Ragıp Zarakolu
Abesle İştigal
Avrupa’da Macaristan, Polonya ile başlayan yeni sağ popülist dalgadan önce de Erdoğan vardı. Bizde daha erken başladığına göre, sağ popülizmin inişinde de önderlik yapacağız İnşallah!
Ragıp ZARAKOLU
Ortalık toz duman. Ama hesaplı kitaplı. Avrupa’da yükselen sağ ırkçı popülizm ile Türkiye’de yükseltilmeye çalışılan "Reisçilik" propaganda savaşında paslaşıyorlar.
Her ikisi birbirinin değirmenine su taşıyor.
Ama bizim hakkımız yenmemeli, önde olduğumuz kabul edilmeli.
Daha "Arap baharı" yaşanmamıştı ama bizim "Bahar" çeşitli iç ve dış uzlaşılar ile 2002’de AKP’yi iktidara taşımıştı. "Artık değiştik", "Artık değiştiler" deniliyordu.
Daha sağ popülizm kavramı çok yaygınlaşmamıştı, ama fiilen bizde çoktan 2011 yılında iktidar olmuştu.
Aynı daha "jenosid" kavramı icat olmadan, "soykırım" yapmayı başarmamız gibi.
Trump’tan öne Erdoğan vardı!
Avrupa’da Macaristan, Polonya ile başlayan yeni sağ popülist dalgadan önce de Erdoğan vardı.
Yiğidi öldür hakkını yeme! Dememişler boşuna.
Neyse, bizde daha erken başladığına göre, sağ popülizmin inişinde de önderlik yapacağız İnşaalah!
Belki de, Nisan refarandumu bunun kapısını aralayacak.
Belki, Rusya’da değil, Suudi Arabistan’da değil, Avrupa sahnelerinde Show yapmaların nedeni de bu.
Türkiye’de de Hollanda Sarayına bayrak çekmeler filan.
Bizde "bindirilmiş kıtalar" her zaman cenge hazırdır.
Hemen sahneye fırlayıverirler.
Hele minareden sela okundu mu daha heyecanlı olur.
1896’da, 1915’de, 1955’de olduğu gibi.
Ya da Kürdistan İşçi Partisi Başkanı Öcalan’ın İtalya günlerinde olduğu gibi.
O zaman Hollanda değil İtalyan Konsoloslukları kuşatma altındaydı.
"Vatandaş" İtalyan ürünlerini çiğniyordu sokaklarda.
Sonra unutuldu gitti.
Sahi, kısa süre önce Rus Konsoloslukları muhasara altındaydı değil mi?
1999 yılı Ocağında Öcalan’ın uçakla Hollanda’ya ineceği haberi üzerine Avrupa’da yaşayan Kürtler Roma’dan sonra akın akın Hollanda yollarına düşüyordu Başkanlarını karşılamak için.
Uçak Schiphol Havaalanı üzerinde dolanıyor dolanıyor ve iniş izni alamadığı için Yunanistan’a yöneliyordu.
Kenya yolu açılmıştı.
Düşmez kalkmaz bir Allah! Kendi deyişleri ile:
Kaderin cilvesi işte ne denir? Kürtlerin Başkanına iniş izni vermeyen Hollanda bugün Türklerin Başkanının Bakanlarına iniş izni vermiyor, dahası "persona non grata" olarak sınır dışı ediyor.
1998 yılında "asabiyet" politikası ile uluslararası arenada iş beceren TC, bugün artık içerde bile bayan "asabiyet" politikası ile nal topluyor.
1998 yılında Öcalan’ı verin, yoksa Suriye’ye dalarım diye askeri manevralar düzenleyen TC, bugün göbeğine kadar Suriye batağına saplanmış, buradan nasıl sıyrılırım havalarında, Şam’a öpücükler yolluyor.
Ve bu arada Avrupa’da ve Türkiye’de, hiç kimse bizzat AKP’nin çıkardığı seçim yasası düzenlemesi ile, yurt dışında propaganda yasağı getirdiğini tartışmıyor.
Erdoğan’ın Baykal’dan sonraki payandası Kılıçdaroğlu, Başkan’dan da heyecanlı havalara girebiliyor.
Neyse ki CHP içinde Tanrıkulu gibi demokratlar da var. Ama o da ilginç bir yöntemle, bu yasağın kaldırılması için yasa değişikliği teklifi vererek, durumun yasadışılığına dikkat çekmeye çalışıyor.
Ama içinde bulunulan lümpen kültür hegemonyası içinde kim fark eder böyle ince dokundurmaları?
Ama kim takar yasayı, anayasayı, "Reis" in kendi iradesi, amigoları ve hooliganları varken.
NOT: Hollanda’ya kükrenmesinin altında, acaba Uluslararası Ceza Mahkemesinin La Haye’de bulunmasının yarattığı bilinçaltı endişe olabilir mi? Bosna Savaşında insanlığa karşı suç işlediği için Sırpların Başkanı Milosoviç La Haye’de yargılanıp mahkum olmuştu değil mi?