"Hava ve saha kötüyse, iki takıma da kötü" derlerse de inanmayın.
Havanın ve sahanın kötülüğü, tekniği daha zayıf tarafın yararınadır.
Çünkü oynatmamak, oynamaktan kolaydır...
Ama nereye kadar?
Bacak yerine bilardo istekası taşıyan Onyekuru maça girene kadar...
***
Termometrenin 1 dereceyi gösterdiği saatte iki kalecinin de 1'er hatadan 1'er gol yediği, zorunlu olarak sayısız top kaybının ve faulün yaşandığı maçın taktiği eleştirilmez.
Çünkü teknik direktörün feriştahını bile getirseniz, makyajına milyonlarca dolar dökülen, buna karşılık 11 santimlik karda balçığa dönüşecek kadar ihmal edilmiş oyun alanındaki adamlarına ne söylese boş...
"Ne 1'er golü; Kasımpaşa kalecisi iki gol yemedi mi" demeyin.
Elbette yemedi. Birinci golde hata tamamen ofsaytı anlamsız yere bozan savunmadaydı.
Hatta Ertuğrul penaltıda da hatalı sayılmaz. Çünkü Onyekuru'nun bu kadar hızlı davranabileceği akıl alacak iş değil...
***
Gerçi tüm futbolcular canla başla mücadele etti ama yine de çabalarıyla öne çıkanlar vardı.
Listenin başına, kaleci Ertuğrul'u yazalım.
Ardından Marcao, Linnes, attığı penaltıyla değil ama paslarıyla Mustafa.
Kerem'i bugüne kadar hiç yabana atmadım. Ancak bu maçta tek olumlu eylemi, attığı golde doğru yer tutmasıydı; o kadar...
***
Gelelim günün en mühim konusuna:
Cihan fatihi ulu önder rte, iki yıl sonra Ay'a ineceğimizi söyledi ya.
Aldı ahaliyi bir merak.
Kamere ilk hangi mübarek kişi ayak basacak?
Ne boş tartışma.
Yahu projenin sahibi, hace-i dana dururken, kimin haddine?
Elbette bu şeref onun olacak...
***
Yine günümüze dönersek...
Seçime doğru bütün hakemler, tercih haklarını BJK, FB ve GS'den yana kullanacak.
Nedenini kaç kere söylediğimi ben de unuttum.
Biliyorsunuz zaten.
Hayırlı yağışlar...