HDP’den ‘Demokrasi Krizinin Ekonomik Maliyeti’ raporu: Asıl sorun demokrasi

HDP’den ‘Demokrasi Krizinin Ekonomik Maliyeti’ raporu: Asıl sorun demokrasi
Demokrasideki gelişmelerin ekonomiyi doğrudan etkilediğini dile getiren HDP İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu, 'Türkiye’nin asıl sorunun demokrasi olduğunu gösteriyor' dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekonomi Komisyonu "Demokrasi Krizinin Ekonomik Maliyeti" raporunu açıkladı. Meclis’te yapılan basın açıklamasına HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan ve milletvekilleri Erol Katırcıoğlu, Serpil Kemalbay, Necdet İpekyüz katıldı.

Açıklamada konuşan Katırcıoğlu, demokrasinin bir yönetim biçimi olmasına karşın ekonomiyle doğrudan ilişkisi olduğunu söyledi. Katırcıoğlu, "Bizim gibi ülkelerde bu daha da böyledir. Demokraside bir gerileme olduğu tespiti üzerinden bunun ekonomide nasıl yansıdığına dair bazı istatistikleri kullanarak cevap arıyoruz" dedi. Demokrasinin sağlıklı olabilmesi için farklı kesimlerin taleplerini yönetime yansıtabiliyor olması gerektiğinin altını çizen Katırcıoğlu, "Türkiye demokrasisi zaten sorunluydu, ayrıca içinde bulunduğumuz süreci de dikkate aldığımızda demokrasinin gerilediğini tespit ediyoruz" dedi.

‘YENİ SİSTEM İLE YÖNETİM MERKEZİLEŞTİ’

Uluslararası bir kurumun yaptığı çalışmaya göre Türkiye demokrasisinin, 2015-2022’ye yönelik olmak üzere endeksteki değerinin düştüğüne dikkati çeken Katırcıoğlu, "Asıl önemli olan şu an itibariyle, Uganda, Kenya, Zambia, Senegal, Fas gibi ülkelerin yani Afrika ülkelerinin gerisinde bir demokrasi düzeyine sahibiz. Bu bilginin üzerine 2015’te biliyorsunuz çözüm sürecinin, Kürt sorunun çözülmesi üzerine atılan adımların sona ermesi ve ondan sonra yaşadığımız olaylar, 2016’da darbe girişiminin varlığı ve ardından OHAL yasalarının geçerli olduğu bir Türkiye tablosu ve 2011’den sonra özellikle merkezileşen yönetim tarzının, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle daha da merkezileşti. 85 milyon insanın hayatını ilgilendiren kararları, bu sistemle çok az sayıda insan verir hale gelmiştir ve dolayısıyla bu kararların yanlış olma olasılığı da artmıştır" ifadelerini kullandı.

‘4 DEĞİŞKEN ESAS ALINDI’

Raporlarında 4 değişkeni esas aldıklarının altını çizen Katırcıoğlu, şöyle devam etti: "Biri hukukun yaralanması, gözden düşmesi, hukukun yönetim tarafından istenildiği gibi kullanılması. Hukukun sağladığı güvencelerin azalmasının ekonomik maliyetleri üzerinden bir değerlendirme yapacağız. İkinci demokratik çözümler yani uzlaşma yerine aksine bir politika izlerse, güvenlikçi politikalara yönelirse burada nasıl bir maliyet ortaya çıkıyor, üçüncü demokrasiden uzaklaştıkça ekonomik özgürlüklerden yoksun hale gelen toplumun giderek mutsuz olmasına yönelik olarak bir etki ürettiğinin altını çizeceğiz. Bir de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin katılımcılığı yok ederek tek adam kararlarıyla yönetiliyor olmasının maliyeti.

HUKUK ENDEKSİ 117’NCİ SIRAYA GERİLEDİ

Hukuk endeksi, uluslararası bir indeks. Bu endekse göre, 2015-2021 yılları arasında Türkiye’nin değeri 80’inci sıradan 117’nci sıraya gerilemiştir. Bu veriler bize hukukun gerilediğini gösteriyor. Faizlerle ilgili olarak hukukun zedelenmesi, ekonomik ilişkilerde bizim işlem maliyeti dediğimiz, alışveriş yaparken katlandığımız maliyetlerin artması anlamına gelen, yapılacak sözleşmelerin yargı sisteminin çalışmamasından dolayı artan maliyetler oluyor ve bu da faizin artmasına neden oluyor.  2015- 2021 yıllarında faiz giderleri 53 milyardan 181 milyar liraya yükselmiştir.

