Tahliye edilen Boğaziçi öğrencisi: 'Reisçi' gardiyanlar bile derdimizi anlatınca bize hak verdi
Yağmur KAYA
ARTI GERÇEK-AKP’li Prof. Dr. Melih Bulu'nun 2 Ocak'ta Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanmasına tepki olarak başlayan eylemler, polisin öğrencilere dönük sert müdahalesi ve LGBTİ+ları her fırsatta hedef olarak göstermesi farklı bir boyuta taşındı.
Öyle ki Boğaziçi Üniversitesi'nin önünde LGBTİ+ bayrağı açtığı gerekçesiyle önce dört, ardından gözaltılara tepki gösteren 8 kişi olmak üzere 12 öğrenci gözaltına alınmıştı. Öğrenciler tarafından hazırlanan bir sergide üzerinde Kabe'nin yer aldığı iddia edilen bir resmin yer alması, yandaş medya organlarının da hedef göstermesiyle öğrenciler hakkında 'Kabe figürlü resim' soruşturması başlatılarak, soruşturma kapsamında gözaltına alınan 4 öğrenciden Doğu Demirtaş ve Selahattin Uğuzeş 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve alenen aşağılama' iddiasıyla tutuklanmıştı. 17 Mart'ta Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde görülen davada Demirtaş ve Uğuzeş tahliye edildi.
'HERKESİN KORKUP SİNDİĞİ BİR DÖNEMDE GENÇLER DERS VERİYOR'
Tahliye edilen Doğu Demirtaş ile cezaevinde bulunduğu süreç içerisinde neler yaşadığı, serginin yapıldığı gün neler olduğu, akademinin durumu, cezaevi koşulları üzerine söyleşi yaptık. Tutuklama kararına 'pek şaşırmadım' diyen Doğu, bu durumun artık normal hale getirildiğini ifade etti. İçeride (cezaevi) fikirleri özgürce dile getirdiklerini söyleyen Doğu, "İçeriden bakarken bize de tüm ülke parmaklıklar ardında gözüküyordu" diye tanımladı.
"28 Ocakta birçok resim yerde sergileniyordu. Fakat o gün kim tarafından servis edildiğini bilmediğimiz şekilde 'Kabe’nin üstünde tepindiler' diye iftiralar görüldü. Bir sonraki gün ise söz konusu eseri 'biz astık' iddiasıyla soruşturma başlatıldı. O sırada bize hizmet etmek için görevli olan kişiler bizlere Twitter üzerinden nefret söylemlerinde bulundular ve hala özür dilemediler" diyen Demirtaş, "Gerçi onların da işi zor, nereden başlayacaklar. Ülkede neler neler yaşattılar insanlara…" diye ekledi.
Doğu Demirtaş’ın sürece ilişkin Artı Gerçek’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
"Bundan sonrası sizde" açıklamanız sonrası öğrenciler, "Bundan sonrası bizde" diyerek sizler ve diğer tutuklu olan öğrencilerlerin serbest kalması için eylemler düzenledi. Bu dayanışma sizlere ne hissettirdi?
Mükemmel bir histi. Herkesin korkup sindiği bir dönemde gençler adeta ders veriyor. Çünkü artık kaybedecek bir şeyimiz kalmadı.
Tutuklanmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani şaşırdınız mı?
Pek şaşırdığımızı söyleyemeyeceğim çünkü Türkiye’de bunları normalleştirdiler maalesef.
'HER GÖRÜŞTEN İNSANLA SAATLERCE KONUŞTUK'
Cezaevinde kimlerle tanıştınız. Sizi etkileyen bir hikaye oldu mu?
Bir sürü örgüt üyesi, siyasi tutuklu, gasp, cinayet, uyuşturucudan gelen insanla tanıştık. İnterpolün aradığı 4 ülkede 4 cinayet işleyenden, 8 Mart’ta Ankara’da LGBTİ+ yürüyüşünde bomba patlama planları yapan IŞİD’çilere, kardeşine benzetildiği için içerde olana kadar birçok insan gördük. Bizi etkileyen çok hikaye var. Belki de çoğu gazetecinin hayalini yaşadık, her görüşten insanla saatlerce/günlerce konuşabildik.
‘2 DAKİKA KONUŞUNCA NEYİ PROTESTO ETTİĞİMİZİ ANLADILAR AMA BİR TEK SİYASİLER ANLAMIYOR’
İlginç tarafı istisnasız hepsi 2 dakika konuşunca neyi- neden protesto ettiğimizi anlıyordu. Bir tek siyasiler anlamıyor sanırım. Üniversiteleri dinleme kültürü kalkınca nasıl bir ülke olacağımızı da görmek açısından faydalı bir deneyimdi belki de, bu içinde bulunduğumuz korkunç dönem. Bizleri gardiyanlar da mahkumlar da seviyordu. Zaten mahkumların çoğu fizik soruları soruyor, okuduğumuz kitapları biz bitirdikten sonra onlar da okumak istiyorlardı. En güzel anılarımızdan birisi de tüm hücredekiler bizim için sıra sıra şarkı söylüyorlardı, açık hava konseri…. (Gülüyor)
Doğu Demirtaş
'AÇIK CEZAEVİNDE ÜRETİLEN PEYNİRLER GELİYORDU'
Dışarıyla iletişim kurabiliyor muydunuz? Yemekleri nasıldı, cezaevinin koşullarından bahseder misiniz?
