TTB Genel Başkanı Fincancı: Adıyaman’da sağlık hizmetleri enkaz altında kaldı

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, "Devletin sunması gerektiği sağlık hizmetlerinin de enkaz altında kaldığına tanıklık ettik" dedi. Fincancı, hastaneler yıkıldığı için yaralıların da kurtarılamadığını hatırlattı.

TTB Genel Başkanı Fincancı: Adıyaman’da sağlık hizmetleri enkaz altında kaldı

Sinan ŞAHİN

ADIYAMAN - Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinde en büyük yıkımın yaşandığı Adıyaman'da depremin birinci yıldönümü sebebiyle Adıyaman Emek ve Demokrasi Platformu, 'Umut ve Dayanışma ile Kentlerimizi Yeniden inşa Edeceğiz’ Paneli düzenlendi.

Panelde Konuşan Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı, "Depremin ardından Adıyaman’da sağlık hizmetleri enkazın altında kaldı" dedi. Fincancı, depremde büyük yıkıma uğrayan kentlerde yapılan hava ölçümlerinde hava kirliliğinin normalden üç kat daha fazla olduğunu söyledi.

Adıyaman Sanayi ve Ticaret Odası’nda yapılan panele, Türk Tabipler Birliği (TTB), İnsan Hakları Derneği (İHD), Antep ve Urfa Şubeleri, Kamu Emekçileri Konfederasyonu Sendikası (KESK) ve Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) genel merkezleri, CHP ve DEM Parti il örgütleri, Rosa Kadın Derneği, Fisa Çocuk Hakları, Türk Psikologlar Derneği, Petrol İş Sendikası temsilcileri katıldı.

'ADIYAMAN'DA HAVA ORTALAMA RAKAMLARDAN 3 KAT DAHA KİRLİ'

Panelde konuşan Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı, depremden bu yana bir yıl geçmiş olmasına rağmen Adıyaman'da halen enkaz kaldırma çalışmalarının halen devam ettiğine dikkat çekerek, "Adıyaman’da enkaz kaldırma çalışmalarında eğer yağmur yağmıyorsa kent tümüyle toza bulanıyor. Adıyaman'da Hatay’da, yapılan ölçülmelerde, Türk Tabipler Birliği merkezlerinde kurduğumuz hava ölçüm cihazlarına göre hava kirliliği ortalama değerlerden 3 kat daha fazla olduğunu gördük. Bu çok ciddi bir sağlık riski. Bu nedenle bir çok insan sağlık sorunu yaşıyor" dedi.

‘ADIYAMAN’DA SAĞLIK HİZMETLERİ ENKAZ ALTINDA KALDI'

Adıyaman’da her 10 Aile Sağlık Merkezi'den (ASM) dokuzunun depremde yıkıldığını vurgulayan Fincancı, "Devletin hiçbir sorumluluk üstlenmediği, devletin sunması gerektiği sağlık hizmetlerinin de enkaz altında kaldığına tanıklık ettik. Sağlık kurumlarının yakıldığını gördük biz bu depremde. En sağlam olması gereken yerler ne yazık ki zarar gördü, yıkıldı. Bu nedenle enkazlardan çıkan yaralı insanların da gidebilecek bir yer olmadığı için yolda yitirildiğini biliyoruz" diye konuştu.

‘ÖLÜMLERLE İLGİLİ GERÇEK RAKAMLAR YÜZBİNLERİ BULUYOR’

Depremde ölümlerle ilgili gerçek rakamların kamuoyu ile paylaşılmadığını kaydeden Fincancı, şöyle devam etti:

"Şimdi depremde yitirilen canların 50 bin olduğunu söylerken bir kamu yetkilisi 130 bin diye bir rakam telaffuz etti. Ama tüm verilerle birlikte baktığımızda yüzbinleri buluyor yitirdiğimiz canlar. Biz bu anlayışı perdemi zamanından biliyoruz. Hepimizi hasta kılmıştı, bizi ölüme terk etmişti. Ölümleri izlemek zorunda kalmıştık. Onların verdiği rakamla 100 bin, Türk Tabipler Birliği Pamdemi Çalışma Grubu'nun belediyelerden derlediği verilere göre 300 binden fazla. Yani üçte birini söylediler."

'DEPREM BÖLGESİNE GİTMEK İSTEYENLER SİYASİ ENGELLERE TAKILDI'

KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak da depremin ardından yıkılan kentlere yardım ulaştırmak isteyen Sivil Toplum Örgütlerinin siyasi engellere takıldığını belirterek şunları anlattı:

"Depremin hemen sonra bir dayanışma başlatmak için bir araya geldiğimizde ve bu dayanışmayı en hızlı şekilde bölgeye aktaralım derdine düştüğümüzde çalışma şartlarımızın elimizden alındığına tanık olduk. Bizim yola çıkışımız engellenmişti. Bu sadece sendikalar, kitle örgütleri için değil yerel yönetimlerle ilgili de böyle bir sıkıntı vardı. İstanbul gibi hem ekonomik hem de insan gücü anlamında çok hızlı örgütlenebilecek bir belediyenin dahi yola çakmasına engel olundu."

'OHAL'İN DEPREM SÜRECİNDE NASIL BİR FAYDASI OLDU'

İnsan hakları Derneği Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban da depremin hemen ardından hükümetin krizi yönetmediğini belirterek şunları dile getirdi:

"Depremden hemen sonra, 7 Şubat’ta OHAL ilan edildi. Güvenlik gerekçesiyle OHAL ilan edildiği söylendi. Neye karşı güvenliği arttırdınız? Devlet olarak ilk günden itibaren toplanma alanlarını belirleyip insanların gıda, battaniye gibi temel ihtiyaçlarını karşılasaydınız zaten yağma olayları yaşanmazdı. Devletin güvenlikçi yaklaşımı hakların askıya alınmasına neden oldu. Gözaltı süresi uzatıldı. Bunun depreme nasıl bir faydası oldu. Bilgi edinme hakkı askıya alındı. Sosyal medya yasaklandı. İnsanların sesini duyurmalarına engel olundu."

'GERÇEK SORUMLULARIN CEZA ALMASI GEREKİYOR'

Adıyaman Baro Başkanı Bilal Doğan da cezasızlık politikasına dikkat çekerek, "Her alanda bir cezasızlık politikası var. Bu sistemsel bir sorun. Depremde de bunu gördük. Aradan bir yıl geçti. 6 Şubat depremlerinden sonra sadece mühendislere veya yapı deneyim firmalarına yönelik bir algı çalışmasına gidildi. Sorumluluğu olanlar elbette yargılanmalı ancak soruşturmaların sağlıklı bir şekilde yürümesi ve gerçek sorumluların ceza alması gerekiyor" diye konuştu.