Tarihçi Mehmet Bayrak: ‘Güç birliği yapmak Kürtler için kaçınılmaz, elzem ve zorunlu’

Tarihçi Mehmet Bayrak: ‘Güç birliği yapmak Kürtler için kaçınılmaz, elzem ve zorunlu’
Mehmet Bayrak, Lozan Anlaşması’ndan bu yana izlenen imha ve inkâr siyasetiyle birbirleriyle çatıştırılan Kürt güçlerin artık tarihten dersler çıkarması gerektiğini söyledi.

Yüzyıllardır yaşadıkları topraklar 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında dört parçaya bölünen Kürtler, geride kalan bir yüzyılı bu devletlerin imha, inkar ve asimilasyon politikalarının ağır etkisi ve buna karşı mücadeleyle geçirdi. Sayısız katliamlarla büyük acılar yaşayan Kürtler, verdikleri direnişlerle varlıklarını bugüne taşımayı başarıp, kimi önemli kazanımlar elde etti. Kürt güçler, geride kalan tarihsel süreçte bölge devletleri ve küresel hegemonik güçlerin plan ve kışkırtmaları ile zaman zaman birbirleriyle de çatıştı. Yeni bir çatışma tehlikesi barındıran benzer bir senaryo ise, bir süredir Federe Kürdistan Bölgesi’nde KDP eliyle devreye konulmak isteniyor. Mir Bedirhan, Şeyh Said, Ağrı, Dersim ve diğer pek çok direnişte başvurulan bu yöntemlere yabancı olmayan Kürtler, bu politikaları boşa çıkarmak için ulusal birliklerini inşa etmeye çalışıyor.

Mezopotamya Ajansı’ndan İdris Sayılgan’ın haberine göre; Tarihçi Mehmet Bayrak, Türkiye’nin Kürt politikasını, Kürtlerin buna karşı verdiği mücadele, bu mücadeledeki başarı ve eksiklikler ile bugün içerisinde bulundukları koşullara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

GİZLİ ANLAŞMALARLA KÜRTLERE YÖNELİK İNKÂR POLİTİKALARININ STARTININ VERİLDİ

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yüzde 90’ı İttihatçı gelenekten gelen Kemalist kadroların zor zamanlarda halkçı görünerek Türk ve Kürtlerin eşitliğini savunduklarını belirten Bayrak, Kürt aydınlarının da buna umut bağladığını ifade etti. Fakat 1921-1922 yıllarında Fransız ve İngilizler ile yapılan gizli anlaşmalarla bu tutumlarının değiştiğini kaydeden Bayrak, Kürt aydınlarının anlaşmaların farkına varmaları ile birlikte hazırladıkları muhtıra mektubunu Ankara’da bulunan meclise göndererek, uyarıda bulunduklarını söyledi.

Kasr-ı Şirin Antlaşması’nın ardından 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ile Kürt coğrafyasının fiili olarak dörde bölündüğünü söyleyen Bayrak, böylece Kürtlere yönelik inkar, imha ve göçertme temelli politikaların startının verildiğini ifade etti.

Bayrak, Bölge devletleri tarafından imzalanan Sadabat Paktı, Bağdat Paktı ve Cento Paktı’nın doğrudan Kürtleri ilgilendirdiğine dikkat çekerek, "Bu anlaşmaların taraflarına bakalım. Biri Türkiye, Kürt sorunu var. Biri İran Kürt sorunu var. Biri Irak Kürt sorunu var. Biri Suriye, Kürt sorunu var. Bir de Pakistan vardı. Onun da Pencap sorunu var.  Yani bu rejimleri, bu durumu böylece korumayı hedefleyen bu anlaşmaların hami devletleri Amerika ve İngiltere idi. Bunu çok iyi anlamak gerekiyor" şeklinde konuştu.

‘TC’NİN KÜRT ANAYASASI’ DEDİĞİ ŞARK ISLAHAT PLANI

Kürtlerin ve Kürt coğrafyasının bugüne kadar hep olağanüstü hal rejimleri ile yönetildiğini vurgulayan Bayrak, "Cumhuriyet öncesi zaten örfi idareler vardı. 1925’te ‘Takrir-i Sükun’ diye bütün özgürlüklerin kaldırıldığı bir süreç var. 1927’de başlayan ve kırk yıl devam eden Umum-i Müfettişlik rejimi var. 1947’den sonra batılılaşma süreciyle birlikte görece yumuşama oldu fakat Demokrat Parti döneminden itibaren tekrar örfi idareler, daha sonra tekrar sıkı yönetimler, olağanüstü hal rejimleri uygulanmaya başlandı. Yine ilk defa benim yayınladığım ve Mesut Yeğen’in ‘TC’nin Kürt anayasası’ dediği Şark Islahat Planı var. Bu 28 maddelik bir plandır. Planın daha birinci maddesinde deniyor ki;  plan bütünüyle tamamlana kadar Kürdistan’da bütünüyle örfi idare yani sıkıyönetim uygulanacaktır. Ondan sonra Kürdistan’ın yönetimi her zaman farklı olmuştur" dedi.

