29 yıl imamlık yapan Tekeci: Tacizin kaynağı sadece tarikatlar değil; kurslar, cemaatler ve yurtlar

29 yıl imamlık yapan Tekeci: Tacizin kaynağı sadece tarikatlar değil; kurslar, cemaatler ve yurtlar
'Dershane ve özel okullar Fethullahçılara, Kuran kursları ve yatılı yurtlar Süleymancılara, Adıyaman cemaatine ise hastane ve sağlık sektörü pay edildi.'

29 yıl imamlık yapan "Allah’ı Arayan İmam" ve "Labirentten Çıkış" adlı kitabın yazarı Mehmet Tekeci, cemaatler, tarikatlar ve şeyhlere ilişkin açıklamalarda bulundu. 10 yıl boyunca tarikat ve cemaatler içerisinde yer alan ve şeyh yardımcılığına kadar yükselen Tekeci, tarikat, cemaat ve kurslarda tecavüz ve taciz olduğunu ifade ederek, buralarda karanlık işlerin döndüğünü söyledi. Cumhuriyet’ten Mehmet İnmez'e konuşan Tekeci, mahallelerde anaokulu adı altında açılan 'sübyan mektepleri'nde çocukların çok büyük tehlike altında olduğunu belirtirken, devlet kurumlarının hangi cemaat ve tarikatlara paylaştırıldığına ilişkin de dikkat çeken iddialarda bulundu.

Türkiye, Uşşaki tarikatı şeyhi Fatih Nurullah'ın 12 yaşındaki çocuğa yönelik istismarı ve bunu örtbas etmeye çalışırken "Allah dostlarının hatalarında bile hikmet vardır" şeklinde para teklif etmesini konuşurken, Tekeci, tarikat, cemat ve şeyhlere ilişkin dikkat çeken iddialarda bulundu.

29 yıl imamlık yapan Tekeci, tarikat, cemaat, kurs ve yurtları 'foseptik çukuru' olarak niteleyerek şunları söyledi:

-Sizi tanıyabilir miyim? En son hangi görevdeyken ayrıldınız?

1965 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde doğdum. İlkokulu köyümde, ortaokul ve liseyi Kastamonu İmam Hatip Lisesi’nde okudum. 6 yaşında köy imamında Kuran okumaya başladım. İlkokul bittikten sonra ailem beni ‘gavur’ okulu diye ortaokula göndermedi. Bir Kuran kursuna gönderdiler. Hayatımın en karanlık ve acı dolu günleridir. Ailemden habersiz parasız yatılı sınavlarına girerek ve din eğitimi de veriliyor diye ailemi imam hatibe gitmeye ikna ederek okumaya başladım. İmam hatip benim için bir kurtuluştu. 29 yıl çeşitli yerlerde din görevlisi olarak görev yaptım ve 2013 yılında siyasi iktidarın dini kullanması ve camilere siyasetin girmesinden rahatsız olarak emekli oldum. Allah’ı Arayan İmam ve Labirentten Çıkış isimli iki kitabın yazarıyım.

-Hangi yıllarda tarikat ve cemaatin içinde yer aldınız? Nerede ve kaç yıl onlarla kaldınız?

Göreve ilk başladığım 1985 yılında bize tavsiye edilen tek kaynak Ömer Nasuhi Bilmen’in İlmihal kitabı idi. Diyanet, imam atamalarını ve bütün din işlerini bu kitaba bakarak yapardı. 1995’li yıllara geldiğimizde kafamda ciddi sorular oluşmaya ve cevaplarını bulamamaya başladım. O yüzden bu sorulara cevap bulabilirim düşüncesi ile tarikata girdim. 10 yıl tarikatın içinde kaldım. Mensup olduğum tarikatın şeyhinin ildeki görevlisiydim.

‘ŞEYH KURAN AYETLERİNİ BİLE YANLIŞ OKURDU’

Ancak aradığım hiçbir şeyin cevabını bulamadım. Tamamen rüyalara dayalı ve adına maneviyat denilen hurafelerden başka bir şey yoktu. Mensup olduğumuz tarikatın şeyhi Kuran ayetlerini bile yanlış okurdu ancak bir hikmeti vardır diye bir şey söyleyemezdik. Daha fazla orada durmamın bir anlamı kalmadığına 2005 yılında karar verdim ve ayrıldım.

‘FAKİR OLAN TEK BİR TARİKAT YA DA CEMAAT ŞEYHİ YOKTUR’

-Neden tarikat ve cemaatlerden ayrıldınız?

Dine ait hiçbir şey yok aslında buralarda. Her tarikatın derneği ya da vakfı var. Onlara bağlı olanlar ciddi bir para kaynağı. Sorgulamadan gidilen bu sadakat anlayışı içinde "Allah rızası için" denilerek sizden ciddi bir kaynak sağlanmakta. Orada özellikle zikir ortamında oluşturulan yapmacık illüzyon daha sonra cazibesini yitiriyor etrafınıza bakmaya başlıyorsunuz. Oradaki ruhsal olarak sömürülüyor, maddi olarak sömürülüyor. Bugün fakir olan, dünyalığı olmayan tek bir tarikat ve cemaat şeyhi yoktur. Tamamı saltanat içinde Karun gibi hayat sürmektedir.

