Referandum İzlenimleri: Bismil-Batman manzaraları

‘Evet denirse demokratik-LEŞ-me azalacak!' ‘Bölge'nin birbirinden şöhretli yerleşimleri de vardı. Ancak ‘Bölge'deki şöhret dünyanın kadersiz...

Referandum İzlenimleri: Bismil-Batman manzaraları

‘Evet denirse demokratik-LEŞ-me azalacak!'

‘Bölge'nin birbirinden şöhretli yerleşimleri de vardı. Ancak ‘Bölge'deki şöhret dünyanın kadersiz coğrafyalarında görülebilen örneklerdi. Katliamlar, isyanlar, faili meçhuller, baskınlar, karşı-katliamlar, bombalamalar, tuzaklamalar, uzaktan kumandalı havaya uçurmalar gibi insanların hayatlarına acılar ikram ediyordu.

Nazım ALPMAN

Güneydoğu Anadolu Bölgesi 1980'lerdeki OHAL hallerinden sonra kısaca "Bölge" oldu. Bölge hem coğrafi olarak, hem etnisite olarak, hem yaşanan olağanüstülükleri en kestirme yoldan ifade gücüne sahipti.

‘Bölge'nin birbirinden şöhretli yerleşimleri de vardı. Ancak ‘Bölge'deki şöhret dünyanın kadersiz coğrafyalarında görülebilen örneklerdi.

Katliamlar, isyanlar, faili meçhuller, baskınlar, karşı-katliamlar, bombalamalar, tuzaklamalar, uzaktan kumandalı havaya uçurmalar gibi insanların hayatlarına acılar ikram ediyordu.

Diyarbakır-Batman arasında yer alan Bismil de böylesi "şöhretli" bir Bölge yerleşimiydi. Benim hiç unutmadığım olanı ise 2011 yılının Nisan ayında katledilen 20 yaşındaki Bismilli Halil İbrahim Oruç idi.

2011 Genel Seçimleri için Demokratik Toplum Partisi DTP'nin adayları Yüksek Seçim Kurulu'nca veto edilmişlerdi. Gerekçe ise yürürlükten kalkmış kanunlara göre uygulanmıştı. Sonradan YSK bu kararından döndü.

Ama Halil İbrahim Oruç'un canını aldıktan sonra…

YKS'nın o kararı sırasında ben de Bölge'deydim… İsyan ruhu doruklardaydı. Yediden yetmişe insanlar "Biz Kürtleri Meclis'e istemiyorlar, biz girmek için niye uğraşıyoruz ki" diye isyan ediyorlardı.

O sırada Bismil'de Halil İbrahim Oruç protesto gösterileri sırasında polis kurşunuyla vurulup öldürüldü. Bitmedi, Oruç'un cansız bedeni sivil polisler tarafından tekmelendi. İsyan dalgası daha da büyüme eğilimine girmişti ki, YSK o gün yeni kararını açıkladı: "DTP adayları seçime girebilir!"

Kürtler ancak kurban verdikten sonra kazanılmış demokratik haklarına kavuşabiliyorlardı.

Referandum İzlenimleri: Bismil-Batman manzaraları - Resim : 1

***

O tarihten altı yıl sonra Bismil'e girerken aklımda bu sahneler vardı.

Refik Tekin'in önerisiyle otomobilimizi ilk uygun yere çekip kaldırım üzerinden ve fazla dikkat çekmeden yürüyoruz. Esnafın halini hatırını sormak için, küçük alış verişlere girişiyoruz. Paranın üzerini alırken ben de konuya giriyorum:

-Ee nasılsınız, iyi misiniz?

-Neden sordun abi?

Her şeyden, herkesten kuşkulanıyorlar. Çünkü bu bölgede hayat hiçbir zaman normal olamadı ki, hep olağanüstü!

Sonunda iki laf edebileceğimiz bir kahveye giriyoruz. Kahve sanki daha korunaklı bölge… İnsanlar birbirlerini tanıyorlar. Refik ile masalardan birine oturuyoruz. Dertler, çileler ağzı yırtılmış çuvaldan dökülürcesine sökün ediyor. Hep birlikte konuşuyorlar:

-Biz bunca zulümden sonra nasıl "evet" diyeceğiz ki?

-Sur, Nusaybin, Cizre, Şırnak, Yüksekova… Yıkıp geçtiler.

Sivil halk ve güvenlik kuvvetleri arasındaki silahlı ilişki söz konusu olunca ilk kıyaslama Orta Doğunun merkezinden geliyor:

-İsrailliler bir Filistinliyi öldürünce bırakıyorlar, gömsünler diye… Ama bizim TC bırakmıyor. Panzerin arkasına bağlayıp, sürüklüyor.

Sonra bizim bilgi dağarcığımızın ötesine geçiliyor. Dini konularda bilgili beş vakit namazında olduğunu sonradan öğreneceğim Mehmet Ali Şimşek çok eskilere gidiyor:

-Şeytan da namaz kıldı hem de sahabelerin önünde… Ama Allah onu şeytan yaptı!..