KAYYIM REJİMİ AYNI ZİHNİYETİN PARÇASI

Tarihçi Bayrak, HDP’li belediyelere yönelik atamalarla pratikleştirilen "kayyım rejimi"nin de bu zihniyet ve planların bir parçası olarak hayata geçirildiğini söyledi. Bayrak, "Kayyım rejimi ile aynı süreç yaşanıyor. Her zaman farklı bir rejim uygulandı. Bu hep askeri rejimdi. Katliamlar, tenkil, tedip, tehcir ile Kürt sorununun çözümü hedefleniyordu ama bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Tarih de, günümüzdeki gelişmeler de bunun tanığıdır" ifadelerini kullandı.

Gelinen aşamada Kürt sorununun artık böylesi yöntemlerle çözülemeyeceğinin defaatle ispatlandığının altını çizen Bayrak, diğer taraftan Kürtlerin ulusal ve demokratik haklarını elde etmediği sürece Kürt coğrafyasının kırgınlık ve kin yuvası olarak kalacağına vurgu yaptı. Bayrak, güncelde yaşananların da bunun bir ispatı olduğunu dile getirerek, mevcut durumdan Kürtlerin yanı sıra tüm halkların olumsuz etkilendiğini belirtti.

‘KÜRTLER İLK DEFA KENDİLERİ İÇİN SAVAŞIYOR’

Bayrak, Kürtlerin önündeki en büyük handikap ve aynı zamanda ders almaları gereken durumun ise farklı güçler tarafından kullanılmaları olduğunu dile getirdi. Bayrak, bu konuda şunları söyledi: "Farklı güçler her zaman Kürtleri kullanmaya çalıştılar ve sonuçta ortada bıraktılar. Dolayısıyla ben Suriye savaşı sonrasında verdiğim bir demeçte ‘Kürtler ilk defa kendileri için savaşıyor’ demiştim. Çünkü bir yandan Suriye devleti, bir yandan Türkiye, Kürtleri kendi yanına çekmeye çalışıyor. Bu nedenle Kürtler ilk defa orada kendileri için savaştı. Şunu da söyleyeyim. Bundan sonra Suriye’deki yapılanma asla eskisi gibi olmayacak. Hatta dörtlü bir federatif yapı söz konusu idi. Bunu engellemeye çalışan yine dikkat edin Türkiye’dir. Bu nedenle orada mücadele eden Kürtler haklarını mutlaka alacaklardır, almak durumundadır. Almadığı takdirde Suriye rejimi eski yapı ile ayakta kalamaz. Bunu kabullenmek zorunda."

Federe Kürdistan’da da önemli kazanımlar elde edildiğini ifade eden Bayrak, bu kazanımların çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Bayrak, bu söylerken yönetimlerin, kazanımların sanki sömürgeci rejimlerin desteği ile olmuş gibi onlara minnet duymak yerine Kürt halkına minnet duyması gerektiğini ifade etti.

‘KÜRTLER KENDİ ÖZ GÜCÜNE VE HALKINA DAYANMALIDIR’

Bayrak, "Kürtler başkasına payanda olmak, başkasının oyununa gelmek yerine kendi öz gücüne ve halkına dayanmalıdır. Elbette ki Türkiye başta olmak üzere farklı güçler onları kullanmaya çalışacaklardır. Bu nedenle tarihten ders almak son derece önemlidir. Bunun sayısız örnekleri var. Her zaman hakim durumda olan sömürgeci güçler, Kürtlerden yandaş unsurlar oluşturmaya çalışırlar. Bu onların doğasında var. Bu konuda görev Kürt aydınlanma hareketine ve Kürtlerin kendilerine düşüyor. Tarihten ders almayan milletler her zaman yenilmeye, her zaman kaybetmeye mahkumdur. Bu son derece açıktır. Her şey zaten göz önünde" diye konuştu.

'KÜRTLERİN ULUSAL BİRLİĞE İHTİYACI VAR'

Kürtlerin kazanımlarını büyütmek için ulusal birliğe ihtiyaç olduğunun altını çizen Bayrak, 17-18 Eylül 2011 tarihinde Diyarbakır’da düzenlenen ve kendisinin de katıldığı "Türkiye’de Kürdistan Konferansı"nın bir benzerinin bölge yönetiminin de katılımı ile Federe Kürdistan’da yapılmasının kararlaştırıldığını, ancak kimi güçlerin müdahalesiyle bunun gerçekleşmediği bilgisini paylaştı.

Bayrak, bu durumlardan ders alınması gerektiğine vurgu yaparak, "Şimdi bir kayıp söz konusu olunca bu sadece bir parti, bir hareket ya da grubun kaybı olmayacak. Bir bütün olarak Kürt halkı ve diğer halkların kaybı olacak. Onun için herkesi ilgilendiren ve bağlayan bir süreçten geçiyoruz. Herkesin o noktada da aklını başına toplaması gerekiyor" dedi.

Hem Federe Kürdistan’da hem de Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürtlerin önemli kazanımlar elde ettiğine dikkat çeken Bayrak, Kürtlerin eskiye nazaran daha büyük kazanımlara, daha gelişkin ve dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet yürüten kadrolara sahip olduğunu söyledi.

Geçmişten ders almayan halkların bunun bedelini ağır bir şekilde ödediklerini vurgulayan Bayrak, "Geçmişten ders alıp güçlerini de bilerek, bir güce ve örgütlenme potansiyeline sahip olduklarını görerek güç birliği yapmak Kürtler için kaçınılmazdır, elzemdir, zorunludur" ifadelerini kullandı

Öne Çıkanlar