Avukatlarımız her gün geliyordu. Avukatlar aracılığıyla haber alışverişi olabiliyordu ama biraz kulaktan kulağa oynamak gibiydi, bazen küçük sıkıntılar yaşanabiliyordu. Yemekler 2 öğün olarak geliyordu fakat kantinden açık cezaevlerinde üretilen peynir zeytinden kavurmaya birçok şey alabiliyorduk. (Ben Corona’da 15 kilo aldığım için ekstra almıyordum.)
'SELO'YLA EVSİZLERİN ARASINDA YATMIŞTIK, O YÜZDEN ALIŞIKTIK’
Yemekler de okul yemekhanesinden iyiydi açıkçası. Hücremizin içinde tuvalet, duş vardı. Sıcak su sadece 9-10 saatleri arası geliyordu ama kaldığımız çoğu hostelden iyiydi diyebilirim. Zaten biz Selo’yla sürekli geziyorduk. Sokakta evsizlerin arasında, karton üstünde de yatmıştık o yüzden alışıktık.
'İÇERDEN BAKARKEN ÜLKE PARMAKLIKLAR ARDINDA GÖZÜKÜYOR'
Günümüz Türkiye'sinde ‘içeri-dışarı’ arasında bir fark olmadığına yönelik sıklıkla açıklamalar yapılır. Cezaevi ve dışarının benzerliği nelerdir?
İçeriden bakarken bize de tüm ülke parmaklıklar ardında gözüküyordu. Cezaevinde istediğin fikri açıkça, korkmadan konuşabiliyorsun belki de; çünkü daha yapılabilecek bir şey yok ama dışarıda kimse düşüncesini sansürsüz konuşamıyor.
'REİSCİ GARDİYANLAR DERDİMİZİ ANLATTIKÇA BİZE HAK VERDİLER'
"İçeridekiler" sizi nasıl karşıladı?
Başta bazı ‘reisçi’ gardiyanlar tepkiliydi sonra onlara da derdimizi anlattıkça bizlere hak verdiler. Aklı başında olanlar zaten hep destek veriyordu bizlere. 1-2 hafta sonra uzun uzun muhabbetlere başladık.
'ZEYTİN ÇEKİRDEĞİNDEN BONCUK YAPMAYI ÖĞRENDİK'
Cezaevinde kaldığınız süreç içerisinde neler yaptınız?
Ben zaman geçsin diye spora başladım, onun dışında bolca kitap okuduk, yazdık, insanlarla konuştuk, zeytin çekirdeklerinden boncuk yapmayı öğrendik, satranç oynadık, diğer mahkumların hayat hikayelerini dinledik, sabun oyup heykeller yaptık.
'İKTİDAR BİZLERİ DİNLEMEK YERİNE KARŞIMIZA POLİSİ SÜRÜYOR'
Boğaziçi Üniversitesi dahil birçok üniversiteye dışarıdan rektör ataması yapıldı lakin Boğaziçi’ne rektör atamasına verilen direnç çok daha başka. Şunu merak ediyorum: Boğaziçi nasıl bir yer, itirazınız tek bir şey üzerine mi gerçekleşiyor ve üniversiteniz de neyi muhafaza etmeye çalışıyorsunuz?
Boğaziçi; çok sesliliğin yaşanabildiği ve değerinin bilindiği, hemen hemen herkesin birbiriyle konuşarak anlaşabildiği bir yer. Küçük bir siyasal İslamcı grup ve Atatürkçü Düşünce Kulüpleri'ni ele geçirmiş Perinçekçi çok küçük gruplar haricinde herkes olanlara tepkili. Zaten ilk günlerde binlerce kişi Kuzey Kampüste toplandı. Fakat iktidarın amacı üzüm yemek ülkeyi geliştirmek değil, bağcıyı dövmek olduğu için ilk günden beri bizlerin isteklerini dinlemek yerine karşımıza polisi sürüyorlar. İktidarlar gelip geçicidir, aynı Merkez Bankası’nın her gelen iktidarın amacından bağımsız davranması gibi! Üniversiteler de her yeni iktidarın amaçları yerine, kendi amaçları doğrultusunda ilerlemeli, yani geçici iktidarlardan bağımsız olmalıdırlar.
