Yeni süreç tartışmaları: AKP temaslarını sürdürüyor, MHP saldırarak ön almaya çalışıyor

Yeni süreç tartışmaları: AKP temaslarını sürdürüyor, MHP saldırarak ön almaya çalışıyor
MHP’nin HDP’yi hedef almasına rağmen iktidarın yeni süreç girişimine dair tartışmalar sürüyor. DTSO Başkanı Mehmet Kaya’ya göre MHP gelişmelerin önünü almaya çalışıyor.

Remzi BUDANCİR


ARTI GERÇEK- 2013 yılında başlayan ve birçok kesimin destek verdiği çatışmasızlık sürecinin (çözüm süreci) 2015 yılında sona ermesi ile birlikte çatışmalar tekrar alevlendi. Ülke sınırlarını aşan çatışmalar yüzbinleri etkiledi. 2015 yılından bu yana aralıksız devam eden çatışmalı sürecin sona erdirilmesi için bir takım girişimlerin başaltılığı iddiaları tekrar gündeme geldi.

İKTİDARIN YENİ SÜREÇ TARTIŞMALARI

"Yeni bir süreç" tartışmaları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Gülşen Orhan’ın Kasım ayında Diyarbakır’a yaptığı ziyaretlerin ardından başladı. Orhan, Diyarbakır’da STK temsilcileri ile bir araya geldi. Görüşmelerde; AKP'nin uyguladığı politikalar, MHP ile sürdürülen ittifakın Kürtlere yansıması, kullanılan dil ve güvenlikçi politikaların, kuruluşundan bu yana AKP’ye destek veren Kürt seçmenin AKP’den uzaklaşmasına neden olduğu aktarıldı. Orhan görüşmelerde, bunun farkında olduklarını, Kürt seçmenin desteğinin çok fazla düştüğünü bildiklerini söyledi. Bu görüşmelerde, demokratikleşme adımları ve Kürt sorununun çözümü ile ilgili neler yapılabileceği de tartışıldı.

İKTİDAR YENİ SÜREÇ İÇİN TEMASLARINI SÜRDÜRÜYOR

Orhan’ın bölgede temasları, yeni bir süreç ile ilgili girişim olarak algılansa da asıl tartışma Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya'nın yeni bir çözüm süreci başlayabileceği yönündeki açıklamaları ile başladı. Kaya’nın ardından eski HDP Milletvekili Sırrı Sakık, "Biz de bu konuda duyumlar alıyoruz" açıklaması yaptı. Ayrıca bölgede bulunan birçok sivil toplum kuruluşu, kanaat önderi ve farklı siyasi partilerle de görüşmelerin gerçekleştiğine ilişkin bilgiler olmasına rağmen konuya ilişkin bir açıklama yapılmış değil. Bölgenin ekonomik durumu, iş inşalarının yaşadığı sıkıntılar, 2013 çatışmasızlık sürecinin bölgeye yansıması ve yeni süreç ile ilgili tartışmaları DTSO Başkanı Mehmet Kaya ile konuştuk.

‘BÜYÜK ŞİRKETLER MERKEZLERİNİ BATIYA TAŞIYOR’

Öncelikle ekonomiden başlamak istiyorum. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Diyarbakır ziyaretinde bölgedeki iş insanlarının finans konusunda sıkıntı yaşadığından söz etmiştiniz ve bankaların kredi konusunda sorun yarattığını ifade etmiştiniz. O sorun çözüldü mü?

Bölgenin finansa erişim sorunu, bölgenin ekonomik gelişmesindeki en önemli engellerinden biridir. Bu çözülmediği gibi daha da sorunlu hale gelmeye başladı.  Burada finansa erişemeyen özellikle orta ve büyük ölçekli şirketler merkezlerini tamda bu finansa erişimde yaşadıkları sorunlardan dolayı Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük merkezlere taşımaya başladılar.  Bizim kayıtlarımızda geçmiş yıllara göre yüzde 300, yüzde 500 artan oranda aran şirket merkezini batı illerine taşıma var. Birçok nedeni olmakla birlikte en önemli nedeni finansa erişimde bölgede yaşanan temel sıkıntılar. O da hala çözülmüş değil.

2013-2014 ÇATIŞMASIZLIK DÖNEMİN EKONOMİK TABLOSU

Siz birçok açıklamanızda 2013 dönemine, çatışmasızlığın olduğu (çözüm süreci) dönemin bölgenin ekonomik durumuna olumlu yansıdığını ifade ettiniz. 2013 dönemi ile günümüz kıyaslandığında nasıl bir tablo ile karşı karşıyayız?

Yatırım ortamı psikolojiktir. Ortamın psikolojik havası olumluysa yatırım da beraberinde geliyor. İnsanlar yatırım yapmaya başlıyor. Biz bunu okuduk. O dönemde Diyarbakır'ın tek başına ihracatı 300 milyon dolara çıktı. Şu anda 160 milyon dolar. Neredeyse yarı yarıya düştü. Bu Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılası tarihinde hiçbir zaman 900 milyar doları aşmadı. 2013-2014’te ulaşılan rakam 960 milyar dolar. Bu barış öncesi bir süreç ve barış sürecinin yaratmış olduğu değer. Kısa süreli oldu. Süreç biraz daha uzun olsa, aslında Türkiye bu barışın ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayacaktı.

Bugün ise o barışın olamadığı daha çok güvenlik politikaların olduğu, çevre ülkelerle kötü ilişkilerin olduğu bir dönemdeyiz. Türkiye; Irak'la,Kürtlerle ilişkiyi Barzani’nin Diyarbakır’a gelip el ele tutuşması olarak okuyor ama öyle değil. Onun dışında Türkiye'nin iş insanlarının Irakla o dönem yakaladıkları ticari ivme, o el ele tutuşmayı çok çok aşan bir noktadaydı. Biz biraz semboller üzerinden gidiyoruz. Realite üzerinden gitseydik aslında belki Türkiye, Kürt bölgesiyle bir şekilde barışmanın ne kadar değerli olduğunu anlayabilirdi.  O dönem hem yaratılan değer, hem de yaratma potansiyeli olan değer gerçekten oldukça yüksekti. Biz bunu ifade etmeye çalışıyoruz.

Kasım ayında Ankara’da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) ev sahipliğinde yapılan Türkiye Ekonomi Şûrası toplantısı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımı ile gerçekleşmişti. Sizde o toplantıya katılmıştınız. Siz Erdoğan’a 2013 dönemi, barış sürecinin olduğu dönemin ekonomiye olan olumlu yansımasından söz ederek barış sürecinin olmasını istemiştiniz.  Erdoğan’ın tepkisi ne oldu?

Tepkisi olmadı. Tam da bunları söyledik kendisine. Teşekkür etti. Onun dışında da bölgede yapılması gereken hem sulama yatırımları hem de alt yapı yol yatırımları ile ilgili bakan bir iki soruya cevap verdi. Ama kendisi özellikle bu barış sürecinin, barışın ne kadar önemli olduğu ile ilgili açıklamamıza doğrusu gayet olumlu değerlendirerek teşekkür etti.

‘AKP’NİN MHP VE VATAN PARTİSİ İLE DEVAM ETME ŞANSI YOK’

Sizin yeni bir sürece ilişkin açıklamalarınız olmuştu. Buna ilişkin tartışmalar devam ediyor. Ancak bu tartışmaların başlaması ile MHP’nin dili de sertleşti. Yeni bir süreç ihtimali var mı?

1990’dan bu güne Türkiye’de şöyle bir şeylerin iyi gittiği dönemlerde MHP ve Vatan Partisi gibi yapılar bazen muhalefetin yanında, bazen de hükümetin yanında o süreci baltalama ile ilgili bir yöntem izliyorlar. Niye bunları söylüyorum… 1990’lı yıllara Kürtler Türkiye ile birlikte Kürt sorununu çözme tartışmalarını yürüttüğü bir ortamda bu Vatan Partisi dönüp Kürtlerin bağımsız devlet kurma hakkını savunan bir politika izliyordu. Devlete karşı Kürtlerin yanında, Kürtler birlikte nasıl bu işi çözerizi tartıştığı bir ortamda bunu yapıyordu. Kürtlerin yanında provokatörlük yapıyordu.  Bugün bakıyorsunuz aynı şeyi AK Parti’ye yapan bir zihniyetteler. 

Yani işin siyasi çözümünü savunan değil, işin daha çok hakikatten gizli güçler diye ifade ettiğimiz,  devletin derin yapıları diye ifade ettiğimiz, tamamen bu yöntemi kullanan iki yapı… Bizlerin gördüğü bu yapıyı AK Partinin genel politikasında bir partner olarak götürme şansı yok. İsim değiştirseler de neredeyse 50 yıllık olan bu partiler hiçbir zaman yüzde 10’un üzerine çıkmadılar. Eğer bu partilerin toplumsal karşılığı olsaydı, ilkelerinin bir karşılığı olsaydı, her iki parti bunu başarırdı. Bir defa Bülent Ecevit (MHP’nin 1999-2002 DSP ve ANAP’la koalisyonda yer alması) döneminde çıkmışsa da, o dönem oluşturulan koalisyonun büyük bir payı vardı. AK Partiye bakıyorsunuz tek başına iktidar olmuş. Sonucu doğru çıkmasa bile Kürt sorunu konusunda yönü doğru konmuş. Nedir bu? Müzakere, örgütle de gerekirse müzakere, gerekirse her boyutunda temas etmenin gerekli olduğuna inanmış ve Öcalan’ı işin içine katmış… Bunları katan birinin böyle provokatif partilerle devam etmesi güç. Evet, 6-7 Haziran sonrası yaşanan durumdan kaynaklanan dönemsel bir stratejik işbirliği olabilir, ama bunun kalıcı bir yola gitmesinin olanağı yok.

‘MHP ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ DAHA DA DERİNLEŞTİRMEK İSTİYOR’

AKP bunları görüyorsa MHP ile neden devam ediyor? Bu politikaları izlemekte neden ısrar ediyor?

Bence yöntem arıyor. Evet, doğru çok kolay değil. MHP tırmandırıyor. Eğer gerçek bir koalisyon olsaydı Türkiye ekonomik olarak diplere çöktüğü, komşularıyla ticari ve siyasi ilişkileri yok olma noktasında olduğu bir dönemde bunu yapmadı. Hala bunun derinleşmesini savunan bir iktidar ortağı olamaz. Çözümünü savunan bir iktidar ortağı olmalıydı. Şu an MHP sorunun tamamen daha da derinleşmesini savunan bir politika izliyor. Daha doğrusu AK Parti’yi daha da çözümsüz bir yere götürüyor. Evet bir şekilde bir yöntem olmasını savunurken şunu da söylüyoruz, muhakkak geçmiş çözüm süreci gibi bir yöntem olmaz. Dünyada da bu olmamış. Hiç biri diğerine benzemeyen bir yöntem denemiş. Türkiye’de yeni bir yöntem deneyecek.

‘ESKİ YÖNTEMİN ZEMİNİ YOK, YENİ YÖNTEM BELİRLENMELİ’

Nedir bu yeni yöntem?

Aslında dönüp baktığınız zamanda eski yöntem başlangıcının zemini de yok. Eskiye benzer bir zemin de yok ki eski yöntemin.  Yeni bir zemin oluştu. Bu yeni zemine yönelik bir yöntem belirlemek, bunu da bölgesel barışı birinci sıraya koyarak yapmak zorunda… Yeni akil insanlar heyetiyle, toplumu, insanları ikna etme yöntemi bugün için geçerli ve yapılabilecek bir yöntem değil. Biraz daha siyasi iradenin rol alarak yapması gereken bir yöntemdir. Burada da en önemli aktör, Cumhurbaşkanı ile görüşmemde onu söyledim, bu dünya örneklerinde de en önemli çözümlerden biri de çözümü isteyen liderin gücüdür. Tabandaki gücü, partideki gücü, ülkedeki gücü çözümde önemli bir rol oynuyor. Siz eğer güçlüyseniz hakikaten kitlenizi ikna edebiliyorsunuz çözüm ve yol alabiliyorsunuz. Çok sayıda dünya örneği var. Evet, belki kısa sürede bazı şeyleri kaybediyorsunuz ama zaman içerisinde sağladığınız barışla daha fazlasını kazanıyorsunuz.

‘SORUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN LİDERİN GÜÇLÜ OLMASI GEREKİYOR’

Güçlü lider olmazsa, işte Lübnan gibi veya Sri Lanka’da tamamen güvenliği hesaba katan yaklaşıma gittiğiniz zaman da bırakın barışı sağlamayı, daha büyük iç huzursuzluğa sebep olunur. O açıdan Tayyip Erdoğan'ın AK Parti’de tek lider olmasını biz eleştiriyoruz, siyaseten ülke yönetiminde eleştirebiliriz ama Kürtler olarak şuna bakacağız. Barışı sağlama konusuna baktığımız zaman güçlü liderin gerekli olduğunu görüyoruz. Bunu birbirinden ayırmak lazım. Dünyada barışı sağlayan liderler evet kendi ülkelerin yönetiminde farklı yöntemler izleyebilir ama barış sürecine gelindiği zaman o gücünün birçok sorunu da nasıl rahat aştığını görebiliyorsunuz. 

‘BAHÇELİ HDP’YE SALDIRARAK ÖN ALMAYA ÇALIŞIYOR’

Bahçeli’nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kaç gündür HDP’nin kapatılmasına varan sözler sarf ediyor. Bahçeli olası bir adıma karşı ön almaya mı çalışıyor?

Kesinlikle… Bunu tamamen AK Parti’ye yönelik yapıyor. Bana göre Bahçeli oldukça güçsüz bir lider konumunda. Tabanda da oldukça güçsüz. Bence çaresiz son çırpınışları. Burada AK Parti’nin MHP’nin bu dilinden çok hoşnut olmadığına inanıyorum. Burada parti kapatma gibi, özellikle Kürtlerin tamamını rencide eden HDP’ye yönelik sözleri, beğenirsin beğenmezsin sana oy veren milliyetçi cepheden daha fazla oy alan bir parti var. Aslında siz o partiye bunu söylemiyorsunuz, ona oy veren kitleyi de o sözlerinizin muhatabı haline getiriyorsunuz. Bu AK Parti’nin kaldırabileceği, sürdürebileceği bir ortaklık değil. 

‘AKP MUHATABI BAYPAS ETMENİN İŞE YARAMADIĞINI GÖRDÜ’

AKP’nin bu süreci STK’larla, kanaat önderleri ile başlatma arayışında olDuğuna ilişkin iddialar da var. İlk girişimin bağımsız kişi yâda kişiler üzerinden başlatılacağı, bu yönlü çalışma yapıldığı belirtiliyor. Bu iddialara ne dersiniz?  Nasıl bir süreç işler?

