imkansız hale geldiğini vurgulayan müzisyen Bora Biçer, zaten zar zor ayakta kalan müzik sektörüne son darbeyi de ‘getirilen yerli yersiz yasaklarla’ vurulduğunu ve sektörün kendi kaderine bırakıldığını ifade ediyor.
‘MÜZİK YAPAMAMAK NEFES ALAMAMAK GİBİ BİR ŞEY BENİM İÇİN’
Biçer, "Sadece müzik yaparak hayatını idame ettirmeye çalışan bir müzisyen olarak tüm müzisyen arkadaşlarım gibi bu süreçte çok zorlandığımı söyleyebilirim. İşin maddi tarafını geçiyorum bir de psikolojik bir tarafı var. Müzik yapamamak nefes alamamak gibi bir şey benim için. Boğulmamak için direniyoruz" ifadelerini kullanıyor.
‘DÜNYA DİSTOPYANIN İÇİNDE’
"Bu sürecin daha ne kadar devam edeceği belli değil ve her gün yeni kararlar duyuyoruz" diyen Biçer, şöyle devam ediyor:
"Ne yazık ki müzik sektörü ilk yasaklanan ve bu yasakların en son kalktığı bir sektör. Tüm iş kollarında genel olarak bir dijitalleşme yaşandı. Online toplantılar, eğitimler, alışverişler, konserler… Bu süreç daha da uzayacağa benzer ve bu hızlı değişen dünya ileriki dönemlerde kalıcı dijital çözümler üretmek zorunda kalacak ya da komplo teoricilerinin diliyle bırakılacaklar. Biraz karamsar olacak ama dünya distopyanın eşiğinde."
Biçer, "Dünyada otoriterliğe karşı olup bitenlerden, popüler müziğin eskisinden daha tek tip, daha sığ bir hale geldiğini düşünüyor musunuz?" soruma ise şu yanıtı veriyor: "Popüler müzikteki tek tipleşme popüler müziğin kimyasında var. Suya sabuna dokunmayan sisteme hizmet eden müzikalitesi düşük şarkılar ne yazık ki dünyaya hakim olmaya devam ediyor. Farklı müzikal kaygıları olan bir dünya görüşü olan ve onu müzikle ifade etmeye çalışan müzisyenler yer altından bize seslenmeye devam ediyorlar. Dijital müzik çöplüğünde bu sesleri duymak çok zor tabi..."
‘MANTIĞINI ÇÖZMEK GERÇEKTEN ÇOK ZOR’
"Bu süreçte önlem alınsın, bitecekse bu yasaklar olsun ve bitsin. Ama kendi yağında kavrulmaya çalışan, doğru düzgün düzenli geliri olmayan, sektör çalışanlarını koruyan bir meslek birliği bile olmayan bu insanları hiç düşünmeden alınan kararlar koca bir sektörü bitirme aşamasına geldi. Dip dibe oturulan dolaşılan alışveriş merkezlerinin, restoranların, kafelerin açık olup kapalı ya da açık hava tüm konserlerin iptali saat kısıtlamalarının mantığını çözmek gerçekten çok zor. Tabiri caizse ekmeğimize bir müdahale söz konusu. Müzik sektörü sadece müzisyenlerden oluşmuyor. Işıkçısından menajerine, organizatöründen işletmecisine… Koskoca bir sektörden bahsediyoruz. Sosyal medyada az da olsa bir farkındalık yaratmak bizi aylardır görmezden gelen ana medyada belki sesimizi duyururuz amacıyla bunu protestoya katıldım."
ALİ KERRAR AKINCI: MÜZİKTEN YOKSUN OLMAK DUYGUSAL ANLAMDA AÇ KALMAK DEMEKTİR
Müzisyen ve metalürji yüksek mühendisi Ali Kerrar Akıncı, virüsten kaynaklı insanların kapalı alanlarda gitmek istememesini doğal olduğunu ancak devlet tarafından ilk yasağın sanat alanına getirilmiş olmasını mantığa pek sığdıramadığını dile getiriyor. Akıncı, "Mekanların ve müzisyenlerin para kazanamamasına neden oluyor. Aynı zamanda kısıtlı bir dinleyici kitlesi karşısında sahne alan müzisyenlerin motivasyonu da düşürüyor. Onlar da sonuçta bir yandan işlerini yaparken, bir yandan da sağlıkları adına endişe ederek insanları mutlu etmeye çabalıyorlar. Müzik ruhun gıdasıyken, müzikten yoksun kalmak duygusal anlamda aç kalmamız demektir ve bu açlıkta bizleri daha fazla eksik hissettiriyor" diyor.
‘İNSANLARIN TÜM SANAT DALLARINA İHTİYACI VAR’
Müziğin kısıtlanmasına şiddetle karşı olduğunu insanların bu zorlu süreçte en başta müziğe ve tüm sanat dallarına ihtiyacı olduğunu vurgulayan Akıncı, "Kurallara dikkat edildiği sürece müziğin yasaklanmasına gerek kalmayacağını düşünüyorum. Eğer bir kısıtlama getirilecek ise sadece müzik alanına değil, her alanda olmalıdır. Bu yasak yaşam tarzına müdahaledir" diye vurguluyor.