Bu köklü benzetme, din referanslı parti ve liderinin icraatlarına karşı duyulan hoşnutsuzluğun boyutları hakkında yeterli fikri veriyor olmalı.

Gençler isim vermeden konuşmayı yeğliyorlar. Ama Mehmet Ali Şimşek 60 yaşını geçmiş olmanın rahatlığı içinde kendini alabildiğine özgür hissediyor.

Hiçbir şeyden korkmadığını tek istisna ile açıklıyor:

-Bir Allah'tan korkarım! O kadar…

-Peki 16 Nisan 2017 Referandumu için ne diyorsun?

-Bizim oyumuz bellidir. Bizi devamlı hayvan yerine koydular. Artık uyandık. Hiçbir şeyle kandıramaz.

-Sonuç ne olur?

-Eğer bir oyun yapmazsa, bizden "hava" alır!

Referandum İzlenimleri: Bismil-Batman manzaraları - Resim : 2

***

O sırada yanımıza 23 yaşında olduğunu öğrendiğimiz bir genç geliyor. İsmimi yazmazsan konuşayım diyerek sözlerine başlıyor:

-Biz bu bölgede yaşayanların tamamı "Hayır" diyeceğiz.

-Neden?

-Nedeni var mı? Hayatı bize zindan ettiler. Bizimki yaşamak mı? Bak ismimi bile veremiyorum. Oysa suç olan bir şey yapmıyorum. İki seçenek var. Ben hayır diyorum. Ama bunun bile bedelini ödetiyorlar bize…

Bismil'in şöhretine ilişkin yeni bilgiler veriyorlar:

-Geçenlerde 12 yaşında bir çocuğu vurdular. Haberlerde üst düzey PKK yöneticisi ölü ele geçirildi dediler. 12 Yaşında üst düzey olur mu? Devlet bir yalan söylüyor, bütün televizyonlar onu tekrarlıyorlar.

***

Çaylar ikişerli üçerli gidip geliyor. Biraz önce konuşanlar, önce masadan sonra kahveden çıkıp gidiyorlar. Ne olur, ne olmaz?

Son soru referandumlu ilgili değil:

-Rahat mısınız?

-Değiliz. Bismil Diyarbakır arasında dört kere durdurulup aranıyoruz. Sanki işgal altındayız!

***

Kahveden çıkıp şehrin içlerine doğru ilerlerken, Refik Tekin yine usulca uyarıyor, gitsek iyi olur diye… Küçük sözü dinlemekte fayda vardır diyorum. Otomobilimize binip Batman'a doğru yola koyuluyoruz.

Batman tam anlamıyla bir büyük şehir… Şehir içi yolları, geniş kaldırımları, alternatif trafik güzergahları, otopark için yan yollar ve benzeri bütün her şey Batman'da var.

Bu şehri on yıldan fazla yöneten DTP'li olsun, HDP'li olsun Kürt belediyeler modern yönetimde bir hayli yol aldılar. Sadece yol, su, elektrik değil kültürel olarak da büyük bir sıçrama yaşattılar Batman'a…

Ama şimdi halkın oyu ile seçilmiş bu belediyeleri Batmanlıların seçtikleri yöneticiler değil, devletin atadığı bürokratlar yönetiyor. Tabii buna yönetmek denilebilirse?..

Batman Belediyesi tarafından inşa edilen Yılmaz Güney Sineması "süpheli" bir yangınla harap edildi. Sonrasında da onarılması imkansız araçlara yapılan "pert" muamelesi yapıldı, yıkıldı!

Bir Batmanlı sinema yakma-yıkma hadisesine karşı diyor ki:

-Peki şimdi o sinemada oynayan filmler, festivallerde gösterilen ödüllü dünya sineması örnekleri Batman'dan geçmemiş mi olacak?

Batman'daki ilk durağım her zaman ki adresim Batman'ın en önemli yayın organı Çağdaş Gazetesi… Siirtli efsane gazeteci Cumhur Kılıççıoğlu ile birlikte Güneydoğu'nun en fazla ödül alan gazetecisi Arif Arslan'ın yönetiminde yerel medya için örnek oluşturacak bir deneyimdir bu gazete…

15 Temmuz sonrasında bir süre yayın hayatına ara vermek zorunda kalan Çağdaş, yine bölge gerçekleri üzerinden iyi gazetecilik yapmaya devam ediyor.

Referandum İzlenimleri: Bismil-Batman manzaraları - Resim : 3

**

Çağdaş'ın çaylarını içip kendimizi kaldırımlara bırakıyoruz. Batman ifade özgürlüğü bakımından -daha rahat demeyeyim de- daha cesur bir havada görünüyordu.

