‘İdam tartışması ile tepkiler sönümlendiriliyor’

‘İdam tartışması ile tepkiler sönümlendiriliyor’
Çocuk istismarı alanında çalışan hukukçular, idam tartışmalarıyla yurttaşların tepkilerinin sönümlendirildiğini düşünüyor.

Derya OKATAN


ARTI GERÇEK- Tarikat lideri Nurullah Şağban’ın 12 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunması idam tartışmalarını da beraberinde getirdi. Önce MHP lideri Devlet Bahçeli, ardından TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan açıklama yaptı. Ancak çocuk istismarı alanında çalışan hukukçulara göre bu tartışmalarla yurttaşların tepkileri sönümlendiriliyor. Hukukçular, idamın caydırıcılığı olmadığını da belirtiyor.

Kamuoyunda infial yaratan her çocuk istismarı ya da kadın cinayetinde olduğu gibi Sakarya’da bir tarikat liderinin 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismara bulunması sonrası idam tartışmaları yeniden başladı.

Önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "İdam cezasının hukuk mevzuatımıza tekrar alınması iğrenç ve ilkel suçların işlenmesini caydırabilecektir. Türkiye'nin toplumsal dirliği, insan hak ve güvenliği, ilaveten hukuksal istikrar açısından idam cezası mutlaka gündeme alınmalıdır" dedi.

Ardından TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Çok sınırlı olarak belli suçlara mahsus olmak üzere idam cezasının bulunması gerektiği kanaatindeyim." derken, AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan da "Eğer vatandaşlarımız ülke barışını tehdit eden, huzurunu tehdit eden suçlarla ilgili idam cezası istiyorsa biz de parlamentoda bunun gereğini yapmak zorundayız" açıklaması yaptı.

Hukukçular ise "idam" çıkışlarını toplumdaki tepkileri bastırma amaçlı olarak görüyor.

AV. HATİCE KAYNAK: CEZALARIN ARTIRILMASI ÇÖZÜM DEĞİL

Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Yönetim Kurulu üyesi Av. Hatice Kaynak, her şeyden önce idam cezasına karşı olduğunu belirtiyor: "Her suçta insanların masum olma ihtimali var. Geri dönülmeyen bir ceza sistemi hukuk sisteminde olmaması gerekir."
Av. Hatice Kaynak

‘CEZALAR ARTIRILDI, BERAAT SAYISI DA ARTTI’

Bütün istismar suçlarının etkin biçimde soruşturulması, istismar suçlarının af kapsamında olmaması gerektiğini söyleyen Kaynak’a göre, cezaların artırılması tek başına çözüm değil. Zira, 2014 yılında çocuk istismarı cezaları arttırıldı ancak beraat sayılarında da artış yaşandı.

Hâkimlerin yüksek cezalar vermekten kaçındığını belirten Kaynak, şunları belirtiyor:

"Bir adam öldürme suçu olduğunda ortada bir ceset var. Bir yaralama suçunda ortada bir yara var. Ama 70 yaşındaki bir adamın istismarına uğrayan 12 yaşındaki bir çocuğun söylediğinden başka delil yok. Hâkim bu çocuğun sözleriyle şeyhin yani bir yetişkin ve bir çocuğun sözü arasında kalıyor. İnandırıcı bulmuyorsa 24 yıl hapis cezası veremiyor. Tabi ki fiziksel bulgular varsa ceza vermek daha kolay. Ama özellikle aile içinde delil bırakmadan istismar ederler. Bu yıllarca da sürebilir. Öper mesela, hiçbir iz bulamazsınız. Tek tanık, bunu yaşayan mağdurdur. Çocukların sözleri çok değerlidir. Psikaytrik bulguların da delil kabul edilmesi gerekir. Çok ceza vermektense bütün istismarcılara ceza verilmesi doğrudur."

Öte yandan, istismar sonrası çocuğu korumanın çok önemli olduğunun altını çizen Kaynak, "Tıbbi destek, okulunun, çevresinin değiştirilmesi gibi sosyal destekleri sağlayarak istismarın etkilerini ortadan kaldıracak sistemi kurmak gerekiyor" diyor.

‘İDAM CEZASI VARKEN DE O SUÇLAR İŞLENİYORDU’

"İstismar, cezaların artırılması ile önleyebileceğimiz bir şey değil. İdam cezasıyla da kalkacak bir şey değil" diyen Av. Kaynak, "İdam cezası varken o suçlar yaşanmıyor muydu?" diye soruyor.

