ayşe düzkan
17 mayıs’tan 18 mayıs’a
17 mayıs, türkiye’nin tarihinde önemli bir güne işaret ediyor. 1987 yılının 17 mayıs'ında istanbul’da feministler ilk sokak eylemini düzenledi. eylem dayağa karşıydı, bu konu aslında bir süredir, yeni yeni mayalanan hareketin gündemindeydi ama eylemi tetikleyen, dayak yediği için boşanmak isteyen bir kadının talebini, "kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin" ifadesiyle reddeden mustafa durmuş adlı hakim oldu. bugün erkek şiddeti hâlâ gündemimizde, meselenin dayaktan ibaret olmadığını gördük, başka mücadele alanları açtık ve en önemlisi, o zaman sosyalistlerin, devrimcilerin dahi küçümsediği küçük gruplarken, bugün sağcı bir siyasetçi, meral akşener dahi sloganımızın yazılı olduğu maskeyi takıyor!
sadece meral akşener de değil, sağ partilerin çoğu istanbul sözleşmesi’nin uygulanması gibi talepleri savunuyor, sadece kadın özgürlüğü de değil, lgbti+’lerin özgürlüğü, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dair talepler ve eşitlik siyasetin önemli temaları arasına girdi.
kadın kurtuluş hareketinin ilk eylemi istanbul’da gerçekleşti ama başka illerde de gruplar oluşuyordu. bunlar genellikle anadili türkçe olan kadınları bir araya getiriyordu. ama kürt kadınların kendi mücadelelerini örmesi için de çok zaman geçmedi. burada hem bağımsız kadın dinamikleri hem de kürt özgürlük hareketi içinde kadınların özneleşmesi söz konusuydu. özneleşme, temsil mekanizmalarına yansıdı, özgürlüğe dair talepler ortaya çıktı. istanbul’da atılan işaret fişeği de ilham, güç ve cesaret vermiştir tabii ama kürt kadın hareketi kendi öncelikleri, potansiyeli ve dinamikleriyle gelişti.
kürt özgürlük hareketi etrafında şekillenen partiler, kadınların temsili konusunda çok ileri adımlar attı. kadın kotasını ilk uygulayan parti, sosyalist enternasyonal üyesi shp olmuştu, ardından sol partiler geldi. 1994 yılında kurulan hadep, 2000’deki kongresinde pozitif ayrımcılık ilkesini kabul etti. bdp ise 2014 yılında, siyasi partiler kanunu’ndan kaynaklanan bütün zorluklara rağmen eşbaşkanlık sistemini benimsedi. dünyanın başka yerlerinde de çok sık görülmeyen bu uygulamanın siyasal hayatımıza etkisini her gün görüyoruz. ama kürt kadın özgürlük hareketi, siyasal temsille yetinmedi. her ilde kadın kurumları oluştu, kadınların gündelik hayatını ve bilincini değiştiren, çaresizliklerine çare olan çalışmalar yapıldı, erkek şiddetine karşı mücadele edildi. erkek şiddetinin bizden aldığı kadınların cenazelerinin kadınlar tarafından defnedilmesi geleneği de kürt kadınlar tarafından oluşturulmuştur.
sürekli kapatılan, her seferinde daha güçlü ayağa kalkan bu partiler geleneğiyle türkiye muhalefetinin buluşması olan hdp, aynı zamanda bu kazanımların, bu mücadelenin türkiyeli diğer kadınların mücadelesiyle buluşmasıdır. türkiye kadın hareketi, anadili türkçe, kürtçe, ermenice, arapça olan kadınların oluşturduğu damarlarıyla türkiye feminizmi, bu partideki mücadeleden ibaret değil tabii ki. zaten feminizm, hiçbir ülkede, hiçbir politik partiye sığamayacak kadar geniş bir mücadele alanı. ama hdp’nin bu alanda öncülerden biri olduğuna şüphe yok. bir kere daha altını çizmem gerekirse, kadın hareketinin seçmenler üzerindeki etkisi sebebiyle, adeta mecburen bu talepleri savunan partilerden çok farklı olarak, hdp’nin kendi iç dinamikleri var.
18 mayıs günü ikinci duruşması yapılacak olan kobanê davasında tutuklu ve tutuksuz yargılananlar arasında, kendilerini feminist ya da kadın özgürlüğünden yana olarak tanımlayan kadınlar ve lgbti+ hareketinden bir gönüllü var.
erkek şiddetinin her türüne karşı durulması, kadın özgürlüğü, lgbti+’lerin varoluşlarını onurla yaşamaları, iktidarın en rahatsız olduğu şeyler arasında. biliyorum, erkek egemenliğinin her sonucuna karşı çıkan yol arkadaşlarımız, bu görüşlerinden dolayı değil, kürtlerden yana oldukları için bu hukuksuz davada yargılanıyor. bu davada, kürtlerin özgürlüğünü savunan kürt, türk herkese gözdağı verilmek isteniyor.
ama hdp aynı zamanda, hangi partinin üyesi ya da seçmeni olduğundan bağımsız olarak, kadınlar ve lgbti+’ler için eşitlik ve özgürlük isteyen herkes açısından önemli. dünyanın birçok yerinde, feminizm, lgbti+ hareket ve sömürgecilik karşıtı hareketlerin ilişkileri ve bağlantıları üzerine tartışmalar olduğunu da hatırlayarak, sözümüzü, derdimizi, taleplerimizi meclis’e taşıyan partiye sahip çıkıyoruz. 17 mayıs 1987 günü çıktığımız yolda, 18 mayıs 2021 günü kalbimiz, aklımız, gücümüz o mahkeme salonunda.
* * *
bu artıgerçek’teki son yazım. yazdıklarımı okuyan, paylaşan, tartışan herkese teşekkürler.