Mesela 1992 doğumlu Hikmet Yılmaz, sadece kendi adına değil Batman gençliği adına da fikirlerini açıklıyor:

-Batman'da gençlik olarak HDP'liyiz!

-Nasıl oy kullanacaksınız?

-Hayır diyeceğiz.

-Neden?

-Hangi partiden gelirse gelsin böylesi bir anayasa değişikliğine "hayır" derdik.

Bir de ekleme yapıyor ki, içinden gençlik fışkırıyor:

-Özgür yaşam istiyorum!

***

1994 doğumlu coğrafya tahsili yapan Beşir Çakır, iktiranın söylemleri üzerinden giderek "Evet çıkarsa kan duracakmış, öyle diyorlar" saptamasını yaptıktan sonra durup en aklı başında soruyu yöneltiyor:

-Son on beş yıldır yirmi bin kişi öldü. Nedir bu sefer ki hünerin?

Bir başka genç "Altı buçuk milyon oyumuza saygı duymadılar" diye atılıyor. Sonrası da geliyor:

-İki milyon insana iş vereceklermiş, peki şimdiye kadar neden yapmadınız?

Gençlerden bir başkası bölge kadersizliğini kendisi üzerinden şöyle ifade ediyor:

-Gözümü açtığımdan itibaren hiç gün yüzü görmedim.

-Sandığı gidince ne yapacaksın?

-Hayır'dan başka ne diyebilirim ki?

Batman caddelerinde dolaşırken temiz giyimli genç bir adamı çevirip konuyu açıyorum. O da konuşamayacağını çünkü korktuğunu söylüyor. Bunun üzerine ismini yazmayacağını belirtip fikrini soruyorum:

-Evet diyeceğim!

-Evet mi?

-Evet!

-O zaman niye korkuyorsun ki? Hayır demek riskli, evet iktidarın seçimi zaten…

-Buraları biraz şeydir… Hayır dışında görüş açıklamak zordur. Riskli demek daha doğru olur.

-Ailen de senin gibi mi?

-Tam değil. Babamlar evet diyecekler, amcamlar ise hayır'cı!

***

Bir kafeteryada oturuyoruz. Masalar gençlerle dolu. Güzel genç bir kadına önce mesleğini soruyorum. Beden eğitimi öğretmeni olduğunu söylüyor. Sonra haliyle isminin yazılmaması koşuluyla hızla anlatıyor:

-Tabii ki hayır diyeceğim. Cumhurbaşkanımız yıllardır başımızda. Giderek baskıcı ortamlara sürüklüyor ülkeyi. Ayrıca demokratik-LEŞ-menin iyice azalacağını düşünüyorum. (Bir önceki cümlede LEŞ hecesini özellikle büyük harfle yazmamı istiyor.)

Muhatabım Kürt değil. Batılı bir Türk. Batman'a geldiğinde birden hayatındaki eksiklikleri fark ediyor:

-Benim okullarda, mahallemde hiç Kürt arkadaşım, Alevi arkadaşım olmadı. Tek tip idik. Kürtleri ilk kez Batman'da tanıdım ve çok sevdim. Onun için-Batı illerine tayip hakkım var ama- gitmiyorum. Farklılıkların bastırılması beni çok sıkıyor. Eskiden bayraktan, İstiklal marşından uzaklaşmış hissederdim kendimi, şimdi din konusundan uzaklaştığımı hissediyorum.

Genç öğretmenden ayrılıp, başka caddeler, sokaklarda oturup Batmanlıları dinlemek istiyorum. Ama aklımda onun tek heceli eleştirisi var:

-Evet ile demokratik-LEŞ-me azalabilir! Onun için hayır diyeceğim.

Bir sonraki yazı: Batman-Hasankeyf-Midyat

***

Dizinin önceki yazılarını okumak için:

1. Sesini Kaybeden Şehir

"Yaklaşık 25 yıldır tanış olduğum bir esnaf ile önce hasret gideriyoruz. Sonra söz geliyor 16 Nisan referandumuna… Önce sağa-sola bakıyor bana doğru eğilerek bir şeyler söyleyeceğini belirtip diyor ki: Ama adımı yazma olmaz mı?"

2. Nedir bu devletten çektiğimiz?

‘Dayı gel bak, anketçi gelmiş ne diyeceksiniz diye soruyorlar’ diyor. ‘Oğlum anketçi değilim, gazeteciyim’ diyorum. ‘Ne bileyim ağabey gazetecileri unuttuk biz artık’ diyor. Her şeyin son derece sert icra edildiği bu coğrafya da basın eleştirisinin bu kadar "ince" olması, beni açığa düşürüyor.

3. Leylekler de Kürt olsaydı…

Adı Abdüllatif. Orta yaşlı bir Kürt. ‘İstiyorum ki, başkanlık kazansın! Ama Hayır diyeceğim’ diyor ve neden başkanlık istediğini açıklıyor: Başkanlık kazansın birbirlerini yesinler. Ulusalcılar ile Hacılar."

nazım alpman