Sait Faik Abasıyanık'ın eserlerinin telif hakları serbest kaldı. Abasıyanık'ın eserlerini yayımlayan İş Kültür Yayınları, bundan sonraki süreçte eserlerin gelirlerini yazarın da vasiyetine uygun olarak Darüşşafaka Cemiyeti'ne bağışlayacağını duyurdu.
Derya Sönmez, 'Öteki Hayvanları' anlattı: Çatışma anlarında, kötülüğe giden yol muğlaklaştığında öykü kişilerimin nasıl bir tutum geliştireceğini görmek istedim. Onları yargılamadan, sevmeye de gereksinim duymadan sadece anlamak istedim, bütün karanlığı, aydınlığı ve o muazzam potansiyeliyle.
Lal Laleş imzalı Gidenleri Rahat Bırakma Kılavuzu'ndan, Bülent Diken'in Metis Yayınları etiketiyle okurlarla buluşan çalışması 'Yeni Despotizm'e kadar altı yeni kitap ile haftanın öne çıkanları...
Begüm Egeli Bursalıgil'in ilk romanı 'Sessiz Havuz’, Boyut Yayınları etiketiyle okurlarla buluştu. Bursalıgil romanı yazma süreci için "Başlangıç noktam hayatla ilgili kendimce saptadığım içgörüleri anlatmaktı" dedi.
Güney Asya edebiyatında, eserleriyle uluslararası dünyada karşılık bulan ilk yazarlardan biri olan Bapsi Sidhwa, çarşamba günü 86 yaşında öldü. Yazarın en önemli eserlerinden 'Water' Türkçede 'Küçük Dul' adıyla 2011'de yayımlanmıştı.
Rober Koptaş, ilk romanı Unufak'ı anlattı: "Unufak" çocuklukla, aileyle, erkeklikle, kimlikle, tarihle, toplumdaki ve ev içindeki şiddetle yüzleşmemin, bunlardan ve bunların insanlara ne yaptığından, onları nasıl unufak ettiğinden ne anladığımın metni.
Mazlum Çetinkaya’nın SRC KİTAP etiketiyle çıkan “7,6” isimli kitabı da içimizi yakan deprem gerçeğinden esinlenen bir metin. Yazar, depremle birlikte yaşamın kendisini de sorguluyor, depremde yitirilen her canın ardından sözcüklerle yas tutuyor.
Selçuk Baran’ın kimi zaman büyük bir yalnızlık, kimi zamansa heyecanla kaleme aldığı notlar; zihninden geçenleri yazıya döktüğü karalamalar bu kitap aracılığıyla ilk kez okurla buluştu.
Vuslatlar Fasarya bize şunu hatırlatıyor: İnsan bazen düşüşüne hayran kalır, bataklığını ev sanır. Ama normal dediğimiz şey, herkesin kendi hayatına çektiği sınırdan ibaret.
Osamu Dazai, mitolojiden esinlenerek yarattığı “Pandora’nın Kutusu” isimli romanda bireyin topluma ve kendine yabancılaşmasını otobiyografik öğelerle işliyor ve arka planda savaş dönemi Japonya’sının ruhsal panoramasını okura yansıtıyor.
Şair Kutay Onaylı, Metis Yayınları'ndan çıkan kitabı "Türkolmak"ı anlattı: insan türkolunca türk olmaktan çıkmış olmuyor yani. “oluş”, “olmak”tan ayrı veya bizi ondan kaçıracak bir yangın merdiveni değil, “oluş”umuzu çok romantize etmek de bir tuzak..."
Hasan Erkul hem kendini anlatıyor, hem İstanbul’u anlatıyor. Hem hayattan, hayatından kesitler sunuyor, hem çocukluğuna dönüyor, hem tarihe. Döne döne anlatıyor. Yana yana anlatıyor da diyebiliriz…
Figen Şakacı yeni romanı "HınçAhınç"ı anlattı: "Gündelik hayatımızın normalliği hatta sıradanlığı haline gelmiş, ilişkilerin yekten “kazan-kazan” esasına dayandığı ve bunun olağanlaştığı bir halin, eskilerin deyimiyle hal-i pür melalimizin resmi."
Seethaler, “İsimsiz Kafe"de, yeni başlangıçlar, sıradan hayatlar, orada yer alan büyük umutlar ve hayal kırıklıkları üzerine bir metin kaleme alıyor.