'HOCALARIMIZ MÜKEMMEL BİR EĞİTİM VERMEK İÇİN ADETA SAVAŞIYOR'
Genel olarak akademinin durumunu, üniversitelerde eğitim kalitesi nasıl?
Hocalarımız inatla bizlere mükemmel bir eğitim vermek için adeta savaşıyor. Fakat darbe artığı Yüksek Ögretim Kurumu (YÖK) yüzünden kontenjan sürekli arttırılıyor. Ben girdiğimde fizik 30 kişi alıyordu şimdi 70 kişi alıyor. Okul 'kontenjan arttırma' dedikçe YÖK arttırıyor. Kitle derslerinde merdivende bile yer bulamıyoruz. Lablar 2 haftada 1’e düşürülmeye başlıyor maalesef. Bunu ülkesini seven/düşünen kimsenin yapabileceğine inanmıyorum. Eğer haberleri yoksa da beceriksizler. Ülkenin en önemli kurumları hakkında bu kadar umursamaz olmak kabul edilemez.
'BİLİNÇLİ OLARAK EĞİTİM KÖTÜLEŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR'
Sadece üniversiteler değil liselerde de bilinçli olarak eğitim kötüleştirilmeye çalışılıyor. En iyi devlet liselerinin başlarına yandaş müdürler atanıp, laboratuvarlar kapatılıp, hocalar değiştiriliyor, konular siyasi olarak kaldırılıp ekleniyor, sesi çıkan öğrencilere disiplin soruşturması başlanıyor. Liseli arkadaşlarımız da umutsuzluğa kapılmasın, yaşadıklarınızın farkındayız kimsenin yanına kalmayacak.
'MELİH BULU’YA KALSA İSTİFA EDER… BU BAŞARILARINI (!) KİMSE UNUTMAYACAK!'
Prof. Dr. Melih Bulu'nun istifa edeceğini düşünüyor musunuz?
Kendisine kalsa istifa edeceğini düşünüyorum fakat bu kadar tehditten sonra istifa etmesine izin verileceğini düşünmüyorum. Düğmesiz cüppesini iktidar önünde ilikleyen başta Melih Bulu, Verşan Kök sonra da yardımcılarını bu metafiziksel olayı ülkemize kazandırdıkları için tebrik ediyorum. Bu başarılarını kimse unutmayacak! Özellikle de kendi çocukları.
‘ÜNİVERSİTELERİN ÇÜRÜMEYE KARŞI MÜCADELESİ POLİS ÇOCUKLARI İÇİN DE VERİLİYOR’
Üniversiteler arası büyük bir dayanışma söz konusu. Bundan sonrası için neler yapmayı planlıyorsunuz?
Bizim kendi aramızda düşündüğümüz eylemler var S.O.S şeklinde. (telefon meşgul melodisi) El çırparak tempo tutma, sergiyi genişletme gibi… Belki tüm üniversitelerde aynı anda gerçekleşen bir sergi yaparız. Üniversitelerin haksızlığa ve çürümüşlüğe karşı mücadelesi bize orantısız güç uygulayan polislerin çocukları için de veriliyor sonuçta; fakat bazıları gerçekten hipnotize olmuş şekilde görevlerinin bizleri korumak olduğunu unutup, bizleri düşman olarak görüyorlar.
'SİYASİLERİN GÖREVİ BİZE KARIŞMAK DEGİL, BİZE HİZMET ETMEK'
LGBTİ+lara yönelik müdahaleleri nasıl yorumluyorsunuz?
LGBTİ+ düşmanlığını bu iktidar neden körüklemeye çalışıyor anlayabilmiş değilim! Mesela bir kadının bir kadından hoşlanması neden ve nasıl problem olabilir, bunlara kim, hele iktidar nasıl karışabilir? Bu en temel insan hakkıdır. Siyasilerin görevi bizlere nasıl yaşayacağımızı söylemek değil, bize hizmet etmek, bizleri dinlemektir.
‘MÜSLÜMAN, ALLAH'IN YARATTIĞINI KABUL EDER’
Globalleşen dünyada interneti yine yasaklamadıkları sürece 10 yıla kadar isteseler de istemeseler de -köleliğin kalkması gibi- bu temel insan hakları da tüm dünyaca kabul edilecek. Zaten buna direnip de ülkeyi geriletmeye çalışmanın bir anlamı yok. Bir de Müslümanlıkla karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar, onu hiç anlamıyorum… Müslümansan bu insanları da Allah’ın yarattığını kabul etmiyor musun? LGBT yok demek Allah’ın yarattığıyla problemin var demektir. Bu isyan Allah’a mı onu da anlamıyorum. Dinde bile günah işleme özgürlüğü var. Türkiye’de ellerinden gelse onu da yasaklayacaklar. Kaldı ki laik bir ülkede yaşıyoruz kimse Müslümanlığa göre yaşamak zorunda da değil.