Tüm yönleriyle George Orwell

Tüm yönleriyle George Orwell
“Orwell’in Gülleri” isimli eser, Orwell’in 1936'dan sonraki kariyerini ve hayatını mercek altına almanın yanı sıra, onun bahçeye ve güllere olan merakını, kapitalizm ekseninde irdeliyor, kimi zaman onun bir entelektüel olarak zaaflarına da yer veriyor.

Merve KÜÇÜKSARP


Geçen sene Türkiye'de yayımlanan “Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar” isimli eseriyle bizleri mansplaining kavramıyla yüzleştiren ve feminizmin önemli seslerinden biri olmayı sürdüren Rebecca Solnit’in kaleme aldığı “Orwell’in Gülleri”, S. Melis Baysal çevirisi ile Minotor Yayınları tarafından yayımlandı. Eser İngiliz yazar George Orwell’in kişiliğini, fikirlerini, bahçeye ve güllere olan tutkusunun yanı sıra kapitalizmin tetiklediği iklim değişikliğini ve emek sömürüsünü, tüm bunlara karşı yürütülen özgürlük ve adalet arayışını konu alıyor.

Malum biyografik bir eser kaleme almak çetrefil bir iştir. Yazar malzemesini gerçek hayat hikayesinden aldığından yazının sınırları, yazılan kişinin hayatından ibaret hale gelir ve bu durum yazarın hayal gücünü törpüler. Bir diğer mesele ise yazarın, yazdığı kişiye alacağı mesafedir. Yazarın, yazdığı kişiye fazla şefkatli veya yargılayıcı davranması yazıyla arasındaki mesafeyi kaybetmesine sebep olabilir. Bu yüzden yazarın mürekkebine öç alma veya göklere çıkarma arzusu karışmamalıdır. Üstelik bu zorluklar biyografiyi kaleme alan kişinin yazınsal anlamda şöhretinin olması durumunda artar. O vakit yazar kendini gösterme arzusuna fazla kapılmamaya özen göstermelidir.

Rebacca Solnit görünüşe göre, Orwell’in Batı edebiyat kanonuna kazınmış şöhretinin altında ezilmeden ve kendi varlığını da –okuru irkiltmeyecek raddede- görünür kılarak, Orwell hakkında biyografik bir eser yaratma işini kotarmış görünüyor. Zira Orwell hakkında bugün pek çok biyografik eser bulunmakla birlikte Solnit hepsinden daha farklı bir yazar tavrı güderek yalnızca Orwell’in hayatını odağına almıyor.

“Orwell’in Gülleri”, biyografik öğeler barındırmasının yanı sıra, hem Orwell’i anlatıyor, hem anlatmıyor. Solnit Orwell’in hayatından kimi kesitlere yer verirken, bir yandan da okuru kitabın içinde tali yollara sokuyor, birbirine bağlı veya birbirinden bağımsız –gibi duran- pek çok meselenin arasında dolaştırıyor.
Solnit, 1903 yılında Eric Blair ismiyle dünyaya gelen ve 1936'da George Orwell ismini alan yazarın hiç bilinmeyen yanlarını ve onu böyle büyük bir yazar haline getiren koşulları da ele alıyor. Orwell’in yeni bir kimlikle tarih sahnesine çıktığı 1936 yılına dikkati çekiyor, 1936 yılında İngiltere'deki siyasi, sosyal ve ekonomik ortamın nasıl olduğunu, bu adı seçmesinin nedenini ve yeni ismiyle olan serüveninin ele alıyor. 1936'da Hertfordshire bahçesine gül dikmesinin de öylesine bir eylem olup olmadığını sorguluyor.
Solnit aynı zamanda Orwell’in hayatında bir hayli önemli olan güllerden yola çıkarak gülün tarihsel önemine, güllerin sanat, kültür ve toplumsal hayatta oynadığı role, hatta kapitalizmin yükselişi sırasında emek ile olan ilişkisine de göz atıyor. Özel günlerde güllerin nasıl bir emek sömürüsü haline geldiğini, keza bugün pek çok yerde, bilhassa ABD’de market ve çiçekçi gibi dükkanlarda hazır bukete ulaşabilmemizin arkasındaki sistemi ele alıyor ve son kertede kapitalizm eleştirisi yapıyor.

“İşçilerin kullandığı bir slogan var: ‘Sevgililer gül alıyor, bizim elimize sadece dikenler geçiyor.’ Gül güzel bir şey ama binlerce, hatta on binlerce gülün bulunduğu, yılda milyonlarcasının yetiştirildiği, yerlere taç yapraklarının, yaprakların ve sapların saçıldığı, hatta bunların da satılacak yan ürün diye kovalarda biriktirildiği sera hiç de güzel değildi. Gül güzeldi güzel olmasına ama güzelliğinin başka bir yerde, ta başka bir kıtada, başkaları tarafından yaşanması gerekiyordu. Taçyapraklarına günışığı değmesin diye kese kâğıdında yetiştirilen güller vardı. Gül ağaçlarının saplarının kara kara çuvalları boyladığını da gördük. Diva sanatçıları sahne arkasında bigudiyle görmek gibiydi.”

ORWELL’A DAİR YERGİ DE VAR

Solnit Orwell’in yazarlıktaki haklı ününü, adalet güden politik tavrını teslim etmekle birlikte kimi zaman onun beyaz ve erkek oluşundan kaynaklanan körlüklerini de ifşa ediyor.

“Mensubu olduğu sınıfın, parçası olduğu ırkın, yaşadığı dönemin, uyruğunun, cinsiyetinin, heteroseksüelliğinin getirdiği yanlı kimi yaklaşımlardan sıyrılamamış. Tepeden bakma, hor görüp alaya alma yaklaşımı yayınlanan ilk eserleri ile mektuplarında bilhassa göze çarpar. Orwell eleştiri oklarını başkalarına yönelterek kendine nitelik ve güç katmış, neyse ki bu tavır hem yazar hem de insan olarak özgüven kazanıp insancıllaşmasıyla ortadan kalkmış.”

Yazar ve düşünür Rebecca Solnit’in kaleme aldığı “Orwell’in Gülleri” isimli eser, Orwell’in 1936 yılından sonraki kariyerini ve hayatını mercek altına almanın yanı sıra, onun bahçeye ve güllere olan merakını, kapitalizm ekseninde irdeliyor, kimi zaman onun bir entelektüel olarak zaaflarına da yer veriyor.

Öne Çıkanlar