Sibel Hürtaş
Bir film gibi: Rastlantının böylesi ya da organize işler!
Tarih: 31 Ağustos 2020…
Saat: 16:14
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TİP Milletvekili Barış Atay’ı hedef göstererek, sosyal medya hesabından bir mesaj paylaştı.
Sadece 8 saat sonra,
Barış Atay, gece yarısı 01:00 sularında Kadıköy’de yürürken 5 kişinin saldırısına uğradı.
Tuhaf benzerlikler,
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, sosyal medya hesabından "Selçuk Özdağ da ülkücülükte tutunamadığı, ülkücü kalamadığı için sicilli dönekler ve bukalemunlar zümresinin ilk sıralarına adını yazdırmıştır" diye bir mesaj paylaştı.
O mesajdan sadece iki gün sonra Selçuk Özdağ, evinin önünde saldırıya uğradı.
Tesadüf o ya saldırganlar da 5 kişiydi…
Saatler sonra yine hedef gösterilen Gazeteci Orhan Uğuroğlu’na evinin önünde saldırı düzenlendi. Saldırganlar 3 kişiydi ama Uğuroğlu daha fazla kişinin olduğunu iddia etti, Soruşturma kapsamında gözaltına alınanların sayısı da 4’eyükseldi…
Önce hedef gösterme,
Ardından adi-basit bir olay gibi çıkan kavgalar.
Henüz yaz aylarında gerçekleşen Barış Atay hadisesine ne de çok benziyor!
Önce Özdağ ardından Uğuroğlu’na yönelik saldırılar üzerine Barış Atay dosyasını açmakta fayda var.
Atay’a saldırı dosyasına bakalım,
Bakan mesaj attıktan 8 saat sonra 5 kişi yol verme kavgası nedeniyle Barış Atay’la kavga ediyor,
İlk ifadeleri şöyle:
"Biz yolda yürüyorduk, Hep beraber mahallede gidiyorduk, tartışma başladı."
Avukatlar, soruşturmalar boyunca sanıkların HTS kayıtlarını inceliyorlar. Ortaya çıkıyor ki;
Atay’a saldıranlardan 3’ü o gün 20:00’da bir evde buluşuyorlar. Kadıköy’e gidiyorlar ve 22.00’da bir mekanda oturmaya başlıyorlar. Barış Atay’ın oturduğu mekanın önünden bir kişi, gruba 00:30’da telefon açıyor. Üç kişilik grup tam 15 dakika sonra, Barış Atay’ın oturduğu mekanın önüne gelip iki kişilik başka bir grupla buluşuyor. Barış Atay çıktıktan sonra da darp olayı gerçekleşiyor. Atay’ın oturduğu mekandan bu grubu arayan kişi ise darp olayına karışmıyor.
Avukat Özgür Urfa, organizasyonun son derece basit ve anlaşılır olduğuna dikkat çekiyor:
Belli ki bir kişi Barış Atay’ı takip etmiş,
Ya da daha da büyük bir ihtimal,
"Biri" Barış Atay’ın HTS kayıtlarından yerini tespit etmiş ve bu kişiyi oraya göndermiş. O da Atay mekandan çıkınca, Barış Atay’ı bekleyen grubu aramış…
Şimdilik sadece ihtimaller üzerinden konuşuyoruz,
Çünkü nasıl olduysa Barış Atay’a saldırı soruşturmasını yürüten savcı,
Bu "gözcü" hakkında takipsizlik kararı verdi.
Çünkü gözcü, darp olayına karışmamıştı!
Darp olayına karışmamasına karşın, bu grubu Barış Atay’ın olduğu yerden neden aradığı sorusunun yanıtı yok.
Çünkü Savcı, bu soruşturmayı sadece "yaralama" suçundan açtı.
Ortada bir twit, iki farklı yerde buluşan toplamda 5 kişilik bir saldırgan grubu ve açıkça bir takipçi varken,
Avukatların bu büyük resim karşısında "örgüt" suçundan açılmasını istedikleri soruşturmada "takipsizlik" kararı verip,
Yaralama suçundan dava açmayı yeterli gördü.
Barış Atay’a saldıran 5 kişiden, üçü Bakan’ın twitinden 4 saat sonra, saldırıdan 4 saat önce aynı evde buluşuyor. Bu buluşma nasıl gerçekleşmiş?
Avukatlar HTS kayıtlarına bakıyor, üç saldırganın aynı evde buluştuğu gün aralarında hiçbir telefon konuşması yok. Avukata göre, büyük bir gizlilik içinde gerçekleştiriliyor bu buluşma. "Arkadaşlar birbirleriyle buluşsa hiç mi aralarında randevulaşma, konuşma olmaz?" diye soruyor. Ya da birileri bu 3 kişiyi aynı evde bir araya getiriyor!
Sonra bu 3 kişi, 2 kişilik bir grupla buluşup, Barış Atay’ın oturduğu mekanın hemen karşısında onu takip eden kişinin telefonu ile Atay’ın olduğu yere geliyor.
Ama nasıl oluyorsa o kavga, basit bir yol verme kavgasından çıkıyor ve Savcı da buna inanıyor!
Gelin görün,
Aynı durum Selçuk Özdağ’a yönelik saldırıda da var.
Özdağ’a yönelik saldırıyı gerçekleştiren şüpheli A.G., "yolda giderken sosyal medyadan ve televizyonlardan tanıdığı Selçuk Özdağ’ı tesadüfen gördüğünü" söylüyor! Yanına gidip konuşmak istediğinde de tartışma çıktığını anlatıyor.
Saldırı sonrası da diğer saldırılarla aynı tesadüfi benzerlikleri içeriyor, nasıl oluyorsa…
5 kişilik saldırgan grup, Barış Atay’a saldırdıktan sonra bir taksiye binip olay yerinden uzaklaşıyor.
Selçuk Özdağ’a saldıranlar da Orhan Uğuroğlu’na saldıranlar da aynı şekilde, olaydan hemen sonra araçla kaçmışlardı.
Barış Atay’a saldıran grup, olaydan sonra Kadıköy’de bir yerde duruyor ve HTS kayıtlarına göre sürekli farklı farklı insanlarla konuşuyorlar. Kaçmak ve saklanmak için yer arıyorlar. Nihayetinde olaydan iki gün sonra farklı yerlerde bulunuyorlar!
Sabıkalı kişiler…
Aralarında cezaevine gireni de var, yağmadan ve adam öldürme suçundan sabıkası olan da var!
Avukat soruyor, "Bu kişiler yolda biriyle yol verme kavgası yüzünden tartışıyorlarsa neden kaçıyorlar? Neden sonra başka bir yerde buluşuyorlar? Neden kalacak yer arıyorlar? Neden kendi evlerine gitmiyorlar da başkalarının evinde günlerce saklanıyorlar?"
Bayağı organize bir iş,
Hukuken örgütlü bir saldırı!
Ama gelin görün ki;
Savcı ne soruşturmayı örgüt kapsamına sokuyor, ne telefon kayıtlarını inceliyor, ne de soruşturmanın genişletilmesi taleplerini dikkate alıyor. Barış Atay’ın, Süleyman Soylu’nun attığı twite yönelik suç duyurusuna da kulaklarını kapatıyor.
Savcı, önce 3 kişi üzerinden yaralama suçundan dava açıyor, bu kişiler tutuklanıyor. Avukatların diğer iki kişiyi tespit etmeleri üzerine bir şüpheli yakalanıyor. Ama o da adli kontrol kapsamında serbest bırakılıyor. Avukatların tespit ettiği bir kişi ise hala aranıyor.
Savcı, Mekanın önünden Barış Atay’ın yerini bildiren adama ise hiç dokunmuyor, avukatların tüm taleplerine rağmen hakkında takipsizlik kararı veriyor.
Olayın oluşu ve kaçışı bakımından da şüphelilerin verdiği ifadeler bakımından da Barış Atay olayı ile Selçuk Özdağ ve Orhan Uğuroğlu olayı birbirleriyle çok benzeşiyor.
Bu tanıdık organizasyonun köşe taşlarını Gazeteci İsmet Demirdöğen anlatıyor:
"Ankara’da yasa dışı işlerle uğraşan biri var, milliyetçi camiaya yakın biri,
Bir de torbacılık yapan başı boş gruplar var, bir yerde bekliyor bunlar.
Milliyetçi camianın mesajlarını okuyan Ankara örgütlenmesinden biri, bu yasa dışı işlerle uğraşan kişiyi arıyor ve o kişiye gereğinin yapılması ricasında bulunuyor. Sonra o kişiye HTS kayıtlarından, hedef gösterilen kişilerin nerede olacağı anlık bildiriliyor. Ne yazık ki Emniyet içinde uzantıları var, kentin çeşitli yerlerinde büroları var. HTS kayıtlarından hedefteki kişilerin yerleri belirleniyor, organize edilmiş saldırgan tipler de infazı gerçekleştiriyor."
Ciddi bir organizasyon var burada,
Aynı Barış Atay dosyasında ayrıntılarının tek tek ortaya çıktığı gibi,
Demirdöğen Barış Atay soruşturmasından Selçuk Özdağ saldırısına kadar uzanan o ayrıntıları şöyle bir organizasyon şemasında özetliyor:
"Birinci ayak siyaset, ikinci ayak Emniyet, üçüncü ayak mafya, dördüncü ayak sevk ve idareden sorumlu Emniyet bağlantılı kişiler. Verilen görev, öldürmeden ağır hasar vermeye kurulu. Amaç sindirmek, başkalarının üzerine korku salmak."
Barış Atay soruşturmasının "yaralama" suçu ile sınırlandırıp, etkin soruşturma yürütmeyen ya da Orhan Uğuroğlu’na saldıranları serbest bırakan yargı ağına bakıldığında organizasyon şemasının beşinci ayağı da tamamlanıyor gibi!