'Teammüden cinayet işleniyor'
HABER MERKEZİ - Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın işlerine dönebilmek için başlattıkları açlık grevlerinin 136. günü. Semih Özakça’nın eşi Esra Özakça da 61. gündür eylemde. Esra Özakça, "Endişeliyiz. Elimizden gelenin fazlasını yapmalıyız. Pazar günü herkesi Güven Park’a bekliyoruz" diyor.
Cumhuriyet'te yeralan habere göre, insan hakları savunucuları da Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumu kritik aşamaya gelmişken, hükümet ve devlet yetkilisi hiçbir muhatap bulamadıklarını söylüyor.
RAŞİT TÜKEL: KALICI HASAR OLABİLİR
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ise TTB olarak Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlık durumlarını değerlendirmek için cezaevinde ziyaret etme taleplerinin Adalet Bakanlığı’nca reddedildiğini söyledi. "Uzamış açlıkla ilgili pek çok risk var" diyen Tükel, risklerden birinin de Wernicke- Korsakoff hastalığı olduğuna dikkat çekti. Uzamış açlığın, tüm sistemleri ve organları etkilediğini anlatan Tükel, "Ağır enfeksiyonlara, kalıcı bozukluklara, organ yetmezliklerine ve ölüme yol açabilmektedir. Uzamış açlıkta ölüme neden olan başlıca sorunlar, enfeksiyonlar, sıvı elektrolit dengesizlikleri, kalp ritim bozuklukları, Wernicke ensefolapatisi, çoklu organ yetmezlikleridir" dedi. Cezaevinin açlık grevinin beden üzerindeki olumsuz etkilerini artırdığını vurgulayarak, "Sürekli yatıyor olmak bile yattıkları yatak uygun olmadığında sırtlarında ciddi yaralara ve buna bağlı enfeksiyonlara neden olabiliyor. Bu nedenle sağlık açısından ilk yapılması gereken tahliye edilmeleri olmalı. İkincisi de görevlerine iade edilmeleri. Hâlâ geç değil."
GENÇAY GÜRSOY: TEAMMÜDEN CİNAYET İŞLENİYOR
TTB eski başkanlarından Prof. Dr. Gençay Gürsoy da Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumlarına ilişkin elde güvenilir bilgi olmadığını vurguladı. "Nörolojik muayene yapılmadan kaybedilen bedensel fonksiyonların boyutlarını saptamak mümkün değil" diyen Gürsoy, şöyle konuştu: "Geçmiş dönemlerde, Çapa’daki İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden, açlık grevleri döneminde kritik aşamadaki grevcileri muayene etme imkânlarını buluyorduk. Siyasi otorite o esnekliği gösteriyordu. Bugün bu anlayış yok. Burada özel tutum var. İki insan dünyanın gözü önünde adım adım ölüme gidiyor ve buna bu iktidar tüm soğukkanlılığı ile kılını kımıldatmadan seyrediyor." Suçu kanıtlanmamış insanların göz göre göre devletin denetimi altında ölüme gönderilmesinin taammüden cinayet işlemek olduğunu belirten Gürsoy, "Siyasi otorite, bu meselenin karşılıklı tavizlerle çözülmesine zemin hazırlayabilecek bir görüşme imkânı sağlamalı. Bu çocuklara, ‘açlık grevini sonlandırın’ demek de insani bir şey tabii ama öte taraftan seçimlerine saygı duymak zorundayız. Belli sürede ne kadar B1 vitamini verirseniz verin nörolojik bozuklukların önüne geçemezsiniz. Nuriye ve Semih’in kritik aşamaya girdiklerini düşünüyorum. Bugün bile sonlandırsalar kalıcı bozukluklar maalesef bu çocukları bekliyor."
AKIN BİRDAL: MUHATAP BULAMADIK
İHD önceki genel başkanlarından, eski milletvekili Akın Birdal, Türkiye’de daha önceki açlık grevlerinde hükümetle iletişim kanalının açık olduğunu söyleyerek "Devletin her koşulda yaşam hakkından sorumlu olmasından kaynaklı bir muhatap buluyorduk. Sivil toplum kuruluşları, insan hakları dernekleri Türkiye’nin vicdanını harekete geçirmeye çalışıyordu. Nuriye ve Semih için de birçok girişimde bulunduk. 14 kişilik heyet oluşturduk. Bakanlıklara başvurduk. Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarına ulaşmaya çalıştık. Muhatap bulamadık. Kabine değişikliği oldu. Bizler yine muhatap arayacağız" dedi. Yaşanacak kötü bir sondan, başta iktidarın sorumlu olacağının altını çizen Birdal, "Hepimiz onları yaşatamadığımız için sorumlu olacağız. Ölüme seyirci kalınamaz. Arkadaşlarımız sadece haklarının geri verilmesini, işlerine geri dönebilmeyi istediler. Onları ölüm kıyısından çekmeliyiz" diye konuştu.