Akrep Nalan: Diyorlar ki sol yok artık, sol olmaz mı?

Akrep Nalan: Diyorlar ki sol yok artık, sol olmaz mı?
'Bizim kuşağımız 1980 döneminde yaşadı. O dönemdeki işkenceleri gördü.'

Evini Nesin Vakfı’na bağışlayan, kamuyounda 'Akrep Nalan' olarak tanınan sanatçı Füsun Nalan Açın kendisine ve gündeme dair açıklamalarda bulundu. Eğitim sistemini eleştiren Akrep Nalan, "Ben şimdi çocuğum olsun istemezdim. Çünkü iyi bir eğitim alamayacaktı. Torunu olan arkadaşlarım var. Çocuklarına Atatürkçü eğitim veren okul bulamıyorlar" dedi.

Sanatçı olmanın siyasetten soyut yaşamayı gerektirmeyeceğini ifade eden Akrep Nalan, "İnsanın bir duruşu olması lazım. Bu ülkede yaşıyorsan siyasete bakmadan yaşamak imkânsız. Herkes özgür olmalı. Düşüncesinden dolayı yıllardır hapis yatan insanlar var" görüşünü dile getirdi.

Nalan, "Biz azınlıkta kaldık. Şimdi diyorlar ki "Sol yok artık." Sol olmaz mı? At izi it izine karıştı... Neye inanacağımıza şaşırıyoruz. Biz silah tutmayı bilmeyiz. Çünkü bizim kuşağımız 1980 döneminde yaşadı. O dönemdeki işkenceleri gördü. Ondan sonra kimse çocuklarını siyasete bulaştırmak istemedi. Biz pala tutmayı bilmeyiz, biz karanfil uzatırız. Hayatta elime silah değmedi. Çocuğum olsaydı ona da öğretmezdim. Benim dilimin kemiği yok. Beni konuşturmayın" diye konuştu.

Posta'dan Alev Gürsoy Cimin'e konuşan Akrep Nalan'ın bazı sorulara verdiği yanıtlar şöyle: 

- Hiç sesiniz soluğunuz çıkmıyordu; inzivaya çekilmiştiniz sanki. Güzel bir bağış haberiyle sizden yeniden haber aldık. Evinizi Nesin Vakfı’na bağışladınız.

Bence çok doğru bir karardı bu. Çevremdeki dostlarım patır patır gidiyor. Herkes gün gelip gidecek. Giderken arkasında güzel şeyler bırakmalı, iyi anılmalı insan. Çalıştık, çabaladık, dünya malları edindik ama evlenemedik. Çocuğum olmadı. Çok derin aile ilişkileri olan bir insan da değilim...

- Neden Nesin Vakfı’nı seçtiniz?

Aziz Nesin’in hayranıyım, okumadığım kitabı yoktur. Nesin Vakfı’nın Çatalca’daki yerlerine eskiden çok gittim. Orası bir çocuk cenneti. Eski köy enstitülerinde olduğu gibi bir eğitim veriliyor. Yüzmeyi, keman çalmayı, inek sağmayı, reçel yapmayı öğreniyor orada çocuklar. Bunlar çok hoşuma gitti ve karar verdim. Evimi de şöyle bağışladım: Ölünceye kadar ben oturacağım, öldükten sonra onlar. Tapuyu verdim. Ayrıca Ali Nesin’in Şirince’deki Matematik Köyü’ne de hayranım. Türkiye için çok yararlı bir yer. Ali Nesin de çok önemli bir bilim insanı. Bu bağışı aynı zamanda Matematik Köyü’ne de yapmış oldum.

BODRUM’DAKİ EVİMİ TÜRKAN SAYLAN’IN VAKFINA BAĞIŞLAMAYI DÜŞÜNÜYORUM

- Eğitime de bir katkı olsun istediniz...

Elimden geldiğince... Eğitim sistemini değiştiremem, bir okul açamam; o kadar gücüm yok ama bu iş için birçok dernek var. Bu derneklere yatırım yapmak bence daha iyi. Bir okul yaptırmış kadar iyi hissediyorum şimdi. Ali Nesin, Şirince’de Fen Okulu yapıldığını söyledi. O binalardan birine benim adımı verecekler.