‘YURTLAR VE KURSLAR ÇOK TEHLİKELİ, KAPATILMALI’

-Yurtlar tehlikeli mi? Kapatılmalı mı?

Yurtlar ve kurslar çok tehlikelidir ve istisnasız ilk ve ortaöğrenim öğrencileri için açılan bütün kurs ve yurtlar kapatılmalıdır. Adana’da yurtta yanarak ölen kız çocuklarımız, Ensar Vakfı’nda tecavüze uğrayan erkek öğrencilerimiz, Fıkıh-Der’de tecavüze uğrayan öğrencilerimiz, tarikat şeyhleri tarafından taciz ve tecavüz edilen çocuklarımız ve kadınlarımız sadece foseptikten sokağa taşan damlacıklardır.

‘ANAOKULU ADINDA AÇILAN SÜBYAN MEKTEPLERİNDE ÇOCUKLARIMIZ ÇOK BÜYÜK TEHLİKE ALTINDA'

Duyduğumuz koku budur. Bu vesileyle anaokulu adı altında her mahallede açılan "sübyan mekteplerine" de dikkatinizi çekmek isterim. Buralarda barındırılan küçük çocuklarımız çok büyük tehlike altındadır. Bu çocuklarımız geleceğin cemaat ve tarikatlarına altyapı olarak hazırlanmaktadır. Buralardan mezun olan kız çocuklarımızın mezuniyet törenlerinde genellikle gelinlik giydirilerek beyinlerine gönderilen mesaj çok önemlidir. Ülkemizde durmadan yükselişte olan "çocuk gelinler" olayının temelleri yıllarca ekilen bu tohumların bir izdüşümüdür.

‘KARANLIK VE AHLAKSIZ İŞLER DÖNÜYOR’

-En son yaşanan olay gibi taciz ve tecavüz olayları yaşanıyor mu?

Buralarda verilen eğitimlerde öğrenci ile öğretici baş başa kalabilmektedir. Özellikle ezber derslerinde bu daha çok yapılmaktadır. İşte o odada neler olduğunu ve ne yaşandığını çocuk cesaretini toplayıp ya da dayanılmaz noktaya gelip anlattığında öğrenebiliyoruz. Bu zamana kadar tarikat ve cemaatlerde ortaya çıkan olaylar, kurs ve yurtlarda taciz ve tecavüze uğrayan çocukların haberleri aslında buralarda ne kadar karanlık ve ahlaksız işlerin döndüğünü net bir şekilde ortaya koymaktadır.

‘TARİKATLARIN YÜZDE 90’I TÜRKİYE’Yİ SAVAŞACAK DEVLET VE GANİMET OLARAK GÖRÜYOR’

-Tarikatları nasıl yorumluyorsunuz? Onlar dini kullanıyor mu? Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı mı?

Tarikatlar Kuran ayetlerine takla atlattıran, onlara akla ve hayale gelmeyen anlamlar katarak metafizik kavramlar ve soyut anlatımlarla ispatlanması mümkün olmayan rüyalara dayalı bir din oluşturmuşlardır. Tarikatların iki sermayesi vardır: Sadakat ve cehalettir. Tarikatların yüzde 90’ı Türkiye’yi "dar-ül harp" olarak görmektedir. Yani yarın ellerine fırsat geçtiğinde "savaşılacak devlet" demektir bu. Kısaca cemaat ve tarikatlara göre Türkiye’de mevcut ne varsa ganimettir ve hangi yolla olursa olsun onlara helaldir. Asıl vahim olan budur. Siyasal İslamın Atatürk’ün kurup yoktan var ettiği bu ülkenin ne kadar kazanımları varsa teker teker yok etmek, ellerine geçirmek için her hileye başvurmaları bundandır.

‘TARİKATLARIN GÖREV DAĞILIMI 70’LERDE YAPILDI’

-Devlet tarikatlara mı emanet ediliyor?

Türkiye Cumhuriyeti sıradan bir Ortadoğu ülkesi değildir. 29 Ekim 1923 yılında atılan bu ülkenin temellerini Mustafa Kemal Atatürk sağlam atmıştır. Bu ülke hiçbir zaman bir din devleti olmayacaktır. Bu ülke hiçbir zaman şeyhlerin ve dervişlerin yönettiği bir ülke olmayacaktır. Zira bu ülkenin bütün ayarları Atatürk tarafından "muasır medeniyet"e göre ayarlanmıştır.

Tarikatlar arasında görev taksimi 1970’li yıllarda yapılmıştır. Dershane ve özel okullar Fethullahçılara, Kuran kursları ve yatılı yurtlar Süleymancılara, Arapça ve medreseler İsmailağa cemaatine, Adıyaman cemaatine ise hastane ve sağlık sektörü pay edilmiştir.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar