ÖHD’den tüm şubelerinde ortak açıklama: Öcalan'a yönelik tecride son verin

ÖHD, Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecride dikkat çekmek amacıyla tüm şubelerinde eş zamanlı ortak açıklama gerçekleştirdi. Avukatlar, 30. ayını dolduran tecrit ve haber almama durumuna derhal son verilmesini istedi.

Seda TAŞKIN


ANKARA - Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecride dikkat çekmek için tüm şubelerinde eş zamanlı ortak basın açıklaması gerçekleştirdi. ÖHD Ankara Şubesinde yapılan basın açıklamasına Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇGD), İnsan Hakları Derneği (İHD) de destek verdi.

Açıklamanın yapılacağı salona “Tecrit İnsanlık Suçudur!, Tecride son verin” afişi asıldı.

Ortak basın açıklamasını ÖHD Eş Genel Bakanı Ekin Yeter okudu. Yeter, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Adalet Bakanlığı’na bağlı bir F tipi hapishanesinde tutulmakta olan Abdullah Öcalan, Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’tan otuz aydır hiçbir şekilde haber alınamadığına dikkat çekti. 7 Ağustos 2019 tarihinden bu yana tüm girişim ve başvurulara rağmen hiçbir avukatın İmralı Cezaevine gidemediği belirten Yeter, şu ifadeleri kullandı:

‘TÜRKİYE KAMUOYU YETİRİNCE SES ÇIKARMAMAKTADIR’

“Avukatları, bu hapishanede tutulan mahpuslara taraf oldukları davalarda hukuki yardım sunamadıkları gibi, müvekkilleri ile telefon ya da mektuplaşma da dahil olmak üzere hiçbir şekilde haberleşemediklerinden, müvekkillerinin sağlık durumları hakkında da bir bilgiye sahip değillerdir. İmralı Cezaevinde tutulan mahpuslar Kürt olmaları ve politik kimlikleri nedeniyle bu denli insanlık dışı ve toplum vicdanı ile örtüşmeyen bir tecrit uygulamasına maruz kalmakta ve eşi benzeri olmayan bu hukuksuzluğa karşı özellikle Türkiye kamuoyunda yeterince ses çıkarılmamakta, bu durum adeta görmezden gelinmektedir.”

‘KARAR YERİNE GETİRİLMİYOR’

“Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin bir organı olan İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), İmralı Cezaeviyle ilgili daha önce hazırlayıp kamuoyu ile paylaştığı raporlarda hukuksuzları tespit etmiş ve bunların giderilmesi için Türkiye’ye tavsiyelerde ve uyarılarda bulunmuştur” diyen Yeter, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Ne yazık ki Türkiye; bu tavsiyeleri yerine getirmek bir yana, İmralı’daki tecrit sistemini adeta meydan okurcasına daha da derinleştirmiş ve İmralı Hapishanesini erişilemez, haber alınamaz bir mekan haline getirmiştir. Sn. Öcalan ve diğer üç mahpusun avukatlarının tedbir talepli başvurusu üzerine Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi 2022 yılının Eylül ayında tedbir talebini kabul ederek, başvurucuların derhal kendi istedikleri avukatlarla, herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmadan görüşmelerinin önünün açılmasına hükmetmiş; fakat Türkiye bu kararın da gereğini yerine getirmemiştir. Ocak 2023’te avukatların İnsan Hakları Komitesine yaptıkları haber alamama durumunun devam ettiğine dair bilgilendirmeden sonra Komite, tedbir kararını Türkiye’ye tekrar hatırlatmış olmasına rağmen maalesef Türkiye bu kararın gereğini yerine getirmekten kaçınmıştır.”

10.06.2022 tarihinde avukat görüşmesinin gerçekleşmesi talebiyle 29 baroya bağlı 775 avukatın yetki belgesi ile Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’ na başvuruda bulunduğunu belirten Yeter, yapılan başvuruya ise halen bir dönüş yapılmadığını söyledi.

Yeter, şu ifadeleri kullandı:

'22 ÜLKEDEN 350 AVUKAT BAŞVURU YAPTI’

“Yine Avrupa ülkeleri başta olmak üzere 22 ülkeden 350 avukat 14.09.2022 tarihinde, Ortadoğu’ nun farklı ülkelerinden 756 avukat ise 19.09.2022 tarihinde Adalet Bakanlığı’ na başvuru yaparak İmralı Ada Hapishanesi’ nde avukat görüşü gerçekleştirme talebini sunmuştur. Yapılan bu başvurulara da herhangi bir yanıt gelişmemiştir.

Bütün bu tablo şunu açıkça göstermektedir ki, İmralı’da hukuk kabul edilemez bir şekilde rafa kaldırılmıştır. İmralı’da yasalar değil politik tercihler ve kararlar yürürlüktedir. Sn. Öcalan ve İmralı’daki diğer üç mahpus, tecrit sistemi içerisinde kaybettirilmeye, unutturulmaya çalışılmaktadır. Oysa biliyoruz ki, bütün bu hukuksuzluklara rağmen Sn. Öcalan İmralı’ya getirildiği günden beri gerek İmralı’daki yargılamalarda olsun gerekse de daha sonraki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki başvurularına sunduğu savunmalarında olsun, Türkiye’nin en yapısal meselesi olan Kürt meselesinin çözümü için her zaman yapıcı davranmış ve samimi bir şekilde çaba sarf etmiştir.”

Devletin çeşitli zamanlarda ve çeşitli şekillerde kendisiyle bu meselinin çözümü için masaya oturduğunu ve diyalog geliştirdiğini söyleyen Yeter, “Sn. Öcalan’ın çağrılarıyla ateşkes süreçleri yaşanmış, barış grupları Türkiye’ye gelmiştir” dedi. Yeter, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bugün gelinen noktada ise ne yazık ki İmralı’daki tecrit her anlamıyla tüm Türkiye’ye yayılmış, Kürt meselesinin çözümünde diyalog ve barış politikalarının yerini ‘güvenlikçi’ politikalar almış ve ekonomi başta olmak üzere Türkiye her alanda daha yakıcı ve karanlık bir döneme girmiştir. Tüm bu sebeplerle, hukuk dışı olduğu kadar etik dışı da olan ve 25.09.2023 tarihi itibariyle 30. Ayını dolduran tecrit ve haber alamama durumuna derhal son verilmelidir.

‘TÜM HUKUKÇULARI SES ÇIKARMAYA ÇAĞIRIYORUZ’

Yeter, demokrasi, özgürlük ve adalet mücadelesi veren hukukçular olarak Türkiye’yi, B.M. İnsan Hakları Komitesi ve CPT gibi tarafı olduğu uluslararası hukuk kurumlarının kararlarının gereğini yerine getirmeye ve bir hukuk devleti olarak kendi Anayasasına ve ilgili kanunlarına uyarak İmralı tecrit sistemine son vermeye çağırıyoruz. Başta barolar ve hukuk örgütleri olmak üzere tüm hukukçuları ve demokratik kamuoyunu bu kabul edilemez tecrit politikasına karşı ses çıkarmaya davet ediyoruz.”

Öne Çıkanlar