'Sivas'tan İzmir'e değişmeyen katliam geleneği'

'Sivas'tan İzmir'e değişmeyen katliam geleneği'
Artı TV'de yayınlanan Söz Sırası programının konuğu İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan oldu.

Öztürk TÜRKDOĞAN


ARTI GERÇEK- Herkese merhaba, Sivas'tan İzmir'e değişmeyen katliam geleneği ama buna karşı direnen ve giderek büyüyen toplumsal muhalefet; hak ve adalet arayışını kesintisiz şekilde sürdüren insan hakları hareketi ve elbette geçmişle yüzleşme konularına, cezasızlıkla mücadale konularına değineceğim. 

Geçmişle yüzleşme ve hakikat o kadar önemli kavramlar ki, bu kavramların gereğini yerine getirmeyen toplumlar maalesef demokratikleşemiyorlar. Türkiye bunun en can alıcı örneklerinden birini yaşıyor. 2 Temmuz Sivas Katliamının 28'nci yıl dönümü. Katliamcılar hesap verebildi mi? Sadece tetikçiler, kullanılan insanlar yargı önüne çıkarıldı. Bizim özellikle kontgerilla dediğimiz, devlet içindeki suç şebekesi bu katliamla ilgili olarak yargılanmadı. Hala firari sanıklar var ve bu firari sanıklar nedeniyle Ankara'da hala dava devam ediyor. Ama gelin görün bu davada zaman aşımı ile kapatılmak isteniyor. Tam da işte burada cezasızlık kültürü, cezasızlık politikası karşımıza çıkıyor. Oysa Sivas'ta, devletin güvenlik güçlerinin gözü önünde insanlarımız yakılarak katledildi. O dönemin başbakanı Tansu Çiller, göstericilere bir zarar gelmemesi noktasında bir beyanatta bulundu. Ve aslında zihniyeti ortaya koydu. Bize göre devletin, hükümetin bilgisi halinde gerçekleşen bir katliamdı. Bu nedenle de zaten üstü örtülü kaldı. Hiçbir zaman aydınlatılamadı. Bakın Sedat Peker isimli kişi, ifşalarda bulunmaya devam ediyor. Özellikle faaili meçhul cinayetlerle ilgili. Devlet içindeki suç şebekesinin artık bu suçları uluslararası alanda işlediğine dair ifşalarda bulunuyor. Ama hala bir bütün olarak ne toplum, ne parlamento, ne iktidar, ne yargı harekete geçebilmiş değil. Şunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz, adalet arayışı kesintisizdir, hakikat arayışı kesintisizdir. Hakikatlar er ya da geç açığa çıkarlar. Elbette bu dönemler zorlu ve kararlı süreçlerdi. Buradan yılmamak gerekir. Şuanda Türkiye'nin siyasi ve toplumsal muhalefetinin ulaştığı boyut önemlidir, gücü önemlidir. Çoğunluk sağlanmış durumdadır. Sadece, Türkiye'deki siyasi ve toplumsal muhalefetin insan hakları ve demokrasi temelinde bir araya gelme ve bu iktidarı erken seçime zorlama konusunda bir pratik sorunu vardır. Bu pratik sorunun da bir an önce çözülmesi ve gerçekten geniş yelpazede bir siyasi muhalefe ve toplumsal muhalef buluşarak, hemen Türkiye'yi erken seçime götürmesi ve belkide böylece hakikat ve adalet için, geçmişle yüzleşme için, cezasızlıkla mücadele için bir şansımız olabilir. Şuanda iktidar mensuplarıyla ilgili ciddi iddialar gerçekten hepimizi çok kaygılandırıyor. Bakın birkaç hafta önce İzmir HDP İl binası basıldı ve Deniz Poyraz isimli kadın arkadaşımız katledildi. Daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Meclis kürsüsünden konuşması, bizleri derin bir hayal kırıklığına uğrattı çünkü 2 Temmuz 1993'deki katliamdan, Sivas Madımak katliamından sonra iktidar mensupları nasıl konuştular ise, Devlet Bahçeli benzer şeyler söyledi, öldürülen insanı suçladı. Orada daha fazla insanın olmayışını adeta eleştirdi. Adeta bir nevi saldırıdan haberi olduğunu ifade etti ve nefret söyleminde bulundu.

Peki, parlamentoda grubu bulunan siyasi partiler, bunun hesabını sormayacak mı? Türkiye yargısı bunun hesabını sormayacak mı? Dikkat ediyor musunuz, aradan 28 yıl geçmiş, devlet içindeki çeteler suç işliyor, devlet görevlileri siyasiler, iktidar mensupları aslında bunları biliyor ama harekete geçmeyen bir mekanizma var. Ve Türkiye, tekrar tekrar kendini kötü bir noktaya sürükleniyor. Bütün bunlara elbette seyirci kalamayız. Ben inanıyorum, Türkiye'nin insan hakları savunucuları, Türkiye'deki aktivistler, Türkiye'de vicdanı olan, hakikatten yana olanlar bu kötü gidişatı, bu kendini tekrar eden cezasızlık politikasını yırtıp atacaklardır. Adalet hepimiz için lazım. Hakikatleri öğrenmek hepimiz içim lazım. Ve gerçekten demokratikleşebilmemiz için de geçmişle yüzleşmemiz gerekiyor. Bu vesile ile bir kez daha ifade edeyim, 2 Temmuz 93'de Sivas'ta ne oldu? Tabii ondan önce Uğur Mumcu cinayeti ile başlayan karanlık yıldır 93. Daha sonra Eşref Bitlis'in uçağının düşürülmesi, Turgut Özal'ın şaibeli şekilde ölümü, Sivas Katliamı ve ardından yüzlerce, binlerce Kürt köyünün yakılıp, yıkılması, boşaltılması, binlerce faili meçhul cinayet, gözaltında kaybetmeler ve çok karanlık bir kaç yıl... İzmir saldırısından sonra Türkiye'deki siyasi ve toplumsal muhalefetin gösterdiği duyarlılık ve karşı refleks, gerçekten devlet içindeki bu çetelere fırsat vermeyecektir. Aynı şeylerin tekrar etmesine kesinlikle izin verilmeyecektir. Ben inanıyorum bu sefer, hakikat için, adalet için, geçmişle yüzleşme için bir araya geleceğiz ve bu kabusu sona erdireceğiz."

Öne Çıkanlar