Sinemanın 'Son İmparator'u hayatını kaybetti

Sinemanın 'Son İmparator'u hayatını kaybetti
İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci 77 yaşında hayata veda etti.

The Last Emperor (Son İmparator) filmi ile dokuz Oscar kazanan, The Conformist (Konformist) ve Last Tango in Paris (Paris'te Son Tango) gibi filmlerin yönetmeni bu sabah saat 7’de hayatını kaybetti.

Ünlü yönetmen bir süredir kanser tedavisi görüyordu.

BERNARDO BERTOLUCCİ: SİNEMA BİR TARZDIR VE TARZ AHLAKİ BİR SORUNDUR

Bernardo Bertolucci, yazar ve sinema eleştirmeni Attila Bertolucci’nin oğlu olarak 16 Mart 1941’de İtalya’nın Parma kentinde doğdu.

Sinemayla bağı 1961’de tanıştığı sinema yönetmeni Pier Paolo Pasolini’nin Accattone (Dilenci) filmiyle başladı. Bu filmde yönetmenin asistanlığını yaptı ve ardından, bir seks işçisinin öldürülmesini farklı yollarla anlattığı La Commare Secca’yı (Sıska Vaftiz Anası) La Commare Secca’yı yazdı. Bertolucci filmlerinde yapmaya çalıştığı şeyi, "Benim için film yapmak, anne babasının yatak odasında nelerin döndüğünü anahtar deliğinden izleyen çocuğun yaşadığı gerilimi verme sanatıdır" cümlesiyle tanımladı. 

filmloverss.com'dan Özge Yağmur, Bertolucci hakkında şu derlemeyi yapmıştı. 

Bertolucci, İtalyan Yeni Gerçekçiliği’ni Fransız Yeni Dalgası’yla harmanlandığı bir dönemde yedinci sanata dahil olduğundan, bu dönüşümün etkilerini filmlerinde rahatlıkla görebiliriz. Bertolucci’nin Fransız Yeni Dalgası’nın kurucu temsilcilerinden Godard’a hayranlığı bilinen bir gerçek…

İtalyan faşizmi odaklı temalara sahip filmlerinde yaptığı derinlemesine analizlerle bireylerin kendilerine söylemekten kaçındığı, konuşulmayan, tartışılmayan toplumsal sorunları hedef haline getirir. Bunu gerçekleştirirken, önemli tarihsel süreçlere ilişkin toplumsal dinamiklere yaptığı müdahalede hikayelerini Freudyen tahlillerle beslemeyi de ihmal etmez.

Bunu şöyle tanımlar: Kameramda yeni bir lens keşfettim. Bu Kodak veya Zeiss değil Freud’du. Psikanaliz, insanın kendisini tanıması için bir araçtır ama iyileşmek diye bir şey yoktur. Psikanalizle iyileşmenin mümkün olamayacağını Freud da söylüyor zaten. İnsan sadece nevrozuyla yaşamayı öğreniyor.

Beat Kuşağı’nı anımsatan ve uç noktalarda gezinen alengirli cinsellik tasviri de filmlerinin bir parçası olan yönetmen, bir diğer tabuyu da sisteme, geleneğe ve alışıldık yaşam biçimlerine muhalif kitleleri temsilen çizmiş olduğu karakterleriyle yıkar. Bertolucci’nin karakterleri geleneğin aksine "kafası karışık dava adamları" olmak yerine sorguladıkları hayatı anarşiyle bertaraf etmenin peşine düşerler.

Bertolucci, Pasolini’nin asistanı olarak başladığı sektördeki ilk çıkışını, Sergio Leone’un yönettiği 1960’ların ünlü Western filmi Once Upon A Time In The West (Bir Zamanlar Batı’da, 1968) filminin senaryosunu yazarak yapar. Dört yıl önce yazıp yönettiği ilk uzun metraj filmi Prima della rivouluzione (Devrimden Önce) filmi ise, 1970’te yönettiği Il Conformista (Konformist)’nın elde ettiği başarı sayesinde fark edilir.

Konformist’in prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapması ve festivallerden ödüllerle dönmesi, Bertolucci’yi sinemaseverlerin radarına sokmuştur bile. Siyah beyaz ilk filmi Prima della rivoluzione’daki sinemasal hamleleriyle çağdaşı olan sinemacılardan farklı bir beklenti oluşturan Bertolucci, seyircisine sonrasında çektiği her filmde "Acaba şimdi ne yapacak?" sorusunu sorduran yenilikçi bir yönetmen.

Çok geçmeden, Konformist’ten sadece iki yıl sonra en çok tartışılan ve etkisini koruyarak tartışılmaya hala devam edilen filmi Ultimo tango a Parigi (1972) ile birçok açıdan taşları yerinden oynatır. 1976 yılında çektiği modern bir epik film olan 1900/Novecento ile gerek oyuncu tercihleri (Robert De Niro-Gerard Depardieu) gerekse solcu ve faşist iki jenerasyonun çarpışmasını konu alan hikayesiyle adından söz ettirmeye devam eden yönetmen, çizgisinden saparak filmografisine 1987 yılında Çin’in son imparatoru olan Pu Yi’nin hayatını anlatan biyografik bir eser ekler. The Last Emperor (Son İmparator) filmi ile 9 dalda Oscar kazanır ve film, sinema gündemine bomba gibi düşer. 1990’da The Sheltering Sky (Çölde Çay), 1993’te Little Buddha (Küçük Buda), 1995’te Stealing Beauty (Çalınmış Güzellik), 2003 yapımı I Sognatori (Düşler, Tutkular ve Suçlar) ile çıkışını sürdürmektedir. (KÜLTÜR-SANAT SERVİSİ)

Öne Çıkanlar