Dur Bakalım Petek, ilkgençliğin verdiği heyecanla yetişkinler dünyasıyla yüzleşen, kendi hak ve varlıklarını ispatlamaya, ortaya koymaya çalışan Petek’in hikâyesini anlatır. Petek ile birlikte hikâyeye dahil olan Burak ve Akif Bey gibi karakterlerse bu dünyanın farklı yüzlerini gösterir.
Saraybosna Blues, Semezdin Mehmedinoviç tarafından Bosna Savaşı yıllarında Bosna’da yazılmış bir ‘anlatı’, bir yok oluş tanıklığı. Kitap, anlatı olarak tanımlanan türü içerisinde birden fazla türü barındırıyor.
Adam Phillips, “Vazgeçme Üzerine” isimli eserinde inançtan, sansüre ve kayıp mefhumuna kadar çeşitli konuları ele alırken, bu konuların vazgeçme edimi ile olan ilişkilerini inceliyor ve modern dünyanın taşladığı vazgeçmek mefhumu üzerine detaylı ve düşündürücü bir metin ortaya çıkarıyor.
Kitap okumak ‘iyi eğitimli’ kesimlerin, kendini bir dünya vatandaşı olarak görenlerin vazgeçilmezi değilmiş gibi geliyor bana. Onlar uluslararası kültür olarak Netflix dizilerini görüyor. Ama bir önceki çağda bu kültürü önemli ölçüde sinema oluştururdu.
Turnalar Güneye Uçar, her şeyden geçmişe, geçmişin güzel günlerine ve insanın dönüp geriye, arkada bıraktıklarına bakmaya çabaladığı bir roman olarak değerlendirilebilir.
Kayıp Ruhlar İçin Çay Saati’nin anlatıcısı, romanın daha ilk sayfalarında okurla bir anlaşma yaparak kitaba giriş yapar. Okura Félicité’nin, Bégoumas’nın ve onların nasıl terk edildiklerini anlatacağını belirtir.
Çok genç yaştan itibaren toplamaya başlamış Ömer Koç. Özellikle kitaplar onun dünyasında çok önemli bir yer tutmuş hep. Bütün bu sergilere kaynaklık eden Ömer Koç koleksiyonları muhtemelen Türkiye’de ulaşılmaz bir yerde duruyorlar.
Şairin şiir sergüzeşti bir yanıyla yolculuk gibidir. Kitaplar da şairlerin durakları, istasyonları, yani mola yerleri olur. Elbette her şairin yolculuğu da, mola yeri de kendisine göre olacaktır. Buna göre toplu şiirleri, şairin yolculuğunun farklı mola yerlerine ait toplu sunum gibi düşünebiliriz.
Melike Koçak, 'Hiçkuşu'nu anlattı: Şiiri, kısa kısa öyküyü, kısa filmi çok severim. Dibe, derine dalmaya davet ettiklerini düşünürüm. İşaretler bırakırlar. Okuyanı, izleyeni rahat bırakmaz, sürekli canlı, diri tutarlar... Benim için yazmak biraz bu, böyle. Sezdirmek, onun yolunu aramak, bulmak.
Josh ile Vanessa’nın teknoloji, eğitim, öğrenme alışkanlıkları, merak ve heyecanla dolu hikâyesi, Bay N.’ye dair yürüttükleri soruşturma üzerinden gelişen Findel Gizemi, Andrew Clements’in “ardından bıraktığı son dosya” olarak okurla buluşuyor
Noor Naga’nın "Bir Mısırlı İngilizce Bilmiyorsa" adlı romanı, Arzu Taşçıoğlu’nun çevirisiyle Livera Yayınları’ndan çıktı. Bu eser yayınevinin “Ortadoğu Kitaplığı” adını verdiği serinin üçüncü kitabı.
Şair Onur Köybaşı ile yeni kitabı “Süperstar”ı ve şiir macerasını konuştuk. Köybaşı kitabı için "Şiirlerimde popüler kültüre oldukça göndermeler var. Süperstar, bu kültüre başkaldırı, haylaz bir duruşu da sergileyerek kapsayıcı bir görev üstlenmiş oldu" dedi.
Elizabeth C’Connor, 1938'in son dört ayında Galler kıyılarındaki bir adada geçen “Balinanın Ölümü” isimli romanında, 18 yaşındaki Manod'u ve onun hapsedici çevresinden kurtulma arayışını kaleme alıyor.
Şiir, ancak okuru varsa var. Şiire varlık kazandıran okunmasıdır. Okunmazsa şiir yok olur. Okunmayan şiir kitaplarının yayımlanması, bir süre sonra devam etmeyecektir.
Hakan Kökcü ‘Kemikler ve Komşuluklar’ı anlattı: "Hem yazma etütlerinde hem de yaşamda sürekli olarak “evden kaçma” fikri kafamı kurcalıyor. Ama şunu söyleyebilirim ki, benim için evden kaçmak sonu değil, tam tersine yolu ifade ediyor."
Sessiz ama derin yankılarla dolu iç sesi, keskinliği ve netliğiyle okuru tokatlıyor... Her kayıp öfke yaratır ve bazen en derin anılarımıza bir kapı aralar. Bernstein’ın isimsiz kahramanı, bu kapıdan geçerken hepimize muhtemel bir yol haritası bırakıyor.
Şairlerin işi, uğraşı dilledir. Dille cebelleşir şairler. Çünkü dil bir iktidardır. Verili dil için despotik bir iktidar da diyebiliriz. Şairler için öyledir. O nedenle şiirle cebelleşirken şair aslında, başta baba olmak üzere, bütün bir otoriteyle cebelleşir.
Biliyorum ne aldığınız onca ödül ne devlet sanatçılığı yalnızlığınızı seyreltemedi… Ama yine biliyorum ki o yalnızlık yazdırdı size bunca eseri, her biri için ayrı ayrı teşekkür ederim, benim de kalbim size ne çok şey borçlu, güle güle Selim Bey.
Yazar Selim İleri'nin cenaze törenine ilişkin bilgiler netleşti. İleri için, yarın saat 10.30'da Atatürk Kültür Merkezi'ndeki anmanın ardından Vaniköy Camisi'nde cenaze töreni düzenlenecek.
Sait Faik Abasıyanık'ın eserlerinin telif hakları serbest kaldı. Abasıyanık'ın eserlerini yayımlayan İş Kültür Yayınları, bundan sonraki süreçte eserlerin gelirlerini yazarın da vasiyetine uygun olarak Darüşşafaka Cemiyeti'ne bağışlayacağını duyurdu.
Derya Sönmez, 'Öteki Hayvanları' anlattı: Çatışma anlarında, kötülüğe giden yol muğlaklaştığında öykü kişilerimin nasıl bir tutum geliştireceğini görmek istedim. Onları yargılamadan, sevmeye de gereksinim duymadan sadece anlamak istedim, bütün karanlığı, aydınlığı ve o muazzam potansiyeliyle.
Lal Laleş imzalı Gidenleri Rahat Bırakma Kılavuzu'ndan, Bülent Diken'in Metis Yayınları etiketiyle okurlarla buluşan çalışması 'Yeni Despotizm'e kadar altı yeni kitap ile haftanın öne çıkanları...
Begüm Egeli Bursalıgil'in ilk romanı 'Sessiz Havuz’, Boyut Yayınları etiketiyle okurlarla buluştu. Bursalıgil romanı yazma süreci için "Başlangıç noktam hayatla ilgili kendimce saptadığım içgörüleri anlatmaktı" dedi.
Güney Asya edebiyatında, eserleriyle uluslararası dünyada karşılık bulan ilk yazarlardan biri olan Bapsi Sidhwa, çarşamba günü 86 yaşında öldü. Yazarın en önemli eserlerinden 'Water' Türkçede 'Küçük Dul' adıyla 2011'de yayımlanmıştı.
Rober Koptaş, ilk romanı Unufak'ı anlattı: "Unufak" çocuklukla, aileyle, erkeklikle, kimlikle, tarihle, toplumdaki ve ev içindeki şiddetle yüzleşmemin, bunlardan ve bunların insanlara ne yaptığından, onları nasıl unufak ettiğinden ne anladığımın metni.
Mazlum Çetinkaya’nın SRC KİTAP etiketiyle çıkan “7,6” isimli kitabı da içimizi yakan deprem gerçeğinden esinlenen bir metin. Yazar, depremle birlikte yaşamın kendisini de sorguluyor, depremde yitirilen her canın ardından sözcüklerle yas tutuyor.
Selçuk Baran’ın kimi zaman büyük bir yalnızlık, kimi zamansa heyecanla kaleme aldığı notlar; zihninden geçenleri yazıya döktüğü karalamalar bu kitap aracılığıyla ilk kez okurla buluştu.
Vuslatlar Fasarya bize şunu hatırlatıyor: İnsan bazen düşüşüne hayran kalır, bataklığını ev sanır. Ama normal dediğimiz şey, herkesin kendi hayatına çektiği sınırdan ibaret.
Osamu Dazai, mitolojiden esinlenerek yarattığı “Pandora’nın Kutusu” isimli romanda bireyin topluma ve kendine yabancılaşmasını otobiyografik öğelerle işliyor ve arka planda savaş dönemi Japonya’sının ruhsal panoramasını okura yansıtıyor.
Şair Kutay Onaylı, Metis Yayınları'ndan çıkan kitabı "Türkolmak"ı anlattı: insan türkolunca türk olmaktan çıkmış olmuyor yani. “oluş”, “olmak”tan ayrı veya bizi ondan kaçıracak bir yangın merdiveni değil, “oluş”umuzu çok romantize etmek de bir tuzak..."
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.