Bu devlet beyaz bir sayfa açabilir mi!

Bu devlet beyaz bir sayfa açabilir mi!
Devletleri çocuklara soracaksınız, zabıtaları, polisleri, çocuklara soracaksınız. Berkin’i uyandırıp Berkin’e soracaksınız...

Mazlum ÇETİNKAYA


Leonard Freeman'ın 1968 yılı bir ABD yapımı Western filmi var, çoğumuz da izlemişizdir belki. Özgün adıyla Hang 'Em High / Onları Yükseğe As, başrol oyuncusu Clint Eastwood.

İşlemediği bir suçtan dolayı bir çete tarafından asılmaya çalışılan Jed Cooper (Clint Eastwood), Şerif Dave Bliss'in (Ben Johnson) yardımıyla ipten kurtulur, ancak hapse konur. Suçsuzluğu anlaşılınca yargıç Fenton (Pat Hingle) tarafından serbet bırakılarak şerif olarak tayin edilir. Film sıradan ama bir o kadar da bazı yönleriyle bizim memlekete benzer yönleri aklıma geldi.

Geçen gün bir yerden okudum sanırım, bylock kullanıcısı olduğu gerekçesi ile FETÖ üyesi olmak iddiasıyla yargılanan biriyle ilgili mahkeme tutanaklarındaki bilirkişi raporunda yola çıkılarak şöyle deniliyor: "… Sonuç olarak; sanığa yönelik bylock hesap numarasının yokluğu, hesabın olmadığı ve kullanılmadığı sonucunu doğurmamaktadır."

Bir başka örnek, yine KHK’lı başka birinin işe iade davasında, idare mahkemesine davalı kurumun gönderdiği cevap şu: "davacının örgüt ile bağının tespit edilememesi örgütün yapısının bir sonucudur. Delil elde edilememesi sebebiyle örgüt bağı yoktur denilemez."

Alın size hukuk!

İşte tam da bugünlerde, "hukuk reformu" dedikleri bugünlerde, alın size hukuk!

Tıpkı "Onları Yükseğe As" filmindeki çete tarafından at hırsızlığı ile suçlanan Jed Cooper’ın darağacına asılma sahnesi gibi. Atları çalmadın ama sen yine de suçlusun, biz seni asacağız diyen yüz elli yıl önceki bu çete hikâyesindeki gibi. Devlet, hukuk, adalet, yüz elli yıl öncenin kovboy dünyası gibi olmuşsa, buradan ne çıkar, düşünün artık!

Bu kâğıt üzerindeki adalet /adaletsizlik iktidardan aldığı cesaretle bir başka boyutu bürünüp sokağa ve hayata da yansıyor. Devletin en tepesindeki adam milyonların oyunu almış bir partinin genel başkanı için; bu adama dersini verin derse, hukuk durumdan vazife çıkarır, sokak da vazifeden durumlar çıkarır…

Sonra herkes kendi payına düşeni alır. Kadın, erkek, çocuk, Kürt, Alevi, Ermeni, liberal, demokrat, solcu ama herkes kendi payına düşeni alır. En çok da çocuklar!

Büyüklerin savaşında zulüm gören çocuklar, hecesi ve gecesi yaralı çocuklar, ellerindeki ekmeği, sevgiyi, suyu, ormanı aldığımız çocuklar… En çok da çocuklar payına düşeni alırlar bu yeryüzünde, yitirirler güzelim dünyalarını…

Ve sonra bakarsın bir zabıta çıkar ortaya birden; ‘Eve ekmek götürüyorum’ diyen 8 yaşındaki Yusuf’un çığlığını Türkiye duyar!!!  Tezgâhı elinden alınan çocuk zabıta tarafından darp edilir. Balık sattığı tezgâhın elinden alınmasına isyan eden 8 yaşındaki Yusuf’un boğazı sıkılır vazifeden durum çıkaran zabıtalarca, " devleti de zabıtayı da tanıyacaksın" denilir.

Tanıyorum elbette, "elini cebimizden ve boğazımızdan çekmeyen devleti tanıyorum" der kendi içinden çocuk.

Korkmayan bu çocuk, evler herkesin olsun, sevgi herkesin olsun, ekmek herkesin olsun, adalet herkesin olsun diyen bir çocuk… Bugün Yusuf’un boğazını sıkan el ve o ele cesaret veren en üst ve en alt tüm zabıtaları biz seçtik, Yusuf’un boğazındaki o el hepimizin eli, o eli biz seçtik, o belediyeyi, o zabıtayı ve o zabıtaya cesaret verenleri…

"Tutma, yakalama" anlamları olan zabt sözcüğü, hukuk ve adaletin bu aşırı evrimi ile toplumu, hayatı ve çocuğu boğazından sıkmaya, bağlamaya, kontrol altına almaya ve vazifeden durum çıkarmaya dönüşür zamanla, yukarıdan aşağı doğru zapturapt altına alınır hayatlarımız.

Hiçbir devlet, hiçbir iktidar ve sahibi, bir Yusuf’tan daha değerli değildir.

Dünya devletlerinin tanıdığı bir devleti eğer gün olup da bir çocuk tanımıyorsa o devlet yok hükmündedir aslında.

Devletleri çocuklara soracaksınız, zabıtaları, polisleri, çocuklara soracaksınız. Berkin’i uyandırıp Berkin’e soracaksınız ya da Ceylan’ın başucundaki taşa soracaksınız çocuğu, çocukluğu, cesareti ve adaleti.

Unutmayın, bu boğazından sıktığınız Yusuflar ve Yusufcuklar bugün sekizindeler ama yarın on sekizinde olacaklar!

Sizin açmadığınız, açmaktan korktuğunuz o beyaz sayfayı bu çocuklar açacaklar o kutsal elleriyle.

Öne Çıkanlar