Çocukların duyarlı bir şekilde yetiştirilmesi, ailelerde farkındalığı arttırmak, iyi bir bildirim sistemi kurmak gibi önerilerde bulunan Kaynak, idam tartışmalarını kamuoyunda ortaya çıkan tepkiyi bastırma ve yeni gündem yaratma çabası olarak görüyor.

İdamın yeniden gelmeyeceğini düşünen Kaynak, bunun için yasal değişikliğin yetmeyeceğini, anayasa değişikliği ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin idamı yasaklayan ek protokolünden de çekilmesi gerekeceğini belirterek, ekliyor: "Hem ulusal hem uluslararası üst düzey değişiklik yapılabileceğini zannetmiyorum."

Hiçbir hukukçunun idamı savunamayacağını ifade eden Kaynak, idamın caydırıcı olmadığını söylüyor: "Bir çocuğun sözü ile idam cezası vereceksiniz. Doğru da olabilir. Ama mesela ergen bir çocuk babası dışarı çıkmasına izin vermediği için karakola gidip istismar şikâyetinde bulunuyor. Elimizde bu söz dışında delil yok. Babayı idam etsek, yıllar sonra bunu yapmadığı ortaya çıksa… Hayatta olduğu zaman geri dönme şansı var. Yüzde yüz emin olsanız bile olacak bir şey değil. İdamın caydırıcılığına inanmıyorum. İdamla yok ediyorsunuz bitiyor ama önemli olan her gün cezasını çekmesi."

AV. MÜJDE TOZBEY: CEZANIN ETKİN OLMASI GEREKİR

Önce Kadın ve Çocuklar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey ise "Bugün çocuğa karşı işlenen cinsel suçlar bakımından Türkiye Cumhuriyetinin ceza sisteminde gerçekten yıldırıcı hapis cezaları öngörülmüş durumda. Fakat yine de her geçen gün artıyor. Demek ki cezaların olmaları değil etkin olmaları gerekir" diyor.
İstismar faillerinin hak ettikleri cezaları alması gerektiğini fakat şiddete karşı mücadelenin temelini ceza sistemi değil, toplumu dönüştürme iradesinin oluşturması gerektiğini dile getiren Tozbey, ekliyor: "Böyle bir irade olmadan kastrasyon (hadım) veya idamın da çözüm olamayacağı ortadadır."

‘İNSANLARIN TEPKİLERİ SÖNÜMLENDİRİLİYOR’

İdam tartışmasının başlatılmasını "İnsanların tepkilerinin radikal tartışmalara çekilerek sönümlendirildiğini düşünüyorum. Sanki istismar faillerine yapılacak hiçbir şey yok da öldürülmeleriyle bu iş çözülürmüş gibi siyaset yapılıyor" şeklinde yorumlayan Tozbey, sorunun gerçek çözümüne odaklanılması gerektiğini ifade ediyor.

Av. Tozbey, "İdam yeniden getirilebilir mi?" sorusuna ise şu yanıtı veriyor:

"Toplumda tepki gösterilmediği sürece anayasal değişikliklerin yapılması elbette ki mümkündür. Biliyorsunuz Türkiye'de idam cezası önce anayasadan sonra da TCK'dan kaldırılmıştı. Bu cezanın infazına baktığımızda devletin güvenliğine karşı işlenen suçlarda daha çok uygulama bulduğunu görüyoruz. Bugün çocuk istismarı için getirilmek istenen idamın yarın hangi cezaları kapsayacağını öngörebiliyoruz. İdam cezasının getirilmesi durumunda masumiyet karinesinin işletilemeyeceğini ve adil yargılanma hakkının ihlal edileceği olaylar yaşanacaktır."

‘BİREYSEL DEĞİL TOPLUMSAL BİR SORUN’

"Çocuk istismarını hastalık olarak göstererek münferit bir olaymış gibi radikalize etmeye çalışan bir siyasetle çocuk istismarının önüne geçilemeyeceğine inanıyoruz" diyen Tozbey’e göre, cinsel istismarın önüne geçmek için önce şiddetin bireysel değil toplumsal bir sorun olduğunu kabullenmek gerekiyor:

"Toplum dinamiklerinin değişmesine ihtiyacımız var. Sahip olduğumuz haklar yalnızca yasa metinlerinde yer aldıklarında etkisiz kalmaktadırlar. Hukuku etkili kılan şey, onu hayata geçirebilmektedir. Hukuku yaşanılır ve etkili kılan da, onun için mücadele edenlerdir. Hak mücadelesi sürdükçe dünyamızın şiddetten arınabileceğini biliyoruz. İnsanlık tarihi defalarca bu mücadeleyi verdi, kazanamamak için hiçbir sebebimiz yok."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar