Atık kağıt işçisi Aytar: Alın terimizle hayata tutunmaya çalışıyoruz, belediyeler bize karışmasın

Atık kağıt işçisi Aytar: Alın terimizle hayata tutunmaya çalışıyoruz, belediyeler bize karışmasın
Üzerilerindeki baskıların son bulması isteyen Aytar, 'Biz de yoksuluz ve göçmenlerin halinden en iyi biz anlıyoruz. Çünkü yoksulluğun nasıl bir duygu olduğunu en iyi yoksul kişiler anlar.'

Yağmur KAYA


ARTI GERÇEK- "Ülkemiz, kendi sokak gerçekleri ile yüzleşmek zorundadır. Senelerdir sokaklardan onurumuzla atık toplayarak hayata tutunan, ekonomiye ve ekolojiye doğrudan katkılarımız olan, kendi istihdamlarımızı kimseye yük olmadan sağlayan geri dönüşüm işçileriyiz." 

Bu sözler Atık Kağıt İşçisi 28 yaşındaki Mahmut Aytar'a ait. Daha 14 yaşında mevsimlik çocuk işçi olarak Urfa Siverek'ten farklı şehirlere giderek hayatını kazanmaya çalışmaya başlamış Mahmut Aytar. Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü mezunu olan Aytar, 3 yıl Kamu Personeli Sınavı'na (KPSS) hazırlandığını ancak umduğunu bulamayınca atık kağıt işçisi olmaya yöneldiğini ifade ediyor. 

"Bu işi yapanlar yoksul insanlar. Bizler yoksul ailelerin çocuklarıyız. Bizim oralar yoksul, topraklarımız kurak ve yatırım yapılmıyor" diyerek 2017 yılından bu yana bilfiil atık kağıt işçisi olduğunu söyleyen Aytar'ın yaşam hikayesi aslında bu işi yapanların kim olduğu, sosyal, ekonomik koşullarına da ışık tutmaya yeterli oluyor. 

1 Eylül'de İstanbul Valiliği tarafından alınan bir kararla Ümraniye'de bulunan atık kağıt işçilerinin depolarında el konulmuştu. Bunun üzerine Ümraniye'de bir basın açıklaması gerçekleştirerek seslerini duyurmaya çalıştıklarını vurgulayan Aytar, sorunlarının çözümüne dair hâlâ somut bir adımın atılmadığını vurguluyor. 

'NASIL GEÇİNECEĞİZ?'

Bu durum karşısında birçok arkadaşının ailelerinin yanına memleketine gittiğini belirten Aytar, "Ceplerinde para bittiğinde ne yapacak? Nasıl geçineceğiz? Başka bir iş istihdamı yaratmadan, kimseye yük olmadan yaptığımız bu işi çevre kirliliği, sağlık gibi gerekçeler sunarak nasıl mani olabilirsin?" diye sorarak İstanbul'da sektörde çalışan kişi sayısının -kendi yaptığı hesapla- 200 bin kişi olduğunu belirtiyor. Bu adımla da binlerce insanın kuru ekmeğe muhtaç kalabileceğini vurguluyor Aytar. 

Kendilerine dönük baskıların ilk defa yaşanmadığını belirten Aytar, daha öncede sık sık atık kağıt depolarına baskınlar olduğunu yaka silkerek anlatıyor. Günlük kazançla ailelerini geçimini sağladıklarını ifade eden Aytar, güvencesiz koşullarda çalıştıklarını belirtiyor. 

'GERİ DÖNÜŞÜM BİLİNCİNİ OLUŞTURDUK'

Aytar, "Sigortamız yok. Bizim 'depo' diye tabir ettiğimiz bir depoda çalışıyoruz. Geri dönüştürülen ne varsa toplanıyor. Günlük kazancımız kişiden kişiye değişiyor. Bizler geri dönüşüm bilincini oluşturduk ve oluşmasını sağladık" diyerek yoksulun kişilerin halinden en çok yine yoksul kişilerin anladığını vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürüyor:

'BİZ DE YOKSULUZ'

"Bu işte göçmenlerin çalışması  bizim de gelirimiz aşağılara çekiyor; lakin biz de yoksuluz ve onların (göçmenlerin) halinden en iyi biz anlıyoruz. Çünkü yoksulluğun nasıl bir duygu olduğunu en iyi yoksul kişiler anlar ne yapalım? Herkes çalışarak rızkını kazanmanın peşinde. Bizim çöpten topladığımız atıklar -pet, plastik, karton- farklı  ürünlere dünüştürülüyor. Ülkenin genelinde  neredeyse  ekonomik kriz var  ve bu durumda bizim de tek geçim kaynağımız olan çekçek işi de elimizden alınırsa en çok ekonomik sıkıntıları biz çekeriz. 

'YASALAR YAŞANILABİLİR BİR TOPLUM İÇİNDİR'

Yasalar, kanunlar ve devlet yok saysa da varız ve var olmaya devam edeceğiz. Yasalar, yaşanılabilir bir toplum içindir. Yasalar, kendi halkına zulmetmek için değildir."

Öne Çıkanlar