'Kobane davası hayatın, halk adaletinin davasıdır' diyen Yüksekdağ: Mahkeme salonlarına bırakılmamalı

'Kobane davası hayatın, halk adaletinin davasıdır' diyen Yüksekdağ: Mahkeme salonlarına bırakılmamalı
'Buna karşı güçlü ve birleşik bir duruşun sergilenmesi, toplumun kafasında kurdukları baskı karakollarını yıkacaktır.'

Kobane Davası'nın ana sanıklarından HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, bugüne kadarki yargılama sürecini, davanın politik anlamını, bunun karşısında emekçi sol hareket ve ezilenlerin alması gereken tutumu ETHA'ya değerlendirdi.

Yüksekdağ, davayla kurulan dayanışmacı ilişkiyi eleştirdi, mücadeleci bir ilişki kurulması gerektiğine dikkat çekti. Kobane ve Gezi davaları nezdinde toplumun diri, meşru hareket damarının, refleksinin yargılanmak istendiğine işaret eden Yüksekdağ, "İki hareket de halk inisiyatifinin yönetenlerin önüne geçtiği eşiklerdir. Gezi ve Kobane davalarıyla bizlere zulmedip bütün topluma gözdağı veriyorlar. Buna karşı güçlü ve birleşik bir duruşun sergilenmesi, toplumun kafasında kurdukları baskı karakollarını yıkacaktır" diye konuştu.

'DAVA SİYASİ SALDIRI SENARYOSUNUN UYGULANDIĞI SAHNE'

Yargılama süreci nasıl yürütülüyor, ne amaçlanıyor?

Muhatap olduğumuz şey bir hukuk süreci olmadığı için, dava da siyasi saldırı senaryosunun uygulandığı sahne durumunda. Daha ilk duruşmadan itibaren iddianamenin, davanın ve mahkemenin hiçbir hukuka, inandırıcılığa dayanmadığı kumpas-komplo saldırısının kılıfı olmaktan öte fonksiyon taşımadığı gerçeği afişe oldu. Üstelik bizim bu gerçeği, somut kanıtları, pratikleriyle ispat etmemize gerek ve zaman bile kalmadan, mahkeme heyeti malumu ilan etti. İlk duruşma iktidar sözcülerinin aynı gün bize karşı giriştikleri siyasi linç kampanyasının ve doğrudan talimatlarının gölgesi altında dizayn edildi. Heyet bu planla tam uyum içindeydi, siyasi taraf olduğunu açık etti. Avukatlarımıza, bizlere dönüp doğrudan müdahaleler, hakarethamiz yaklaşımlar, bilinçli gerilim yaratma tavırları, müşteki adı altında 6-8 Ekim'dekine benzer linç ve provokasyon gruplarının sahaya sürülmesi gibi durumlar bütün Türkiye'ye ve dünyaya gösterdi ki, ortada bir yargı süreci yok, HDP'ye yönelik siyasi tasfiye saldırısının son versiyonu var.

KATLİAMINSORUMLUSU AKP-SARAY İKTİDARI

Aynı zamanda HDP'den başlayarak bütün muhalefeti yargı operasyonları ve kararlarıyla, kirli komplo-kumpas saldırılarıyla devre dışı bırakma planı uygulanıyor. Bu nedenle HDP'nin yargılandığı Kobane davası, iktidarı saymazsak kimsenin dışarıdan izleyeceği bir dava değildir. Dün Kobane katliamının sorumlusu olan AKP-Saray iktidarı bugün de hak, hukuk katliamı yapıyor ve en iyi bildiği yöntemi, suçunu başka bir suçla örtme taktiğini uyguluyor. Mevcut iktidarın yönetme tarzı böyle ve iktidara muhalif olan herkesin artık bu eskimiş, pespaye tarzla yönetilmeyi güçlü bir şekilde reddetmesi gerekiyor.

'SALDIRILARIN ÖNÜNÜN AÇILMASI, SESSİZ KALINMASINDANDIR'

Bunun yolu da başta Kobane davası ve onunla koşut HDP'ye kapatma davası kumpaslarına etkin tepki vermekten geçiyor. AKP-MHP koalisyonu bu davaları kendi iktidarını tesis ve tahkim etmenin ana güzergahı olarak görüyor. Gittikleri bu yol kesilmezse, memleket yürürlükteki seçimli faşizm düzeninin de gerisine savrulacak. HDP'ye yapılan siyasi yargı operasyonlarını, kumpas davalarını normalleştirmenin, verilmesi gereken tepkiyi geçiştirmenin ya da onaylamanın bedelini mafya-saray iktidarının dışında kalan herkes öder. Bugün ortalığa saçılan kirliliğin, devletin-bakanlıkların en bayağı suç, çıkar ve çete organizasyonu olarak çalışmasının hesabı bile sorulamıyorsa, HDP'ye, Kürtlere ve demokrasi güçlerine yönelik saldırıların önünün açılması ve sessiz kalınmasındandır.