Bence AK Parti muhatabı baypas edecek yöntemlerin olmayacağını gördü. Yani HDP’yi bir muhataplıktan çıkarıp yerelde bazı partiler, sivil toplum kuruluşu veya Akil İnsanlar gibi denemeleri çok yaptı. Bu denemelerden hiçbir şeyin çıkmadığını kendileri de gördü. Bir kere asıl sorunun çözümüyle, sorunun çözümünü destekleyen unsurlarını bir biriyle karıştırmamak lazım. Evet geçen dönem asıl sorunun çözümüyle muhataplık vardı, ama sorunun çözümünü destekleyecek unsurları doğru kullanamadı.  Her iki yapı için de geçerli bu. Şimdi bu gün, sorunun çözümüne destek verecek yapılarla diyaloglar gereklidir, olmalıdır. Ama bu karıştırılmamalıdır. Asıl sorunun muhatabı ve diyaloğunu engellememelidir. O başka şeylere, daha çok olumsuzluklara neden olur. Evet AK Parti bölgedeki siyasi partilerle sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeli. Aynı şeyi HDP’de yapmalı.  Bunlar geçen dönem bu sürecin içinde olsaydı belki süreç bu kadar erken kitlenmezdi.

'ÇÖZÜMÜN YÖNTEMİNİ DESTEKLEYECEK UNSURLAR OLUŞTURULUYOR'

Bugün yapılan görüşmelerin çözümde muhataplık yaratmaktan çok, çözüm arama, yöntem arama, çözümün yöntemini destekleyecek unsurları oluşturma olarak değerlendiriyorum. Bunu böyle algılamıyorsa daha çok yolumuz var demektir. Ama bunun algılandığına inanıyorum. Bu gün çözüm sürecinin niye bozulduğunu kim biliyor? İki tane muhatap var, her iki muhatapta kendini haklı görüyor, karşının bozduğunu söylüyor. Üçüncü biri yok. Ortada bunu görebilecek üçüncü bir göz yok, üçüncü bir oluşum yok. Bu yanlış. Öncelikle bunu toplumsallaştırmak lazım. Ben AK Parti’nin temaslarının çözümde muhataplık aramak olduğuna inanıyorum, onlarda öyle olmayacağını gayet iyi biliyorlar. Bu böyle sivil toplumla çözülecek bir mesele değil. Ama evet onlar olmasa da yol almakta büyük sıkıntılar yaşandığını gördüler. Bunu da önemsiyorlar. Her iki tarafta önemsemeli. Aktörler de olur, sivil toplum da olur hatta diğer siyasi partiler de olur. Bu işin içerisinde olması gereken.

‘AKP KÜRTLERİN KENDİSİNE KARŞI BLOKLAŞTIĞINI YEREL SEÇİMDE GÖRDÜ’

AKP’nin MHP ile ittifak halinde olması, MHP’nin söylemleri, iktidarın politikaları tabanı nasıl etkiliyor? AKP gerçekten MHP ile ittifakı, kullandığı dilin Kürt seçmeni uzaklaştırdığını görebiliyor mu?

Şöyle bakalım. Bir kere çok net bir örnek var. Her ne kadar biz Kürt karşıtı değiliz deseler bile yerel seçimde Kürtler AK Parti’ye karşı bloklaşan bir oy kullandı. Siz ne derseniz deyin, yarattığınız algıdır asıl olan. AK Parti’nin yarattığı algı yerel seçimde AK Parti’nin karşısında Kürtlerin hepsinin muhalefet adayına oy vermesine sebep oldu. İstanbul başta olmak üzere birçok yerde de kendileri de biliyor, biz de biliyoruz ki Kürt oylarıyla kaybetti. AK Parti’nin bunu görüp okumama gibi bir şansı yok. Bunun farkında. İkinci bir şey orta sağı temsil eden iki önemli parti var. DEVA Partisi ile Gelecek Partisi.

DEVA VE GELECEK PARTİLERİ AKP'NİN MUHAFAZAKÂR TABANINI HEDEF ALIYOR’

Onlarda bu gün gelip AK Parti’nin 2013’te, hatta 2008-2009’daki Kürt sorununa yaklaşımına daha ilerisinde, ona benzer adımlarla gelip bölgede taban buluyorlar. Hangi tabanı buluyorlar? AK Parti’nin muhafazakar tabanını buluyorlar.  Bu çok çok önemli. AK Parti bunu okumuyor değil, bunu çok iyi okuyor. Kürt tabanının onun milliyetçileşmesine karşı olduğunu biliyor. Sonuçta bu siyasi partidir. Kaybettiği ve kazandıklarını yan yana koyduğu zaman kaybettiklerinin çok fazla olduğunu görüyor ve bunun giderek derinleştiğini görüyor. Gelecek Partisi ile Deva Partisi liderleri sonuçta AK Parti’de Başbakanlık yapmış, Dışişleri Bakanlığını yapmış kişiler. Bu ikisi parti AK Parti’nin Kürtlere yönelik olan doğru politikasını bugün savunuyorlar. Her iki parti de AK Parti'nin geçmişte o politikalarla oy aldığını biliyorlar ve o tabana hitap ediyorlar.

AKP OYLARI KOBANİ DÖNEMİNİN ALTINA DÜŞTÜ’

Evet belki HDP ve tarafsızlardan da oy almakla birlikte biz bölgede görüyoruz ki geçmişte AK Parti’ye oy verenlerin neredeyse tamamına yakını bu seçimde ya DEVA’ya ya da Gelecek Partisine geçiyor. Örgütlenmelerine baktığımız zaman bunu görebiliyoruz. AK parti bunu okuyor. Tercihini yapacaktır. Özellikle Kürtlerden uzaklaşacak politikanın kalıcı olma şansı yoktur.  AK Parti anketleri en fazla yapan partilerden biridir. Bizde duyuyoruz. AK Parti’nin Kürtlerden aldığı oy ilk defa bu noktalarda. Kobani sürecinde bu noktaya inmişti. Son dönemde Kobani sürecinin altına inen bir oranla karşı karşıyalar.

Herhangi bir oran var mı? Oy oranları ne kadar?

Bizim kendimizin yaptığı bir çalışma yok. Oy çalışan kuruluşlarla görüştüğümüzde onlar da buna yakın cümleleri ifade ediyorlar. AK Parti’nin bölgedeki oy oranlarının oldukça çok düştüğünü anlatıyorlar.

‘KÜRTLERLE BARIŞMADAN SEÇİME GİTMEZ’

Birde seçim konusu var. Muhalefetin çağrıları var. İktidar cephesinde bu yönlü bir açıklama yok. AKP seçime gider mi? Erken seçim beklentiniz var mı?

Doğrusu AK Parti’nin Kürtlerle barışmadan, Kürtlerle bir noktaya gelmeden bu ülkede bir seçime gideceğine ihtimal vermiyorum. Kürtlerin bir şekilde gönlünü kazanacağı, Kürtlerin inancını yenileceği bazı adımları atmadan, tabi ki sadece adımlar değil…Önemli bir değişim dönüşüm gerekiyor. Sadece bir iki adım atmakla bu işin olmayacağını herkes çok iyi biliyor. Ben öyle bir erken seçime gitme ihtimalini görmüyorum. Çünkü dönüp baktığımız zaman HDP’ye oy verenlerin dışındaki Kürtlerin oylarının gidebileceği bir yer henüz yok. Kürtlerde özellikle muhafazakâr ve liberallerde önemli kararsız bir oy kitlesi var.  AK Parti’ye oy vermeyecek ama kime vereceği belli olmayan bir kitle var.  Bu sadece Güneydoğu’da değil İstanbul, Ankara, İzmir gibi birçok yerde böyle. Yerel seçimde evet AK Parti karşıtlığına dönüştü ama genel seçimde nereye gideceğini AK Parti’de bu hesabı yapıyordur. DEVA ve Gelecek Partileri bunun üzerinden bir çalışma yapıyorlar. AK Parti'nin de bunun üzerine bir çalışma yapmadan seçime gideceğini düşünmüyorum.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar