Sibel Hürtaş
2. Yargı Paketi ne getiriyor?
AKP Grubunun TBMM Başkanlığına sunduğu 2. Yargı paketinin görüşmelerine yarın Adalet Komisyonu’nda başlanıyor.
Adalet Komisyonunda da bir dizi koronavirüs önlemi alındı. Görüşmelere, virüs tedbirleri kapsamında gruplardan sadece birer temsilci katılacak. CHP, Komisyon görüşmelerine Ankara dışından katılacak olanların memleketlerine geri dönüşleri için 14 günlük karantina uygulaması getiriyor.
2. Yargı Paketi teklifi, çok konuşuldu, tartışıldı. Alelacele hazırlanan paketin önceliği, cezaevlerindeki koronavirüs tehlikesini en aza indirmekti. Ancak, karşımıza çıkan teklif bunun hiç de mümkün olmadığını gösteriyor.
Bu paketi "kısmi bir af" olarak nitelendirmek mümkün. AKP Grubu, teklifi ilk hazırladığında, kasten adam öldürme ve terör dışındaki tüm suçlarda infaz indirimine gidilmesini planlıyordu. Muhalefetin şerh düşmesiyle birlikte cinsel suçlar ve uyuşturucu tacirleri de kapsam dışına bırakıldı.
Muhalefetin terör suçları kapsamında, özellikle Terörle Mücadele Yasası’nın 7/2’de düzenlenen ve gazetecileri hedef alan propaganda suçu kapsamında istediği düzenlemeler ise gerçekleştirilemedi. Bu konuda özellikle MHP’nin kırmızı çizgileri, önümüzdeki dönemde gazeteci ve akademisyenlerin cezaevinden çıkmasını engelledi.
Teklifin kapsamına giren suçlar için infaz hesabı, 3/4 yerine ½ olarak gerçekleştirilecek. Basit bir hesapla, 12 yıl ceza almış bir hükümlünün cezası, mevcut infaz sistemine göre 9 yılda infaz edilirken, yeni düzenleme kabul edildiğinde 6 yıl içinde infaz edilmiş olacak. Bu yeni infaz hesabına göre, teklifin TBMM Genel Kurulunda yasalaşıp, yürürlüğe girmesiyle birlikte 30 bine yakın mahkûmun, cezaevlerinden tahliyesi gündeme geliyor.
AKP’nin TBMM Başkanlığına sunduğu teklife geçici bir madde eklenerek, açık cezaevlerinde kalan hükümlülerin cezalarının kalan bölümlerinin evde infazı öngörülüyor. Bu yolla da 60 bine yakın mahkûmun cezaevlerinden tahliyesi mümkün olacak.
Bugün cezaevlerinde 300 bine yakın mahkûm bulunuyor. 2. Yargı Paketi ile gerçekleştirilecek tahliyelerle, bu sayının 200 bine indirilmesi planlanıyor.
İnfaz hesapları bu şekilde…
Ancak teklifin tümünde infaz hesabı dışında dikkat çeken başka düzenlemeler de var. O düzenlemeler de cezaevlerinin genel gidişatına dair.
Bunlardan en dikkat çekeni, cezaevlerinde telefon kullanma hakkına ilişkin. Cezaevlerinde mahkûmlar, idareye önceden bildirdikleri telefon numaraları üzerinden görüşme gerçekleştiriyorlar. 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, HDP’nin önceki dönem eş başkanı Selahattin Demirtaş da Cumhurbaşkanlığına adaydı. Adaylık propagandasını cezaevi şartlarında gerçekleştirmiş ve cezaevinden yaptığı telefon konuşmasıyla seçmenlerine seslenmişti. Bu teklifte, Demirtaş’ın başvurduğu tele-mitinge yasak geliyor. Mahkûmların, "hakkı olmayan kişilerle görüşmesi halinde" disiplin cezasına mahkûm edilmelerine ilişkin bir madde konuluyor.
Cuma günü Adalet Komisyonunun gündemine gelecek olan teklifin kuşkusuz en önemli gündem maddesi, denetimli serbestlik alanının genişletilmesine yönelik unsurlar olacak.
Özellikle 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminin ardından, mahkemelerin sıklıkla uyguladıkları tutuklama tedbirlerinin dışına çıkılması yönünde bir iradenin varlığı bu teklifin ruhundan anlaşılıyor. Örneğin, daha önce yapılan infaz düzenlemelerinde yaşlılar, ağır engelliler ve 6 aya kadar bebeği bulunan annelere getirilen tutuklama yasağı bu kez yasayla güvence altına alınıyor. 2. Yargı paketinde, bu kişilerin "tutuklama şartlarının bulunması halinde dahi" yargıçlara, tutuklama kararı vermemeleri, diğer kontrol seçenekleri üzerinde durmaları bir kez daha belirtiliyor. Peki, bu yasada yok muydu? Vardı. Ancak siyasi iktidarın yargı üzerinde bıraktığı etki o kadar ağırdı ki; şimdiye kadar hâkimler yasada tanımlanan bu hakkı kullandırma yönünde oldukça cimri davranıyorlardı. Siyasi irade bu kez kararlılıkla, bu kuralı uygulamaları konusunda yol gösteriyor. Üstelik, teklifin gerekçesinde de bu kuralın uygulanması konusundaki aksaklıklara dikkat çekiliyor. Oldukça hazin!
AKP’nin TBMM Başkanlığına sunduğu teklifle, açık cezaevine geçme ile koşullu salıverme koşullarından yararlanmaya ilişkin koşullar esnek hale geliyor. Bu dikkat çekici. Ancak esneklik sadece adli mahkûmlar için.
Teklif kabul edilirse, bundan böyle bu koşullardan mahkûmlar süre olarak daha fazla yararlanabilecekler. Ancak bir şartla, "iyi halli olma" şartı ile. Mahkûmların iyi haline Cumhuriyet Başsavcılıklarının görevli olduğu bir kurul karar verecek.
Teklifle, daha önce Yönetmelikle belirlenen açık cezaevine geçme koşulları böylece yasa maddelerine bağlanıyor. Adli mahkûmlar için "iyi hal" koşulları, gözlemlere göre denetlenecek.
Peki ya siyasi mahkûmlar için?
Kendim birebir gezdiğim hiçbir açık cezaevinde bugüne kadar bir siyasi mahkûma rastlamadım. Avukat arkadaşlarıma sordum, onların da rastladıkları herhangi bir siyasi mahkûm yok.
Dün Diyarbakır’dan bir avukata, açık cezaevlerinde bulunan mahkûmların sayısını sordum, kendisi "yok denecek kadar az" yanıtını verdi.
Peki neden?
Anlattığına göre, adli mahkûmlar için aranan iyi hal koşulları, siyasi mahkûmlar için de aranıyor. Siyasi mahkûmların iyi hal göstermesi için bir pişmanlık göstermesi gerekiyor.
Bu ne demek?
Kişinin "Ben bu örgütten değilim" diyerek, bir dilekçe vermesi ve bulunduğu koğuştan ayrı bir bağımsız koğuşa geçmesiyle gerçekleşiyormuş, pişmanlık gösterisi. Bunun üzerine de cezasının infazına son bir yıl kala açık cezaevine geçme ya da koşullu salıverme şartlarından yararlanmasına izin veriliyormuş.
Bugüne değin istisnalar dışında bunun örneğine rastlayan yok. Bundan sonra olur mu bilmiyorum, ama görünen o ki yasaya da bağlasanız, öngörülen kuralların bu denli muğlak ve kişilerin keyfine bırakılması kuralın işlevselliğini yitirmesine neden oluyor.
Adli mahkûmlar için açık cezaevine geçiş süreci de yine bahsi geçen kurullarca iyi hal kurallarına göre karar veriliyor. Açık cezaevine geçince, her şey güllük gülistanlık değil tabi, zira buradan geri kapalı cezaevine geçiş de yapabilir mahkûmlar. Bu da yine kurulun kararına bağlı.
O nasıl olacak?
İkinci yargı paketinde bu durum da yasayla kural haline getiriliyor. Örneğin açık cezaevlerinde çalışma kurallarını kabul etmeyenler, geri kapalı cezaevine gönderilebilecekler.
Bugüne kadar gittiğim açık cezaevlerinin her biri birer fabrikayı andırıyorlardı. Ankara’da florasan, Denizli’de havlu üretiliyor misal!
Benim inceleme yaptığım dönemde meslek liselerinde olduğu gibi çalışanların sigortalarının belli bir bölümü yatıyor, asgari ücretin belli bir bölümü kendilerine ödeniyor, bu ödentiden de cezaevi giderleri geri düşüyordu. Şartlar böyle, kabul eden çalışıyor, etmeyen mi? Kapalı cezaevine geri gönderiliyor. Tam anlamıyla bir angarya sistemi. Ve bu sistem yeni pakette de mevcut!
AKP’nin TBMM’ye sunduğu bu teklifte kadına karşı şiddet ve cinsel suçlarla ilgili bölümler dikkat çekici. Biz "insan öldürme" tabirini kullansak da yasalarda "adam öldürme" olarak geçen suç türü, teklif kapsamına alınmadı. Yaralama ise kapsamda!
Yaralamaya ilişkin bir istisna var. Onu belirtelim. Daha geçen sene İskenderun’da Berfin Özek isimli genç kadına yönelik gerçekleşen, yüze kezzap atma eylemi basit yaralama kapsamından çıkarılarak, "nitelikli yaralama" kapsamına alındı.
İskenderun Kadın Platformu, Berfin Özek davasını sahiplenmiş, olay Türkiye kamuoyunda gündeme gelmişti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir açıklama yapmıştı. İkinci Yargı Paketinde bu eylemin cezası arttırılsa da kamuoyunu tatmin edici bir düzenleme yapıldığını söylemek mümkün değil. Zira Berfin, geçirdiği onlarca ameliyatın ardından hayata tutundu. Hukukçular, her duruşmada sanığın yaralama suçundan değil, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan mahkûm olmasını istediler. Düzenleme bu haliyle, istenilenin çok çok gerisinde…
Cinsel suçlar teklif kapsamına alınmadı. Ama iş daha bitmedi…
Zira bugün Ankara’da konuşulanlar, küçük yaşta zorla evlendirilen kız çocukları için yapılması planlanan düzenlemenin muhalefetin şerhi nedeniyle değil, AKP Grubunun kendi içinde anlaşamaması nedeniyle geri alındığına ilişkin…
Bu karmaşaya bulunan formül, erken yaşta zorla evlendirilen kız çocuklarına ilişkin düzenlemenin 2. Yargı Paketinden ayrı bir şekilde TBMM’nin gündemine gelmesine ilişkin.
AKP Grubu nerede anlaşamadı?
Erken yaşta zorla evlendirilen kız çocuklarının, evlendirildikleri kişi ile aralarındaki yaş farkı tartışmaya neden olmuş. Bu konuda kız çocuğu ile erkek arasında 5, 10, 15 yaş farkları üzerinden af modelleri çalışılmış. 5 yaş farka ilişkin getirilecek bir infaz düzenlemesinin çok az kişiyi etkilediği, 15 yaş farka ilişkin getirilecek bir infaz değişikliğinin ise uzlaşma zemini bulamayacağı konuşulmuş. AKP Grubu, Ana Muhalefet Partisi’nin bu konuda vereceği bir sinyale bakıyor.
Cinsel suçlar kapsamında önümüzdeki günlerde böyle bir tasarı gelirse de şaşırmayın!