RİSK PRİMİ 686’YA YÜKSELDİ

Hukukun zedelenmesi, yabancı yatırımcılar arasında da değerlendiriliyor. Bu da 2015 yılında 215 iken ülke risk primi 2022’de 686’ya varmıştır. Bu Türkiye’nin ulaştığı en yüksek risk düzeyidir. İkinci olarak bakıldığında, güvenlik politikalarını arttırarak, ülke sorunlarını çözmeye çalışmak demokraside gelişmeye neden olmuştur. Bütçe geliri artışı üç buçuk kat atmasına rağmen güvenlik harcamaları 4,6 oranında artmıştır. Borç yükü ortaya çıkmıştır.

EKONOMİK ÖZGÜRLÜK ENDEKSİ

Hukukun çökmesi ekonomik yapının giderek bozulmasının sonuçları ekonomik özgürlük endeksinde de sonuçlarını gösteriyor. Türkiye 2015 yılında 70 olan değerimiz, 2021 yılında 107’ye yükselmiştir. TÜİK’in mutluluk endeksinde de bu görülüyor. Gençlerimizin çoğu yüzde 75’inin yurtdışına gitme talepleri olduğunu görüyoruz. Şöyle bir yere varıyoruz, demokraside gerileme, bir ülkede farklılıkların taleplerini yansıtması gereken demokrasinin giderek daha az sayıda insan tarafından alınır olmasının getirdiği çarpıklıklar ekonomide bugün yaşadığımız sonuçlara neden oluyor.

TÜRKİYE DEMOKRASİ KRİZİ YAŞIYOR

Özetle şunu söylemek isteriz, 2015’ten itibaren Türkiye demokrasisi gerilmiştir ve gerileme devam etmektedir. Demokraside gelişmeler ekonomiye yansımaktadır. Ekonomi gerilemektedir. Bugün bakıldığında Türkiye’nin asıl sorunun demokrasi olduğunu gösteriyor. Bizim gibi ülkelerde yönetimin sorunları ekonominin sorunlarından daha baskındır. Türkiye inanılmaz bir kriz yaşamaktadır bu da demokrasinin krizidir."

‘KÜRT İLLERİ ÜLKENİN TAMAMINI ETKİLİYOR’

Batman Milletvekili Necdet İpekyüz de raporda bölge illerinde yaşananlara dikkat çekti. İpekyüz, şunları söyledi: "HDP olarak demokrasi, adalet ve özgürlük beraber ele alındığında, birçok sorunu konuşabildiğimizde refahın artabileceğine yüksek zamlar enflasyon yerine daha mutlu bir yaşamdan söz edebileceğimizi söylüyoruz. Kürt illerinde, Türkiye’deki inişli çıkışlı süreçlere baktığımızda geri kalmışlık mı geri bırakılmışlık mı, yer altı ve yer üstü zenginliği olan bir bölgede halen işsizlik konuşuluyorsa, halen baskıcı bir yönetim konuşuluyorsa, özgürlüklerin kısıtlanması diyorsak, siyasetin özgür olmadığı bir yerde ekonomiye de yansımakta. Kürt illerinde yaşanan tablo düşünülmesin ki sadece orada kalıyor. Oradaki süreç Afyon’u da İstanbul’u da Antalya’yı da etkilemektedir. Türkiye’deki bütün insanları etkilemektedir. Türkiye’de yoksulluk işsizlik en fazla nerede dediğimizde bir harita çıkıyor karşımıza, kayyım haritası çıkardığımızda da aynı haritada ortaya çıkıyor.

2013-15’TE İŞSİZLİK TEK HANEYDİ

2013-2015’te Kürt meselesini konuştuk. Bu konuda adımlar atılmalıdır. Demokrasiye yaklaşım ülkelerin ekonomisine katkı da bulunmuştur. 2013-215’te enflasyon ve işsizlik tek hanelerdeydi. Şimdi geldiğimiz nokta ortada. Bunun maliyeti Kürt illerinde artmaktadır. Bölge uzun süreden beri, 12 Eylül’den bu yana OHAL rejimi ile yönetildi. Kısa bir süre kaldırıldı, refah bütün ülkeye yayıldı. Ondan sonra ki sürece bakıldığında 2016’dan bu yana Van’da bir basın açıklaması halen yapılamıyor. Türkiye yüksek enflasyona döviz kuruna mecbur mu? Siz demokrasiden uzaklaştığınız sürece o zaman sizin ekonominiz kırılgan olur. Ufacık bir rüzgarla yere bir olur. Kürt meselesi başta olmak üzere ötekilerin sesini dinlemek gerekiyor. Demokrasiden uzaklaştığımız sürece işsizlik, yoksulluk, baskı hukuksuzluk daha da artmakta sadece küçük bir topluluk zengin olmaktadır." (MA)

Öne Çıkanlar