Şengül Can, "Devamsız" adlı öykü kitabında yerel dili kullanma maharetini çocukluğuna bağlıyor ama yine de kulak tırmalamadan, göze batmadan öykü içine yerleştirmesi önemli. Bu haftanın üç sorusu da ona.
“Sınırda Tahterevalli” Eylül 2024'te yayımlandı. İşten’in ikinci kitabının, “ethos”la “pathos”un “sınır”da “tahterevalli” oyunu olarak da yorumlanabilme imkânı sunan, çok yönlü düşünmeye kışkırtan şiirlerinin ilgiyi hak ettiğini belirtelim.
Londra Queen Mary Üniversitesi’nde dünya ve Türkiye edebiyatı üzerine bir panel düzenlendi. Türkiye'den yazarların konuşmacı olarak katıldığı panelin kolaylaştırıcılığını Uluslararası Pen Yazarlar Kulübü Başkanı Burhan Sönmez yaptı.
“Meyve Hırsızı” yalnız olmak, yalnız yürümek üzerinden yükselen, yol mefhumunu, yolun insan duyarlılığı üzerinde etkilerini mercek altına alan, Handke’nin “son destan” olarak diye nitelendirdiği bir romandır.
Bekleyiş için tahammül gerekir; tahammül içinse şiirden evla ilaç mı olur. Şiir sihirli değnek olmayabilir, ama onun kendine has sihirli dokunuşlar içerdiğini de kabul etmek gerekir.
'Ben Feride Bu Benim Sesim' romanının temposu, merakı ve dikkati diri tutan kurgusuyla gazeteci M. Ender Öndeş’in de yazarken mesleğinden yararlandığı belli. Yolu şiire de düşen Öndeş bu haftanın konuğu.
'Barbarları Beklerken'in kasım sayısı okurlarla buluştu. Derginin bu sayısına Zafer Aracagök, Dolunay Aker, Önder Karataş gibi isimler metinleriyle katkıda bulunuyor.
Dikeçligil'in 'Hayalet Bakıcısı'nda kaleme aldığı öyküleri kadın gözü olmadan yazmak zor... Sormadan edemediği soru başlı başına bir yazı konusu: "Anne varsa lanetlenecek ve kutsallaştırılacak bir baba da olmalı. Bu babayı niyeyse kimse arayıp sormuyor?"
Usta yazar Witold Gombrowicz, dilimize yeni çevrilen bu eserinde, otuzlarındaki bir adamın varoluşsal bunalımı içindeki hayatından kopararak onu on yedi yaşının gerçeküstü dünyasına götürüyor.
Diyarbakır'da bu yıl 5’incisi düzenlenen Amed Karşılaştırılmalı Edebiyat Günleri, “Kent, felsefe ve göçebe düşünce” başlıklı panel ile devam etti.
"Cennette Gibiyim", sadece bir kurgu eser değil, toplumun gerçeklerini ortaya koyan bir başkaldırı olarak da okunabilir. Korkuyu anlatırken bile gözünü budaktan esirgemeyen sert ama sade bir anlatımla Gülnaz’ın hikayesini zamana adeta kazıyor.
Genç şiir bize gelecekten geliyor. Olasılıkları zenginleştiriyor, ruhun atomlarına ulaşıyor. Böylece biz bütünü görüyor, yeniden şekilleniyoruz.
'Şu An Saat Kaç' kitabındaki ‘Huzurevi’ ve ‘Garage Sale’i okuduktan sonra anlatımındaki sadeliğe aldanıp, sayfaları çevirmekte hiç acele etmedim... İlk kitabından sonra sadece öykü dünyasını değil yaşadığı yeri de değiştiren Halil Yörükoğlu'nda şimdi söz.
Sally Rooney, İntermezzo’da yarattığı derinlikli karakterler eşliğinde, bir aile hikayesinin yanı sıra marazi ilişkiler ağını da, zaman zaman bilinç akışı tekniği kullanarak anlatıyor ve sürükleyici bir metin ortaya koyuyor.
Diyarbakır'da 'Dönüşen kent, değişen edebiyat' başlıklı 5’inci 'Amed Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri’nin açılışı yapıldı.
Dünyanın en prestijli edebiyat ödüllerinden biri olan Booker Ödülü'nün bu yılki kazananı İngiliz yazar Samantha Harvey oldu. Son beş yılda Booker'ı kazanan ilk kadın olan Harvey ödülünü "Barış için konuşan, çağrı yapan ve çalışan tüm insanlara" adadı.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.