'HİÇBİR DAYANAK ÜRETEMİYORLAR'

Mahkeme heyetinin özel bir yaklaşımı olduğunu söylediniz. Hem HDP Eş Genel Başkanı olarak hem de daha önceki süreçlerde de hakkınızda çok dava açıldı. Bu mahkemeyi nasıl tanımlarsınız?

Kobane davası, geldiği aşama itibariyle HDP ana davası mahiyetindedir. Önceki dönem eş genel başkanlar olarak Selahattin bey ve benim de davalarımız burada birleştirildi. Yani toplamda 200 fezlekeye yakın parti faaliyetlerimiz yargılanıyor. Kobane dosyası kapsamındaki diğer siyasetçi arkadaşlarımızın farklı davaları da parça parça birleştiriliyor. Aslında bu yolla, binlerce sayfalık laf kalabalığından oluşan davanın içini doldurmaya çalışıyorlar. Ama dosyanın ucuz yalanlar yumağı niteliğini değiştirecek, sözlerimiz ve parti faaliyetlerimizin krimanalize edilmesinden öteye gidecek hiçbir dayanak üretemiyorlar.

YARGILAMA DEĞİL, KİRLİ SİYASİ OPERASYON MASASI

Hakimler heyetine her türlü hukuksuzluk hakim. İddianamenin fecaat hali ortaya çıkınca, mahkeme aleyhimize delil toplama seferberliğine girişti. Orada da bir sürü çam devirdiler. Skandal seviyesinde ihlaller yaşandı. Dosya bilgilerine avukatlarımız ulaşamazken MHP'nin bilgilendirilmesi, AKP-MHP mercilerinde dava süreçlerinin planlanması, özel görevlendirilmiş savcıya yalan suç isnatları ve sahte deliller üzerinden Kobane davasını yeniden açma talimatı verilmesi, bunun HDP'yi kapatma amacına bağlanması gibi örnekler kirliliğin küçük bir kısmı. Gördüğümüz yargılama davası değil, kirli siyasi operasyon masası. Heyet kendisine verilen görev gereği en kısa sürede ceza kararı vermek istediği için başka hiçbir şeyi gözü görmüyor. Hızlandırılmış duruşmalar yapılıyor, usulsüz delil toplanıyor, tanık dinleniyor, alelacele iddianamenin, dosyanın açıkları kapatılıyor. Ama dava adı altındaki darbe-kumpas operasyonuna uydurmaya çalıştıkları hukuk kılıfı şimdiden delik-deşik oldu. İlerleyen süreçte tamamen dağılıp döküleceğine emin olabilirsiniz. Tabi yargı kurumlarının herhangi bir inandırıcılık, güvenilirlik gibi derdi yok ve asgari kanunları, kuralları hoyratça çiğnemekte de sakınca görmüyorlar.    

BU KADAR CİDDİYETSİZ BİR HEYET GÖRMEDİM

Sadece benim hakkımda 50'nin üzerinde dava açıldı, sayamadığım kadar çok duruşma ve heyet gördüm ama ciddiyetsizlikte, saygınlık yitiminde bu kadar ileri gidildiği bir örnek görmemiştim. Siyaset nasıl lümpenleştirildi, horoz dövüşüne, mafyatik güç gösterisine dönüştürüldüyse, iktidar güdümündeki yargı organları da bundan payını alıyor. Biz de ilk duruşmadan itibaren AKP-MHP adına güç gösterisi yapan, kavgaya tutuşan ve yargı kurumu ağırlığından çok, iktidarın seçilmiş temsilcisi olmanın "dayanılmaz hafifliğine" kapılmış bir heyet gördük karşımızda. Kobane davasının öncekilerden önemli bir farkı da bu. Önceki davalarımızda siyasi kasıt, niyet kısmi kurumsal ciddiyetle örtülmeye çalışılıyordu. Şimdi bizlere yönelik yargı operasyonlarının perdesiz, ciddiyetsiz versiyonuyla muhatabız.

'HAKİKATİ SAVUNACAĞIZ'

HDP'li siyasetçiler olarak bu dava sürecinde nasıl tutum alacaksınız?

En büyük dayanağımız güçlülerin, hakimlerin değil, haklıların, mazlumların tarafında olmaktır. Mahkemelerde faşist zulüm yöntemleriyle sanık haline getirilsek de, bu davalar bizim için siyaset ve tarih kürsüsüdür. Dayandığımız toplumsal taraf adına zulmü yargılayacağımız bir mücadele alanıdır. Bugüne kadar tek tek görülen davalarda da bu tutumu aldık, toplu HDP ana davası sürecinde de aynı tavrı geliştireceğiz. Kobane hakikatini savunacağız ve insanlık dışı katliamcı siyaseti ifşa edeceğiz. Ama bununla sınırlı değil elbette. Demokratik siyaseti, HDP misyonunu, halklarımızın üçüncü cephe programını, kadın özgürlük çizgini savunacağız. Siyasi iktidarın niyetinin, hesaplarının aksine, Kobane davası HDP'nin gelişim tarihinde yeniden ve daha parlak kazanımların nirengi noktası olacak. HDP ve demokratik siyasetin, emekçi sol mecranın, darbeden güçlenerek çıkışının ve yeni bir aşamaya geçişinin zeminine dönüşebilir.

DAVAYLA DAYANIŞMACI DEĞİL MÜCADELECİ BİR İLİŞKİ KURULMALI

Kobane davası ile dışarıdan kurulan ilişkiyi nasıl buluyorsunuz? Bu dava süreci nasıl örgütlenmeli, ne yapılmalı?

Kobane davası üzerinden Meclis'in üçüncü büyük partisini ve halklarımızın, kadınların söz, örgütlenme, siyasi temsiliyet hakkını tasfiye etmeye çalışıyorlar. Bu nedenle Kobane davası, politik özgürlükleri savunma davasıdır. HDP'ye, Kürtlere yönelik kritik saldırılar ve sembol davalarda yeterli tepki verilmemesinin bedelini bugün bütün ülke ödüyor aslında. Kendisini en güvende görenler dahil, kimsenin hakkı, hukuku, politik özgürlüğü yok. Bugün Türkiye'de rejim geniş, katmanlı bir mafya organizasyonuna dönüştüyse, tek adam sistemiyle her şey "büyük reisin" insafına bırakıldıysa, kritik demokratik mevzilerin el birliğiyle korunamamasından, yara almasındandır. Bütün demokrasi güçlerinin, antifaşistlerin Kobane davasıyla doğru ve dayanışmanın ötesine geçen mücadeleci bir ilişki kurması bu açıdan çok önemli. 

Diğer yandan Kobane ve Gezi davaları nezdinde toplumun diri, meşru hareket damarını, refleksini yargılıyorlar ve mahkum etmeye çalışıyorlar. İki hareket de halk inisiyatifinin yönetenlerin önüne geçtiği eşiklerdir. Çok önemli bir demokratik deneyim ve birikim sağlamıştır. Gezi ve Kobane davalarıyla bizlere zulmedip bütün topluma gözdağı veriyorlar. Buna karşı güçlü ve birleşik bir duruşun sergilenmesi, toplumun kafasında kurdukları baskı karakollarını yıkacaktır.

HESAPLAŞMA MAHKEME SALONLARINA BIRAKILMAMALI

Tam da Kobane ve Gezi süreçlerinde olduğu gibi ama bu kez davalar etrafında birleşik demokratik kenetlenme sağlanmalıdır. O hareketlere anlamını ve gücünü veren direniş koalisyonu, farklılıkları bir araya getiren bilinç ve ortaklaşma bugün de canlandırılabilir. Kobane davası böyle bir canlanışın güncel halkası olabilir. Üstelik sadece mahkeme salonlarına bırakılamayacak toplumsal politik hesaplaşmadır. Bizler elbette bundan sonraki süreçte de duruşma kürsülerinde yargılayan olmaya, halklarımızın, kadınların haklı davasını savunmaya devam edeceğiz. Ama Kobane ve HDP ana davası sokağın, hayatın, halk adaletinin davasıdır. Doğallığında, bu zeminlere dayanarak aktif bir ilişki kurulması gerekir.

Kobane davasını halktan ve haktan yana sahiplenmek sadece HDP ile, tutuklu siyasetçilerle dayanışmak değildir. Asıl olarak dava dosyasına adı, ölüm raporu bile girmeyen, alenen ortada duran katilleri yargılanmayan ve sırf insanlık düşmanı bir saldırıya karşı insanlık görevini yaptığı için katledilen canlarımızın, mağdur ailelerimizin acısını ve hesabını ortada bırakmamaktır. Bu, demokrasiden, emekten, özgürlükten, adaletten taraf olan herkesin üstlenebileceği bir sorumluluktur.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar