Federal Meclis 'güvenli bölge' raporu hazırladı, Türkiye'nin girdiği yerlere 'işgal bölgeleri' denildi

Federal Meclis 'güvenli bölge' raporu hazırladı, Türkiye'nin girdiği yerlere 'işgal bölgeleri' denildi
Merkel hükümetinin Türkiye'nin Suriye'de güvenli bölge önerisine destek talebi hakkındaki değerlendirmeleri sürüyor. Federal Meclis ise bu konuda hazırladığı bilirkişi raporunu tamamladı.

Türkiye geçtiğimiz Ekim ayında Kuzey Suriye'ye düzenlediği askeri harekatta ele geçirdiği bölgelere Suriye'den Türkiye'ye göç eden sığınmacıları yerleştirmek istiyor. Kürtler ise bu plana şiddetle itiraz ediyor, gerekçeleri ise bölgenin demografik yapısının değiştirileceği.

Bölgedeki Kürt nüfusuna demografik bir müdahale olarak diğer ülkelerce de eleştirilen güvenli bölge inşası ve bu kapsamdaki Suriyeli mültecilerin geri dönüş stratejisi için Türkiye, uluslararası alanda destek arayışına girdi. Şimdiye kadar Türkiye'nin güvenli bölge inşasına dolaylı ve kısmi de olsa destek sinyali veren tek ülke Almanya oldu. Ancak Almanya'da güvenli bölge planına yönelik nasıl bir politika izleneceğine dair hazırlanan bir raporda Türkiye'nin girdiği bölgeleri "işgal edilmiş bölgeler" şeklinde yansıtıyor.

Federal Meclis'in hazırladığı bilirkişi raporda geri gönderilmek istenen kitlelerin bulundukları ülkeye gerçekten bir tehdit olup olmadıklarının netleştirilmesi gerektiği belirtiliyor.

Raporda, genel anlamda güvenli bölge ve kitlesel geri dönüşün insan haklarına aykırı olabileceği vurgulanıyor. ve tarihte işgal edilmiş ülkenin topraklarına kendi halkının yerleştirildiği bir örneğe rastlanmadığı vurgulanıyor. 

Deutsche Welle Türkçe'den Değer Akal'ın rapor hakkında hazırladığı haber şöyle:

Milletvekillerinin talebi üzerine Federal Meclis Bilimsel Hizmetler Dairesi uzmanları tarafından kaleme alınan ve geçtiğimiz günlerde tamamlanan raporda, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde asker bulundurduğu bölgeler, "işgal bölgeleri" olarak tanımlandı, Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıları bu bölgelere yerleştirme planının uluslararası hukuka uygun olup olmadığı sorusuna yanıt arandı.

Her devletin kendi vatandaşı olmayanların ne kadar süreyle ülkede bulunabileceğini belirleme hakkına sahip olduğuna dikkat çekilen dokuz sayfalık raporda, bu egemenlik hakkının yine de devletlerin insan hakları alanındaki yükümlülükleriyle kısıtlanmış olduğunun altı çizildi.

'KİTLESEL SINIR DIŞI ANLAMINA GELEBİLİR'

Türkiye'nin bir milyona yakın Suriye vatandaşını, Suriye topraklarına geri göndermesi gibi bir adımın "kitlesel sınır dışı" anlamına gelebileceğine işaret edilirken, böyle bir adımın uluslararası hukuk açısından ancak istisnai olarak, "bir devletin güvenliği ve varlığının ciddi ölçüde tehdit altında olması" halinde mümkün olabileceği belirtildi.

Raporda, Türkiye’nin uluslararası hukuk bakımından planını ancak "Suriyelilerin Türkiye topraklarında kalmaya devam etmeleri halinde bunun Türkiye’nin hayati güvenlik çıkarlarına büyük tehdit oluşturacağı" argümanını kabul ettirmesi halinde mümkün olabileceği görüşüne yer verildi.

Böyle bir senaryonun gerçekleşmesi durumunda dahi Türkiye’nin uluslararası insan hakları düzenlemelerine riayet etmesi gerektiği vurgulanırken, kişilerin gidecekleri yerde ağır insan hakları ihlalleri, işkence veya insani olmayan muamelelerle karşı karşıya kalmayacaklarının garanti edilmesi gerektiği belirtildi.

'KENDİ İRADELERİ DIŞINDA GÖNDEREMEZ'

Raporda, devletlerin himayesi altındaki kişileri, silahlı çatışmaların ve kişilerin can güvenliğine ciddi tehdit oluşturan koşulların sürdüğü bölgelere, kendi iradeleri dışında gönderemeyeceğinin altı çizilirken, Türkiye’nin "güvenli bölge" önerisi için şu tespit aktarıldı:

"Türkiye’nin işgali altındaki bölgelerdeki güvenlik durumu hakkındaki haberler, bölgeye gönderilecekler için somut hayati tehlikenin mevcudiyetinin dışlanamaz olduğu yönünde."

NİHAİ DEĞERLENDİRMEDEN KAÇINILDI

Federal Meclis Bilimsel Hizmetler Dairesi, hukuki çekincelere dikkat çekmekle birlikte, Türkiye’nin güvenli bölge planlarının uluslararası hukuka uygunluğu hakkında nihai bir sonuç açıklamaktan kaçındı.

Raporda, Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesi’nin 49’uncu maddesine atıf yapılarak, "İşgal hukuku bakımından, kişilerin, başka bir yere ferdi veya kitle halinde nakli yasak" denildi.

Sözleşmenin işgal altındaki bölgede bulunan sivillerin yerinden edilmesi ve işgalci ülkenin kendi vatandaşlarını bu bölgeye nakletmesini yasakladığına vurgu yapılırken, bugüne kadar Türkiye’nin planı bağlamında olduğu gibi, "işgal edilen ülkenin vatandaşlarının, işgal edilen ülkenin topraklarına gönderilmesi" gibi bir durumun hiç gündeme gelmediği, bir emsali olmadığı belirtildi.

Bununla birlikte uzmanlar raporda, hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin hem de Uluslararası Adalet Divanı’nın, işgal edilen bölgede "demografik yapıyı değiştirmeyi hedefleyen" önlemleri uluslararası hukuka aykırı bulduğunu hatırlattı.

Ancak Türkiye’nin planının, bugüne kadar bu alanda yapılmış tartışmalardan farklı olduğuna işaret eden uzmanlar, "Bu nedenle bilirkişi raporunda insani hukuk bakımından nihai bir değerlendirmeye yer verilmemiştir" görüşünü kayda geçirdi.

MERKEL BM’Yİ İŞARET ETMİŞTİ

Başbakan Angela Merkel, İstanbul ziyareti sırasında Türkiye’nin "güvenli bölge" planları için koşullu destek açıklamıştı. Merkel, bu konuda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ile görüşmelerin sürdüğünü söyleyerek, "Şayet UNCHR belirli bir grup sığınmacının, belki yine o bölgeden Türkiye’ye kaçmış olanların geri gönderilmesinin mümkün olabileceğini söylerse, o vakit bunu UNHCR ile birlikte destekleriz" açıklamasını yapmıştı.

'RAPOR HAK İHLALLERİNİ TESCİLLİYOR'

Almanya’da muhalefet partileri Türkiye’nin güvenli bölge planlarına karşı çıkıyor, buna destek verilmemesi için Merkel hükümeti üzerindeki baskıyı da artırıyor.

Sol Parti Federal Milletvekili Helin Evrim Sommer, Federal Meclis Bilimsel Hizmetler Dairesi’nin bilirkişi raporu hakkındaki açıklamasında, "Rapor, Erdoğan rejiminin Türkiye'ye sığınan Suriyelileri kuzeydoğu Suriye'ye taşıma planlarının, insan hakları, mülteci hakları ve işgal hukuku alanlarında, uluslararası kabul görmüş yasal normları ihlal ettiğini tescilliyor" görüşünü dile getirdi.

Merkel hükümetine Türkiye’nin planlarına destek vermeme uyarısı yapan Sol Parti milletvekili, "Aksi takdirde Alman hükümeti, Türkiye’nin savaş suçu teşkil eden Kürt nüfusunun yerinden etme politikalarına yardım ve yataklıktan suçlu konumuna düşecektir" dedi.

Benzer bir çağrı da Almanya Kürt Toplumu adlı dernekten geldi. Derneğin başkan yardımcısı Mehmet Tanrıverdi, Suriye’nin kuzeyinde demografik yapının değiştirilmemesi koşuluyla Türkiye’nin planına destek verilebileceğini açıklayan Merkel hükümetini eleştirdi. Planın zaten demografik yapının değiştirilmesi amacını güttüğünü söyleyen Tanrıverdi, "Milyonlarca Suriyeli sığınmacıyı geri gönderme planları, gayet tabii ki demografik yapının değişmesine yol açacak. Ankara zaten uluslararası hukuku ihlal eden Afrin işgali ile bunu yaptı. Sığınmacıların geri gönderilmesi de bölgedeki Kürt halkının kitlesel olarak yerinden edilmesine yol açabilecek. Rojava özerk yönetimi nedeniyle öfkeli olan Erdoğan’ın amacı tam da bu. Federal Hükümet, Türkiye’nin talebini geri çevirmelidir" diye konuştu. (Kaynak: Deutsche Welle Türkçe)

Öne Çıkanlar