Erdal Doğan: ‘Vasati 40 çöp’ yazgısı!

Erdal Doğan: ‘Vasati 40 çöp’ yazgısı!
'İktidarın hak, etik, ehliyet gözeten ve halen o arayışı sürdüren sanatçısına, doktoruna, mimarına, gazetecisine, hukukçusuna, siyasetçisine tahammülsüzlük ve nefretinin kaynağı vasatlık.'

Erdal Doğan, Gazete Karınca’da yer alan bugünkü "Vasati 40 çöp yazgısı" başlıklı yazısında iktidarın "hak, etik, ehliyet gözeten ve halen o arayışı sürdüren sanatçısına, doktoruna, mimarına, gazetecisine yönelik tepkisinin, nefretinin ve öfkesinin kaynağının vasatlık" olduğunun altını çiziyor.

Doğan’ın yazısı şöyle:

Şunun şurasında 25 yıl bile yok! Eskiden birileri birilerini eleştirdiğinde "vasat işte ne yaparsın" derdi! Yani ortalama, sıradan! Beğenilmeyen mesleki donanımı, icra edilişi, kişiliği ya da hayati zevkleri, seçimleri ortalama/vasatsa burun kıvrılırdı! Böyle diyenlerin çoğunun tercih ve çabası ise genellikle o ortalamaya dahil olmamak ve daha iyisini daha estetiğini yakalamaya çabalamaktı! Daha az eksiği daha az fazlası değil yani!

Yani eskiden kibrit kutuları üzerine yazılan "Vasati 40 çöp" yazgısının kaderlerine yazılmış birer alın yazısı olmaması için çabalanır durulurdu!

Ne yazık ki günümüzde en hayati mesleklerin eğitim sürecinden tutun da icra ediliş tarzına kadar her bir aşaması o hiç makbul görülmeyen vasatın altına düşmüş ve düşürülmüştür. Vasat mumla aranır olmuştur. Hukuk, tıp, gazetecilik, mimarlık, eğitim, mühendislik gibi bir çok disiplinsel dalın hem lisans eğitim kadrosu hem de eğitim içeriği içler acısıdır artık!

Bu tercih iktidar rejiminin bilinçli tercihidir elbet. O yüzdendir ki, geçmişten gelen seküler hayat tercihi içinde az çok hak, etik, ehliyet gözeten ve halen o arayışı sürdüren sanatçısına, doktoruna, mimarına, gazetecisine, hukukçusuna hatta siyasetçisine bu tahammülsüzlük ve nefret. Yine o yüzdendir ki, daha iyi olacağına aksine üniversitesi, medyası , yargısı, parlamentosu kurumsal yıkıma götürülmüştür.

Düşününki siyasetçisi kendine Yeliz takma adını takıp parlamento içinde çekim yapıp kamuoyuna servis yapabiliyor ve yeniden bir sonraki dönem parlamentoda yer alabiliyor. Onunla yetinmiyor dünya tarihi ve bilimi hakkında ahkam kesip alkış alabiliyor. Bu da yetmiyor derinleşen yoksulluğun sorumluluğunu muhalefete yükleyebiliyor. Ülkenin ulusal medyası yıllardır en pespaye hayat hikayelerini yine en sansürsüz biçimde gece gündüz tüm ülkeye izletince ülke siyasetçisine de akademisyenine vs.’sine çıkan rol de bu oluyor! Oy veren de memnun, izleyen de izleten de.

Öyle ki, daha da kötüsü olmaz dediğimiz günlerde çınarlık doktorlar yerlerde kollukça sürüklenebiliyor. Yine daha kötü bir karar çıkmaz dediğimiz bir anda; TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz (33) evlenme teklifini ret ettiği fail Orhan Munis tarafından (olay yerine bileğine sakladığı 19.9cm bıçakla gelen) katledilmesine Yargıtay Ceza Genel Kurulu oy çokluğu ile "Tasarlayarak öldürme" suçundan değil "anlık hiddetle" ve " duygusal çöküntü hiddetiyle" cezasını hafifletip adeta cinayeti meşrulaştırıyor. Yani Hatice Kaçmaz evlenmeyi kabul etseydi ölmüş olmayacaktı diyor!

Aynen yine geçen hafta üniversite öğrencisi 23 yaşındaki Kemal Kurkut’un, 21 Mart 2017 tarihinde Diyarbakır’daki Newroz kutlamasına katılmak isterken miting alanı girişinde polis tarafından öldürülmesine ilişkin ailesinin idari ve ceza yargısındaki hak arayışındaki çıkan dehşet kararlardaki gibi:

Önce Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi, Ocak ayında aldığı kararda, Kemal Kurkut’u "saldırgan eylemci" olarak değerlendirerek cinayetin "yasal sınırlar içinde işlendiğine" hükmederek, davacı aileye tazminat ödenmesine yer olmadığına karar vermiş. Bu karar yetmemiş sonra benzer karar Diyarbakır 7.Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sanık polis Yakup Şenocak’a verilen beraat kararının gerekçesini Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi yeterli görmemiş!

Kurkut’un "Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle, verilen beraat kararının eksik gerekçe ile alındığını ve öldürülmenin "yasal sınırlar içinde olup olmadığına bakılmasına" diyerek sanık polis lehine beraat kararını bozup tekrar ilk derece mahkemesine göndermiş. Yani cinayet içinde cinayet!

Vesselam; geçmişten bugüne ulaşmış güzellikleri korumaz ve geleceği o güzellik üzerinden inşa etmezsek, her anlamda vasatı yakalamak bile mümkün olamayacaktır.

Yazının linki: https://gazetekarinca.com/vasati-40-cop-yazgisi/

Öne Çıkanlar