- Bu haberi duyunca herkes sizi takdir etti, dilerim örnek olursunuz.

Ben bunun duyulmasını asla istemezdim. Kimseye de söylemedim. Bu tarz işleri reklam malzemesi haline getirmek ne doğru ne de şık. Ali Nesin’in açıklaması olmuş. Tabii ki dilerim herkes eğitim için daha fazla elini taşın altına koyar.

- Allah gecinden versin ama bu bağış olayı akıllara şunu da getirdi; ölüme kendinizi yakın hissettiğinizi...

Hepimiz öleceğiz. Ölüme yakın mıyım değil miyim onu ben bilemem. Ama ölümden korkmuyorum. Korkmamak gerekir çünkü hepimizin gideceği adres belli. Tabii her zaman da bir şeylere hazırlıklı olmak lazım. "Her gün ölecek gibi davran ama hiç ölmeyecekmiş gibi çalış" demişler. Bu bağış da belki bir önlemdi bunun için. Ölüm hepimiz için kaçınılmaz son.

- Bu bağışa eşiniz dostunuz kırılmadı mı; sonuçta size çok yakın akrabalarınız var?

İki üvey kız kardeşim ayrıca yeğenlerim var. Elbette onlar için de bir şeyler düşünüyorum. Hayvanlar için de düşünüyorum. Yani bütün mal varlığım İstanbul’daki evim değil. Her şeyi kendi alın terimle yaptım. Kimseye bir mecburiyetim yok. Ama kendimi sorumlu hissettiğim Nesin Vakfı’nın çocukları var, sokak hayvanları var. Çok çalıştım yıllarca, hiçbirini kolay kazanmadım. Bodrum’daki evimi de Türkan Saylan’ın kurduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlamayı düşünüyorum. Faydalı olsun, faydalı işlere gitsin yeter. Biz gidiyoruz ama dünya malı dünyada kalıyor.

'DİLİMİN KEMİĞİ YOK, BENİ KONUŞTURMAYIN'

Eğitim sistemini nasıl görüyorsunuz?

Bana evlat eksikliğini hissetmedin mi demiştin; ben şimdi çocuğum olsun istemezdim. Çünkü iyi bir eğitim alamayacaktı. Torunu olan arkadaşlarım var. Çocuklarına Atatürkçü eğitim veren okul bulamıyorlar. Bizim dönemimizde de eğitim sistemi çok iyi değildi belki, ezberci bir eğitim gördük ama Atatürkçü bir eğitim aldık. Şimdilerden iyiydi. Mukayese bile edilemez. Çok zor hayat şu an. Ülke için de dünya için de.

Sanatçıların fikirlerini açıklamalarını doğru bulmayan, onlar işine baksın diyenler var...Sanatçı olmak siyasetten soyut yaşamayı gerektirmez. İnsanın bir duruşu olması lazım. Bu ülkede yaşıyorsan siyasete bakmadan yaşamak imkânsız. Herkes özgür olmalı. Düşüncesinden dolayı yıllardır hapis yatan insanlar var.

Siz sola yakınsınız. Düşüncelerinizi de dile getirmekten sakınmıyorsunuz.

Biz azınlıkta kaldık. Şimdi diyorlar ki, "Sol yok artık." Sol olmaz mı? At izi it izine karıştı... Neye inanacağımıza şaşırıyoruz. Biz silah tutmayı bilmeyiz. Çünkü bizim kuşağımız 1980 döneminde yaşadı. O dönemdeki işkenceleri gördü. Ondan sonra kimse çocuklarını siyasete bulaştırmak istemedi. Biz pala tutmayı bilmeyiz, biz karanfil uzatırız. Hayatta elime silah değmedi. Çocuğum olsaydı ona da öğretmezdim. Benim dilimin kemiği yok. Beni konuşturmayın.

RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

 

Öne Çıkanlar