'Ortak Geleceği İnşa Etmek' paneli: Süreç bin yıllık stratejik bir ortaklık temelinde ilerliyor
'Ortak Geleceği İnşa Etmek: Onurlu Barış ve Demokratik Toplum Paneli'nde konuşan İmralı Heyeti üyesi Özgür Faik Erol, Öcalan’ın, Kürt-Türk ilişkilerini bin yıllık stratejik bir ortaklık olarak gördüğünü ve sürecin bu temelde ilerlediğini vurguladı.

Artı Gerçek - Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi, “Ortak Geleceği İnşa Etmek: Onurlu Barış ve Demokratik Toplum Paneli” düzenledi. Mülkiyeliler Birliği’nin konferans salonunda düzenlenen panel iki oturumla gerçekleşti.
Avukat Berfin Babaoğlu’nun moderatörlüğünü üstlendiği panelin ilk oturumu, 30 yıllık siyasi tutukluluğun ardından tahliye edilen Murat Arslan'ın “Ulus Devlet Hukuku ve Kürtler” üzerine konuşmasıyla başlarken, Barış Akademisyeni Yasemin Özgün, “Toplumsal Barışı İnşa Etmek” başlığıyla değerlendirmelerde bulundu. İmralı Heyeti üyesi Avukat Özgür Faik Erol ise “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı Üzerine” konuştu.
Panelin ikinci oturumunda ise “Dünya Barış Deneyimleri”ne dair değerlendirmelerde bulunan Demos Araştırma Kolektifi Üyesi Ebru Tutkal ile “Halkların Barış Umudu: Rojava” başlığıyla Rojava devriminin tarihsel ve sosyolojik gelişimini anlatan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili Serhat Eren yer aldı.
Panele, hukukçu, siyasetçi ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı.
Açılış konuşmasını ÖHD Ankara Şubesi Eşbaşkanı Avukat Çiğdem Kozan yaptı. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması için çalışmalarında devam ettiklerini ifade eden Çiğdem Kozan, “Öcalan barış umudumuzu tekrar filizlendirdi. Biz de bugün onurlu barışı ve birlikte yaşamı konuşmak istiyoruz” dedi.
UMUT HAKKI VURGUSU
Sonrasında söz alan moderatör Berfin Babaoğlu, Öcalan üzerindeki avukat görüş yasaklarına vurgu yaparak, “Barışın kalıcılaştırılması için tecrit politikalarının derhal sona erdirmesi, Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabilecek koşulların yaratılması gerektiği açıktır. Bu doğrultuda hukukun evrensel ilkeleriyle AİHM’in Sayın Öcalan hakkında verdiği ve 10 yılı aşkındır bir süredir uygulanmayan Umut Hakkı kararının gereği ivedilikle yerine getirilmelidir” sözlerini kullandı.
ULUS DEVLET VE KÜRTLER
Daha sonra konuşmacılar sırasıyla söz aldı. İlk olarak konuşan Murat Arslan, Kürt sorununun ulus devlet hukukuyla ilişkisini tarihsel ve sosyolojik bir perspektiften değerlendirdi. “Burada hepimiz ulus devlet hukukuyla ilişkisi ve çelişkisi olan insanlarız. Bu ilişki özne ve nesne ilişkisi olduğundan dolayı bu ilişkiyi anlamak deneyimsel bir şeydir,” diyen Arslan, Kürtlerin bu deneyimin bir parçası olduğunu belirtti.
ŞARK SORUNU VE ÇIBAN
Arslan, ulus devlet hukukunun Kürtler üzerindeki etkilerini değerlendirerek, bu sistemin Kürtleri “şark sorunu” bağlamında “çıban” olarak gördüğünü ve yok etmeye yönelik politikalar uyguladığını belirtti. Arslan, bu politikaların asimilasyon ve soykırım olarak tanımlandığını ifade etti.
Ayrıca, şark sorununun bölgede iç savaşlara yol açtığını ve ulus devlet hukukunun iddianamelerinde bir tarih yer alsa da bu hukukta insani değerlerin izine rastlanmadığını vurguladı. Arslan, “Ulus devletin karşımıza çıktığı her yerde demokrasiye, tarihe, sosyolojiye ait bir birey göremiyoruz. İnsanı göremiyoruz. Bunu yok ediyor” diyerek, bu sistemin insani değerleri ortadan kaldırdığını dile getirdi.
DİYARBAKIR CEZAEVİ
Kürtlerin ulus devlet hukukuyla ilk kapsamlı karşılaşmasının Diyarbakır Cezaevi’nde yaşandığını belirten Arslan, “Kürtler, ulus devlet hukukuna karşı ilk kez ideoloji, strateji belirlemişlerdi ve buna karşılık verilen karşılık Diyarbakır zindanı oldu. 18 Mayıs 1982’de Ferhat Kurtaylar kendilerini feda ettiler. 21 Mart 1982’de Mazlum Doğan’ın fedai eylemi. 14 Temmuz 1982’de Dörtlerin büyük ölüm orucu direnişi var. Bu eylemlerin sonucunda ulus devleti hukuku Kürtlerle tartışır. Arkadaşlarımız insanca yaşama ve kendini savunma hakkını talep etmişlerdir” dedi. Arslan, bu taleplerin anlaşılması halinde 45 yıl önce ortak bir geleceğin mümkün olabileceğini vurguladı.
İMRALI SÜRECİ: YENİ BİR PARADİGMA
Arslan, ikinci karşılaşmanın İmralı Cezaevi’nde Abdullah Öcalan ile başladığını belirterek, “25 yıldır çeşitli görüşme süreçleri oluyor. Kapsamlı boyutlarda üçüncüsünü yaşadığımız bir süreçteyiz. Kürtler başka bir paradigmayla ulus devlet ile yeniden karşılaştı. İlk karşılaşmada ulus devlet hukukunun inkar ve tekçilikten başka bir şey düşünmemesinden kaynaklı tepki olarak ayrı devlet talebi vardı. Fakat ikinci karşılaşmada ayrı bir devlet değil de devlet+demokrasi formülünü koydu. Bu anlaşılırsa ortak geleceğin sağlanmasında büyük bir adım atılmış olur” dedi.
HAKİKAT ETİĞİ VE BARIŞ
Arslan, Badiou’nun “Hakikat etiğini olaylara sadık olmak” olarak tanımladığını hatırlatarak, “Coğrafyamızda hakikat olan halkların ilişkisidir. Bu etiğe sadık kalırsak yapılamaz denilenler gerçekleşecek. Barış ve demokratik toplum bir hakikat etiğidir” dedi. Platon’un “Başlangıç tanrısal bir şeydir ve insanlar arasında sağlam kurulduğunda her şeyi kurtarır” sözünü aktaran Arslan, “Eğer ki bu süreç heba edilmezse, bir çok şey kurtarılır” diyerek barış ve demokratik toplumun ortak geleceği inşa etme potansiyeline işaret etti.
‘BARIŞ UZUN SOLUKLU BİR MÜCADELE’
Ardından konuşan Yasemin Özgül, barış tartışmalarının uzun süredir toplumun tüm kesimlerinin gündeminde olduğuna dikkat çekerek, “Bu topraklarda ne zaman barış gündeme gelse ‘sahici bir barışın’ eksikliğini yaşıyoruz. Bugün ise barışı çok başka koşullarda konuşuyoruz. Barış uzun soluklu bir mücadele. Barışın toplumsallaşması, halkın geniş kesimlerinin katılımını sağlayan demokratik bir süreçtir. Barış sınıfsal, mezhepsel ve diğer tüm farklılıklarla kesişimsel bir süreç. Bir tartışmayı başlatmak için eşi yurttaşlık meselesini nasıl çözeceğinizi tartışmaya açmak gerekir. Şu anda böyle bir çaba yok. Ancak bir yandan da bu şekilde konuşabiliyoruz, olanaklarımız tartışabiliyoruz. Dolayısıyla hala yolumuz çok uzun. Sevgili Sırrı Süreyya Önder, ‘Barışın yolu çok uzun’ demişti. Yüreğimiz ağzımızda devam ediyoruz. Biliyoruz ki barış süreçlerinden geri dönüldüğünde hiç bir şey eskisi gibi olmuyor” diye konuştu.
‘SÜREÇ BİN YILLIK STRATEJİK ORTAKLIK TEMELİNDE YÜRÜYOR’
Oturumun son konuşmacısı olan Özgür Faik Erol, Öcalan’ın selamlarıyla başladığı konuşmasında, Öcalan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’deki açıklamasını “tarihi bir çıkış” olarak nitelediğini ve buna geliştirdiği yanıtın süreci “ete kemiğe büründürdüğünü” belirtti. Erol, Öcalan’ın Kürt-Türk ilişkilerini bin yıllık stratejik bir ortaklık olarak gördüğünü ve sürecin bu temelde ilerlediğini vurguladı. Erol, Öcalan’ın değerlendirmelerinde Ortadoğu’daki çözülen statükoya dikkat çektiğini ve “demokratik toplum ve barış” çağrısının halklar lehine bir strateji sunduğunu aktardı. Yasal zemin oluşturulmasının ve Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesinin atılması gereken en temel adımlardan biri olduğuna dikkat çeken Erol; son olarak, “Kutuplaşmayı azaltacak bir dil ve demokratik adımlar, hepimizin kazanmasını sağlar” dedi.
KOLOMBİYA ÖRNEĞİ
İkinci oturumda, Demos Araştırma Kolektifi Üyesi Ebru Tutkal, Kolombiya Hükümeti ile FARC-EP arasındaki barış sürecini değerlendirerek, “1950’lerde Kolombiya’da liberaller ve muhafazakârlar arasındaki çatışma, 1964’te kırsalı korumayı hedefleyen FARC’ın kurulmasıyla derinleşti. 1992-2002 arasındaki başarısız barış görüşmelerinin ardından şiddet arttı. 2010’da başkan seçilen Santos, FARC ile tutarlı ilişkiler kurdu. 2016’da çift taraflı ateşkesle sonuçlanan görüşmeler sonrası FARC, siyasete katılarak parlamentoda 10 sandalye kazandı. Kolombiya, sosyalist bir iktidarla geçmişe kıyasla daha iyi bir noktada” dedi.
‘KÜRTLER 100 YILDIR VAR OLMA MÜCADELESİ VERİYOR’
Son olarak konuşan DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren ise Ortadoğu’nun Roma, Osmanlı ve İngiltere işgalleriyle doğa talanı ve eşitsizliklere sahne olduğunu ve bu eşitsizliklerin Fransız Devrimi’ni tetiklediğini belirtti. Eren, “Fransız Devrimi ulus devletleri doğurdu, ancak bu devletler etnik ve mezhepsel çatışmalara yol açtı. Sykes-Picot Anlaşması’yla Kürdistan dört parçaya bölündü. Osmanlı’nın dağılmasıyla oluşan ulus devletler, Kürtlerin kimlik, dil ve tarihini yok saydı. Kürtler, 100 yıldır var olma mücadelesi veriyor” dedi. Eren, Arap Baharı’nın Suriye’deki iç savaşı tetiklediğini, bu süreçte Kürtlerin tutumunun tartışıldığını ifade ederek, “Abdullah Öcalan, Türkiye’nin sosyolojik, siyasal ve ekonomik yapısını analiz ederek Rojava Devrimi’nin önünü açan stratejik kararlar aldı” diye ekledi. (MA)